Cilt 11: Bölüm 6-1

avatar
2717 9

Terror Infinite - Cilt 11: Bölüm 6-1


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

''Burası üçüncü hedefimizin olduğu yer, Osiris'in Tapınağı. İnşallah güzel bir kadın bizi hoş geldiniz diyerek karşılar.'' Jonathan, söyledi.

Zheng, bileziği bileğine taktığı için bilezik bazen çeşitli görüntüler yansıtıyordu. Bu görüntüler Mısır'da kalan tapınakların yerleriydi. Grup bu noktalara gidip her yeri araştırmak zorundaydı.

Zheng'in yapabileceği başka bir şey yoktu. Filmi görmüş olmasına rağmen bu dünyayı bilmiyordu. Filmde birisi, bir yerden bahsetse o yeri tek seferde bulabilir miydi? Bu yüzden oraya gitmek için insanlara sürekli sorman gerekiyordu.

Zheng'in bu bilezikle yansıtılan yerlere gitmekten başka şansı yoktu. Neyse ki Evelyn, Mısır'ı yeterince iyi biliyordu ve görüntülerde hangi tapınakların olduğunu anlayabiliyordu. Zeplin de çok hızlı ilerliyordu. Bu yüzden birkaç gün içerisinde üçüncü hedeflerine ulaştılar.

Zheng, zeplinden iner inmez önceki iki görüntü ortaya çıktı. Ancak bu sefer tapınağın girişine ulaştıktan sonra bile bir görüntü yoktu. Yanlış mı tahmin etmişlerdi?

Herkes Evelyn'e döndü. Evelyn omzunu silkti ve konuştu: ''Bana hiç bakma. Ben yanılmadığımdan eminim. Son ortaya çıkan görüntüler kesinlikle Osiris'in Tapınağı’ydı. Neyin yanlış gittiğini bilmiyorum. Girsek mi?''

Zheng, birden balta ve hafif makineli silah çıkardı ve kısık sesle söyledi: ''Dikkatli olun. Bu tapınakta yanlış giden bir şeyler var. Stres duygusunu hissetmiyor musunuz?''

Diğerleri kafalarını salladı. Sonra aniden büyük bir taş heykel önlerini kapattı.

Bu heykelin boyu yedi metrenin üzerindeydi. Yüzeyi yıpranmıştı ve binlerce yıllık gibi görünüyordu. Bu Osiris'in heykeliydi. Sonraki hayat, yer altı ve ölüm Tanrısı. Grup şaşkın haldeyken, heykel onlara doğru yöneldi. Sonra Zheng'in durduğu yere yumruk attı.

Yumruktan gelen hava basıncı, Zheng'in tek bir yumruğu bile kaldıramayacağını anlamasına yetti. Bu güç 900 kilogramın üzerindeydi, Zheng'in pestilini çıkarmaya yeterdi. Hemen geriye doğru yuvarlandı. Üç metre geriye çekildikten sonra, paat. Tüm yer sarsıldı. Yumruğun indiği yere bakmadan bile orada büyük bir deliğin oluştuğunu söyleyebilirdi. Zheng, hemen bağırdı: ''Tapınağın dışına çıkın! Çabuk, koşun!''

Diğerleri kendine geldi ve canları pahasına koşmaya başladı. Mumyalarla, Anubis'in ordusuyla, hatta büyük akreplerle bile savaşacak cesaretleri olmasına rağmen bu yedi metre uzunluğundaki heykel oldukça korkutucuydu. Hareketleri aynıydı, arkalarını dönüp kaçmak. Jonathan, her zaman olduğu gibi herkesin önünde koşuyordu. Hemen ardında Evelyn'i taşıyan O'Connell vardı. Ardeth ve Zheng arkadan sürünerek geliyordu.

Heykel güçlüydü ancak grup kadar hızlı değildi. Grup dışarıya ulaştığında zar zor kapıya kadar ulaşmıştı. Sonrasında bir yumrukla tapınağın kapısını kırdı ve onlara doğru yürüdü.

''Hass*ktir, öleceğim. Zheng, Tanrı’yı hiç incittin mi? Bu kadar şanssızlığın sebebi bu mu?'' Jonathan, koşarken bağırdı.

Zheng, acı bir şekilde gülümsedi. Ancak heykelin yalnızca ona saldırdığını fark etti. Ne zaman yavaşlasa heykel saldırı için hazırlanıyordu. Bu yüzden bağırdı: ''Bataklık bir alan bulmama yardım edin. Ne kadar büyük olursa o kadar iyi olur. Çabuk!'' Sonra bir dönüş yaptı ve çöle doğru koştu.

Grup çölde bir bataklık bulmak için ayrıldı. Ancak bu görev o kadar kolay değildi. Zheng, bir daire çizerek üç tur koştuktan sonra Jonathan, konuştu: ''Hey, öndeki kum biraz yumuşak, ama bataklık olup olmadığından emin değilim.''

Zheng, tereddüt etmedi. Herhangi bir fırsatı değerlendirmek zorundaydı. Döndü ve Jonathan'ın işaret ettiği yere doğru koşmaya başladı. Arkasındaki heykel sanki ölene kadar onun peşini bırakmayacak gibiydi. Zheng, bir bacağı aniden kuma battığında hareket tekniğini etkinleştirdi ve kumun üzerinde koşmaya başladı. Ancak aynı şey heykel için geçerli değildi. Heykel iki bacağı da bataklığa batana kadar yavaş yavaş hareket etti. Sonrasında tüm vücudu bataklığa battı ve yaklaşık bir dakika sonra ortadan kayboldu.

Zheng, sonunda durabildi. Çöl kumlarının üzerine öylece yattı. Bu koşu o kadar yorucu değildi. Vücudu buna iki saat dayanabilirdi. Ama zihinsel gerginliği çok fazlaydı. Heykelin saldırıları çok güçlüydü. Yaratıklar filmindeki yaratıklardan, sürüngenlerden ya da diğer canavarlardan bir ya da iki vuruş yiyebilirdi ancak bu heykelden bir yumruk yemek onun pestilini çıkarmaya yeterdi.

Gruptaki diğer kişiler ona doğru koştu. Bu durum kenardan izleyen insanlar için bile korkutucuydu. Sonrasında bilezikten havaya doğru bir görüntü yansıdı. Evelyn, hemen konuştu: ''Bu yeri biliyorum. Burası Abu Simbel Tapınağı, bulunduğumuz yerden çok uzak değil. Yarın orada oluruz.''

Zheng, zoraki bir gülüş sergiledi: ''İyi, şanslıyız. Bu heykellerin ne kadar büyük olduğunu sorabilir miyim? Eğer çok büyükse bir plan yapmak zorundayız.''

Evelyn, başını salladı: ''Heykeller az önceki heykel kadar büyük. Yaklaşık sekiz metre uzunluğunda. Tapınak çölün içerisinde bu yüzden, muhtemelen bataklığa batabilir, ama...''

"Ama?"

Hepsi aynı anda sordu. Zheng ve Jonathan'ın sesi daha gür çıktı:

''Bu tapınakta üç tane heykel var.''

"Hay s*keyim. Birisi, neredeyse canımızı alıyordu. Eğer üçü aynı anda üzerimize çullanırsa muhtemelen öbür tarafa yolcu oluruz.'' Zheng, acı bir şekilde gülümsedi. Sonra aklına bir fikir geldi ve Ölüm Kitabı’nı çıkardı. Evelyn, görür görmez o kitaba baktı.

Zheng, anahtarıyla kitabı açtı ve resimli yazıları işaret etti: ''Evelyn, şu büyüyü çevirmem için bana yardım edebilir misin? Bataklık oluşturmaya yarayan büyüyü bulmam gerek. Bu büyülerin hepsi çöl ve ölüm ile ilişkili olduğu için o büyüye benzer bir şeyler olması lazım.''

Evelyn, başını salladı ve hemen kitabı aldı. Büyüleri okurken çocuklar gibi gülmeye başladı: ''Ölülerin dönüşü, olmaz. Koruyucu Mumya, olmaz. Kum fırtınası, olmaz Amun-Ra'nın Kitabı’yla öldürülen son yaratığı canlandırma, olmaz...''


Evelyn, tüm büyüleri okudu. Ancak Zheng, tatmin olmadı. Ama sonunda Evelyn bataklıklarla ilgili bir büyü buldu ve Zheng, yüzü gülerek Evelyn'e o büyüyü öğretmesi için ricada bulundu.

Aynı zamanda develerin üzerinde bir grup insan Ölüler Şehri’nden ilerliyordu. Bir kadın, yaşlı adama sordu: ''Rahip, Yüce Rahip hala geri gelecek mi? Ölüm Kitabı’nı bulamadık.''

Yaşlı adam mırıldandı: ''Usta dirilecek. Medjai'ler, Ölüler Şehri’ni kazma işinde büyük aşama kaydetti ve onun bedenini çalmamız için bir şans var. Bu aptallar sadece ilk ve ikinci aşamadaki altınları umursuyorlar. Ha ha, biz sadece Ölüm Kitabı’nı çalacağız ve sonra usta tekrardan dünyamıza geri gelecek.''

Devenin üzerindeki bir çanta hareket etmeye başladı. Çantanın açıldığı yerden bir kuru bir el dışarıya uzandı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr