“NİCKOLAS !! Onlar geldi kaç !”
Tam o sırada tuvaletten bir sifon sesi duyuldu ve arkasından Nickolas odaya girdi.
“Ne oldu arkadaşların çay içmeye falan mı gel-”
Nickolasın karşısında elinde boyu kadar kılıç tutan beyaz zırhlı iri yarı bir adam ile nispeten diğerinden daha cılız elinde ok taşıyan beyazlar içinde bir okçu vardı.
Sağına baktığında ok ile kalbinden duvara sahiplenmiş Kon vardı. Nickolas hemen Kon’u sırtlayıp kaçmaya başladı.
“Çay içmeye gelmemişler çay içmeye gelmemişler çay içmeye gelmemişler !”
Kon’u mahzene atıp kapıyı mühürledikten sonra arkasını döndü ve kanlar içinde yatan Kon’a dikkatlice baktı.
“Hassiktir !”
[Bir süre önce]
“Nickolas ! Dışarı çıkıp gezmek ister misin.”
Bugün Nickolas için özel bir gündü, gününü yeni arkadaşlar edinmek ya da sosyal çevresini genişletmek gibi önemsiz şeylere harcayamazdı. Aklında olan ve yapması gereken tek birşey vardı.
“Üzgünüm Afrika’daki çocuklara su bağışı yapmak ve aç köpekleri doyurmak için çalışmam lazım.”
Nickolasa gezmeyi teklif eden çocuğun gözleri doldu, bir anlığına kendini dünyanın en iğrenç insanı gibi hissetti.
“O iyi bir insan…”
Bu büyük bir yalandı, aç hayvanlar ya da Afrika'daki susuzluktan ölen insanlar umrunda bile değildi, Elinden geldiğince hızlı bir şekilde sınıftan çıktı ve koşarak eve gitmeye başladı.
“Kedi kızların memesini elleyebildiğimiz oyun sonunda çıktı ! Kimsenin bu günü bozmasına izin vermeyeceğim ! Tanrının bile ! ”
Tam o sırada Nickolas’ın üstüne doğru lüks bir araba manevra yaptı. Aşırı derecede hızlı bir şekilde üstüne doğru gelirken Nickolas son anlarını yaşadığının farkına vardı…
“Bu gün değil ! Bu gün olamaz !”
O an Nickolas içinde büyük bir güç hissetti, sanki yaşam enerjisi tek bir noktada toplanmış gibi. Akıl almaz bir refleksle kaldırımlara doğru hareketlendi ve ucu ucuna arabadan kaçmayı başardı.
O sırada başka bir alemden birisi de onu izliyordu.
“Bu mümkün mü ! Sen sadece bir insansın kendine gel.”
Nickolas koşarak sokak merdivenlerinden inerken ayağı kaydı ve merdivenlerden düşmeye başladı, bu sırada şemsiyesi elinden düşüp merdivenlerin sonuna doğru düşerken kırıldı ve ucundaki iğne ile yüz yüze geldi.
“Bugün değil bugün değil sikik bir göndermeye ölmeyeceğim !”
Nickolas havadayken sağa doğru manevra yaptı ve şemsiyeden kaçınmayı başardı.
“Şaka mı yapıyorsun ! Nasıl bir yaşama isteği bu, seni hayata bu kadar bağlayan şey ne ? Ailen mi, bakman gereken kardeşlerin mi ? Üzgünüm ama bu mesele onlardan daha önemli.”
Nickolas’ın üstüne elinde mutfak bıçağı olan orta yaşlı bir adam koşmaya başladı.
“Bu gün olmaz !!”
Nickolas çevik bir hamle ile adamın elindeki bıçağı alıp boynuna vurarak etkisiz hale getirdi. Ama tam bu sırada dengesini kaybedip ev yolundaki dağ yolundan aşşağı düşmeye başladı.
“TANRIM BEN SANA NE YAPTIM ! YALAN SÖYLEDİĞİM İÇİN Mİ BANA BUNU YAPIYORSUN ! BANA SADECE BİR GÜN DAHA VER !”
Nickolas üzerindeki giysileri çıkarıp hızlıca bir paraşüt yaptı.
“.... Bu çocuk daha birkaç gün önce sokağa sıçmamış mıydı. Ne ara bunları yapabilmeye başladı.”
Nickolas yere indikten sonra gökyüzünde dev bir meteor belirdi. Atmosferi delip hızla üstüne geliyordu.
“Benimle yarışmaya mı çalışıyorsun lan ! Hangi tanrı sırf aciz bir insan tanrı beni öldüremez dedi diye bu kadar zahmete girer ! Amına koyayım senin !”
Nickolas derin bir nefes aldı.
“Kedi kızlar için bu durumun üstesinden gelmeliyim, Bugün için yaşıyordum onca zamandır bugün ölemem !”
Nickolas bileklarını birleştirip ellerini açtı, ellerini bileklerini karnına getirerek derin bir nefes aldı.
“Ka-me-ha-me.”
Tanrı şaşkınlıkla Nickolası izliyordu.
“Böyle bir şey mümkün mü !”
“HAAAAAAAAAAAA!”
Ama hiç bir şey olmadı..
“Eh tabi ki de değil.”
“Tanrım senden nefret ediyorum !”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..