Bölüm 262: Nie Li'nin Hediyesi

avatar
10393 8

Tales of Demons & Gods - Bölüm 262: Nie Li'nin Hediyesi


Çevirmen: AllenWalker  Düzenleyen: Asile

 

 

Nie Li derin düşüncelere daldı. Ejderha Kalıntıları Bölgesi’nden geri dönmeyi başarırsa Kara Şeytan Ormanı’na gitmeye karar verdi. Xiao Ning'er'in orada neler yaşadığını bulmayı planlıyordu.

 

Xiao Xue ve Lu Piao'da vedalaşmışlardı.

 

"Xiao Xue, Martial Ancestor Alemi’ne girene kadar bekle! Daha sonra İlahi İşaret Tarikatı’na gelip seni karım yapacağım!" diye bağırdı Lu Piao. Gözleri kızarmıştı.

 

Xiao Xue, Lu Piao'nun kulağından tuttu ve "Siktir git! Sen Martial Ancestor olana kadar ben yaşlı bir bunağa dönüşürüm. Lu Piao beni oyalayıp karın olarak almamayı mı planlıyorsun?" dedi.

 

"Dur, dur Xiao Xue, acele et ve git. Sence, Seni oyalayabilecek taşak var mı bende?" dedi Lu Piao.

 

"Lu Piao ne ima ediyorsun? Seni beni karın olarak alman için tehdit ettiğimi  mi söylemeye çalışıyorsun? İyi bir şekilde açıklasan iyi edersin!" dedi Xiao Xue bir elini beline atmıştı diğer eliyle de  Lu Piao'nun kulağını çekiyordu.

 

Lu Piao kulağı çekili olduğu için ayak uçlarında durmaya başladı ve "Evet bunu diyorum. Hayır hayır, evlenmeye istekli olduğumu söylemek istiyorum. Xiao Xue kesinlikle seni karım olarak alacağım." dedi.

 

Xiao Xue garip bir şekilde Lu Piao'nun kasıklarına bakarak "Lu Piao beni dinlesen iyi edersin. Ben yokken başka kadınlara bakmayı dahi aklının bir köşesinden geçirirsen nerede olursan ol seni bulurum ve baktığına pişman ederim." dedi. Daha sonra Ling Yun'un yanına doğru gitti.

 

Xiao Xue gittikten sonra bile Lu Piao korku hissini üzerinden atmayı başaramadı. Daha sonra Nie Li'ye baktı. İkisi de erkek olmasına rağmen aralarındaki fark neden bu kadar fazlaydı? İkisi de sevdikleriyle vedalaşıyordu. Fakat Nie Li, Ye Ziyun ve Xiao Ning'er ile kucaklaşırken kendisinin kulağı çekiliyordu. O daha iyi bir hayatı hak ettiğini düşünüyordu.

 

Nie Li, Xiao Ning'er'e sorular sormak istiyordu. Fakat tam kafasını kaldırıp Xiao Ning'er'e baktığı zaman Ling Yun'un bu üç kızla birlikte girdaba doğru uçtuklarını fark etti.

 

İki güzel kızında hala ağladıklarını görebiliyordu.

 

Nie Li uzaklaşmakta olan kızlara baktı el salladı ve "Güle güle gidin. Ejderha Kalıntıları Bölgesi’ne ulaştıktan sonra sizi bulmak için uğraşacağım." dedi.

 

Nie Li bu iki kızı önceki hayatında sevdiğini öğrenmişti.

 

Bir grup daha gittikten sonra Du Ze Nie Li'nin yanına geldi ve "Nie Li, sıra bende." dedi.

 

"Tamam." dedi Nie Li ve Du Ze'nin omzuna vurdu. "Kardeşim, Ejderha Kalıntıları Bölgesi’nde karşılaşmak dileğiyle!" dedi.

 

"Aynen." dedi Du Ze. Du Ze'ye göre Nie Li çoktan hayatında değerli bir insan haline gelmişti ve bu değer sonsuza kadar orada kalacaktı.

 

Du Ze ve Nie Li muhabbet ederken yanlarına Hua Huo geldi. Yakalı ve üzerine tam oturan kırmızı bir elbise giyiyordu. Bacakları elbisenin altından görülebiliyordu. Uzun boylu olan bu kız yürümeye başladığı zaman çevredekiler ona bakmaya başlamıştı. Çok güzel bir hatundu! Sivri mor kulakları da güzelliğine güzellik katıyordu.

 

Du Ze'nin hemen yanına geldi ve elini uzattı. "Merhaba, ben Hua Huo. Bu andan sonra aynı tarikata gideceğiz. Umarım orada bana iyi davranırsın." dedi.

 

Du Ze, karşısında Hua Huo'yu görünce şaşırmıştı. Karşısındaki kızın kim olduğunu bilmese de samimiyetinden dolayı Du Ze'de gülümsedi ve elini sıktı. "Evet, sende bana iyi davranırsın inşallah." dedi.

 

"Gidelim hadi." dedi Hua Huo gülümseyerek.

 

Du Ze tamamen afallamıştı. Du Ze'nin bu halini gören Lu Piao sinirli bir şekilde Du Ze'ye tekme attı ve "Aklını siktiğimin salağı, acele et ve kızı takip et." dedi.

 

Böyle güzel bir hatun seninle konuşmaya gelirse onunla konuşurusun! Ağzını ayırmazsın!

 

Du Ze bir kaç saniye sonra kendini topladı ve el salladıktan sonra arkasını dönerek uzaklaşmaya başladı. 

 

Du Ze'de gitmişti.

 

Daha sonra Zhang Ming'de gitmişti.

 

Du Ze ve diğerleri gitmişti. Sadece dört kişi kalmıştı. Nie Li, Lu Piao, Yu Yan ve Duan Jian. Daha sonra beyaz cüppeli bir genç gelmişti. Bu genç Nie Li'nin öldürmek için yemin ettiği Şeytan Lordu’ydu.

 

Şeytan Lordu, Nie Li ve arkadaşlarına sinirli bir şekilde bakmaya başladı. Cehennem Hapsi Bölgesi’ne genç yaşta girmişti, oradan sonra başka yerlere de gitmişti. Fakat ilk defa Şehir Lordu’nun konağındaki savaşta yaralanmıştı. Giymiş olduğu zırh ve kaçmak için kullandığı gizli teknik olmasaydı çoktan Nie Li tarafından öldürülmüş olacaktı.

 

Kendisine zarar verenleri kesinlikle öldürecekti!

 

Şeytan Lordu’nu gördükten sonra Nie Li'nin tüm bedeni öfkeden titremeye başladı. Ye Zong'un katili tam önünde duruyordu ve Nie Li'nin tek istediği şey şu anda bu piçi öldürmekti! Fakat ustasının söylediklerini hatırladı. Eğer şu anda Şeytan Lordu’na saldırıda bulunursa Şeytan Lordu’nun avucunun içine düşmüş olacaktı.

 

Nie Li şu anki sahip olduğu güç seviyesiyle Şeytan Lordu’nun ustasına karşı hiçbir şey yapamazdı.

 

"Dar bir yol üstünde iki düşman!" dedi Şeytan Lordu soğuk bir ses tonuyla. Nie Li'ye bakarken gözlerinde kana susamışlık ve öldürme niyeti vardı.

 

"Geçen sefer başını gövdenden ayırmama rağmen kaçmayı başardın amına koduğumun çocuğu! Hala dövüşmek istiyor musun lan piç!" dedi Nie Li.

 

Şeytan Lordu gülümseyerek "Geçen sefer benim üstümde baskı kurmayı başardın. Fakat beni öldürebilecek güçte olduğunu gerçekten inanıyor musun? Eğer inanıyorsan mal bir orospu çocuğundan başka bir şey değilsin demektir! Kendini fazla yüksekte görüyorsun! Gizli kozlarımı kullansaydım benim üstümde bu kadar baskı kurabileceğini düşünüyor musun lan? Gerçekten birkaç bir şey bildiğini kabul ediyorum. Bak gerçekten kabul ediyorum. Fakat birkaç bir şey bilsen de sikimde değilsin. Şu ana kadar ilgimi çektiğini söyleyebilirim. Yanında bulunan herkesi öldüreceğim ve senin tek başına deli danalar gibi gezinmeni izleyeceğim! Sonuçta boğulmadan önce bir karıncanın suda çırpınışını izlemek oldukça keyifli bir olay!" dedi.

 

Şeytan  Lordu, önceki hayatında Bilge İmparator’un kendisine söylediği şeylerin aynısını söylemişti. Nie Li, Bilge İmparator’un kendisine söylediklerini hala hatırlıyordu. "İlk önce etrafında bulunan insanları öldüreceğim." Nie Li bu sözleri hatırladığı zaman damarları ortaya çıkana kadar yumruğunu sıktı.

 

Şeytan Lordu’nun potansiyeli her ne kadar çok fazla olsa da, Ye Ziyun, Xiao Ning'er, Du Ze ve diğerleri tarikatları tarafından korunurlardı. Önümüzdeki bir kaç yıl boyunca herhangi bir tehlikeyle karşılaşmazlardı. Bu süre zarfında Nie Li'nin deli gibi güçlenip Şeytan Lordu’nu ortadan kaldırmaktan başka çaresi yoktu.

 

Nie Li öfkesini bastırdıktan sonra Şeytan Lordu’na bakarak "Sence Üstün Fiziğe sahip olduğundan dolayı çok fazla kendine güvenmiyor musun? Senin tüm bu güvenin bedenin sağlam olmasından mı kaynaklanıyor? Üstün Fizik çok iyi bir savunmaya sahip olabilir. Ama sana bir şey söylememe izin ver bedeninle uyumlu bir ruha sahip değilsen bunların hiç bir önemi kalmaz. Ne kadar çok tırmanırsan bedenine kıyasla ruhunun bir çöp olduğunu o kadar fazla fark edeceksin. Senin Üstün Fiziğin mi yoksa benim gücüm mü daha iyi? Bunu görmeyi dört gözle bekliyorum!!" dedi.

 

Nie Li'nin İlahi Tanrı Tekniği hala başlangıç seviyesindeydi. Göksel Kader Alemine girdiği zaman İlahi Tanrı Tekniğinin gücünü kullanmaya başlayabilecekti. Şeytan Lordu’nun sahip olduğu Üstün Fizik nasıl olurda Cennet’in gücüyle kıyaslanabilinirdi ki?

 

Şeytan Lordu Nie Li'nin sözlerini duyduktan sonra gülmeye başladı. "Bu sözlerinden endişelenmem mi gerekiyor? Üstün Fiziğin gücünü senin gibi bir ölümlü nasıl bilebilir ki?"

 

Şeytan Lordu her ne kadar bu kelimeleri etmiş olsa da kalbinde endişe duygusu vardı. Nie Li'nin sözleri doğru bir noktaya değinmişti. Gelişimi arttıkça ruhu ve Üstün Fiziği arasındaki uyumun giderek azaldığını fark ediyordu. Öyleyse bile ne olabilirdi ki? Düşmanı kim olursa olsun kimse onu güçlenmekten alıkoyamazdı!!!

 

Nie Li soğuk bir şekilde gülerek Şeytan Lordu’na bakıyordu. Eğer burada ustası tarafından kısıtlanmış olmasaydı onu çoktan öldürürdü. Fakat şu anda bunu yapamıyordu. Yine de çok kısa bir zaman içerisinde Şeytan Lordu’nu öldürmeyi  planlıyordu. Ejderha Kalıntıları Bölgesi, Şeytan Lordu için son durak olacaktı!

 

Şeytan Lordu arkasını dönüp uzaklaştı.

 

Nie Li, Duan Jian'a baktı ve "Tarikattayken onunla sakın dövüşme! Tarikatın içindeyken o da sana zarar veremez!" dedi.

 

Duan Jian, Nie Li'nin sözleri karşısında biraz üzülmüş gibi duruyordu. Her ne kadar Şeytan Lordu güçlü olsa da ona karşı savaşabilecekmiş gibi hissediyordu kendisini.

 

"Eğer onunla dövüşmek istersen İki Kader Göksel Kader Alemine girene kadar bekle." dedi Nie Li ciddi bir ses tonuyla. "Bu bir emirdir!"

Allen: İki Kader; İki Yıldız Gümüş Seviyedeki İki Yıldız anlamında.

 

"Evet." dedi Duan Jian kafasını hemen önüne eğdi.

 

"Tamam, git hadi." dedi Nie Li. Şeytan Lordu’nun sırtına baktığı zaman Nie Li'nin gözlerinden öldürme niyeti fışkırıyordu.

 

Duan Jian, Şeytan Lordu’nun yanına doğru ilerledi. Ustalarının yanında girdaba doğru uçmaya başladılar.

 

Nie Li, Cehennemin Efendisi’ne baktı.

 

Cehennemin Efendisi Nie Li, Lu Piao ve diğer uzmana bakarak "Sizin gideceğiniz yere İlahi Tüyler Tarikatı deniliyor. Ben burada kalıp Cehennem Bölgesi’ne göz kulak olacağım. Size Xiao Yu önderlik edecek. Oraya gittiğiniz zaman size rehberlik edecek uzmanlarla karşılaşacaksınız. Bununla birlikte oraya vardığınız zaman beni utandırmayacağınızı düşünüyorum." dedi.

 

Cehennemin Efendisi, Ejderha Kalıntıları Bölgesi’ne gelmiyor muydu?

 

Cehennem Efendisi’nin gelmemesinden dolayı Nie Li mutlu bile olmuştu. Eğer o burada kalmasaydı Şanlı Şehri kim koruyacaktı? Fakat Nie Li hala biraz endişeliydi. İki yıl sonra olması gereken yıkımı engellemeyi başaramadıysa ne olacaktı?

 

Cehennemin Efendisi hayatta olduğu sürece Şanlı Şehre bir şey olmazdı. Fakat o ölürse ne olacaktı...

 

Cehennemin Efendisi’ni kim öldürebilirdi ki?

 

Rakibi Cehennemin Efendisi’ni öldürebilecek güçte birisiyse Nie Li burada kalsa bile onu engellemeyi başaramazdı. Nie Li kısa bir süre düşündükten sonra uzaysal yüzüğünden bir eşya çıkardı ve iki elinin arasına alarak "Usta, ben Ejderha Kalıntıları Bölgesi’ne gitmeden önce size bunu hediye etmek istiyorum." dedi.

 

Cehennemin Efendisinin bakışları Nie Li'ye kilitlendi. Bir kaç saniye düşündükten sonra Nie Li'nin elindeki eşyayı aldı ve "Hediyeni kabul ediyorum. Artık gitmelisiniz." dedi.

 

Xiao Yu bu durum karşısında biraz şaşırmıştı. Nie Li babasına ne vermişti acaba? Her ne kadar çok merak etse de ne verdiğini Nie Li'ye sormamıştı.

 

Cehennemin Efendisi’nin hediyesini kabul ettiğini gördüğü zaman Nie Li, Xiao Yu'nun yanına gitti. Lu Piao ve diğer uzmanda Xiao Yu'nun yanına gitti. Daha sonra dördü birlikte girdabın içerisinde kayboldu.

 

Nie Li ve diğerlerinin gidişini izledikten sonra Cehennemin Efendisi Nie Li'nin kendisine verdiği hediyeye baktı. Bu bir keseydi. Minik Dünya’da bulunan herhangi bir eşya Cehennemin Efendisi’nin gözünde değersiz kalıyordu. Bundan dolayı Nie Li'nin verdiği hediye için umutlanmamıştı. Çantayı açtı ve içerisine baktı.

 

İçindeki şeyi gördüğü zaman Cehennemin Efendisi şok geçirmişti. Kafasını kaldırıp yukarı baktı fakat Nie Li çoktan gözden kaybolmuştu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44250 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr