Cilt 7: Bölüm 4-2

avatar
3467 8

Terror Infinite - Cilt 7: Bölüm 4-2


 

Çeviren: HasıRwara

Düzenleyen: Ratel

 

Yinkong’un odasının içi… Dışarıdan bakıldığında bu oda, bir hapishaneyi anımsatıyordu. Herhangi bir mobilya ve dekarasyon bulunmuyordu, sadece döşeği/minderi ve çarşafı olmayan bir parke yatak vardı. Burası birçok hapsihaneden daha elverişsiz bir yerdi.

 

Oda şuan zifiri karanlıktı. Yinkong yatağın kenarında bağdaş kurmuş bir vaziyette oturuyordu. Zihninin derinliklerine odaklanmıştı. Solgun varlığının dışında, bu karanlıkla bir oldu. Bir süre geçtikten sonra gözlerini açtı ve ayağa kalktı. Yerin üzerindeki bir zinciri çekti ve bodrumun girişi açığa çıktı. Bu giriş bile tuhaf görünüyordu, normal bir kızın bilmesi gereken birşey değildi.

 

Bodrum da oldukça karanlıktı. Ama ışığı açtığında, insan boyutundaki tahta sütunlar görülebiliyordu. Bu sütunlar herhangi bir sırayla düzenlenmemişti. Onların tam ortasındaki metal bir sütun, bir insanı anımsatıyordu. Ama bu metal olanın üzeri, çiziklerle doluydu

 

Yinkong bu bodruma herhangi bir ışık olmadan girdi. Bir metre ötesindeki şeylerin hiç birini göremiyordu. Bu yüzden gözlerini kapadı, sağ eliyle hançer kılıfını tuttu ve yavaşça ortadaki metal sütuna doğru yürüdü. Ardından hızını arttırarak koşmaya başladı.

 

İnanılmaz bir şekilde, bir metre içerisine geldiğinde her bir sütundan kaçındı. Koşuşturma sırasında neredeyse hiç ses çıkmadı. O tam bir kedi gibiydi. Ve yakından bakıldığında, Yinkong’un0 ayakkabı giymediği farkediliyordu.

 

O merkeze yaklaşıtığında sanki bunu hissetmişcesine gözlerini açtı. Tam hançerini kılıfından çıkaracakken, boom! Tahta sütuna çarparak sersemledi. Ve yerinden kalkması biraz zaman aldı.

 

Boşluğa bakan gözleriyle orada otururken, çok güzel görünüyordu. Lolicon olan erkekler onun için deliye dönebilirdi. Yerden kalktı ve alnını bandajlayıp mırıldandı.”Tam saldıracağımda zihnimi duygusuz bir halde tutamıyorum. Öldürme niyetimi içimde tutamıyorum. Onlar bunu nasıl yapıyor? Yoksa onlar kendilerini insan olarak görmüyorlar mı?”

 

Yinkong bunları derken merdivenlere doğru yürüdü. Bu sütunların hepsi kan lekeleriyle doluydu. Daha şimdiden sayısız kez başarısız olmuştu.

 

——

 

Jie de tıpkı Zheng’in yaptığı gibi kadınıyla birlikte bodrumunda yarattığı doğal ortamın keyfine bakıyordu. Onlar el ele tutuşmuş güzel manzara eşliğinde yürüyüş yapıyorlardı.

 

Jie ağır bir yükün altındaymış gibi hissediyordu. Onlar hiçbir kelime etmeden sadece yürüdüler. Ta ki bir göle varana kadar. Nana şefkatle dedi. ”Bir müddet balık tutmak ister misin? Oltayı ben alırım.”

 

Jie reddetmek istedi ama onun yalvaran gözlerini görünce, sadece gülümsedi ve önerisini kabul etti. Ardından gölün kenarına oturdu, bu gümüşümsü sakin suya baktı. Nana göz açıp kapanıncaya kadar geri geldi. Ve Jie’ye oltayı verdi.

 

“Aklını kurcalayan birşey mi var? Takım üyeleriyle mi alakalı?”

 

Nana yemi dikkatle takarak ona yardım etti. Jie iç çekti ve bunu göle attı.

 

Nana zarifçe Jie’nin yanına oturdu, ona yaslanarak mırıldandı. “Bana söyleyemez misin? Mutsuz ve sıkıntılı olduğunda sana yakın insanlarla konuşmak en iyisidir. Söyle bana Jie. Seni bu  kadar mutsuz eden şeyi öğrenmek istiyorum.”

 

Jie bir süre sessiz kaldıktan sonra dedi.”Benimle birlikte yok olmaya razı mısın? Ne ölüm ne de hayatta kalma. Birbirimizin elini tutacak ve bu dünyadan ayrılacağız. Razı mısın?”

 

Nana elini Jie’nin avcunun içerisine koydu ve gülümsedi. ”Benim elim her zaman avcunun içinde olacak. Jie, nereye gidersen git her zaman seninle beraberim, yok olsan bile seni sonsuza kadar takip edeceğim. Benim elimi bırakmadığın sürece, ben asla seninkini bırakmayacağım.”

 

Jie onun aşkla bakan gözlerine baktı ve gözü yaşardı. Arkasını dönüp devam etti. ”Ben…ben sadece senin için endişeleniyorum. Bu dünya benim için bir şey ifade etmiyor. Ben sadece senin üzgün hissetmenden ve ağlamandan korkuyorum. Eğer bir gün gidersem, ağlayacaksın, değil mi?”

 

Nana ona gülümsedi. Sesi hala çok yumuşaktı ama tonu kararlıydı. “Hayır öyle birşey olmayacak. Sen yok olduğunda, ben de seni takip edeceğim. İster ölüm olsun ister yok olma, neresi olursa olsun arkandan geleceğim. Asla yalnız olmayacağım.”

 

Jie derin bir nefes aldı ve güldü. “Öyle mi? O zaman ben yanlış şey sormuşum. Herşeyle birlikte yüzleşelim. Bir sonraki filmde birbirimizin elini tutarak yolculuğumuzu bitirelim. Aptal kız, ben senin elini hiç bir zaman bırakmayacağıma söz verdim ve bunu tutacağım. Ölüm geldiğinde bile birbirimize tutunacağız.”

 

Zaman su gibi geçmiş ve son gün gelmişti. Bazıları biliyordu ki, isteselerde istemeselerde önümüzdeki filmde bazı şeyler bir sonuca varacaktı. Baştan beri pek çok şey önceden belirlenmişti. Yapacakları tek şey mücadele etmekti.

 

Zheng sabahleyin kalkmış ve yüzüğünün içindekileri düzenlemeye başlamıştı. Altın çubuklar, mermiler, bıçak, silahlar, hava topu, el bombaları, Ölüler Kitabı ile yiyecek ve su gibi çeşitli şeyler.

 

Her nekadar her biri tek bir boşluğu alsa da, tüm 1.5 metrelik kübik alanı tamamen doldurmuşlardı. Bu durum Zheng’in aklından, bir tane daha yüzük almalı mıyım düşüncesinin geçmesine neden oldu. Ama bu sadece düşüncede kaldı. Çünkü ödülü, aynı işlevi olan başka bir item üzerine kullanmaya değmezdi.

 

“Herşeyi paketledin mi? Silahını aldın mı? Onu koyduğunu görmedim.” Lori, Zheng’den daha endişeliydi.

 

Zheng saçlarını okşadı ve gülerek dedi. ”Endişelenme, herşey hazır. Silahlar, altın, mermiler, herşey. Aptal, neden bu kadar endişelisin? Bu benim ilk seferim değil.”

 

Lori ciddi bir ses tonuyla dedi. ”Bu kadar dikkatsiz olmayı bırak. Kaçıncı seferin olursa olsun, senin çok ihmalkar olmana izin vermeyeceğim. Tek bir hatan ölümle sonuçlanabilir, hatta bu iki olay birbiriyle alakasız olsa bile…”

 

Zheng hemen onu durdurdu. “Ben sana Son Durak serisini izlememeni söylememe rağmen yine de izledin değil mi? Endişelenme, biz korku fimlerine giriyoruz, gerilim filmlerine değil. Yani buna girmeyeceğiz. Ve ayrıca sana kaç kere söyledim, ben sözümü tutacağım ve ne olursa olsun ölmeyeceğim. Anladın mı?” Ardından onu dudağından öptü.

 

Bu öpücük onun kızarmasına neden oldu ve söylemek istediği her şeyi durdurdu. “Pislik, konuşmamı durdurmak için anca bunu bilirsin.”

 

Zheng güldü. Onun elini tutttu ve kapıyı iterek açtı. Jie haricindeki herkes çoktan oradaydı. Hepsinin sırtında bir çanta vardı. Ve Heng ayrıca uzun bir yay taşıyordu.

 

Kısa süre sonra, Jie de Nana’nın elini tutarak çıktı. Herkese gülümsedi. Özellikle de Zheng’e bakarken ki gülümsemesi çok hakikiydi.

 

Onlar platformda sohbet ederken, ışık demeti sonunda belirdi. Herkes ışık demetinin içine doğru adım attı ama o anda Zheng’i şaşırtan birşey gerçekleşti. Jie ışık demetine Nana ile birlikte girmişti. Tam o anda Tanrı’dan bildirim geldi.

 

“30 saniye içinde ışık demetine girin. Hedef kilitlendi. Son Durak 2. Taşıma başlıyor.”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr