Cilt 9: Bölüm 4-1

avatar
3067 9

Terror Infinite - Cilt 9: Bölüm 4-1


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

Heng, hala Honglu'yu taşıyordu. ChengXiao, bir kahkaha ile istekli bir şekilde bu görevi almayı teklif etti ama Honglu bunu direkt reddetti. Bunun nedeni herkesin tahminine kalmıştı ancak bir intikam korkusu olabilirdi.

Honglu, bilim adamlarından birine sordu: ''Bu asansör gerçekten söylediğiniz kadar güvenli mi? Yaratıklar kabloları aşındırırsa ne olur?''

Bilim adamı hemen cevap verdi: ''Öyle olmaması lazım. O alanın etrafı elektrikli bir güvenlik ağı ile çevrili. En ufak bir saldırı bile bir karşı atağa sebep olur. Yaratıkların yüksek voltajlı saldırılara karşı biraz savunması var. Tabi bu normal Yaratıklar için. Kraliçelerin dış kabuğu yüksek voltajlara karşı dayanıklı ama Kraliçe’nin asansörün yakınına yaklaşacağını sanmıyorum.''

Honglu, bir an için düşündü: ''Peki o zaman. Asansöre gideceğiz. Mekiğe ulaşmamız ne kadar sürer?''

Diğer bilim adamı cevap verdi: ''Şu anki hızımıza göre yirmi dakikaya daha ihtiyacımız var. Yolda güvenlik görevlileri olması lazım. Onlarda Yaratıklara zarar verebilecek silahlar var. Neden onları da yanımızda götürmüyoruz?''

Yinkong, soğukkanlı bir şekilde cevap verdi: ''Yabancılarla iş yapmaktan hoşlanmıyorum. Ateşli silah kullanırlarsa vurulmaktan korkuyorum. Ayrıca bize yardım edeceklerinden emin misin? Test konuların mı?''

Bilim adamının suratı kızardı ve hiçbir cevap vermedi. Diğer bilim adamı konuştu: ''Anlamıyorum. Oradan nasıl kaçtın? Cam bölmeler kurşungeçirmezdi ve metal çubuklar gelişmiş bir alaşımdan yapılmıştı. Kendi kendine kaçman mümkün değildi. Biri seni serbest mi bıraktı?''

Honglu, gülümsedi: ''Serbest bırakmak mı? Kim? Başka şeyler düşünmeyi bırak ve önüne bak. Tabi bu gemi ile birlikte patlamayı istemiyorsan.''

Bilim adamları sustu ve sessizce yola devam etti. Birkaç dakika sonra asansöre ulaştılar. Kapı neredeyse üç metre boyundaydı. Üç asker kapıyı koruyordu. Ayak seslerini duyduklarında hemen arkaya dönüp silahlarını kaldırdılar: ''Silahlarınızı indirin ve ellerinizi başınızın üstüne koyun!''

Honglu, kısık sesle söyledi: ''Yinkong!''

Yinkong, Ran'ı yere bıraktı. Grubun önüne doğru yürüdü ve elini kaldırdı. Askerler, bedenlerinin göğüsten ikiye ayrıldığını dehşet içinde izledi. Vücutlarının üst kısımları yere düştü. Bu kesim tıpkı bir ayna gibi dümdüzdü. Kesilen yer kanamaya başladı ve askerlerin organları zemine sıçradı.

Ufak kız, saç teli kadar ince silahını geri çekti. Çıkardığında sert ve keskin olan silah geri soktuğunda ipek kadar yumuşak haldeydi. Askerleri ve silahlarını kolayca ikiye böldü. Sonrasında teli bir bilezik gibi bileğinin etrafına sardı.

İki bilim adamı şaşkınlık içerisinde Yinkong'a bakıyordu. Sadece onlar değil, gördükleri manzara yüzünden herkes aynı tepkiyi vermişti. Birkaç film sonra, güçlenmişlerdi. Solmuş suratıyla titreyen tek kişi Heng'di. Sıkıntısı gittikçe kötüleşiyor gibiydi. Normal korkan bir kişi böyle titremezdi.

ChengXiao ve Ran yerdeki cesetlere şaşkınlık içinde baktı. Honglu da bu silahın etkisini görünce iyice şaşırmıştı. Bu saldırıya bakılırsa, bir kişinin buna karşı koyabilmesi oldukça zordu. Ayrıca yedi metrelik bir menzili vardı.

Honglu, biraz sakinleşti ve bilim adamlarına baktı: ''Asansör bu mu? Hala çalıştığına emin misiniz?''

Bilim adamları hemen üstteki ekrana baktı ve başlarını salladı. Ekrandaki sayı düşüyordu: ''Evet. Hala çalışıyor. Beklediğimize göre muhtemelen yukarıda insanlar var. Bu iyi bir şey. Üst katların Yaratıklar’la dolu olmasından korkuyordum.''

Honglu, saçını kıvırdı: ''Garip. Asansörün aşağı inmesi sence de uzun sürmedi mi? ChengXiao, gel beni taşı. Heng, sana söylediğim şeyi hala hatırlıyor musun? Ne olursa olsun sadece tek bir vuruşun var. Düşmanını öldürdüğünde güvende olduğunu düşün. Onlar sana zarar veremeyecektir.''

Heng, cesetlere bakamıyordu. Vücudu hala biraz titriyordu. Honglu'yu ChengXiao'ya verdi ve merakla sordu: ''Ne oluyor? Şunu bir doğru düzgün anlatın bana. Yoksa o kadar korkabilirim ki korkudan yayımı bile çekemeyebilirim.''

Honglu, güldü: ''En iyisi bu değil mi? Bile bile savaşa girmeyeceksin bu yüzden kendini geride de tutmayacaksın. Sadece okunu at. Hedefi vurup vuramayacağını, sonrasında ne olacağını ya da öleceğini düşünme. Tek yapman gereken okuna odaklanmak.''

Heng, derin bir nefes aldı. Keskin +3 gelişimi bir ok çekti. Tıpkı Honglu'nun dediği gibi, başka her şeyi düşünmeyi bırakıp okuna odaklandı. Herhangi bir tehlike hissettiği anda okunu atacaktı. Diğer şeyleri başka zaman düşünebilirdi. Bu muhtemelen ona en uygun dövüş stiliydi. En azından saldırıya uğrayacağını ya da öldürüleceğini düşünmek zorunda değildi.

Heng, aşağı doğru inen asansöre okuyla nişan aldı, açılacağı anı bekliyordu. Yaratıkların ve kanın kokusunu aldı, ama kan kokusu muhtemelen arkadaki cesetlerden geliyordu.

Yinkong da hazırlanıyordu. Bir eliyle hançerini diğer eliyle teli tuttu. Kendisini kapının arkasından çıkabilecek herhangi bir tehlikeye karşı hazırladı.

Honglu da silahını kaldırdı ve kapıya doğrulttu. Kapı yavaşça açıldığında ilk gördükleri şey parçalanmış insan cesetleriydi, sanki bir şey tarafından dişlenmiş gibilerdi. Gördükleri manzara iğrençti. Yinkong ve Honglu'yu taşıyan ChengXiao, yürüdü. Bu Honglu'yu korkuttu ve bağırdı: ''Önce beni indir, önce beni indir! Ölü ins2anlardan korkmam ama bu çok iğrenç. Beni onlara yaklaştırma!''

ChengXiao, Honglu'yu cesetlere fırlatacakmış gibi yaptı. Sonrasında kahkaha atıp onu yere indirdi ve Yinkong ile yürüdü.

''Taze kan bu. On dakikadan fazla olmamalı. Isırıklara bakılırsa, turnayı gözünden vurduk. Dişlerin izi gördüğüm Yaratıklar’ın boyutundan en az üç kat büyük. Uh, büyük ihtimalle...'' ChengXiao, güldü.

Yinkong, başını salladı: ''Doğru. Büyük ağızlı bir şey onları öldürmüş ve ölümlerinin üzerinden on dakika bile geçmemiş. Muhtemelen yukarıda.’

Kraliçe mi?” Honglu, acı bir şekilde gülümsedi.

Kraliçe, normal boyutta bir Yaratık’tan birkaç kat daha büyüktü. Dış kabuğu ise birkaç kat daha kalındı. Başka bir deyişle, silahlar ona zarar veremezdi. Enerji silahları güçlü olmasına rağmen Kraliçe'nin  kat kat daha fazla olduğu için, onlarda Kraliçeyi kuyruğundan vuracak kadar öz güven yoktu. Honglu, Kraliçe’den nasıl kaçacaklarını düşünmüştü ama bu canavarlarla her halükarda karşılaşacaklardı.

''O zaman savaşalım. Bu size bağlı arkadaşlar. Zheng'in, Kraliçe’nin gücü hakkında konuştuğunu duydum. Neredeyse öleceğini ve zar zor kurtulduğunu söyledi. Biz onun takımından daha güçlüyüz ve bu Kraliçe, filmlerdekilerden daha güçlü olsa bile bir şansımız var.''

Yinkong, onun hareketlerini engelle. Heng, üç ok ile seri atış kullan. Hayatımız sana bağlı.''

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44297 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr