Bölüm 274: Makul

avatar
10213 20

Tales of Demons & Gods - Bölüm 274: Makul


Çevirmen: AllenWalker  Düzenleyen: Asile

 

 

"Sizler daha önce Kızıl Zirve Otunu duymuş muydunuz? Bu bitki Yılan Meyvesi ile birleştiği zaman renksiz ve tadı olmayan bir zehir üretir. Onu tükettiğiniz zaman damarlarınız yavaş yavaş tıkanır ve gelişim yapmanızı engeller. Zehrin fark edilmesi imkansızdır." dedi Nie Li.

 

Nie Li'nin sözlerini duyduğu zaman Gu Lan'ın kalbi hızlandı ve Gu Bei'ye bakmaya başladı. Nie Li'nin söylediği şeyler tam olarak kendisinin yaşadığı şeylerle aynıydı.

 

Gu Bei hızlı bir şekilde Nie Li'nin omuzlarından tuttu ve "Peki sen bu zehrin panzehrini biliyor musun?" dedi.

 

"Bu kadar endişelenmene gerek yok. Ablan bir iki gün önce değil çok daha önce zehirlenmiş.Şu anda bu kadar endişeli olmanın bir gereği yok. Buraya gelmeden önce hızlıca tedavi edebileceğim bir hastalığa yakalandığını düşünmüştüm. Fakat şu anki durumu görünce ablan çok kötü zehirlenmiş." dedi Nie Li.

 

"Nie Li..." dedi Gu Bei. Nie Li'ye bakarken kalbi umutla dolmuştu ve devam etti "Ablamı iyileştirmeyi başarırsan dile benden ne dilersen!" dedi.

 

Gu Lan ve Gu Bei'nin anne babası çok uzun zaman önce ölmüşlerdi. Her ne kadar bu iki kardeş çok yetenekli doğrudan torunlar olsalar da Gu Lan felç geçirdiği için Patrik olma şansını kaybetmişti. Gu Bei'nin ise gelişim seviyesi bir anda artmazsa o da Patrik olma şansına sahip değildi. Gu Bei insanların gözünde aylaklık yapmaktan başka bir şey bilmeyen bir çöptü. Fakat Gu Bei gizli gizli çok çalışan ve yeteneği ablasının sahip olduğu yetenekle aynı düzeyde olan biriydi.

 

"Ben buraya sadece ödül için geldim. Bin Ruhani Taşı verirsen başka bir şey istemem." dedi Nie Li, Gu Bei'ye gülümseyerek ve devam etti "Demek istediğim burası güvenli mi? Eğer birisi ablanı iyileştirdiğimi öğrenirse onu aradan çıkarmak için farklı yöntemler denemek isteyecektir."

 

"Endişelenmenize gerek yok efendim." dedi Gu Lan, Nie Li'nin ne demek istediğini anlamıştı. "Bu olaydan sonra ailemin içinde bile hayatıma kast edecek insanların olduğunu öğrenmiş oldum. Siz zehri tedavi edebileceğinize eminseniz bu konuyla ilgili her şeyi sır olarak saklayacağımızdan emin olabilirsiniz. Dış dünya benim hala felçli olduğumu düşünecek." dedi.

 

Her ne kadar Nie Li genç olsa da, Gu Bei'den bile daha gençti, bir doktor olarak ona saygı göstermek lazımdı.

 

Gu Lan'ın sözlerini duyduğu zaman Nie Li kafasını onaylama anlamında salladı. Gu Lan gerçekten de çok zeki bir insandı.

 

"Bedenindeki zehir en az üç yıldır orada. Sana yoğun ilaç tedavisi uygularsam damarlarının bunu kaldıracağından şüpheliyim. Sana ilk olarak farklı bir reçete yazacağım. Bedenindeki zehir oranı azaldığı zaman asıl tedaviye geçeceğiz." dedi Nie Li. Uzaysal yüzüğünden kağıt ve kalem çıkarıp reçeteyi yazmaya başladı. Reçeteyi yazdıktan sonra Gu Bei'ye verdi.

 

Gu Bei elindeki reçeteye sanki paha biçilemez bir hazineye bakıyormuşçasına bakmaya başladı ve "Ben ilaçları almaya gidiyorum." dedi.

 

Gu Lan uzun bir süre boyunca bu halde olduğundan dolayı ellerinde her türlü bitki, şifalı ot vb şeyler mevcuttu. Gu Bei hızlıca onları getirmeye gitti.

 

Lu Piao kısık bir sesle Nie Li'ye "Nie Li, onu tedavi edebileceğinden ne kadar eminsin?" diye sordu.

 

"Hastalığın sebebinin ne olduğunu bulduğuma göre onu kesinlikle iyileştirebilirim." dedi Nie Li. Kafasını kaldırdı ve Gu Lan'a bakarak gülümsedi. Gu Lan, on yedi-on sekiz yaşlarında gibi duruyordu. Eğer uzun süredir hasta olduğundan dolayı yüzü solgun gözükmeseydi kesinlikle güzel olurdu. Fakat Nie Li bu kıza sadece hayranlık besliyordu herhangi bir kötü niyete sahip değildi.

 

"Teşekkür ederim, efendim, beni kurtardığınız için." dedi Gu Lan. Gu Lan'ın sesi, duyanların sanki serin bir yerdelermiş gibi hissetmelerine sebep oluyordu.

 

"Çok naziksiniz Gu Hanım. Görevi layıkıyla yerine getirmek istiyorum sadece." dedi.

 

Gu Lan sessiz bir şekilde kafasını salladı.

 

Gu Lan bir süre sessiz kaldıktan sonra Nie Li'ye baktı ve "Efendim nereden geliyorsunuz?" diye sordu.

 

"Minik Dünya." ddi Nie Li.

 

"Oh! Demek Minik Dünya’dan geliyorsunuz." dedi Gu Lan. Nefes aldıktan sonra devam etti "Ben küçük bir çocukken bir ustam vardı. O da Minik Dünya’dan gelmişti buraya."

 

Nie Li'nin kalbi hızlandı. "Ustanızın ismini söyler misiniz acaba?" dedi.

 

"Ustam hiçbir zaman kimliğini bana söylemedi. Zaten sürekli benimle birlikte değildi. Ara sıra geliyordu. Şu anda nerede olduğunu bile bilmiyorum. Her an ortaya çıkabilir." dedi Gu Lan gülümseyerek. "Ustamı beş senedir görmüyorum. Aksi halde şu anda bu durumda olmazdım. Benim ona dair bildiğim tek şey onun çok güçlü olduğuydu. Beşinci Seviye Dövüş Atası Alemine girmiş bir uzman bile onun rakibi olamazdı." dedi.

 

Nie Li, Gu Lan'ın hocasının kim olabileceğini düşünmeye başladı. Minik Dünya’dan gelmişti ve bu kadar güçlenmişti. Nie Li bu adamın kim olduğunu çok merak etmişti. Gu Lan bile onun ismini bilmiyorsa Nie Li'nin bu konu hakkında yapabileceği hiçbir şey yoktu.

 

Nie Li ve Gu Lan sohbet ederlerken Gu Bei koşarak içeri girdi.

 

"Reçeteye uyarak yaptığım ilaç hazır. Abla bir dene istersen." dedi Gu Bei.

 

Gu Lan kafasını onaylama anlamında salladıktan sonra Gu Bei'den ilacı aldı ve içti. İlacı içerken bile sakinliğini korumayı başarmıştı.

 

İlacı içtikten sonra Gu Lan kaşlarını çattı. Daha sonra gözlerini kapadı ve ruh bölgesinde herhangi bir değişiklik olacak mı diye beklemeye başladı.

 

Gu Bei ve Gu Lan şu anda çok endişelilerdi. Lu Piao bile gözlerini kızdan ayırmıyordu. Avluda tek sakin kalan kişi Nie Li'ydi.

 

Bir kaç dakika geçtikten sonra Gu Lan gözlerini açtı ve Nie Li'ye bakarak "Bu ilaç gerçekten de bedenimin içindeki zehrin yoğunluğunu azaltıyor. Damarlarımdaki değişimi fark edebiliyorum. Yardımların için çok teşekkür ederim." dedi.

 

Yüzünde çok heyecanlanmış gibi bir ifade vardı. İlacın bu kadar hızlı etki etmesini beklemiyordu.

 

"Bayan Gu Lan'ın hastalığını tedavi edebilirsem ne mutlu bana." dedi Nie Li ve devam etti "Gu Lan Hanım bu reçeteye bir ay boyunca uymalısınız. Daha sonra size farklı bir reçete hazırlayacağım. Gu Lan Hanım’ın bu zehirden kurtulacağına garanti veririm."

 

Gu Bei çok fazla heyecanlanmıştı. Nie Li'nin vermiş olduğu ilacın işe yaramasını hiç beklemiyordu. Ablası iyileştikten sonra elindeki her şeyi kaybetmeyi göze alabilirdi.

 

"Nie Li, bunlar ablamın iyileşmesini sağladığın için ödülün. Eğer gelecekte herhangi bir yardıma ihtiyaç duyarsanız bana söylemek için tereddüt bile etmeyin. Yapabileceğim bir şeyse kesinlikle yapacağıma yemin ederim." dedi Gu Bei ve içinde Ruhani Taşların bulunduğu uzaysal yüzüğü Nie Li'ye uzattı.

 

Nie Li yüzüğün içini hızlıca kontrol etti. Burada yaklaşık olarak bin beş yüz tane Ruhani Taş bulunuyordu. Gu Bei gerçekten de zengin birisiydi.

 

Gu Bei ve ablası Gu Klanı’nın doğrudan torunlarıydılar. Her ne kadar Patrik olmaları düşük bir ihtimal olsa da klanlarının onlara verdiği Ruhani Taş miktarı sıradan insanların sahip olacağı miktarla karşılaştırılamazdı.

 

Fakat bu bin beş yüz Ruhani Taş görünüşe göre Gu Bei'nin elinde olan tüm taşlardı. Sonuçta Ruhani Taş bulmak çok zorlu bir meseleydi. Üstüne bir de Gu Bei'nin de gelişimini arttırması için Ruhani Taşa ihtiyacı vardı.

 

Nie Li, Uzaysal Yüzüğün içerisinden beş yüz tane Ruhani Taş aldı ve geri kalanı ellemeden yüzüğü Gu Bei'ye uzattı. "Görevde ödülün bin tane Ruhani Taş olduğu yazılıydı. Üstelik ablan daha iyileşmedi bundan dolayı sadece beş yüz tanesini alacağım. Ablanın hastalığı iyileşene kadar bekleyelim. Geri kalanını iyileştikten sonra alırım."

 

Gu Bei yüzüğü aldıktan sonra minnettar bir ifadeyle Nie Li'ye bakmaya başladı. Nie Li'nin bu iyiliğini asla geri ödeyemezdi!

 

"Nie Li, Lu Piao bundan böyle sizler benim kardeşimsiniz!" dedi Gu Bei ciddi bir ses tonuyla.

 

"Siktir, demek bu zaman kadar bizi kardeşin olarak görmüyordun ha!" dedi Lu Piao.

 

"Öyle demek istemedim." dedi Gu Bei hızlıca.

 

Önünde duran üç çocuğun birbirleriyle takılmalarını izleyen Gu Lan gülümsemeye başladı. Uzun zamandır bu kadar mutlu hissetmemişti. Hastalığının tedavi edilemeyeceğine inanmaya başlamıştı artık. Bir daha asla ayağa kalkamayacağını düşünüyordu. Ta ki şu ana dek.

 

"Gu Bei, ablana iyi bak. Biz daha fazla burada kalmayalım. Yediği şeylere çok dikkat et!" dedi Nie Li.

 

Gu Bei'nin kalbine bir anda bir soğukluk girdi. "Anladım." dedi.

 

Birileri Gu Lan'ın yemeğine fark ettirmeden zehir katmıştı. Ablasını zehirleyen kişi muhtemelen onlara oldukça yakın olan birisiydi.

 

Nie Li ve Lu Piao, Gu Lan ve Gu Bei ile vedalaştıktan sonra avludan dışarı çıktılar.

 

Gu Lan, Nie Li ve Lu Piao'nun gidişini izledikten sonra Gu Bei'ye döndü ve "Küçük kardeş, onlarla nasıl tanıştın?" dedi.

 

"Onlar sınıf arkadaşım. İkisi de Cennet Ruhani Kökü’ne sahip. Özellikle Nie Li, onun Sekizinci Seviye Cennet Ruhani Kökü var." dedi Gu Bei ve devam etti "Bizde kısa bir süre önce tanıştık. Nie Li'nin tıp konusunda bu kadar bilgili olduğunu bilmiyordum. Buraya gelen onca doktor senin hastalığını bulamamışken o bir bakışıyla olayı çözdü. Gerçekten de olağanüstü birisi."

 

"Bir Sekizinci Seviye Cennet Ruhani Kökü mü?" dedi Gu Lan. Nie Li'nin bu kadar yetenekli olduğunu düşünmemişti. Bu kadar iyi tıp bilgisinin yanında bir de yeteneği çok iyiymiş. Gelecekte nasıl biri olacak acaba?

 

Birlikte yürümeye başladıktan bir kaç dakika sonra Lu Piao Nie Li'ye döndü ve "Nie Li, onların verdiği Ruhani Taşların hepsini neden almadın?" dedi.

 

"Kendine beyefendi diyen birisi zengin olmak istemeli, ama makul bir zenginlik istemeli. Gu Bei'nin ablasını çok sevdiğini ikimizde fark ettik, bana verdiği Ruhani Taşlar muhtemelen onun tüm servetiydi. Şu an için bize beş yüz tane Ruhani Taş yeter. Onun bütün servetini almamızın bir gereği yok."  dedi Nie Li gülerek. Daha önce Xiao Yu'ya olan borcundan dolayı ondan sadece beş tane Ruhani Taş almıştı. Fakat Gu Bei'den taşlarının hepsini almamasının sebebi onunla iyi ilişkiler kurmak istemesiydi. Gu Bei ve ablası gelecekte çok güçlü uzmanlar olacaklardı. Bundan dolayı aralarında kurdukları bu iyi ilişki Ruhani Taşlardan daha değerli olacaktı.

 

"Oh!" Lu Piao bir şeyler anlamıştı. Gu Bei ve Gu Lan'ın dürüst insanlar olduklarını düşünüyordu. Eğer onların elindeki bütün Ruhani Taşları alsalardı onlara ayıp etmiş olacaklarını düşünüyordu.

 

Ruhani Taşlar çok değerlilerdi. Cennet Ruhani Kökü’ne sahip birisi bile ayda sadece beş tane elde edebiliyordu. Fakat Nie Li bir kişiyi tedavi ederek beş yüz tane kazanmıştı. Bu beş yüz tane Ruhani Taş onların uzun bir süre gelişim yapmalarına olanak sağlardı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr