Cilt 8: Bölüm 3-2

avatar
3054 7

Terror Infinite - Cilt 8: Bölüm 3-2


 

Çeviren: RmLover

 

Herkes şaşkın bir şekilde Zheng'in kapıya doğru koşuşunu izliyordu. Sadece WangXia aniden bir şey düşündü. Birden, beti benzi aktı. Ancak elindeki silahı bırakmaya vakit bulamadan köşedeki kurşun dolu konteynırlardan birinden küçük patlama sesleri geliyordu. Tüm konteynırlar bir anda patlayana kadar sesler gittikçe arttı. Kurşunlar bir makineli tüfekten çıkıyormuş gibi etrafa saçıldı. Oraya yakın birkaç siyahî adam birden vuruldu ve sonrasında tombul adam ile çete üyesi de kör kurşunların hedefi oldu. WangXia, daha uzak bir yerdeydi ama birkaç adım sonra patlamadan gelen ateş onu sardı.

 

Zheng, dişlerini sıktı. Koştuğu esnada bilinci açık moda girdi. Bacağındaki kaslar esnedi ve sonrasında çığlık ata ata kapıya doğru koştu. Göz açıp kapayıncaya kadar kapıya yaklaşmıştı. Ancak kurşunlara ek olarak patlama yüzünden ortaya çıkan alevler de yaklaşıyordu. Sadece on adım atmıştı ve sırtından on tane kurşun yemişti. Neyse ki bu kurşunlar patlamanın etkisiyle gelmişti ve bir silahtan çıkmamıştı. Kapıdan birkaç metre uzaktaydı.

 

''Ahh!'' Zheng, hareket tekniğini kullanarak yaklaşık yarım metre zıpladı. Tüy gibi havada süzülüyordu. Tam o sırada, oluşan patlama onu havaya uçurdu. Hala hareket tekniğini kullandığı için vücudu normale göre daha hafifti ve bu durum patlamadan aldığı hasarı azaltıyordu. Tabi sırtına daha fazla kurşun isabet etmişti.

 

Yere düştüklerinde Lan, hemen arkasını döndü ve Zheng'e baktı. Ağzı kan içindeydi ve suratı soluk bir haldeydi. Lan, onu taşımak istedi ama Zheng, onun elini tutup koşmaya devam etti. Çok geçmeden depo tamamen patladı. Sadece kurşunlar değil aynı zamanda deponun parçaları da patlama yüzünden etrafa saçıldı. Bu parçalar durdukları yere doğru düştü. Lan, bunu gördükten sonra korktu. Biraz daha uzağa koştuktan sonra Zheng, Lan'ı yere bıraktı.

 

Zheng, daha fazla dayanamadı ve dizlerinin üzerine çöktü. Lan da onun sırtındaki yaraları gördü. Elleri titriyordu ama dişini sıktı ve yavaşça Zheng'in tişörtünü çıkarttı. Sırtında tek bir sağlam nokta yoktu. Neyse ki omurgası zarar görmemişti. Aksi halde yürüyebilmesi bile mümkün olmayacaktı.

 

Zheng, bir nefes aldı. Aşamalı Bıçağı’nı Lan'a uzattı: ''Titretme, dengesini koru. Sonra kurşunları dışarıya çıkar. Merak etme, onlar silahtan çıkan kurşun gibi güçlü değil. Ayrıca benim bedenim normal insanlara kıyasla daha güçlü. Kurşunlar çok derine girmedi. Acele et, hemen çıkar onları sonra kanamayı durduran spreyi sık.''

 

Lan, titreyen elleriyle bıçağı aldı. Gözyaşlarını daha fazla tutamıyordu ama durumun acil olduğunu biliyordu. Hiçbir kelime söylemeden bıçağı Zheng'in sırtına doğru götürdü. Ancak bıçak da tıpkı elleri gibi titriyordu. Birden Zheng'in sırtında bir yara açtı.

 

Lan, derin bir nefes aldı. Zheng'in onu Yaratık filminde kurtardığı an aklına geldi, o hassasiyet, o güvende olma hissi. Garez filminde Zheng, onu taşıyıp binadan atladığı zaman neredeyse kolu kırılacaktı. Mumya filminde onları yönetip koruduğu esnadaki şekli. Ve şimdi de patlamadan dışarıya kaçmıştı.

 

Lan'ın gözleri bunları hatırlarken başka yere daldı. Ellerinin titremesi kesildi. Ruhsal taramasını bir metre öteye kadar yoğunlaştırdı. Her kurşunun bulunduğu yeri görebiliyordu. Bıçağı dışa doğru çekti ve bir kurşun dışarıya çıktı. Sonra ikinci, üçüncü. Zemin yavaş yavaş kurşunla doluyordu. Sonuncu kurşunu çıkardıktan sonra Zheng, hemen kan durdurucu spreyi uzattı. Zheng, sırtındaki soğukluğu hissedince rahat bir nefes almaya başladı.

 

''Bu harika, Lan. Doktor olma potansiyelinin var olduğunu bilmiyordum. Lan?'' Zheng konuşurken bandajı çıkarttı. Ancak bandajı veremeden Lan yere düştü.

 

Vücudu aşırı acı çekiyormuş gibi şiddetle garipleşiyordu. Gözlerinden yaş akıyordu ve ağzının köşesi kanıyordu. İki saniye sonra ağzını açtı ve nefes almaya çalıştı. Yine de akciğerleri genişlemedi. Ciğerlerine hava giremiyordu.

 

Zheng, ne olduğunu biliyordu. Lan, tıbbi tedavi yaptığı esnada kendi kısıtlamasını kırmıştı. Bilinci açık moda ilk defa girmek en tehlikeli olanıydı. Bu acı ölümden de beter hissettiriyordu. Zheng, o çektiği acıyı hâlâ hatırlıyordu. O zamanlar Lan'ın yardımı olmasaydı boğularak ölebilirdi. Vücut değerlerinin o zamanki değerlerinden daha düşük olduğu zaman, bu acının onun için ne kadar kötü olduğunu söyleyebilirdi.

 

Zheng, derin bir nefes aldı ve tereddüt etmeden onu öptü. Sonrasında içine doğru havayı itti. Onun yerine bu acıya tahammül edemedi, bu yüzden onu sessizce kollarında tuttu ve acı çekerken vücudunu hissetti.

 

Tam o sırada Zheng'in iletişim aygıtı çaldı. Ama ikisinin de onu umursayacak enerjisi yoktu.

 

Şehrin diğer tarafında, Lilin ve ZhuWen ağlayarak aygıta basmaya devam etti. Bir süre sonra Lilin aygıtı yere fırlattı ve konuştu: ''Yalancı. Aygıtla iletişim halinde olacaktık ama gerçekten kritik anlarda kim buna vakit ayıracak!''

 

Zhu Wen, birden odadaki boşluğa doğru gözlerini açtı. Sonrasında korku içinde Lilin'e tutundu. ''Korkunç. Sanki odanın etrafında yüzen bir kafatası var gibiydi. Gözlerimi açtığımı gördü ve sonra tüyler ürpertici bir şekilde güldü.''

 

Lilin, gülmek zorunda kaldı: ''Orada nasıl yüzen bir kafatası olabilir. Sadece rüzgâr esti.'' Sonrasında konuşmaya devam edemedi. Filmden tanıdık geldi ve rüzgârın Ölüm’ü sembolize ettiğini biliyordu. Ansızın ortaya çıkan rüzgâr Ölüm’ün saldırısının başlangıcı anlamına geliyordu.

 

İkisi de Zheng'in emrine uyarak otele geri geldi. Başlangıçta hiçbir şey olmadı. Onlar da son derece dikkatliydi. Özellikle Lilin filmi izlediği için ve ZhuWen'in özel önsezileri olduğu için bu süre zarfında birkaç kazadan kaçmışlardı. Ancak ansızın bir rüzgâr esmişti. Aniden ilk kattaki insanlar çığlık atmaya başladı. Dikkatle dinlediler ve yangın çığlıkları duydular.

 

Lilin, hızla harekete geçti. Hemen kapıya doğru hareketlendi ama kapı açılmadı, kilidi sıkışmış gibiydi. Ne kadar vursa da kapı kırılmadı. Aynı şekilde pencereler de sıkışmıştı.

 

İki kadın da yavaş yavaş gelen yanık kokularını aldı ve sıcaklık artmaya başladı. Neyse ki zemin betondu. Ateşin yakıp geçeceği konusunda endişelenmelerine gerek yoktu.

 

Lilin, dişlerini sıktı. Bir sandalye aldı ve pencereye doğru fırlattı. Birkaç denemeden sonra cam sonunda kırıldı. Kafasını dışarıya çıkardı ve yardım için bağırdı.

 

Orada birkaç iyi niyetli Amerikalı vardı. Caddedeki insanlar kaçtı. Yaklaşık on tane insan aşağıya toplandı. Birkaç kişi onlara atlamasını söyledi. Sadece ikinci kattalardı ve onları yakalayabilirlerdi.

 

Lilin, ZhuWen'in pencere çıkmasına yardım etti ve konuştu: ''Merak etme. Hemen ardından ben de atlayacağım. Çok yüksek değil ve aşağıdaki insanlar seni tutacak.''

 

ZhuWen, endişeli bir yüz ifadesiyle başını salladı. Lilin, elini bıraktıktan sonra ZhuWen dişlerini sıktı ve pencereden aşağıya atladı. Kaslı adamlar onu rahatlıkla yakaladı. Lilin, rahat bir nefes aldı. ZhuWen için çok endişeliydi. Bu duygu iki kız kardeş arasında oldukça saf ve gerçek bir duyguydu.

 

Sonrasında Lilin cama çıktı ve aşağıya doğru baktı. İlk kattaki yangın gittikçe şiddetlenmişti. Duman yukarıya doğru uçuyordu. Aşağıdaki insanları zar zor görebiliyordu. Dişlerini sıktı ve sonunda atladı.

 

Lilin, ilk katı geçip yere doğru yaklaştığı esnada ilk kattaki odada bir patlama meydana geldi. Keskin bir odun parçası pencereden dışarıya fırladı. Bu yanan odun parçası onu kalbinden deldi ve onu oraya astı. Hâlâ hayattaydı ama ateş onu yakıyordu. Bu çaresiz çığlıklar herkesin suratının solmasına sebep oldu. Herkesin gözü korkuyla doldu. ZhuWen, neredeyse ağlamaktan bayılacaktı.

 

Lilin, mücadele etti, ağladı ve sonrasında herkesin gözü önünde feci bir şekilde yandı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr