Cilt 2: Bölüm 2-3

avatar
3995 15

Terror Infinite - Cilt 2: Bölüm 2-3


 

Çeviren: HasıRwara

Düzenleyen: Ratel

 

Daha önce kendisine yakın birisi onu terk ettiğinden, bu yüzden mi tekrar birisini kaybetmekten korkuyor?

  

Zheng, onu anlayabileceğini düşündü. Kendileri için önemli bir şeyleri kaybeden insanlar olarak benzer karakterde olduklarını düşünüyordu,

  

Bu tür insanlar kendileri için önemli olanları kaybettikleri zaman bir daha asla  kaybetmemek üzerine kendilerine söz verirlerdi. Bu yüzden umutsuzca kendi hayatlarına sarılırlar ve birbirlerine destek olurlardı.

  

“Ben çok daha iyiyim.” Zheng’in zihninde başka bir kızın yüzü belirdi. Lan’ı hafifçe itekledi. Her ne kadar zor hareket etse de, bu itme güçlü ve kararlıydı.

  

Lan ağlıyordu, ve aniden uzağa doğru iteklendi. Lan’in zihni bir anlığına kararmaya başladı ve istemsizce gülümsedi. “Şimdi iyi misin? Beni korkuttun. Epileptik nöbet geçirmiş gibiydin ve ağzından kanlar çıkıyordu. Çok korkunç görünüyordu.”

  

Zheng tamamen tükenmiş hissetti, ancak bir süre önceki acıyla karşılaştırdığında bu cennet gibiydi. Acımasızca gülümsedi. “Nefes almama yardım ettiğin için çok teşekkür ederim. Aksi halde nefes alamamaktan dolayı bayılabilirdim. Eğer bilincimi kaybetseydim, büyük ihtimalle şimdiye kadar ceset olurdum.”

 

Lan’ın ifadesi normale döndü. Gülümsedi, “Asıl ben sana teşekküre etmeliyim, beni kurtarmamış olsaydın bana ne olabileceğini tahmin bile edemiyorum. Ne oldu peki? Hiç tıbbi geçmişin var mı?”

  

Zheng başını salladı, az önce olanları nasıl anlatacağını bilmiyordu. Yaşam ve ölüm arasındaki sınırdayken içinde bir şeylerin açıldığını hissetmişti. Dövüş oldukça pürüzsüz, akıcıydı. Onun hareketleri milimetrikti.

 

Enerjisinin hiçbir zerresini bile boşa götürmemişti. Savaş içgüdülerinde hiçbir şefkat veya korku yoktu. Gerçekten bir fenomenle tarif etmek zorunda kalsaydı, “SEED” moduna oldukça benzer olacaktı. [1]

  

Bu muhtemelen Xuan’ın bahsettiği genetik kısıtlama olmalı, herhangi bir ekstrem koşuldan kurtulabilen evrimleşmiş insanlar… Aynı zamanda neden bu kadar acı verici olduğunu da açıklıyor. Muhtemelen kısıtlamanın kilidini açmaktan kaynaklanan maddenin yan etkileri vardı.

  

Acı çok hızlı başladı fakat çabuk son buldu. Zheng yavaş yavaş enerjisini geri kazandığını hissetti. Ancak genetik kısıtlamanın kilidini açma hissi de yatıştı. Belki de zehirli madde vücudu tarafından parçalanmaktaydı.

  

Güçlendirilmiş hücresel canlılık ve bağışıklama gücü onu kurtardı, aynı zamanda bunlar, kısıtlamasının kilidinin tamamen açılmasını engelledi. Zheng’in düşüncelerine göre o dövüş içgüdülerini koruyabilseydi Yaratık’lar yenilemez olmaktan çıkarlardı.

  

Lan, Zheng’in cevap vermediğini gördü, konuya devam etmek istemedi ve güldü. “Bir Yaratık’ı öldürdüğünde neyle ödüllendirildiğine baksana. Hehe. Bunun için muhakkak bir ödül vardır.”

  

O sırada Zheng hemen hemen iyileşmişti. Onun kelimelerini duyduktan sonra hemen saatine baktı.

  

1 Yaratık öldü ve yanında da 500 puan yazıyordu.

  

Büyük ihtimalle bu ödül dövüş esnasında anons edilmişti fakat onun zihni tamamen öldürmeyle doluydu ve anonsu fark etmemişti bile.

  

O mutluluğunu bastırdı ve dedi. “500 puan kazandık. Müthiş, bu bir filmden canlı kurtulmanın sonunda kazanılan puanın yarısına denk geliyor.”

  

Lan de ödülü sanki kendi kazanmış gibi gülümsedi ve mutluluk içinde dedi. “Bir tanesi için 500 puan, belki birkaç tanesini daha öldürebilirsin ve sadece bu filmden birkaç bin puan ödül kazanabilirsin. Hehe… Senin dediğine göre madem ben senin hayatını kurtardım, geri döndüğümüzde değiş tokuş yaparak bana bazı hediyeler alırsın, değil mi?”

  

Zheng onun kırmızı dudaklarına baktı ve hiç düşünmeden cevap verdi. “Sana rengi oldukça güzel olan mükemmel bir ruj alacağım.”

  

Lan anında kızardı. Sonra Zheng Lan’in ifadesindeki belirsizliğini fark etti. Öksürdü ve devam etti, “Mümkün olduğunca çabuk bir şekilde buradan ayrılmalıyız. Yaratık’ın kan kokusu oldukça fazla. Buralarda bir tane daha var mı yok mu emin olamıyorum. Ben de tamamen iyileştim sayılır. Senin de söylediğin gibi ileriye doğru devam etmeliyiz.”

  

Lan başıyla onayladı ama yüzü hala biraz kızarıktı. Başını eğdi ve kısık bir sesle dedi. “Sen… iyi misin? Bacağından ve bedeninden çok fazla kan akmıştı.”

  

Aslında, Zheng çoktan yaralarının farkındaydı. Tuhaf olan şey bir süre kanamadan sonra kasları ve cildi çok çabuk iyileşme eğilimi gösterdi. İyileşme hızı mükemmeldi. Öyle görünüyordu ki vampir genleri işe yarıyordu.

  

O kollarını ve bacaklarını esneterek dedi. “Sorun yok. Yeterli seviyede enerji topladım. Ve tehlikenin yaklaştığına dair hislerim var. Acele etmeliyiz, yola koyulalım.”

  

Lan, bu sefer uyarıyı ciddiye aldı. Hızlıca yola koyuldular. Birkaç kesişmeden sonra büyük bir kapıya geldiler. Lan girmek üzereyken Zheng onu geri çekti. “Ön kapıya yürüyeceğim. Doğrusunu söylemek gerekirse senin reaksiyon hızın berbat. Benim önde durmam daha iyi olur.”

  

Lan sessizce başıyla onayladı, bu esnada Zheng içeri girmişti. Oda oldukça sessizdi. Mutfak bir sürü paketli yiyecek ile doluydu. Birbirlerine baktılar ve birbirlerinin gözlerindeki ışıltıyı gördüler.

  

Aniden duvardaki iletişim cihazı ses çıkarmaya başladı. Korkudan neredeyse yere düşeceklerdi. Zheng anında tepki gösterdi, cihaza doğru koştu ve yeşil ışık yanan düğmeye bastı.

  

Xuan’nın sesi geliyordu diğer taraftan, “22 no’lu odanın dışında bir Yaratık cesedi bulduk, onu siz mi öldürdünüz? Cephaneliği buldunuz mu?”

  

Zheng iç çekerek cevapladı. “Yüz yüze görüştüğümüzde anlatacağım detayları. Diğer çocuklar nerede? Ve bizim burada olduğumuzu nasıl bildiniz?”

  

“Bütün önemli odalar bir numaraya sahiptir. Biz şuan 27 no’lu, kontrol odası odasındayız. Bu odanın güvenlik sistemine erişimi var. Buraya gelmemiş olsaydık size ulaşamazdık. Muhtemelen siz mutfaktasınız değil mi? Yapabilirseniz, kendinizi yavaşlatmayacak şekilde mümkün olduğu kadar fazla su ve yiyecek alın. Sonra, 27 no’lu odaya kadar numaraları takip edin.”

  

“Bir daha ki söyleyeceğim şey hayatınızı ilgilendiriyor. Kısacası, üç Yaratık sizi takip ediyor, aranızda 10 odalık bir mesafe var. Onların hızına bakacak olursak, 2.5 dakika içinde sizi yakalayacaklar. Nasıl yaptıklarını bilmiyorum ama bunca zamandır sizi takip ediyorlar.”

  

Zheng’in vücudundaki Yaratık kanının kokusu yüzünden onları takip edebildiklerini Zheng ve Lan hemen farkettiler. 

  

Xuan devam etti, “Size 2 dakika veriyorum. Dümdüz koşun ve sonra kesişmelerden sırasıyla düz, düz, düz, sol, düz, sol, düz, sol yapın! Kontrol odasına ulaşmanız için yönleri unutmamanız lazım. Yiyecek içecek toplamak için bir dakikanız, kontrol odasına ulaşmanız için iki dakikanız var. İki dakika 45 saniye sonra, kontrol odasını izole etmek için odanın dışındaki duvarları yere indireceğim. Eğer duvara zamanında ulaşamazsanız… üzgünüm fakat sizi bırakmak zorundayım. Biz burada beş kişiyiz.”

  

“Süre başladı… ŞİMDİ!”

  

Zheng derin bir nefes aldı, yüzüğündeki Qi’a odaklandı ve odadaki yiyecekleri toplamaya başladı, özellikle su şişelerini. Yiyecekler ve içecekler hali hazırda paketli oldukları için bir buçuk metreküplük bir alana oldukça fazla şey sığdırdı, 30 saniye sonra, Lan’i aldı ve odanın çıkışına doğru koştu.

  

Zheng bağırdı, “Koşabileceğim kadar hızlı koşacağım. Düşünmek için vaktim yok. Bu yüzden döneceğim zaman bana haber ver, tamam mı?”

  

Lan onaylarcasına başını salladı ve ileriye odaklandı. “Devam et, devam et, ilk kesişimden düz, ikincisinden de aynı şekilde, üçüncüsü de aynı ve şimdi sola…”

  

Zheng çılgınlar gibi koşuyordu. Hemen hemen ulaşabileceği maksimum hızdaydı. Havanın yoğunlaşma hissini tekrar algıladı. O zaman bile arkadan gelen tehlikenin yaklaştığını hissedebiliyordu. Ve bu gittikçe daha da yaklaşıyordu. Daha önce öldürdüğü küçük boyutlu Yaratık’a göre bu tamamen olgunlaşmış Yaratık’lar çok hızlılardı hatta Zheng’den bile daha hızlı koşuyorlardı!

  

“Sol! Şimdi sola.”

  

Zheng duvara tekme atarak soldaki koridora girdi. Dönüşü yaparken, arkasındaki korkunç gölgeyi gördü. Artık hiç düşünmeden koşmalıydı. Kafasında tek bir düşünce kalmıştı, koşabildiği kadar hızlı koşmalıydı! Ölüm! hemen arkasındaydı!

  

Zheng onu görebiliyordu, demir bir duvar yavaşça aşağı iniyordu. Her bir adım attığında birkaç metre geçebiliyordu fakat sonra sırtında bir sızı hissetti. En yakın olan Yaratık, Zheng’in sadece bir metre arkasındaydı. Yaratık dilini dışarı çıkarmıştı ve hemen hemen Zheng’in sırtına dokunmuştu. Sırtında sızı hissetmesi bu yüzdendi.

  

“Hayır! Ölmek istemiyorum! Ne pahasına olursa olsun hayatta kalmalıyım!”

  

Zheng bir deli gibi bağırdı. Aniden döndü ve zıpladı. Yaratık gerçekten Zheng’den çok daha hızlıydı. Zheng zıpladığı sırada Yaratık aradaki farkı iyice kapatmıştı ve dilini geri çekmişti. Bir süre sonra dilini tekrar çıkardı ve bu sefer Zheng kafasında yoğun bir baskı hissetti.

  

Zheng sıçradığında, iki ayağıyla beraber Yaratık’a tekme attı. Hemen hemen bütün Qi’sini koşarken harcamıştı. Geriye kalan Qi’leri ayağına odakladı. Sonra, Yaratık’ın kendisine doğru koştuğu hızı ve kendi tekme gücünü, yarısı kapanmış duvardan geçmek için kullandı. Son birkaç saniye kala Zheng başarmıştı ve Yaratık koşmaya devam ederek kapıya çarptı. Çarpışma tüm odanın titremesine sebep oldu. Zheng ölü bir balık gibi yere serildi. Parmağını oynatacak kadar bile hali kalmamıştı.

  

“Yaşamalıyım… Ne olursa olsun yaşamalıyım!”

 

 

[1] SEED modu Gundam SEED animesinden gelmektedir. Bir karakterin artırılmış farkındalığa ve en yüksek fiziksel yeteneğe ulaştığını temsil eder. Bu yetenek aktifken kişinin refleksleri oldukça iyidir ve bilgileri çok hızlı işler. Bu yetenek genellikle ekstrem durumlarda aktif olur veya önemli travmaları hatırlamakla gerçekleşir. Sıklıkla bir başkasını çok zor bir durumdan kurtarmak gerektiğinde açığa çıkar.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr