Bölüm 150: Desen Defteri

avatar
5191 4

Tales of Demons & Gods - Bölüm 150: Desen Defteri


 

Çeviri: AllenWalker Düzenleme: Accoladia

 

Yaşlı adam ve ailesi çoktan son raddelerine gelmişlerdi ve onun evinde bu eşyalar dışında satabileceği hiçbir şey kalmamıştı. Kar Rüzgarı Ruhani Mücevherine gelirsek bu mücevheri nasıl kullanıldığını bilmiyordu on on beş gündür bu mücevheri satmaya çalışıyordu fakat kimse bu mücevheri almaya yeltenmiyordu bile. Yaşlı adamın iki tane torunu vardı ve bu iki torunda evde açlıktan ölmek üzereydiler bundan dolayı yaşlı adamın bunları satmaktan başka yapabileceği başka bir şey yoktu.

 

O bu mücevheri iki veya üç torba gıda malzemesine satmayı düşünüyordu ki bu kadarı bile onun için yeterliydi. O asla Nie Li’nin bu mücevher için bu kadar fazla gıda malzemesi vereceğini düşünmemişti.

 

“Yaşlı adam, sendeki bu değerli taşa tüm bu gıda malzemelerini versem bile seni kandırmış hissederim. Bundan dolayı benden istediğin başka bir şey varsa isteyebilirsin.” dedi Nie Li. Nie Li bu yaşlı adama bunlardan daha fazlasını vermek istiyordu fakat eğer daha fazla değerli şeyler verirse bu yaşlı adam ve ailesine sadece sıkıntıya neden olurdu.

 

“Ben bu eşyanın bu kadar çok gıda malzemesine denk geleceğini hiç beklemiyordum. Tanrı bana bu konuda oldukça cömert davrandı zaten. Senden başka bir isteğim yoktur.” dedi yaşlı adam birkaç kere secdeye gidip geldi.

 

İki sıska çocuk yaşlı adamın yanına doğru yürüyerek gelmişti.

 

“Da Niu, Er Niu çabuk bu cömert efendiye secde edin.” dedi yaşlı adam hızlıca iki çocuğa bakarak.

 

Bu iki çocuk hiçbir kelime dahi etmeden secde etmeye başlamışlardı.

 

Nie Li içinden ağlamaya başlamıştı. O uzaysal yüzüğünden beş çanta gıda malzemesi ve birkaç kilo et daha çıkartmıştı. Bu gıda malzemelerini Mücevherin bulunduğu sehpanın üstüne bıraktı. Mücevheri de alıp uzaysal yüzüğünün içine yerleştirdi.

 

Birden bire önünde oluşan küçük bir dağa benzeyen gıda malzemelerini gördükten sonra yaşlı adamın gözlerinden gözyaşları sanki bir nehir gibi akmaya başladı. “Tanrı bu efendiyi kutsasın!” diye bağırdı.

 

Bu sahneyi gören diğer tezgahlarda bulunan satıcılar yaşlı adamın tezgahının önündeki dağ yığınına gıpta ile bakmaya başladılar. Fakat herhangi bir harekette bulunmaya yeltenemediler bile. Çünkü bu alışveriş şehri Kutsal Ateş Ailesi tarafından yönetiliyordu. Bundan dolayı herhangi bir soruna sebep olmak istemiyorlardı.

 

Duan Jian hızlıca bu alışveriş şehrinin etrafını birkaç kere turladı ve Nie Li’nin söylediği miktarda Kan Kristali, Ejder Ruhu taşı ve diğer kristalleri toplamayı başardı.

 

“Bu Ejder Ruhu Taşları sende kalsın.” dedi ve oldukça fazla miktarda Ruh taşını Duan Jian’a doğru uzattı. “Ejder Ruhu Taşlarının, senin gibi ejder soyundan gelen insanlar üstünde büyük bir etkisi vardır. Bunlar senin ruhunu büyük ölçüde geliştirecektir. Bir şansım olduğunda senin için Ejder Kabilesine ait bir şeytan ruhu bulacağım ve sende bir Şeytan Ruhçusu olabileceksin.” dedi.

 

Bir tane Ejder Kabilesine ait şeytan ruhu bulmak oldukça zor bir meseleydi. Fakat Nie Li’nin başka bir seçeneği yoktu Çünkü Duan Jian’ın ruh bölgesine en uyumlu olan şeytan ruhları bunlardı.

 

“Teşekkür ederim Usta (Sahip olarak da çevrilebilir. Ama ben o kelimeyi sevmiyorum ☹)” dedi Duan Jian.

 

Nie Li yol boyunca bulduğu bütün iyi eşyaları almıştı. Yavaş yavaş şehirdeki en büyük binanın önüne doğru ilerliyorlardı. Marketin en üstünde "Kutsal Ateş" yazıyordu. Bu markete çok sayıda insan girip çıkıyordu.

 

Nie Li aniden “İçeri girip bir bakalım.” dedi.

 

Nie Li, Kutsal Ateş Ailesini çok fazla merak ediyordu. Eğer Kutsal Ateş Ailesi, Duan Jian’ın dediği kadar dürüst bir aileyse onlarla birkaç fikir alış verişinde bulunmanın bir zararı olmazdı diye düşündü.

 

Bu market toplamda yedi katlıydı. Buranın ilk katında çeşitli silahlar, bitkiler, zırhlar, cevherler ve bunlara benzer eşyalar yer alıyordu. Birinci katta Nie Li’nin ilgisini çeken hiçbir şey yoktu ve Duan Jian’la birlikte ikinci kata çıktılar. İkinci katta her türden dövüş sanatları, gelişim teknikleri ve kitaplar bulunuyordu.

 

Beşinci kata çıkana kadar Nie Li’nin gözünü bir şey çarpmamıştı. Bu kattan önceki katlar Nie Li’nin gözünde biraz iyi olarak tanımlanıyordu.

 

Altıncı kata geldiklerinde Nie Li büyük bir kılıcın önünde durdu. Bu büyük kılıç siyah renkliydi ve ara sıra kılıçtan siyah alevler etrafa yayılıyordu.

 

Nie Li’nin bu büyük kılıcın önünde durduğunu gören kilolu orta yaşlı bir adam onların yanına geldi. Yüzünde büyük bir gülümsemeyle birlikte “Siyah Alev Metalinden dövülmüştür, çok keskindir, demiri bir çamurmuş gibi dilimleyebilir. Aynı zamanda kılıcın içine Alev Kristalleri gömülmüştür, Alev gücü niteliğinde bir kılıçtır. Savrulduğunda alev alır ve bir düşmanı kestiğin zaman onu kolayca pirzolaya dönüştürebilme yeteneğine sahiptir. Bu saygın müşterimizin oldukça iyi gözleri varmış.” dedi.

 

“Bu kılıcın fiyatı nedir?”

 

“Biz sadece eşyalarla takas ediyoruz. Senin verdiğin eşyalara bağlı olarak fiyatı değişebilir.” dedi orta-yaşlı adam hafifçe gülümseyerek.

 

Nie Li birkaç dakika düşündükten sonra elinde en fazla sayıda bulunan tek bir şey vardı onlarda iksirlerdi. Bundan dolayı bir tane Ruh Yoğunlaştırıcı Hap çıkarttı ve orta-yaşlı adama uzatarak “Bu takas etmemiz için yeterli olur mu?” dedi.

 

Daha önceden NieLi takas yapmak istediği zaman Ruh Besleyici hapları kullanıyordu. Şu anda bu büyük kılıçla takas yapabilmek için Ruh Yoğunlaştırıcı hapları çıkartmıştı. Ruh Besleyici Haplardan daha değerli olan hapı.

 

Bu kilolu orta-yaşlı adam hapları eline alarak kokladı. Hemen ardından gözleri açıldı ve “İyi eşya. Bu gerçekten de Ruh Yoğunlaştırıcı Hap. Karanlık Çağ sırasında bir çok simyacı bu haplardan üretebiliyordu. Fakat şu anda bunları üreten simyacı sayısı baya bir azaldı. Üstüne bir de Ruh Yoğunlaştırıcı Hap yapan simyacılar oldukça az.” dedi.

 

Bu kilolu orta-yaşlı adam sadece bakarak ve koklayarak bu hapın ne olduğunu çözebilmişti. Görünüşe göre bu adam bir uzmandı.

 

Bu orta-yaşlı adam bir süre düşündükten sonra “Sadece bu Siyah Alev Kılıcını almaya yetmez. Senin en azından iki yüz tane bu haptan vermen lazım.” dedi.

 

Nie Li asla bir tanesinin bu kılıcı almaya yeteceğini düşünmemişti. Hatta iki yüz tanesi bile bu kılıcı almaya yetmez diye düşünüyordu. O bu kılıcı almak için en azından bin tane hap vermeyi gözden çıkarmıştı.

 

“Burada iki yüz tane Ruh Yoğunlaştırıcı hap var.” dedi Nie Li ve uzaysal yüzüğünden iki şişe Ruh Yoğunlaştırıcı Hap çıkartmıştı. Bunları orta-yaşlı adama doğru uzattı.

 

Bu orta-yaşlı adam Nie Li’nin hiç düşünmeden iki yüz tane Ruh Yoğunlaştırıcı hapı hiç pazarlık etmeden vereceğini düşünmemişti. Bu iki yüz tane hap Kutsal Ateş Ailesinde çok sayıda uzmanın çıkmasına sebep olabilirdi. Bu Ruh Yoğunlaştırıcı Haplarla çok sayıda Beş Yıldız Gümüş Seviye ve Beş Yıldız Altın Seviye uzmanlar bir üst seviye duvarını kırmak için baya bir şans elde etmiş olacaklardı.

 

İksirler, en fazla yüz yıl boyunca muhafaza edilebilirlerdi daha sonraları etkilerini kaybediyorlardı. Üstüne bir de simyacı sayısının azalmasını eklemek gerekirdi. Tüm bunlardan dolayı bu dünyadaki büyük ailelerin elinde çok az sayıda iksir bulunuyordu. Özellikle Ruh Yoğunlaştırıcı Hap gibi yüksek kalite haplara gelirsek çok çok az sayıda kalmıştı ellerinde. Siyah Alev Kılıcından bahsedersek eğer, Karanlık Çağdan dolayı bu dünyaya kaçan ailelerin hepsi yanlarında çok sayıda hazine ve uzaysal yüzük getirmişti. Bu Siyah Alev Kılıcı bu dünyada bulunan sıradan bir silah olarak kabul edilebilirdi.

 

Ç.N: İkisi de birbirini kazıkladı. Ne demiş yaşlı bir dayımız “Vay Amk!”

 

Nie Li eline Siyah Alev Kılıcı aldı ve Duan Jian’a doğru uzattı. “Bu kılıç artık senindir.” dedi.

 

Bu Siyah Alev Kılıcını NieLi’nin grubu içinde en iyi şekilde kullanabilecek kişi Siyah Ejder’in soyundan gelen Duan Jian’dı.

 

Duan Jian kılıcı eline aldıktan sonra birkaç dakika şaşkınlığını üzerinden atamamıştı. Kendine geldiği zaman Nie Li’nin sırtına biraz minnet biraz da şaşkınlıkla bakmaya başladı.

 

Ç.N: Ne bakıyon oğlum. Adam sana o kadar şey yaptı bu kılıcı sana vermesine mi şaşırıyon. Gelecekte verdikleri karşısında kekeme olursun herhalde ☹.

 

Duan Jian’la şimdiye kadar geçirmiş olduğu süre boyunca, Nie Li, ona yapılan iyiliklere karşı borcunu kesinlikle ödeyecek tipte bir insan olduğunu anlamıştı. Bundan dolayı Nie Li, Duan Jian’a daha da fazla cömert davranmaya karar vermişti.

 

Orta-yaşlı adam iksirleri aldıktan sonra yavaşça Nie Li’nin yanına doğru yürüdü ve “Kusura bakmayın. Sizi rahatsız ediyorum ama siz simyacı mısınız?” diye sordu.

 

Nie Li orta-yaşlı adama bir bakış attı ve “Evet.” dedi.

 

Orta-yaşlı adamın gözleri bir anda fal taşı gibi açıldı ve daha saygılı bir ses tonuyla “Benim adım Li Fu’dur. Sizin adınızı ve hangi aileye mensup olduğunuzu sorabilir miyim acaba?” dedi.

 

“Ben hiçbir aileye mensup değilim. Adımı söylemeye gelirsek senin benim adımı öğrenmene ihtiyacın olduğunu düşünmüyorum.” dedi.

 

Li Fu, Nie Li’nin kaba tavrından dolayı bir gram bile rahatsızlık duymamıştı. Sonuçta bu dünyada bir simyacıya denk gelmek oldukça nadir bir durumdu. Bundan dolayı Nie Li’nin onunla konuşurken kaba olması gayet normal bir durum olarak görülebilirdi. Li Fu, biraz Nie Li’ye doğru eğildi ve “Efendi Simyacı, benim Kutsal Ateş Ailem bir simyacı kiralamak için uzun zamandır arayış içindeydi. Eğer bizim ailemize katılmak istersen, isteklerini direkt olarak Patriğimize iletebilirim.” dedi.

 

“Herhangi bir şeye bağlı kalmak istemiyorum bundan dolayı senin ailene katılmayı düşünmüyorum. Fakat işbirliği yapabiliriz.” Doğal olarak Nie Li bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Onun Siyah Alev Kılıcıyla bu Ruh Yoğunlaştırıcı Hapları takas etmesi planlı olarak yapmıştı. O asla Li Fu’nun bu kadar kolay bir şekilde oltaya takılacağını düşünmemişti.

 

“İşbirliği mi? Sıkıntı olmaz. Nasıl bir iş birliğinden bahsettiğinizi öğrenebilir miyim?”"Bizim size sunabileceğim çok sayıda hammaddemiz var.” Li Fu’nun görüşüne göre bir simyacının en çok ihtiyaç duyduğu şey hammaddeydi.

 

Nie Li, Li Fu’ya bir bakış attı ve “Herhangi bir hammadde eksikliği çekmiyorum. Hangi konuda iş birliği yapacağımıza gelirsek henüz düşünmedim. Bugün sadece ilgimi çekecek bir şeyler var mı diye bakmaya geldim.” dedi.

 

Ç.N: Ayy Götüm!!

 

Nie Li’nin söylediklerini duyduktan sonra Li Fu’nun gözlerinde bir hayal kırıklığı oluşmuştu. Nie Li’nin hammadde eksikliği yoktu üstüne bir de hangi konuda işbirliği bile yapacağını düşünmemişti. Bundan dolayı onun sadece hava atmak için bu işbirliğinden bahsettiğini düşündü.

 

Nie Li etrafa bakamaya devam etti. Fakat tüm katı dolaştıktan sonra ilgisini çeken başka bir eşyaya rast gelmemişti. Onlar yedinci kata gelene kadar etrafa bakmaya devam ettiler. Yedinci kat çok fazla sayıda muhafız tarafından korunuyordu.

 

Genellikle, özel statülere sahip insanlar olmadıkları sürece bu kata girmeye izin verilmiyordu. Nie Li’nin sahip olduğu "Simyacı" statüsünden dolayı Li Fu onun bu katta istediği gibi gezmesine göz yumuyordu.

 

Bu kattaki eşyalar altıncı kattaki eşyaların değerinin birkaç katı daha değerliydi. Bu eşyalar temelde Karanlık Çağdan kalma hazinelerdi ve Nie Li bu hazineleri görünce titremesine engel olamamıştı.

 

Nie Li bu kattaki hazinelere bakarken Li Fu’da arkasından onu takip ediyordu.

 

Nie Li, Li Fu’nun onun takip ettiğinin farkındaydı ama onun tek bir kelime dahi etmeden etrafta dolaşmaya devam etti. Çoktan burada olduğuna göre buradan birkaç tane hazineyi almadan gitmek ayıp olurdu. Aksi taktirde böyle bir hazine dağına girip de eli boş çıkmak oldukça üzücü bir durum olabilirdi. Nie Li’nin bakışları bir yazıt desen defterinin üstünde kilitlenmişti.

 

Bu yazıt desen defteri aslında birkaç tane Efsane Seviye yasaklanmış teknik içeriyordu.

 

Defterin yapraklarını saydıktan sonra toplamda yedi sayfa olduğunu fark etti.

 

“Kardeşim, sen bu defterle mi ilgileniyorsun?” Kaliteli kıyafetler giyen bir genç Nie Li’nin yanına doğru yürüdü. Ona bakınca onun en fazla on altı on yedi yaşlarında olan bir genç olduğu söylenebilirdi. Ona heybetli bir görünüm sağlayan ipekten yapılma giysiler giyiyordu.

 

Bu genç büyük ihtimalle Li Fu tarafından çağrılmış olmalıydı.

 

“Evet. Ben gerçekten de bu defterle ilgileniyorum.” dedi Nie Li.

 

Genç başını iki yana sallayıp birde iç geçirdi ve “Bu desenler hakkında bilgi içeren defter oldukça iyi bir eşyadır. Fakat bu defter Karanlık Çağdan bir defterdir. Şeytan canavarlarının kanlarıyla yazılmıştır. Bundan dolayı yazılar biraz solmuştur. Bir uzman bu defteri bir aralar kullanmaya çalıştı fakat kullanamadı. Bu desen defteri tamamen çöp haline geldi.”

 

Bu defter Karanlık Çağdan bu zamana kadar var olduğu için üstündeki yazılar silinmişti ve doğal olarak artık kullanışsız olarak nitelendirilebilirdi. Fakar bir noktaya parmak basarsak eğer bu defter Efsane Seviye Şeytan Canavarlarının kanıyla yazılmıştı. Bundan dolayı bu kadar kolay bir şekilde solmamaları lazımdı. Bu defter üzerinde bazı işlemler uygulandığı takdir de bu yazılar tekrar okunur hale gelebilirdi.

 

“Bu defteri kullanışsız olarak nitelendirdiğine göre neden onu bana satmıyorsun. Onu geri götürüp üstüne çalışabilirim. Ne dersin?” dedi Nie Li ve gülümsedi. Başkaları için kullanışsız bir eşya onun için kullanışsız sayılmayabilirdi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44262 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr