Cilt 6: Bölüm 6-1

avatar
3358 12

Terror Infinite - Cilt 6: Bölüm 6-1


 

Çeviren: HasıRwara

Düzenleyen: Ratel

 

Zheng çıldırmışcasına bağırdı. Yanındaki iki kişi de üzgündü. Yinkong Zero'nun yanında uzun süre savaşmıştı. Her ne kadar birbirleriyle çok fazla konuşmasalar da birbirlerinin suikastçı yeteneklerine saygı duyarlardı.

 

Heng bu dünyaya adım atalı yeni olmuştu. Bu yüzden hala gerçek dünyanın saflığını koruyordu. Zheng'in grubu asla onu takımın bir üyesi olarak kabul etmemesine rağmen onunla birlikte savaşan biri biraz önce ölmüştü.

 

Üçü, Zero'nun bedenine boş boş bakarken, bir anda mezarın girişinden gelen bir çığlık duydular. Zheng ve Yinkong ikisi de aynı anda bağırdı. "Imhotep!"

 

Herkes dikkatini ilk atışı yaptığından bu yana Zero'ya yoğunlaştırmıştı. Zheng ve Yinkong orada olduğu sürece daha tam olarak gücünü kazanamamış Imhotep, onlar için bir tehdit değildi çünkü ikisinin silahları da ona karşı koyabilirdi. Fakat şimdi ikisi de Zero'nun başındaydı, girişteki grubun geri kalanı Imhotep'e karşı savunmasızdı.

 

Zheng ve Yinkong hemen girişe doğru koştu. Hızları çok yüksek olmasına rağmen, çok geçti. Oraya vardıklarında Imhotep'in altında  kuru bir ceset uzanıyordu. Cesetin kıyafetlerinden yola çıkarak, ceset kalan son Amerikanlı karaktere aitti. Imhotep'in vücudu sarsıldı ve vücudunun çürük parçaları normal ete dönüştü. Çok geçmeden, tamamen canlanmış bir yüksek rahip karşılarında duruyordu.

 

Imhotep gülümsedi, bu gülümseme onların tüylerini diken diken etti. Herkes şoktayken ellerini kaldırdı. Hamunaptra dışındaki kum, birkaç bina uzunluğunda bir dalga oluşturdu ve  süvarilere doğru gitti.

 

Süvariler kum dalgası tarafından gömüldüğünde, Hindistan takımının sadece 1000 metre uzağındaydı. Aynı anda, Hindistan takımı da olabildiğince hızlı koşuyordu.  Hindistan takımı Hamunaptra'ya ulaşmadan önce süvariler onları yakalayabileceklermiş gibi görünmüyordu.

 

Zheng  ve Yinkong Imhotep'e doğru zıpladı. Yinkong hançerini çıkarırken, Zheng Qi'sini sol yumruğuna yönlendirdi. İki silahta Imhotep'e zarar verme yeteneğine sahipti fakat Imhotep artık akıllanmıştı. Saldırı ona isabet etmeden hemen önce kum fırtınasına dönüştü ve onlar daha tepki veremeden rehine olarak Evelyn ve Lan'ı kumuyla yakalayıp mezarlığın içinde gözden kayboldu.

 

Zheng'in yüzü solgun bir hal aldı. Jonathan'ı tuttu ve dedi. "Biraz önce o ne dedi?"

 

Onun yerine Ardeth yanıtladı. "Dedi ki... Ölüler Kitabı ona teslim edilmezse  bu iki kadını mumyaya çevireceğini söyledi. Bize yaklaşık bir saat verdi..."

Zheng'in kalbi şiddetle atıyordu. Herşey onlar için iyi giderken bir anda durum tersine dönmüştü. Zero'nun ölümü, Imhotep'in tam gücüne kavuşması, ve şimdi Evelyn ve Lan'ın kaçırılması... Bunlar burada yok olacaklarının işareti miydi?

 

"O'Connell ve Jonathan! Siz ikiniz Amun-Ra Kitabını bulmaya gidin!" Zheng umutsuzluk hissini bastırdı ve kararlılıkla emretti.  Ardeth'e döndü ve dedi. "Onlarla git ve onları koru."

 

Müze müdürü de dedi."Benim de onlarla gitmeme izin ver, hiyeroglifleri okuyabilirim."

 

Zheng Jonathan'ın dildeki yetersizliğini hatırladı ve onaylarcasına kafasını salladı. "Jie, Heng ve Honglu'yu koru ve Hindistan takımı girmeden önce mezara girin.  Mezardayken menzilli saldırılar hakkında endişelenmek zorunda olmayacaksınız... Fakat psişik güç kullanıcısı hala büyük bir sorun. Jie?"

 

Zheng şimdi Jie'nin acı ifadesini fark etti. Ona dahada kötü bir his veren şey, Jie'nin gözündeki bir ani ışık parlamasıydı. Bu ışık bir parlamayla gelip gitmişti ve sonrasında Jie aniden bayıldı. Derisi parçalanmaya başladı ve bütün,  derinin altındaki kan damarları patladı, bütün vücudu kanla kaplandı.

 

---

 

Bu sırada, Hindistan takımı zevkten dört köşeydi. Kum fırtınası, süvarileri yuttuğunda Imhotep'in güçlerini geri kazandığını biliyorlardı. Kum fırtınası bütün takımını kurtardı, yoksa 1000 silahlı süvari onları öldürmek için yeterliydi. Sadece bu değil, aynı zamanda keskin nişancıyı da öldürdüler. Artık vurulmak konusunda endişelenmek zorunda değillerdi.

 

"Lamu! İyi misin?" Keşiş arkasının dönmeden bağırdı.

 

Genç adamın sol kolu kopmuştu ve kan öksürüyordu. Arkasındaki iki kadının desteğiyle ilerliyebiliyordu."İlkbenim iğnem onu vurdu, aksi halde ölen ben olacaktım... Ne korkunç bir güç, sadece kolumu sıyırmasına rağmen yine de kolumu koparmayı başardı..."

 

Shainaia mırıldandı."Şaşılacak bir şey yok. Bu ikisinin anılarından öğrendiğimiz üzere, bu Gauss tüfeği bir savaş aracını tek bir vuruşta indirebilecek bir silah. Sen... Ahhh!"

 

Shainaia konuşurken aniden acı içinde bağırarak elleri başına götürdü. Herkes şok içindeydi ve hareket etmeyi kestiler. Shiva ve Arot hemen ona doğru koştu. Dövüş yetenekleri her ne kadar iyi olmasa, Shainaia bu takımın temeliydi. Lider dahil takımın en önemli üyesiydi.

 

Acıdan o kadar fazla bağırmıştı ki sesi kısılmaya başladı. "Lider... Rehber bana saldırdı. Bana saldıramamalıydı. Lokasyonlarını arıyordum sonra aniden zihinsel ağıma girdi...ters tepti..."

 

Sesi gittikçe azaldı. Bu son sözleri söylerken, kafasının her tarafından kan akıyordu ve tüm vücudu titriyordu.

 

Arot onun yanına ulaştığı zaman insan formuna dönmüştü. Başını tuttu ve göğsüne dokundu. Birkaç saniye sonra onu bıraktı. " Kalbi atıyor fakat beyin dalgaları anormal... Birisi bilincini zorla silmiş. Beyinsel ölümü gerçekleşmiş ve birkaç dakika içinde de tamamen ölmüş olacak."

 

Shiva derin bir nefes aldı ve mırıldandı. "Onu kurtarmak için hiçbir yol yok mu? Hayat enerjilerimizi ona vermek zorunda olsak bile mi?"

 

Arot başını iki yana salladı."Hayır. Zihinsel alanımız en gizemli alandır. Hala güçlü bir yaşam enerjisine sahip ama Shainai’ya bunu yapan kişi, bu alanda bir usta. Zihinsel ağını istila edip her şeyi silmiş. Hayat enerjisi zihnini geri alamaz ... "

 

Shiva'nın yüzü korkunç bir hal aldı. Elini kaldırdı sonra yılan ortaya çıktı. Kadını ısırdı ve gözlerinin önünde onu yedi. Ve sonrasında nefretle bağırdı."Eğer onun öleceği kesinse o zaman Çin takımına puan vermektense kendi ellerimle öldürürüm! Onlar şuan eksi bir puandalar değil mi ?  Başka puan kazanmalarına izin vermeyeceğim... Çin Takımı! Onunla birlikte hepinizin ölmesini istiyorum!"

 

O konuşurken Hint kıyafetli bebek gibi davranan bir kadın aniden çığlık attı. Şaşkınlık içinde etrafındaki insanlara baktı. Bu, bütün zaman boyunca zihin kontrolünde olan Zhuiyu idi. Shaninaia öldüğünde, bilincini geri kazandı fakat bu sadece bir talihsizlikti. Hindistan takımından herkes ona nefretle baktı. Aksine, bilinci yerinde değilken ölen Liang ondan çok daha iyi durumdaydı.

 

"Çin Takımı ... Hahaha, Çin Takımı! Hepiniz sefalet içinde öleceksiniz! Hahaha ..."

 

----

 

Zheng Jie'nin ani çöküşünden dolayı şaşkındı. Hala savaşabilecekler sadece o ve Yinkong'du. Dahası Yinkong'un kollarından birinin durumu iyi değildi. Bununla birlikte eğer şimdi Honglu'yu koruyamazlarsa, bu yeteneklere sahip birini bulmaları zor olacaktı.

 

Tam o sırada Heng aniden dedi. "Eğer sakıncası yoksa, izin verin Honglu ve Jie'yi ben koruyayım."



 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44350 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr