Bölüm 145: Altın Seviye

avatar
5146 5

Tales of Demons & Gods - Bölüm 145: Altın Seviye


 

Çeviri: AllenWalker Düzenleme: Accoladia

 

 

Nie Li’ye göre Bronz ve Gümüş seviye duvarını kırmak oldukça basitti. Ama Altın Seviye duvarını kırmak bu ikisine göre bir hayli zor bir durumdu. Fakat kırılamaz bir duvar değildi. Xiao Ning’er ve diğerlerinin sahip olduğu tekniklerle Altın Seviye duvarını kırmak çok basitti. Tek yapmaları gereken ruh güçlerini biriktirmek ve böylelikle duvarı kırabilirlerdi.

 

Nie Li’ye gelirsek İlahı Tanrı Tekniğiyle çalıştığı için onun bu duvarı kırması diğerlerinin kırma güçlüğüne göre birkaç kat daha zordu. Ama Nie Li için çocuk oyuncağı kalıyordu bu zorluk.

 

Nie Li sürekli olarak Kan Kristalindeki ruh gücünü kendi ruh alanına yollayıp özümsüyordu. Bu durum onun ruh alanını sürekli olarak genişletiyordu ve bundan dolayı kendisini şişiyormuş gibi hissediyordu.

 

Fakat Nie Li hemen Altın Seviye duvarını kırmaya çalışmadı. Kan Kristalinden emdiği ruh güçlerini sürekli olarak ruh alanında sıkıştırmaya başladı. Ruh gücünü sıkıştırdıktan sonra Kan Kristallerinden ruh gücü özümsemeye devam etti.

 

Bir kat sıkıştırılmış ruh gücü, iki kat sıkıştırılmış ruh gücü, üç kat sıkıştırılmış ruh gücü…

 

O toplamda ruh gücünü yedi kat sıkıştırmayı başarmıştı. Bu sıkıştırma işlemi sırasında düzinelerce Kan Kristali harcamıştı. Nihayetinde ruh alanı sınırına ulaşmıştı.

 

“Tamamdır.” Nie Li yavaşça gözlerini açtı ve ruh alanın içindeki ruh gücünü meridyenlerine doğru hızlıca aktarmaya başladı.

 

Booomm!!

 

Ruh gücü kontrolsüz bir gelgit akıntısı gibi hareket ediyordu.

 

Nie Li’nin bedeninden eskisine oranla birkaç kat daha fazla aura yayılmaya başladı ve sonunda Bir Yıldız Altın Seviye Şeytan Ruhçusu olmayı başardı. O bu gücüyle önceki hayatından deneyimlediği dövüş kabiliyetinden dolayı sıradan Altın Seviye uzmanları çok rahat bir şekilde bastırabilirdi.

 

Bedenin içinde dolaşan ruh gücünü hisseden Nie Li, ruh alanındaki tomurcuğun yavaş yavaş büyüyüp uzun bir asmaya dönüşmesini izledi. Bu asma iki dala ayrılmıştı ve bir dalına Uzun Dişli Panda diğer dalına Gölge İblisi bağlanmıştı. Bağlanan bu iki şeytan ruhu bir kozaya dönüşüp asma tarafından beslenmeye başlanmıştı.

 

Nie Li, Uzun Dişli Panda ve Gölge İblisinin garip bir dönüşüm geçirdiğini hissetmişti.

 

Bu garip dönüşüm Nie Li’yi bile şaşkına çevirmişti. İki hayat yaşayan Nie Li, ilk defa ruh alanındaki ruh gücünün bu tür bir dönüşüm geçirdiğine şahit olmuştu.

 

Ç.N: Nie Li’nin üçüncü bilmediği bir durumla karşılaştık. Bu çocuk çokta bir şey bilmiyormuş be ☺

 

Görünüşe göre Nie Li’nin ruh gücü hakkındaki bilgileri hala tamamlanmamıştı.

 

Nie Li vücudundan yayılan aurayı hemen bastırmıştı. Altın Seviyeye ulaşmasına rağmen şu anda yaydığı aura Gümüş Seviyeye ait bir insanın yaydığı aura gibiydi. Nie Li’nin bildiği gizleme yetenekleri sayesinde Sikong Yi bile Nie Li’nin asıl gücünü hissedemezdi.

 

Nie Li’nin gücünü bastırma işlemi birkaç gün sürmüştü. On günün sonunda Duan Jian’ın bağırışları yavaş yavaş kesildi ve birden hiç ses çıkartmamaya başladı.

 

Nie Li ve diğerleri odalarından çıkıp yerde sessizce yatan Duan Jian’ın yanına gelmişti.

 

“Ona ne oldu?” diye sordu Du Ze. Du Ze ve diğerleri Duan Jian’ın bedeninden yayılan auranın git gide azaldığını hissetmişlerdi.

 

Xiao Ning’er, Du Ze ve diğerleri korkmuş bir şekilde Duan Jian’ın bedenine bakıyorlardı. 'O bu şekilde mi öldü?' diye düşünüyorlardı.

 

Sadece Nie Li sakin bir şekilde yerde yatan Duan Jian’a bakıyordu. Duan Jian bu durumdan kurtulabilirse gücü öncekinin yüzlerce katı güce erişebilirdi. Eğer kurtulamazsa …

 

Uzun bir süre geçtikten sonra Duan Jian’ın yaydığı aura neredeyse hiç yayılmamaya başladı.

 

Aniden, 

 

Thump, thump!

 

Duan Jian’ın bedeninin derinlerinden bir ses gelmeye başladı. Bu derinden gelen ses onun atan kalbinin sesiydi. Gelen bu ses dalgaları yakındaki duvarları yıkabilecek gibi heybetli bir şekilde yayılıyordu etrafa.

 

Daha sonra Duan Jian’ın bedeninden görkemli bir aura etrafa yayılmaya başladı.

 

Bu yayılan aura Xiao Ning’er ve diğerlerini baskı altında almıştı.

 

Çok güçlü bir aura!!

 

Nie Li, Duan Jian’ın bedeninin içinde dolaşan güçlü enerjiyi hissedebiliyordu. Onun sırtındaki kanatların görünüşü daha güçlü bir hale gelmişti. Duan Jian’ın bir hareketiyle onun bedenini saran zincirler bir anda kırılmışlardı.

 

Roaaaarrrr!!!

 

Duan Jian sanki gerçek bir ejder kükremiş gibi bir ses çıkardı.

 

“Çok korkunç bir güç!” Lu Piao korku dolu gözlerle Duan Jian’a bakıyordu. Ölmek üzere olan Duan Jian’ın bir anda bu kadar fazla bir güç açığa çıkartacağını hiç düşünmemişti.

 

Booom!! Boooon!!! Boooom!!!

 

Duan Jian’ın bedeninden bir aura dalgası yayılmaya başladı. Soluk siyah bir ışıkla kaplanmış bedeni havada süzülmeye başladı. Onun yüzünde sanki dünya üzerindeki bütün insanları yönetebilirmiş gibi ifade vardı ve bu ifade ona asillik katıyordu. Bir süre sonra aniden gözlerini açtı.

 

Karşısında Nie Li ve diğerlerini gördükten sonra yavaş yavaş yere indi.

 

Ejder Kanının içerdiği güç gerçekten de çok fazlaydı. Duan Jian’ın bedeni şu anda korkutucu bir aşamaya girmişti. Efsane Seviyenin altındaki uzmanlar onun bedenine herhangi bir zarar veremezlerdi.

 

Duan Jian’ın bedeni Nie Li ve diğerlerinden biraz daha uzundu. Onun gözüne keskin bir bakış hakimdi. Saçlarının biraz dağınık olmasına rağmen olağanüstü mizacını engellemeye yetmiyordu.

 

İlk başlarda donuklaşmış gözleri netleşmişti. Şu anda takındığı ifadeyle bedeninin geçirdiği dönüşümün farkında gibi gözüküyordu. Nie Li’ya bakarken gözlerine şaşkınlık ifadesi hakimdi. 

 

Booom!!

 

Duan Jian yürüyerek Nie Li’nin önüne geldi ve birden dizlerinin üstüne çöktü. “Usta bana vermiş olduğun güçten dolayı teşekkürlerimi sunarım. Bugün itibariyle benim hayatım Usta Nie Li’ye aittir. Ustam yaşamamı isterse yaşayacağım eğer ustam benim ölmemi isterse bir saniye bile yaşamaya cüret etmeyeceğim.” dedi.

 

Duan Jian’ın sesi sert aynı zamanda da nazik geliyordu. Ve sesinde hiçbir tereddüt belirtisi yoktu.

 

Aslında Duan Jian’ın şuanki gücüyle Nie Li ve diğerlerini kolayca yenebilirdi. Hatta Gümüş Kanat Kabilesinin sınırları içerinden zorlanmadan kaçmayı bile başarabilirdi. Fakat Duan Jian sözünde durmayı tercih edip kaçmaya çalışmadı hatta başını Nie Li’nin önünde eğip ona bağlılık yemini etti.

 

Ebeveynlerinin ölümünden itibaren Duan Jian acı içinde yaşamaya başladı. Gümüş Kanat Kabilesinin her türlü işkencesine maruz kalmıştı. Onun güçlenmesine sağlayan kişi Nie Li olmuştu ve onu acı denizinden kurtarmayı başarmıştı. Üstüne bir de ebeveynlerinin intikamını almak için ona şans tanıdı. Nie Li ona yeni bir hayat sağlamıştı.

 

“Onun hakkında yanılmamışım.” diye düşündü Nie Li. Duan Jian sözüne sadık birisiymiş. Başından beri Nie Li, Duan Jian’ın ona yanlış yapmayacağını biliyordu.

 

“Fiziksel bedenin Efsane Seviye uzmanların bedeninden zayıf değil. Fakat gücün hala Efsane Seviye bir rakiple karşılaşmana izin vermez. Bu nedenle gücünün açığa çıkmasına izin veremeyiz. Siyah zincirleri tekrar bağlamalısın.” dedi Nie Li.

 

“Tamam usta.” Dedi Duan Jian kafasıyla onaylayarak. Bakışlarında tekrar öfke belirmişti. Doğduğundan beridir o yaşlı piç Sikong Yi tarafından bu zincirlere mahkum edilmişti. Onun kafasını kesinlikle kopartacaktı. Ama yine de Nie Li’nin söyledikleri doğruydu ve bu siyah zincirlere bir süre daha katlanmak zorundaydı.

 

Nie Li, Duan Jian’ın karnına bakmıştı. Onun karnındaki mühür çoktan kırılmıştı. İki elinde ruh gücünü toplayarak Duan Jian’ın karnına doğru uzattı. Onun karnında başka bir mühür oluştu ve siyah zincirler tekrar bağlanmış oldu.

 

Duan Jian’ı her ne kadar çok sıkı bağlamış olsalar da eğer acil bir durum olursa Duan Jian bu zincirleri kolay bir şekilde kıracak güce sahipti.

 

Nie Li, Duan Jian’ın sadakatinden hiç şüphe duymuyordu. Nie Li Duan Jian gibi güçlü ve cesur birini kendi altına olmasından dolayı oldukça mutlu olmuştu. Fiziksel gücünün yanında Duan Jian ejder kanını aktif ettikten sonra onun ruh gücü Kara Altın Seviyesine ulaşmış olmalıydı.

 

Nie Li, Du Ze ve diğerleri kendi arasında konuşurken Duan Jian bir kenara geçip sessizce pratik yapmaya başladı.

 

“Nie Li. Çok fazla Kan Kristali özümsedikten sonra sonunda Altın Seviyeye ulaştık.” dedi Du Ze. Altın Seviye duvarını bu kadar kolay kıracaklarını düşünmemişlerdi.

 

“Tamam. Siz çocuklar pratik yapmaya devam edin ve gelişiminizi artırmaya başlayın. Ben bir dışarı çıkıp Gümüş Kanat Kabilesini gözlemleyeceğim. Işık Taşlarını aldıktan sonra buradan ayrılırız.” dedi Nie Li. Şu anda ayrılmak için bütün koşulları hazırlanmışlardı. Sikong Yi’nin Işık Taşlarını bulmasını bekliyorlardı.

 

“Tamam.” dedi Du Ze.

 

“Nie Li seninle gelmemi ister misin?” dedi Xiao Ning’er.

 

“Gerek yok. Burada kalırsan daha iyi olur. Kalabalık gidersek biraz sıkıntı çıkabilir.” dedi Nie Li.

 

“Tamam.” dedi Xiao Ning’er. Biraz endişeli olmasına rağmen Nie Li’ye karı gelmek istememişti.

 

Duan Jian, Nie Li’nin düşüncelerini anlamaya çalıştı. Görünüşe göre Nie Li Gümüş Kanat Kabilesinin sınırları içerisindeyken herhangi bir şeyden korkmaya gerek duymuyordu. 

 

Tüm Gümüş Kanat Kabilesi uzun ağaçların içinde yaşamlarını sürdürüyorlardı. Ayrıca her tarafa Yıldırım Kuşu koymuşlardı ve buda onlara çok iyi bir savunma sağlıyordu. Yerden saldıran Şeytan Canavarlarına karşıda uzun menzilli silahlarla karşılık veriyorlardı.

 

Dışarıdan birisi baktığı zaman Gümüş Kanat Kabilesinin her gün Şeytan Canavarları saldırıları altındayken rahat bir şekilde yaşayamadıklarını rahatlıkla görebilirdi.

 

Nie Li, Gümüş Kanat Kabilesinin sınırları içerisinde dolaştığı zaman boyunca onu arkasından takip eden birkaç tane Altın Seviye Muhafızlar oluyordu. Bu durumdan biraz rahatsızlık duysa da sesini çıkartmıyordu. Sonuçta bu bölge onların bölgesiydi. Nie Li yavaş yavaş Kan Kristallerinin bulunduğu madene doğru yürümeye başladı.

 

Her yerde zincirlenmiş üstlerinde yıpranmış kıyafet olan köleler vardı. Kan Kristallerinin hammaddesini çıkartıyorlardı. Yavaşlayan birisi olduğu zaman Muhafızlar hemen kırbaçlarına davranıyor ve kölelerin sırtına hiç çekinmeden vurmaya başlıyorlardı.

 

Üstüne tam oturan bir zırh giymiş olan Sikong Honyue elinde bir kırbaçla taşın üstünde dikiliyordu. Bakışları çok fazla soğuktu. Bu sahneye alışmış gibi ifade takınıyordu.

 

Sikong Hongyue’ye çokta uzak olmayan ve üstüne altından bir zırh giymiş bir genç sürekli ona bakıyordu. 

 

Aniden zayıf yaşlı bir adam fiziksel gücünün tükenmesinden dolayı bu gencin önüne düştü. Uzun boylu gencin yüzü hemen karardı.

 

“Seni çöp. Bu kadar basit bir görevi bile yerine getiremiyor musun?” diye bağırdı. Acımasızca yaşlı adamı kırbaçlamaya başladı.

 

Yaşlı adamın bedeninde kan izleri oluşmaya başladı. Acı içinde çığlık atarak kendini yerden kalkmaya zorladı. Biraz kalmayı başarmıştı ki zayıf bedeninden dolayı tekrar yere kapaklandı.

 

“Kullanışsız yaşlı piç!” diye bağırdı uzun boylu genç.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr