Bölüm 225: Zombi Jiao Ejderi

avatar
9600 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 225: Zombi Jiao Ejderi


Çeviri: AllenWalker Düzenleme: RubyCrow

 

 

 

 

 

Ekiptekiler gizlice hazırlandılar ve toplu bir şekilde sessizce kamp yerinden uzaklaştılar.

            

Yeşim Mühür Ailesi ile aralarında sadece karşılıklı anlaşmaya dayalı bir ilişki vardı ve Nie Li kendisinin bu kadar kısıtlanmasını istemiyordu.

 

Dokuz Katmanlı Ölüm Bölgesinin ilk katmanının giriş yolu sisle örtülmüş dolambaçlı bir yoldu.

 

Etraf tamamen yoğun bir sisle kaplıydı ve etrafı görmelerini engelliyordu.

 

Ara sıra sisin derinliklerinde birkaç kişinin gölgesi beliriyordu ve dar bir yolu takip ederek gözden kayboluyorlardı.

 

Sisin içinde, Nie Li rüzgâr olmadığı halde kendisine doğru yayılan yoğun bir ölüm aurası hissetti.

 

Zeminde insan kemikleri, hasar görmüş silahlar ve zırhlar bulunuyordu.

 

Çoğu eşya zamanın çok fazla geçmesinden dolayı artık kullanılamayacak haldeydiler. Normal bir dokunuş bu eşyaların küle dönmesine sebep olabilirdi.

 

Korkunç ölüm enerjisi hissettikleri zaman Ye Ziyun ve diğerleri titremişlerdi.

 

"Neyse ki burada çok fazla insan bulunuyor." dedi Lu Piao ve kafasını gövdesine doğru yaklaştırdı.

 

Bu mekân insanlar için çokta uygun değildi.

 

Yol boyunca ara sıra yanlarından geçen insanlar bizimkilerin gerginliklerinin hafiflemesine sebep oluyordu.

 

Burada karşılaştıkları insanlar Cehennem Bölgesindeki ailelerden gelen uzmanlardı. Büyük çoğunluğu Kara Altın Seviyedeydiler ve aralarında bir kaç tane de Efsane Seviye vardı. Yarı Tanrı Seviye uzmanlar birinci katmanı için kendini rahatsız etmek istememişlerdi.

 

Mat bir sisin içine girdikleri zaman etraflarında bir dalgalanma oldu. Etraftaki uzmanlar bir anda gözden kaybolmuşlardı.

 

"Neler oluyor? Bu uzmanlar neden bir anda ortadan kayboldular?" diye meraklı bir ses tonuyla sordu Du Ze.

 

Ye Ziyun ve diğerleri de bu durumdan dolayı meraklarını gizleyememişlerdi. Bu uzmanlar kendilerinden sadece on metre ilerdeydiler. Neden bir anda ortadan kayboldular?

 

Nie Li kaşlarını çattı ve hızlı bir şekilde "Beni çok yakından takip edin. Birisi buraya 'Yanıltıcı Sis' yerleştirmiş ve bundan dolayı insanlar yönlerini kaybediyorlar. Yanıltıcı sis normal durumlarda bir gün boyunca aktif olur, bu sisin ortadan kalkması için yaklaşık olarak bir saati filan var gibi. Eğer kaybolursanız sis dağıldıktan sonra burada buluşuruz." dedi.

 

Tam sözlerini bitirmişti ki etrafa kontrol amaçlı baktı fakat Lu Piao ve Xiao Xue'nin çok ortadan kaybolduklarını gördü.

 

Daha sonra Du Ze, onun ardından Duan Jian ortadan kayboldu.

 

Etraftakiler birbiri ardına ortadan kaybolmaya başladılar. Nie Li hızlı bir şekilde Ye Ziyun'un elini tuttu ve Xiao Ning'er'e doğru ilerlerdi.

 

Fakat Xiao Ning'er'e ulaşana kadar Ning'er'de ortadan kayboldu. Sis bir kere daha dalgalandı ve Yu Yan'da bir şey görmüş gibi ileri atıldı.

 

"Ning'er!" diye bağırdı Nie Li fakat o çoktan ortadan kaybolmuştu.

 

"Ning'er ve diğerleri nereden?" diye sordu Ye Ziyun.

 

"Sıkıntı yok! Bizden ayrı düştüler fakat ruh bölgelerimizde oluşan Ruh Düzeninden dolayı onların varlığını hissedebiliriz." dedi Nie Li. "Eninde sonunda buluşacağız."

 

Elleri Nie Li tarafından tutulduğundan dolayı Ye Ziyun'un yanakları kızarmıştı.

 

Fakat onun elini bırakmasını istemiyordu.

 

Eğer onun elini bıraksaydı Yanıltıcı Sisten dolayı birbirlerinden ayrı düşebilirlerdi.

 

Ziyun, aniden Nie Li'nin nişanlısı olabileceğini düşünmemişti bundan dolayı bu unvanı hala benimseyememişti.

 

Nie Li ve Ye Ziyun sisin dışına çıkmak için harekete geçtiler.

 

Yoğun sisin içinde saatlerce ilerledikten sonra nihayet sisin dışına çıkmışlardı. Her ne kadar diğerlerinin kendilerinden çok uzakta olmadıklarını hissetseler de onları bulmanın kolay bir mesele olmadığını biliyorlardı.

 

Sisten çıktıktan sonra Nie Li birçok uzmanın kırmızı ışıklar yayan bir bölgenin içinde olduklarını gördü. Çevrelerinde gizemli ve görkemli bir aura dalgası yayılıyordu ve bu aura dalgasının geldiği yerde çok fazla miktarda saf enerjinin olduğunu hissetti.

 

Nie Li'nin kalbi bir düşünceden dolayı hızlandı. Acaba bu ışıklar bir hazinenin doğduğunu mu belirtiyordu?

 

"Takip et." dedi Nie Li, Ye Ziyun'a.

 

Ye Ziyun, Nie Li'yi ışıkların yayıldığı bölgeye doğru takip etti.

 

Onların önünde suyu çamurlu olan bir göl vardı.

 

Fakat kırmızı ışıklar tekrar gölün içine doğru toplandı ve daha sonra bir daha yayılmaya başladı. Gölün dip taraflarında sanki bir gizem var gibi duruyordu. Gölün içinde ki enerjiyi hissetmek bile insanlara rahatlama hissi veriyordu.

 

Gölün içinde her ne varsa sayısız kişinin ilgisini üstüne çekiyordu.

 

Çeşitli ailelere mensup olan uzmanlar gölün kenarında toplanmaya başladı ve gölün dibindeki eşyayı elde etmeyi planlıyorlardı.

 

Fakat kimse gölün içine cesaret edemiyordu. Orada bulunan uzmanların çoğunluğu buraya daha önce de gelmişlerdi.

 

Her ne kadar birinci katman diğerlerine oranla daha güvenli bir yer olsa da, tehlikeli bir bölge olarak sayılabilinirdi.

 

Özellikle de gölü dibinde ne tür tehlikelerin var olduğunu kimse bilmiyordu.

 

Gölün içinde bulunan hazine bir çok kişinin hırslanmasına sebep olmuş gibi duruyordu.

 

"Birinci katmanda böyle bir şeyin saklı olacağını hiç düşünmemiştim. Böyle saf bir enerji yayan şey kesinlikle çok güçlü bir eşyadan yayılıyor olmalı."

 

Gölün kenarında şimdiden yüzlerce uzman toplanmıştı ve hepsi de diğerlerine karşı çok tetikte duruyorlardı.

 

Hazine ortaya çıktığı zaman burada kesinlikle kanlı bir savaş patlak verecek gibi duruyordu.

 

"Göle girmeye istekli birisi var mı?" dedi iyi giyinişli genç bir uzman. Göl kenarında durup da hazinenin kendiliğinden dışarı çıkmasını beklemenin bir yararı yoktu.

 

"Genç efendi, bir şeyler hatırladım. Geçmişte bu gölle ilgili bir hikaye anlatılıyordu. Bir kaç yıl önce, bu alanda aniden kırmızı ışıklar parlamaya başlamıştı ve kısa zaman sonra ortadan kayboldular. Bu olaydan hemen sonra çok sayıda Yarı Tanrı Seviye uzmanlar buraya gelip burayı araştırmaya başladılar fakat hiç bir şey bulamamışlardı. Daha sonra araştırmayı bıraktılar." dedi gümüş zırhlar giyen bir gencin yanında duran hizmetçi.

 

İyi giyinişli genç efendi bir kaç dakikalığına kaşlarını çattı. Gölün içindeki hazinenin kendisini bir kere daha ne zaman gizleyeceğini kim bilebilirdi ki?

Şansları kısa sürebilirdi.

 

Genç efendi elini kaldırdı ve bir kızı gölün içine attı. Bu hizmetçi Kara Altın Seviyeli bir uzmandı fakat bir bebek gibi kaldırılıp göle atılmıştı.

 

"Gölün dibine git ve bana o hazineyi getir!" dedi iyi giyinişli genç efendi soğuk bir ses tonuyla.

 

Gölün içinde duran hizmetçi çıkmaya cesaret edemedi ve gölün içine daldı. Etrafı incelemeye başladı. Sonunda çamurlu suyun içinde gözden kayboldu. Bir anda gölün içinde dalgalar oluştu.

 

Birkaç dakika sonra bir kan bulutu gölün üstüne çıktı.

 

Bu sahneyi görenlerin hepsinin yüzü soluklaştı. Muhtemelen gölün içinde yaşayan korkunç bir şeytan canavarı vardı ve zavallı hizmetçi ona yem olmuştu.

 

İyi giyinişli genç efendinin de yüzü soluklaşmıştı. Adamlarından birisini kaybetmişti ve bunun karşılığında herhangi bir kazancı olmamıştı.

 

Allen: Kötü İnsan. :(

 

İyi giyinişli genç efendinin etrafında ki insanlar onun kendi aralarına biraz mesafe koymuşlardı, gölün içine atılan sıradaki insanın kendilerinin olmalarını istemiyorlardı.

 

"Kim bu adam?"

 

"Onun kim olduğunu bilmiyor musun? O, Kanatlı Ruh Ailesinden Cang Ming. O, Cehennem Bölgesinin bir numaralı dâhisi unvanını elinde bulunduruyor."

 

"Demek o genç adam Cang Ming."

 

Herkesin yüzünde bir korku ifadesi belirdi.

 

Cang Ming, Cehennem Bölgesinde bir numaralı dahi olmaya layık bir insandı.

 

Çünkü bu kadar genç yaşta Efsane Seviyenin zirvesine ulaşmayı başarmıştı.

 

Onun bu sefer Cehennem Bölgesinin Efendisinin mirasçısı olmak için geldiğini düşünüyorlardı.

 

Cang Ming'den çok da uzak olmayan birkaç kişi daha Cang Ming'le aynı aurayı yayıyorlardı. Onlar gururlu bir şekilde duruyorlardı.

 

Normalde, bu seviyedeki uzmanlar birinci katmana gelmezlerdi.

 

Yedinci katmanın açılmasına daha vardı ve bu insanlarda beklemekten sıkılmışlardı. Ölüm Bölgesine zaman öldürmek için gelmişlerdi.

 

Onlar burada kızıl ışık yayan bir hazineyle karşılaşacaklarını hiç düşünmemişlerdi.

 

Etraftaki uzmanlara bakınca Ye Ziyun'un zarif yüzünde nefret ifadeleri belirmeye başladı, özelliklede Cang Ming gibi insan canını hiç düşünmeden harcayabilen bir piçi görünce.

 

Ona kıyasla Şanlı Şehirdeki insanlar bir hayli kibar kalıyorlardı. Aziz Aile ve bir kaç kişi dışında, Şanlı Şehirde bulunan hiç kimse birbirlerini bu şekilde öldürmüyorlardı.

 

Burada bulunan uzmanların hepsi her ne kadar gölün içindeki hazineyi isteseler de, kimse gölün içine girmeye cesaret edememişti.

 

Aniden, oldukça net bir ses güler bir şekilde "Kardeş Cang Ming, neden siz ikiniz gölün altına gidip hazineyi bulmuyorsunuz? Hazinenin paylaşımına gelirsek onu hazineyi elde ettikten sonra konuşmamız daha mantıklı olur."

 

Konuşan kişi narin ve yakışıklı bir görünüme sahip on altı on yedi yaşlarında gibi duran bir gençti. Çok lüks parlak beyaz kıyafetler giyiyordu ve duruş tarzı adeta gururla kaplıydı. Kıyafetleri rüzgârdan dolayı hareket ediyordu.

 

"Bu adam kim?"

 

"Ruh Rafineri Ailesi’nden Mu Ye. O da süper bir dahidir. O sadece eğitim yapmaya odaklanmış birisi ve dış dünyaya hiç çıkmamıştır. Çoğu insan onun gelişiminin hangi seviyede olduğunu bilmiyor."

 

Kalabalıktakilerin kendi aralarında konuşmalarının hepsine Nie Li kulak misafiri olmuştu.

 

Mu Ye ve Cang Ming ikilisi Cehennem Bölgesinde ki süper güçlerin genç efendileriydiler.

 

Hazinenin ortaya çıkmasından dolayı buraya gelen insan sayısı bir hayli fazlaydı.

 

Mu Ye'nin söylediklerini duyan Cang Ming gülmeye başladı ve "Sen öyle diyorsan neden cesaret edemeyeyim ki?" dedi.

 

Her ne kadar gölün altında ne gibi tehlikelerin olduğunu bilmese de oradaki tehlikelerden korkmuyordu.

 

Ailesinin asırlardır birbirine miras bıraktığı değerli bir zırh seti giyiyordu ve bundan dolayı kendisine güveni bir hayli fazlaydı.

 

*Plop* *Plop* *Plop*

 

 

Cang Ming, Mu Ye ve dört uzman daha göle atladı.

 

Bu altı kişiyi kimse takip etmeye cesaret edemedi.

 

Gölün kenarında duran uzmanlar, çamurlu suya bakmaya devam ettiler. Kafalarının karıncalandığını hissettiler.

 

Dokuz Katmanlı Ölüm Bölgesinde çok fazla keşfedilmemiş bölge bulunuyordu. Bu gölün için dekim bilir nasıl korkunç canavarlar bulunuyordu?

 

Altı kişinin gölün içerisine girmelerinin üzerinden çok fazla süre geçmeden gölden gökyüzüne doğru yükselen bir su sütunu ortaya çıktı.

 

Gölün dibinden çok güçlü bir patlama sesi duyuldu, görünüşe göre gölün içinde şiddetli bir savaş yaşanıyordu.

 

Aniden gölün içinden gökyüzüne doğru uçan bir şeytan canavarı çıktı. Canavarın alnında kırmızı ışıklarla parlayan bir inci gömülüydü.

 

Bu Şeytan Canavarının bedeni siyah pullarla kaplıydı ve bir kertenkeleye benziyordu. Dört kısa bacağı olmasına rağmen kuyruğu onlarca metre uzunluğundaydı ve bedeninden korkunç bir ölüm aurası yayılıyordu

.

Bu şeytan canavarını gören gölün kenarında duran uzmanların yüz ifadeleri anında değişmişti.

 

"B.. Bu.. Bu Zombi Jiao Ejderi!"

 

"Çabuk kaçın!!"

 

Gölün kenarında duran yüzlerce uzman bir kuş sürüsü gibi anında dağılmışlardı, gölün kenarında sadece savaşa hazırlanan bir kaç uzman kalmıştı.

 

"Zombi Jiao Ejderi de nedir?" diye sordu Ye Ziyun meraklı bir ses tonuyla.

 

Her ne kadar göl ile aralarında çok fazla mesafe olsa da bu uzaklıktan bile bu şeytan canavarını ayırt edebiliyordu.

 

"Zombi Jiao Ejderi, bir yılan tipinde şeytan canavarı, binlerce cesedin bulunduğu ortamlarda yaşarlar. Cesetlerden geride kalan enerjilerle beslenirler, beslendikçe zekâları da gelişir. Tamamen olgunlaşmış bir Zombi Jiao Ejderi, Efsane Seviyeye ulaşabilir. Her bin yılda bir bu ejder seviye bakımından bir üst seviyeye ulaşırlar. On Bin yıl yaşamış bir Zombi Jiao Ejderi, Ruhani Tanrı Seviyesiyle karşılaştırılabilinecek bir güç seviyesine ulaşabilir." dedi Nie Li.

 

 

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44250 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr