Bölüm 165: Kullan

avatar
7532 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 165: Kullan


 

Çeviri: Allenwalker Düzenleme: Dunklesplatz

 

'Dev Maymun ağır yaralandı daha fazla direnecek gücü kalmamıştır. Efsane Seviye Yasak Tekniğe gelince şimdilik hesabına yazacağım!' Diye düşündü Nie Li, Ye Zong'a bakarken. Ye Zong bir kere daha ona borçlanmıştı.

 

Bunların hepsini çeyizin olarak düşün.

Ç.N: Karşıma senin kadar çeyizi bol birisi çıkar inşallah Nie Li başkan.

 

Nie Li gülümsedi ve diğer Kara Altın Seviye Şeytan Canavarlarının olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladı. Fakat daha fazla Efsane Seviye Yasak Teknik kullanmamaya karar verdi. Bu Efsane Seviye teknikleri bulmak çok zordu ve onda sadece yedi tane vardı. Her kullanışında bir tanesi tamamen yok oluyordu. Şu anda elinde sadece altı tane kalmıştı. Kim bilir gelecekte daha kullanması gereken daha önemli bir an gelebilirdi?

 

Nie Li sadece uçan bıçaklarını kullanarak şeytan canavarlarına hasar verebilirdi. Fakat kontrol etmesi oldukça zordu.

 

Nie Li bir köşede saklanıyordu ve sadece doğru zaman gelince harekete geçiyordu. Uçan bıçak Şeytan Canavarlarının defansını kıracak bir eşya olsada Şeytan Canavarlarıyla uğraşmak halletmesi zor bir meseleydi.

 

Ye Zong tarafında ise Dev Maymun aldığı ağır yaradan dolayı ayakta durmakta güçlük çekiliyordu. Ye Zong'a öfkeli bir şekilde bakarken çevrede buzdan dikenler oluşmuştu.

 

"Canavar, benim Şanlı Şehrime saldırdın, benim insanlarımı öldürdün. Eğer burada gücümün son damlasını kullansam dahi seni öldüreceğim!" diye öfkeli bir şekilde bağırdı Ye Zong. Elindeki büyük kılıçla birlikte saldırıya geçti. Kılıcı Dev Maymuna doğru savurdu.

 

Tam o anda, Ye Zong gizemli bir duruma geçiş yapmış gibi duruyordu. Bu savurmada hayatı boyunca edindiği büyün dövüş bilgilerini bir araya getirmiş gibiydi.

 

Bannng!! Banng!! bannng!!

 

Dev Maymunun çevresindeki buz dikenleri kolay bir şekilde kırıldı.

 

Dev Maymun öfkeli bir şekilde kükredi ve Ye Zong'a doğru saldırıya geçti.

 

Boooom!!!

 

Kılıç aurası Dev Maymunun bedenini kesti. Dev Maymun bedeninden kanlar fışkırırken yere kapaklandı.

 

Dev Maymun hareketsiz yerde yatarken bile Ye Zong, Dev maymunun gerçekten ölüp olmadığından emin olamadı. Hızlı bir şekilde Dev Maymuna doğru atıldı ve maymunun kafasına kılıcını geçirdi.

 

Kar Rüzgarı Dev Maymunu gerçekten ölmüştü.

 

Ye Zong rahat bir nefes aldı!

 

Dev Maymunun yerde yattığını gören Shen Hong, Ye Zong'a bakarken yüzünde karmaşık bir ifade oluşmuştu. Ye Zong'un son saldırısından onun dövüş sanatlarında büyük bir atılım yaptığını hissetmişti. Onun kalbi tamamiyle öfkeyle kaplandı. Az önce çok iyi bir şansı kaybetmişti. Böyle bir şansı bir kere daha yakalamak çok zor olacaktı. Özellikle az önceki gizemli uzman buralarda olduğu sürece imkansız bile olabilirdi.

 

Dev Maymunun talimatları olmadan diğer Kara Altın seviye Şeytan Canavarları biraz afallamış gibiydi. Saldırıları öncekiler kadar güçlü gelmiyordu. Kara Altın Seviye Şeytan Canavarları şu anda sadece Şanlı Şehirden kaçmak için uğraşıyorlardı fakat Şanlı Şehrin uzmanları tarafından engellenmişlerdi.

 

Tam Ye Zong diğer Kara Altın Seviye Şeytan Canavarlarının olduğu tarafa yönelmişti ki araka tarafında garip bir şeylerin olduğunu hissetti. Kafasını çevirdiği an yerde yatan Dev Maymunun kafasının olduğu yerden parlayarak yükselen Şeytan Ruhunu gördü.

 

Kar Rüzgarı Dev Maymunun Şeytan Ruhu!!

 

Ye Zong, Şeytan Ruhuna doğru elini uzatıp onu tuttu ve direk Uzaysal Çantasına koydu.

 

Bu sahneyi izleyen Shen Hong'un gözleri kıpkırmızı olmuştu. Kalbi tamamen öfkeyle doluydu ve gördüklerini kabullenmek istemiyordu. Ye Zong'u öldürmeyi başaramamıştı ve Ye Zong bir de şimdi çok iyi bir şeytan ruhuna sahip olmuştu.

 

Bu dünyada on bin tane şeytan canavarı arasından sadece bir tanesi şeytan ruhuna sahip olurdu. Yüksek kaliteli şeytan ruhlarını bulmak daha da zor bir meseleydi. Aynı zamanda, yüksek bilgeliğe sahip Şeytan Canavarının şeytan ruhu daha güçlü oluyordu. Ortalama bir milyon şeytan canavarı arasından bir tanesi bilgeliğini açmayı başarabiliyordu.

 

Bu şeytan ruhu ise Kara Altın Seviye bilgeliğini açmış bir şeytan ruhuydu!

 

İster ye Zong'un isterse Shen Hong'un şeytan ruhu olsun ikisi de Kar Rüzgarı Dev Maymunuyla kıyaslanınca güçsüz bir şeytan ruhu sayılabilirdi. Şu anda Ye Zong Efsane Seviyeden sadece bir adım uzaktaydı, Dev Maymunlar birleşince Efsane Seviye kapısını kırıp direk olarak Efsane Seviye Şeytan Ruhçusu olabilme ihtimali yüksekti.

 

Efsane Seviye, sayısız insanın ulaşmaya çalıştığı bir seviye!!

 

Shen Hong'un kafasında Dev Maymun şeytan ruhunu Ye Zong'un elinden çalmak gibi bir fikir oluşmuştu fakat gerçekleştirmeye cüret edemedi. Birincisi, kullandığı gelişim tekniği bu şeytan ruhuyla birleşmek için uygun değildi, ikincisi kendisi hala Ye Zong'a rakip olacak bir güce sahip değildi. Üstüne birde gizemli uzman vardı.

 

Ye Zong Efsane Seviyeye adım attığı anda Shen Hong'un morali çok bozulacaktı!

 

Shen Hong her ne kadar içinden lanetler okusa da, saygılı bir ses tonuyla "Şehir Lordunu, Bilgeliğini açmış Kara Altın Seviye bir şeytan ruhu yakaladığı için tebrik ederim." dedi.

 

Ye Zong, Shen Hong'a bir bakış attı. Onun şeytan ruhunu hızlıca çantasına atma sebebi Shen Hong'un onu çalabileceğinden korkmasıydı. "Teşekkürler, Kardeş Shen!"

 

Kar Rüzgarı Dev Maymunla birleştiği zaman onun Efsane Seviyeye girmesi yüksek ihtimal de olsa sonuçta Dev Maymunu kendisi öldürmemişti. Bundan dolayı bu şeytan ruhunu kullanmaya pek niyeti yoktu.

 

Eğer başka birisi bu şeytan ruhunu el geçirseydi hiç tereddüt etmeden Dev Maymunla birleşirdi. Ye Zong asil bir kişiliğe sahip olduğundan, Dev maymunu onu öldüren gizemli uzmana vermeyi planlıyordu.

 

Woooshh!!

 

Kızıl Hançer, Nie Li'nin elinden havalandı ve Kara Altın Seviye Şeytan Canavarının göğsüne doğru uçtu. Çevredeki Kara Altın seviye uzmanlar bu durumu Şeytan Canavarını öldürmek için şans olarak gördü direk olarak şeytan canavarına saldırdılar. Bir tane daha Kara Altın Seviye Şeytan Canavarı hayatını kaybetti!!

 

Boşta kalan Kara Altın  Seviye uzmanların sayısı git gide artıyordu. Ve diğer savaş bölgelerine hiç beklemeden ilerliyorlardı.

 

Çok hızlı bir şekilde, Kara Altın Seviye Şeytan Canavarları bir birini ardına öldürülüyorlardı.

 

Onlarca saat sonra Şanlı Şehrin içinde ki savaş bitmeye yaklaşıyordu.

 

Şanlı Şehrin dışındaki şeytan canavarlarına gelirsek, komut veren birisi olmayınca ölenlerin sayısı zaman geçtikçe artıyordu ve daha fazla dayanamayıp dört tarafa kaçmaya başladılar.

 

Bir Milyon Şeytan Canavarını sonunda yenmeyi başarmışlardı!!

 

Yıkılmış Şanlı Şehri gören herkes kalplerinin korkudan titremesine engel olamamışlardı. Şeytan Canavarı Sürüsü açıkça söylemek gerekirse korkunçtu fakat bu sefer şu ana kadar kayıpların en azını vermişlerdi. Bundan önceki Şeytan Canavarı Sürüsü saldırılarından en az ölen kişi sayısı kabaca on binlerce denilebilirdi. Bu saldırıda ise ölen kişi sayısı bin civarıydı ve yaralı kişi sayısı ise on bin kişi civarındaydı.

 

Savaştan sonra yaşayan her kişi, bu savaşta ölmedikleri için kendilerini sadece şanslı sayıyordu.

 

"Sonunda bitti!"

 

Günlerce devam eden savaştan sonra ilk defa rahatlamışlardı.

 

Nie Li surların üstünden dışarda ki savaş alanına bakıyordu. Gözüne takılan tek şey yerde yatan binlerce şeytan canavarının ölü bedeniydi. Bir önceki hayatındaki korkunç şeytan canavarı sürüsünün saldırısını hatırlayınca kalbinde hiç neşe kalmamıştı fakat yinede kendini biraz iyi hissediyordu

 

Bir milyon şeytan canavarı sürüsünün sebep olduğu zayiat bu kadar fazlayken önceki hayatında karşılaştıkları yüz milyon şeytan canavarı sürüsünün sebep olacağı zayiatı düşünemiyordu.

 

Nie Li'nin kalbi bir anda kararmıştı. Onun tekrar doğuşu Şanlı Şehri biraz güçlendirmişti fakat yüz milyon tane şeytan canavarı sürüsü er ya da geç saldırıya geçecekti.

 

"Nie Li, iyi misin?"

 

Nie Li'yi bulan ekip hemen onun yanına gelmişti. Savaş alanında bir den ortadan kaybolunca biraz endişelenmişlerdi.

 

"İyiyim." dedi Nie Li ve gülümsedi.

 

Önceki hayatında uzun seneler boyu yalnız başına dolaşmıştı, eğer Nie Li'nin cesaretiyle ilgili bir problemi olsaydı kendini eğlendirecek bir şeyler bulamayacaktı muhtemelen de içinde sonsuz bir boşlukla birlikte ölecekti. Fakat şu anda kendisiyle ilgilenen bir çok arkadaşı vardı ve bu tarz bir duygu basitçe anlatmak gerekirse muhteşem bir şeydi. Nie Li artık etrafındaki hiçkimsenin kendisinden çalınmasına izin vermeyecekti.

 

"Sert bir eğiteme girmemiz lazım!!" dedi Nie Li ciddi bir ses tonuyla yanındaki arkadaşlarına bakarak.

 

"Ennn." Du Ze ve diğerleri de ciddi bir ifadeyle kafalarını salladı.

 

Şeytan Canavarı Sürüsü gruptaki herkesin kendi güçsüzlüklerini kendilerine hatırlatmıştı.

 

Nie Li'nin söylediklerini duyan Lu Piao'nun surat ifadesi değişti ve "Bu konu hakkında beni dahil etmeyebilir misin? Ben eğitim yapmasam bile benim gelişimim zaten artış gösteriyor!" dedi.

 

"Sen ne düşünüyorsun acaba?" Xiao Xue ellerini göğsünde birleştirdi ve sinirli bir şekilde Lu Piao'ya baktı.

 

Lu Piao anında geri adım attı ve kafasını yere eğdi.

 

Savaş enkazını dolaşarak Şehir Lordunun Konağına doğru ilerlemeye başladılar. Bu sırada Şehir Muhafızlarının hepsi bir şeylerle uğraşıyordu. Bazıları yerde yatan uzmanların cesetlerine sarılarak ağlıyordu, bazıları yerdeki cesetlerini alıp direk uzaklaşmaya başlamıştı. Bu sahneler gruptaki insanların çoğunun gözlerinden yaşların dökülmesine sebep olmuştu.

 

Surlardan düşen kaya parçaları her tarafa dağılmıştı, bu durumu gören Nie Li derin bir iç çekti.

 

Önceki hayatında Nie Li Şanlı Şehre bir kere geri dönmüştü. O zaman Şanlı Şehirin her yanı yıkılmıştı ve alanda bir tane bile ceset izine rastlamamıştı. Zamanında çok kalabalık olan bu yer de o zaman hiç bir şey yoktu ve bu durumu gören Nie Li'nin hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Fakat bu sahneyi kimse görmemişti.

 

Bir çeşit sonsuz yalnızlık ve korku onun bedenini sarmıştı.

 

Bu duyguların hepsi bir rüya gibiydi.

 

Nie Li asla Zamansal Şeytan Ruhu Kitabının onu tekrar hayta getireceğini ve herşeye yeniden başlayacağını hiç tahmin etmemişti. Çoğu zaman Nie Li şu anda yaşadıklarının hepsinin rüya olduğunu düşünüyordu. Hatta sayısız kere bunların hepsinin bir kabus olduğunu düşünüyordu. Fakat arkadaşlarının kendisine verdiği sıcak histen dolayı gerçekten yaşadığını fark ediyordu.

 

Nie Li'nin yüzünde ki garip ifadeyi gören Du Ze "Nie Li, seninle ilgili bir problem  mi var?"

 

Nie Li ifadeyi yüzünden attı ve havaya bakarak gülümsedi "Ben sadece çok fazla şey düşünüyordum. Gidelim hadi!"

 

Bir grup insan gece yarısında yürüyordu.

 

Şehir Lordunun Konağında;

 

Herkes sert eğitimdeyken Nie Li, Ye Zong tarafından çağrıltılmıştı

 

Ye Zong ciddi bir şekilde Nie Li'ye baktı ve "Nie Li bu savaşı kazanmamıza en büyük katkıyı sen sağladın. Şanlı Şehri temsil eden ben Ye Zong sana teşekkür ediyorum."

 

Ye Zong'un ciddi ifadesini gören Nie Li biraz utanmıştı. Önceki hayatında Ye Zong hakkında bildiği bütün bilgileri ona Ye Ziyun söylemişti. Nie Li'nin Ye Zong hakkında ki tüm bildikleri onun katı bir baba olduğuydu. Bu hayatında onun çok fazla görüştüğünden dolayı aslında Ye Zong'un bu sert görünüşünün altında nazik bir insanın olduğunu öğrenmişti

Ç.N: Bizimki utanmayı da biliyormuş.

 

Nie Li'nin Ye Zong'a olan görüşleri çoktan değişmişti. Nie Li'nin geri adım atmayacağı tek konu prensipleriydi. Tekrar hayata gelmesinin sebebini şimdiden anlamıştı.

Ç.N: Neymiş bu?

 

"Kayınbaba, hepimiz aynı ailedeniz bu kadar kibar olmana gerek yok. Yapabileceğim herşeyi yapmaya hazırım." dedi ve gülümsedi Nie Li.

 

Nie Li hala sinir bozucu bir veletti. Fakat onunla çok zaman geçirince ağzı her ne kadar insanı sinir etse de Ye Zong ondan hoşlanmaya başlamıştı. O çoktan Nie Li'ye kendi çocuğu gibi davranıyordu.

Ç.N: R.İ.P Ye Ziyun :(

 

Ye Zong'un bilinçaltı sürekli Nie Li ile Ye Han'ı kıyaslıyordu. Ye Han'ın kişiliği hiçte sosyal değildi kendini kapatmış birisiydi. O asla Ye Han'ın ne düşündüğünü tahmin edemiyordu. Her zaman diğer insanların onun uyanık olduğunu hissetmelerine sebep oluyordu. Nie Li ise bazen güven vermeyen hareketler yapsada zaman geçtikte tüm olanların iyi bir hesaplama sonrası yapıldığını fark ediyordu. Nie Li'nin de kendisi hakkında gizlediği birşeyleri vardı fakat karakteri ise gayet sosyaldi. En azından Ye Zong, Nie Li'nin yaptığı herşeyin iyi niyetle yapıldığını düşünüyordu.

 

Ye Zong'un kişiliğide Ye Han'a benziyordu. Karakterlerinin benzerliğinden dolayı, Ye Zong başından beri Ye Han'a hayran birisiydi. Fakat Nie Li ortaya çıktığından beri onun karakterini Ye Han'ın karakterinden daha hayran olunacak bir karakter olduğunu fark etti.

 

Tüm bu hisleri ne zamandan beri değişmeye başlamıştı? Ye Zong'un bu soru hakkında hiç bir fikri yoktu.

 

Hatta Nie Li'nin ona ilk kayınbaba diye hitap etmesinde deliye dönmüştü. Nie Li'yi bir güzel pataklamak istiyordu. Fakat zaman geçtikçe Ye Zong bu sıfatı kabullenmişti. Ne zaman bu sıfatı kabul ettiğini bilmiyordu fakat bu sıfat artık onun sinirlenmesine sebep olmuyordu.

 

Belki de Nie Li tüm bunları ta en başından beridir planlıyordu.

 

"Ne olursa olsun savaşa en büyük katkıyı yapan kişi sensin. Bu hareketini her zaman hatırlayacağız." dedi Ye Zong. Onun dışında Şanlı Şehirdeki tüm Patriklerde bu savaşa en büyük katkının Nie Li tarafından yapıldığını öğrenmişlerdi. Bunun gibi büyük bir mesele sadece basit bir övgüyle bitmemeliydi. O, Şehir Lorduydu ve eylemlerinde tarafsız olmalıydı. Fakat Nie Li'ye ödül olarak ne vereceğini bilmiyordu.

 

"Ha bu arada kayınbaba savaşta kullandığımız şişelerin tariflerini halka yaymayalım. Eğer yayılır ve Kara Loncanın kulağına giderse...."

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44262 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr