Cilt 7: Bölüm 6-1

avatar
3411 9

Terror Infinite - Cilt 7: Bölüm 6-1


 

Çeviren: HasıRwara

Düzenleyen: Ratel

 

Zheng kapıyı açarken derin bir nefes aldı. Her ne kadar biraz önce gözü dönmüş bir şekilde çıkmak için uğraş vermiş olsa da, sonunda yapabilme şansına ulaştığında bu kapı, ona doğru adım atmasını bekleyen Ölüm’ün ağzıymış hissiyatını verdi.

 

Zheng başını iki yana salladı ve yavaşça otobüsten çıktı. Ardından kalabalığa doğru yürüdü. Herkes otoyoldaki patlamaya bakıyordu. Bu patlamalar sonucunda en azından onlarca insan hayatını kaybetmişti. Tüm alan ateşler içindeydi ve kalabalık içinde ağlayan bir kızı tutan bir polis vardı.

 

“Ne gördüğünü sorabilir miyim?” Zheng onlara doğru yürüdü ve ardından kıza kibarca sordu.

 

Kız ağlamaya devam etti ve konuşamadı. Bunu gören polis hemen dedi. ”O şuan çok duygusal. Lütfen şimdilik herhangi bir soru sormayın. Eğer herhangi bir sorunuz varsa, bizimle polis merkezine gelebilirsiniz.”

 

Zheng bilerek saatine baktı ve dedi. ”Üzgünüm. İmzalanacak bir sözleşmem var. Eğer mümkünse, ben sadece bu bayanın ne gördüğünü bilmek istiyorum. Aksi halde, bir daha otoyolda araba kullanmaya cesaret edemem.”

 

Polis çaresizce kıza baktı. İçten bir şekilde ağlıyordu ve muhtemelen olanlardan dolayı dehşete düşmüştü. Aniden kendi ölümünü görmesi ve tam öldürüleceği sırada gerçekliğe geri dönmesi… Ölüme bu kadar yakın olma hissini herkes anlayamazdı. Sadece sürekli cehennemin kenarında mücadele eden Zheng, bunu hissedebilirdi.

 

Ağlayan kız, bu filmin ana karakteri olan Kimberly’di. Mental durumunu yavaşça toparlamaya başlamıştı. O hıçkırarak dedi. “Ben ölümü gördüm. Neden olduğunu bilmiyorum. Otoyolda arabamı sürüyordum, aniden koca kütükleri taşıyan kamyon bir kaza geçirdi. Kütükleri yerinde tutan zincirler koptu ve otoyola yuvarlandı. Ardından bu kütükler bir bir arabalara çarpıp onların patlamasına neden oldu. O kütüklerden biri tam benim arabama çarpacağı sırada…”

 

Onun vücudu titremeye başladı ve konuşmaya devam edemedi.

 

Zheng  kasıtlı olarak rahatlamışcasına iç çekti. “Eğer dediklerin doğruysa, o zaman hayatlarımızı kurtardığın için sana minnettarız. Bizim arabamızın da bu kaza sonucunda patlayıp patlamadığını sorabilir miyim?” Rol gereği oldukça uzaktaki bir aracı göstererek sordu.

 

Kimberly başını salladı. “Hayır. Hatırladığım kadarıyla, sadece bu araba ile şu otobüs arasındaki insanlar öldü. Bir düşüneyim, İlk olarak bu araba patladı, ardından bu ateşler içinde kaldı. Motosiklet üzerindeki eleman çarpışmadan dolayı öldü. Anne ve çocuğu ilk ölenlerdendi. Çocuk camdan dışarı fırladı. Anne kaza sonucu arabanın içinde öldü. Ardından tüm otobüs patladı ve patlamanın şiddeti arabadan fırlayan çocuğu öldürdü. Ardından o araba…”

 

O araba araba ölümleri açıklarken, Zheng Tanrı’nın onları eklemek için senaryoyu değiştirdiğini farketti. Orjinal senaryoda, anne ve çocuk aynı anda ölmüşlerdi. Ancak, onun gördüklerine göre, ilk olarak anne ölüyor ardından otobüs patlıyordu. Bu demek oluyor ki, ölümleri, anne ile çocuğun ölümleri arasında gerçekleşiyordu. Ne yazık ki, patlama sonucu öldüklerinden dolayı, kendi aralarındaki ölüm sırasını belirlemek imkansızdı.

 

Zheng kibarca dedi. “Hoho, O zaman bu aracın arkasındakiler patlamadan kaçtıkları için kendilerini şanslı hissetmeliler. Tekrardan başınız sağolsun.”Yüzünde bir gülümsemeyle otobüse doğru yürüdü.

 

Diğer insanlar otobüsten inmişlerdi. Panda kız ve saçı boyalı adam düşük bir seste bağırdılar. Onlar batılı insanları gördüklerinde artık film dünyasına ya da en azından batı ülkelerin birine getirildiklerinden eminlerdi. Her iki seçenekte onları heyecanlandırmak için yeterliydi. Şuanda bulundukları yerin Amerika olduğunu farkettiklerinde ise, ikisi heyecanlı bir şekilde sohbet ettiler. Sonuçta, altın çubukları vardı ve yakın zamanda herhangi bir tehlikeyle karşılaşmayacaklardı. Buna karşılık, diğer grupta etrafa dikkatlice bakıyordu ama yüzleri daha doğal ifadelerle kaplıydı. Onların yüzünde endişe ve korkunun belirtileri vardı.

 

Zheng onlara doğru yürüdü. “O zaman burada yollarımız ayrılıyor. Eğer Tanrı’nın boyutuna varmayı başarabilirseniz, beraber savaşma hakkında daha düzgün bir sohbet edeceğiz.” Bunları dedikten sonra Zheng tek başına yürüyüp gitti.

 

Zheng otoyol boyunca yürüdü ve kısa sürede bariyere ulaştı. Bu yer insanlarla doluydu. Bazı polisler; ambulanslar ve itfaiye araçlarıyla birlikte bariyer boyunca yürüdü. Bariyerin dışında birçok muhabir vardı. Zheng kaostan yararlanarak kolayca içeri sızdı ve şehre doğru yürüdü. Bir gazete bayisinden rehber kitabı aldı. Böylelikle şehrin yapısı hakkında sonunda bilgi sahibi olabilecekti.

 

“Siktir. Jie, seni bulmayacağım. Sen nasıl olsa beş günün sonunda Tanrı’nın boyutuna geri geleceksin. Bana söyleyecek şeylerin olduğunu biliyorum, öyleyse gel ve sen beni bul. Kimi gönderdiğin umrumda değil, ne zaman olursa olsun seni karşılayacağım.”

 

Zheng kendi kendine konuştu. Jie’nin düşüncelerini tarayabilip tarayamadığını bilmiyordu, ama kararını vermişti. Eğer Jie tarayabiliyorsa, o zaman en iyisi bu olurdu. Çünkü onlar kendi ayaklarıyla geleceklerdi. Aksi takdirde, herşey beş gün sonra Tanrı’nın boyutuna geri döndüklerinde çözülecekti.

 

Ama o neden bunu yapmak zorundaydı? Neden? Sebebi, üstesinden gelemeyecek kadar zor muydu? O çok güçlü bir psişik kullanıcısıydı ama bunu kullanmadı ve Hindistan takımının onlara saldırmasına izin verdi. Anca takım yok olmanın eşiğine geldiğinde, harekete geçip zihin kontrolcüsünü öldürdü. Eğer bu doğruysa, Lan’ı öldürmeye çalışan da oydu.

 

Eğer sorunun üstesinden gelmek zor olsaydı, o zaman yaptığı şey yanlıştı. Bir takım anca birbirlerine destek olarak hayatta kalabilirdi. Hindistan takımıyla yaptıkları savaş buna çok güzel bir örnekti. Geliştirmeler ve yetenekler olsa bile, herhangi bir rol kendi başına mükemmel değildi, hayatta kalmak için yoldaşlarınla işbirliği yapman gerekiyordu. O zaman onun bunları yapmasının sebebi ne olabilir?

 

“Ve otobüsten kendi iradesiyle çıkmayı başarabildi. Tanrı’nın kurallarına uymak zorunda değil mi? Eğer bunu yapacak kadar güçlüyse, o zaman o kadar çok tehlikenin içinde olmazdık. Öyleyse yaptığı şey kurallar dahilindeydi. O ayrıca diğer dört kişinin ölmeyeceğine söz verdi. Bu Ölüm’ün onları öldürmeyeceği anlamına mı geliyor?”

 

Zheng tüm bunları düşünürken, Kafkasyalı birine çarptı ve onu yere indirdi. Kafkasyalı hemen ona bağırmaya başladı. Metallerle kaplı bir kıyafet içindeydi ve yüzünün her bir köşesinde piercing vardı. O muhtemelen bir hippiydi. Zheng tam cevap vermek üzereyken, uzaklaştırmak için ona vurdu ve o anda asıl sorunla karşılaştı. Bir polis ikisine doğru yürüyordu.

 

Zheng derin bir nefes aldı. Her an Ölüm’ün veya arkadaşlarının saldırısına marul kalabileceğinden, polis karakoluna girmek istemiyordu. Bu yüzden adama hafifçe vurmuştu, en azından hafifçe vurduğunu düşünüyordu. Vurduğu adam hala yerdeydi.

 

Zheng durumun kendisi açısından iyi olmadığını farkettiğinde kalabalığın içine doğru koştu. Birkaç dakika sonra da bir vadiye girdi. Onu kovalayan Kafkasyalı ve polise, izini kaybettirdi.

 

“Bu zor. Beş gün boyunca otelde değil de bir parkta kalmayı düşünüyor olsam bile, polislerin radarına girmemek için ben en iyisi sahte bir kimlik çıkarayım. Dalga Bar? Akşam  6’dan sabaha kadar açık olması lazım. Burası geçen sefer Zero’nun bahsettiği yer. Sahibine birkaç bahşiş vererek bunu halledebilirim sanırım.”

 

Zheng elindeki rehber kitabına bakarak vadi boyunca yürüdü.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr