Bölüm 135: On Bin Yıl Uzaysal Düzeni

avatar
5263 5

Tales of Demons & Gods - Bölüm 135: On Bin Yıl Uzaysal Düzeni


 

Çeviri: Allenwalker Düzenleme: Dunklesplatz

 

 

Arkadaşlar Merhabalar.

 

Bundan önceki dört bölümün yorumlarını okudum. Bazı arkadaşlarımız elli bölüm için yorum yazmaya zorlamak saçma filan demiş. Görüş meselesidir saygı duyuyorum. Ama ben kimseyi bölüm atın diye zorlamadım. Bu elli bölüm toplusu bir iddiadır. Sonuçta benim bu çeviri işinden beklediğim herhangi bir kazanç yok. Ya da yorum isterse hiç gelmesin haftalık sabit dört bölüm atıyorum. Bazı arkadaşlarımız hiç isteyerek yazmamışlar yorumları ☺ Onlara da teşekkür ederim. Ama en fazla bölüm hakkında yorum yazanlara teşekkür ederim. Nedense bu tür yorumları görmek beni mutlu ediyor.

 

Bu arada madem bu kadar insan okuyordu daha önce niye yorum atmadınız bakalım. Size yorumlardan dolayı dört bölüm daha atacak bir çevirmeniniz var üzmeyin beni ☺

Keyifli Okumalar…

 

//D.N: Gecenin 2:40 ında bölüm atıyom çok tembelleşmişim lan :D

 

Kalabalığın bakışları altında Xiao Xue birden utangaç ve çekingen bir hale büründü. Ellerini kalçasından indirdi ve yüzünü hemencecik utanmış gibi bir ifadeyle kapladı. Bu hızlı değişimden dolayı diğerleri biraz şaşırmıştı.

 

“Tanıştığımıza memnun oldum. Ben Lu Paio’nun nişanlısıyım. Adım Xiao Xue.” dedi. Sesi bir kemiği bile eritebilecek bir nazikliğe sahipti.

 

Xiao Xue’nin az önceki bağırışını duymasalardı Nie Li, Xiao Ning’er ve diğerleri onun nazik ve sevimli bir bayan olduğunu düşünürlerdi.

 

“Öhö, öhöö.”

 

Nie Li biraz şaşırmıştı. Xiao Xue’nin karakterini aniden değiştirmesi biraz fazla olmuştu.

 

Xiao Ning’er, Lu Piao ve diğerleri birbirine bakmaya başladılar.

 

Xiao Xue dudaklarını ısırarak, tatlı tatlı gülümseyerek Lu Piao’nun yanına doğru yürümeye başladı. Lu Piao’nun kolunu tuttu ve “Tüm bu zaman boyunca Lu Piao’m ile ilgilendiğiniz için teşekkür ederim. Umarım ki onunla gelecekte de ilgilenmeye devam edersiniz.” dedi.

 

“Tabii ki.” dedi Du Ze hızlıca aynı zamanda kafasını onaylama anlamında salladı.

 

Lu Piao o anda şaşırmış bir ifadeyle Xiao Xue’ye bakmaya başladı. O aslında Xiao Xue’nin kendisini tartaklamak için geldiğini düşünüyordu. Xiao Xue’nin bir anda bu kadar nazik olacağını asla düşünmemişti. Sanki onun kişiliği değişmiş gibiydi.

 

Xiao Xue bir anda Lu Piao’ya döndü ve gözlerinde biraz öfke vardı. Sesini çok fazla kısarak Piao’ya “Şu anda arkadaşların burada diye sana nazik davranıyorum. Geri döndüğümüzde canına okuyacağım!” dedi. Birden gruba döndü ve yine sevimli bir hale büründü. Nie Li ve diğerlerine bakarak “Lu Piao sizin başınıza baya bir bela açmıştır. Bundan dolayı sizlerden özür dilerim.” dedi.

 

“Evet!” dedi Du Ze yüzünü buruşturmuş bir şekilde.

 

Neden öyle bir cevap verdin? Ne zaman sizin başınıza bela açtım? Lu Piao’nun kanı öfkeden kaynamaya başladı.

 

Du Ze’nin cevabını duyduktan sonra Xiao Xue’nin bakışları biraz sertleşmişti. O sözlerinin bir kısmını sırf karşısındakilere nazik davranmasını gerektiğini düşündüğü için söylemişti. Du Ze’nin onu onaylayacağını hiç düşünmemişti. Onun bakışları sanki ‘Neden senin arkadaşlarında senin gibi güvenilmez’ der gibi bir anlam taşıyordu.

 

Du Ze’nin kalbi neredeyse kahkaha atıyordu fakat kendini gülmemesi için zor tutmuştu.

 

Xiao Xue’nin bakışından dolayı Lu Piao biraz sinirlenmişti. Du Ze benim için her zaman sorun yaratıyor. Bunu kesinlikle bilerek yapıyor. İntikamımı er yada geç kesinlikle alacağım.

 

Xiao Xue’nun bir anda gelişi herkesi şaşırtmıştı. Gruptakilerin hepsi Lu Piao’nun çoktan bir kız arkadaşı olacağını düşünmüyordu. Dahası bu kız çok tatlı ama aynı zamanda da biraz ürkütücü birisiydi.

 

Bu kavgacı çifti gördükten sonra onlar gülse mi ağlasa mı bilemediler. Nie Li güldü ve “Tamam daha fazla uzatmayalım. Grubumuza katılan yeni üyeye hoş geldin diyorum. Hadi daha fazla beklemeden gidelim.” dedi.

 

“Nereye gidiyoruz?” diye sordu Xiao Xue bir anlığına şaşırmıştı.

 

“Bizi takip et. Nereye gittiğimizi göreceksin.” Nie Li gizemli bir şekilde gülümsedi ve karşılarındaki Antik Düzene doğru yürümeye başladı.

 

Grup Antik Düzene girdikten sonra Xiao Xue ellerini Lu Piao’nun kolunun arasına koydu ve takip etti.

 

Lu Piao koluna değen yumuşak dokuyu hissetti. Bu histen dolayı biraz mutlu olsa da Xiao Xue’nin tehdidi altındayken ciddi bir tavır sergiledi ve olaya tamamen odaklanmış gibi davrandı. Bu durum karşısında sanki tehlikeden zevk alıyormuş gibi gözüküyordu.

 

Antik Düzene girdikten sonra grubun hepsi tuhaf bir mekânsal bozulma hissetmişti.

 

Nie Li biraz şaşırmıştı ve içinden “On Bin Yıl Uzaysal Düzeni, ben eski tarihimiz de böyle bir düzeni bulunduracağımızı asla düşünmezdim.” diye düşündü.

 

Önceki hayatında Nie Li sadece On Bin Yıl Uzaysal Düzeni hakkında eski soluk bir yazıt okumuştu.

 

Zaman ve mekan dünyadaki en gizemli doğal kanunlardan ikisiydi. Bu iki olayı kavrayabilen insan sayısı çok azdı. Dahası doğal yasaların çoğu eski zamanlardan bu zamana hiç miras bırakılamadı.

 

Nie Li, On Bin Yıl Uzaysal Düzenine adım attığı anda, Zamansal Şeytan Ruhu Kitabının artık sayfasında bazı hareketlenmeler olmuştu. Vızıltılı bir ses yaymaya başladı ve daha sonra parlamaya başladı. Artık sayfanın etrafında gizemli enerji dalgaları dolaşmaya başladı.

 

Sanki artık sayfa On Bin Yıl Uzaysal Düzeni ile bir rezonansa sahipti.

 

Nie Li’nin kalbi biraz hızlanmıştı. İster önceki hayatı olsun isterse şimdiki hayatı olsun onun kaderi Zamansal Şeytan Ruhu Kitabı ile yakından bağlantılıydı. Kitabın kendisiyle yakından bağlantılı olmasına rağmen Nie Li bu kitap hakkında çok bilgiye sahip değildi. Zamansal Şeytan Ruhu Kitabının geçmişi ve kullanımı hala tam bir gizemdi.

 

Belki de On Bin Yıl Uzaysal Düzeni, Zamansal Şeytan Ruhu Kitabının bulmacasını çözmek için bir ipucuydu.

 

Nie Li ilerledikçe bu korkutucu bariyere daha da yaklaştığını hissediyordu ve sonunda bariyerin önüne geldiğini hissetti. Bariyerin yüzeyi yumuşak ve pürüzsüzdü. Sanki sırmalı ipek kumaşa benziyordu. Nie Li bariyeri test etmek için elini uzatmıştı fakat eli bariyer tarafından geriye doğru itilmişti.

 

Lu Pio “Ben küçükken bu bariyerin yanına gelmiştim. Onu elimde bir baltayla kırmaya çalışmıştım. Baltayla bariyere vurduğum zaman baltayı geri ittirdi ve balta elimden kaçarak bir çocuğun şapkasına çarpmıştı. Çocuk korkudan altına işemişti ve ağlayarak kaçmıştı. Hemen babama beni şikayet etmeye gitmiş ve babam tarafından bir güzel dövülmüştüm.” diye mırıldandı.

 

Du Ze ve diğerleri kahkaha atmıştı. Bu olay tam Lu Piao’nun yapacağı bir hareketti. Şans eseri balta sadece çocuğun şapkasına çarpmıştı onun boynuna denk gelmemişti. Aksi halde Lu Piao ufak bir cezayla bu olaydan yırtamazdı.

 

//D.N: Şapkayla boyun ne kadar birbirlerine yakın değil mi arada bir kafa olduğunu unutan yazar :P

 

Neden birden bire bu utanç verici anısını anlatmıştı ki? Xiao Xue bunları duyduktan sonra biraz sinirlendi ve Lu Piao’nın sırtını çimdikledi. Belinden gelen acıyı hissedince Lu Piao dişlerini sıktı.

 

Lu Piao hızlıca “Nie Li, bariyeri kırmak için herhangi bir silah kullanma.” dedi.

 

Nie Li’de bunu kırmak için bir silah kullanmayı düşünüyordu. Eğer Lu Piao bunları söylemeseydi sonu çok kötü olabilirdi.

 

Nie Li gülümseyerek “Bu düzen Orman İmparatorluğunun son döneminin başlangıç bariyeridir. Etkinleştirme çekirdeği olarak yirmi üç ışık taşı kullanılır. Bir kere aktive edildiğinde Efsane Seviye Şeytan Ruhçusunun kombine saldırıları bile bu bariyeri kırmaya yetmeyebilir. Bundan dolayı aramızda hiç Efsane Seviye Şeytan Ruhçusu olmadığına göre silah kullanamayız.” dedi.

 

//D.N: E madem biliyon a ibbine niye sende silah kullanmayı denedin ? Yazar neyin kafasındasın acep

 

Başlangıç bariyeri mi? Işık Taşları mı?

 

Bu  kelimeleri duyan herkes bu kelimelerin ne olduğunu bilmiyordu. Ama bilmemelerine rağmen oldukça güçlü bir bariyer olduğunu düşündüler. Gruptakilerin hepsi Lu Piao’ya garip bir ifadeyle bakmaya başlamıştı. Efsane Seviye Şeytan Ruhçusunun bile kombine saldırısı bu bariyeri kıramazken sen sadece bir baltayla mı bu bariyeri kırmaya çalıştın?

 

“Hey, hey, hey, gerçekten de bana bu şekilde bakmanıza gerek var mı? Bunları yaptığımda çok küçüktüm. Böyle güçlü bir bariyer olduğunu nereden bilebilirim.” dedi Lu Piao.

 

Xiao Ning’er dudaklarını büktü ve gülümseyerek “Nie Li, bariyeri kırmak için herhangi bir yöntemin var mı?” diye sordu.

 

“Aslında bir metot biliyorum. Ama üzerinde biraz çalışmam gerek. Siz biraz dinlenin.” dedi ve hemen ardından bariyeri kırabilmek için çalışmalara başladı.

 

Herkes etrafa dağıldı ve meraklı meraklı etrafı gezmeye başladılar. Bu alanda çok farklı şekle sahip yapılar vardı. Bu yapıların üstünde gizemli desenlere sahip yazıtlar vardı ve esrarengiz görünen soluk bir parlaklık yayıyorlardı.

 

Xiao Ning’er sessizce olduğu yerde kalmıştı ve çalışmakta olan Nie Li’yi izliyordu. Sessizce ona bakarken gözlerinde bulanık bir parıltı vardı. Bu tür hisleri onu oldukça fazla mutlu ediyordu.

Xiao Xue onunla konuşmak için ilk adım atan oldu ve “Sen Xiao Ning’er misin?” diye sordu.

 

Xiao Ning’er nazikçe gülümseyerek “Evet.” dedi

 

“Sen çok güzelsin. Kutsal Orkide Enstitüsüne döndüğüm zaman herkes senin hakkında konuşuyordu. Enstitüdeki herkes tarafından bilinen ünlü bir güzelsin.” dedi Xiao Xue gülümseyerek.

 

“Beni övüyorsun.” dedi Xiao Ning’er yanakları kızarmıştı.

 

Xiao Xue; Lu Piao, Du Ze ve diğerlerine bir bakış attı ve “Senin onlarla takıldığını görünce biraz şaşırdım.” dedi.

 

Başkalarından duyduğu kadarıyla Xiao Ning’er’in kişiliği çok soğuktu. Onun Enstitüde bir tane bile arkadaşı yoktu. Ona Enstitüde Buz güzeli diyorlardı.

 

Bunların hepsi ne zaman değişmişti?

 

Büyük ihtimal bunların hepsi eğitim yaparken Nie Li ile tanıştığında değişmişti.

 

Xiao Ning’er bile bu kadar değişimden sonra şok olmuştu. O günden itibaren cehennem yaşamına karşı yaptığı acı verici mücadele bir kişiden dolayı tümden değişmişti ve daha renkli bir hale gelmişti. O günden sonra Nie Li ile bir sonraki görüşmesini dört gözle beklemeye başlamıştı. Nie Li’nin figürü onun beynine kazınmıştı ve sonsuza kadar da orada kalacaktı. Nie Li, kendisine haysiyet güven ve özgürlük aynı zamanda da çokça arkadaş getirmişti.

 

Bu kişi onun kalbinde hiç kimsenin yerini alamayacağı bir kişi olarak kalacaktı.

 

Xiao Ning'er'in uzun süre cevap vermediğini ve düşüncesinde kaybolmaya yüz tuttuğunu gören Xiao Xue utanarak öksürdü.

 

“Özür dilerim. Hayale dalmışım.” Ning’er hemen özür diledi.

 

Xiao Xue gülümseyerek “Sorun değil.” dedi.

 

Xue o kadar da düşüncesiz biri değildi. Xiao Ning’er’in ne düşündüğünü tahmin etmişti.

 

Xiao Ning'er uzakta olan Lu Piao'ya baktı, sonra Xiao Xue'ye baktı ve “Lu Piao çok ilginç biri. Biraz haylaz olmasına rağmen arkadaşlarına çok sadıktır.” dedi.

 

Xiao Ning’er’in Lu Piao hakkında söylediklerini duyan Xiao Xue’nun yanakları hafiften kızarmıştı. Xiao Xue, Lu Piao’nun nişanlısı olduğunu cesurca itiraf ettikten sonra biraz utanmıştı.

 

Eskiden Xiao Ailesinin kıdemlileri Xiao Xue ile Lu Piao arasındaki ilişkiye karşı çıkıyorlardı. Lu Piao’yu çok seviyor olmasına rağmen ailesinin baskılarına yenik düşmüştü. Fakat daha sonra Lu

Piao’nun gelişiminden dolayı onun ailesi tutumunu değiştirmişti ve üstüne kendisini daha da cesaretlendirmeye başlamışlardı.

 

Onun sevgisi Lu Piao’ya karşı çok önceden de vardı. Lu Piao güçlendikten sonra oluşan bir sevgi değildi bu. Onun gelişimi çoktan Gümüş Seviyeye ulaşmıştı ve bundan dolayı Ailesi onunla Lu Piao arasındaki ilişkide daha fazla karışmamıştı. Xiao Xue ailesinin yetişkinleri gibi bir insan değildi. O sadece Lu Piao ile birlikte olmak istiyordu. Lu Piao’nun gelişimini çokta merak etmiyordu isterse hiç gücü olmasın Xue bunu umursamazdı. Yinede Lu Piao’nun bu kadar güçlenmesinden dolayı mutlu olmuştu.

 

Ayrıca Lu Piao sürekli kendisinden saklanıyordu ve bundan dolayı Xiao Xue kendisini sürekli üzgün hissediyordu.

 

“Senin cesaretine hayran oldum. En azından kimi sevdiğini özgürce söyleyebiliyorsun.” dedi Xiao Ning’er. Nie Li’den tarafa bakarak “Grubumuza hoş geldin.” dedi.

 

“Ennn” Xiao Xue kafasıyla onayladı. Onun buraya gelme sebebi Lu Piao idi. Ayrıca bu gruptaki insanlar hakkında özellikle Nie Li hakkında çok fazla merakı vardı. Nie Li, Xiao Xue’ye herşeyi bildiği hissini vermişti. Lu Piao’nun gelişiminin aniden artması büyük ihtimal Nie Li’den dolayı olmuştu.

 

Gizemli bir kişi diye düşündü Nie Li hakkında. Fakat sırf Lu Piao’nun kız arkadaşı olduğu için Nie Li ve Xiao Ning’er onu gruba kabul etmişlerdi. Bu arkadaşlarının önünde Xiao Xue, Lu Piao’ya yumuşak davranacaktı. Bu küçük kırmızı biber, Kendi dünyasında arkadaşı ile sınırlarını çok net bir şekilde çizerdi. Lu Piao’nun arkadaşları aynı zamanda kendisinin de arkadaşlarıydı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr