Cilt 14: Bölüm 16-2

avatar
1437 11

Terror Infinite - Cilt 14: Bölüm 16-2


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

Gando yere oturdu. Beti benzi atmış ve perişan bir şekilde görünüyordu. Sanki suratı bir grup adam tarafından yoğrulmuş gibiydi. Ancak yaralara yakından bakılırsa arı sokması gibi görünen şişik yerler görülebiliyordu.

 

"Ne düşünüyorsun? İki gün oldu. Dostların gelip seni kurtaracak diye düşünüyor musun hala? Benimle alay etme. Nerede olduğunu bile bilmiyorlar. Ayrıca o kadar askerin önünde bize saldırmaya cesaret edecekler mi? Saf olmayı kes. Bu dünyada her şey çıkar üzerine kurulur. Sadece söyle. Çin takımında ne kadar üye olduğunu, her üyenin yeteneğini, gücünü, geliştirmelerini ve isimlerini söyle. Söylersen gitmene izin vereceğiz. Sana negatif puanları silen rün kelime taşını bile vereceğiz. Ne dersiniz?" Gando'nun gözleri kapalıydı. Genç bir adamın sesi zihninde yankılandı.

 

Aptal değildi. Hayatını yer altında geçirmiş, yasa dışı yarışlara katılmış ve hayatta kalmış birisi olarak bazı şeyleri anlıyordu. Tıpkı sesin de söylediği gibi bu dünyada her şey çıkar üzerine kuruluydu. Hayatının değeri neydi? Eğer işlerine yarayan birisi olmasaydı diğer takım onu çoktan puan ve ödül için öldürmüş olurdu. Bu diyarda yeni birisiydi ancak gerçek dünyada da aptal birisi değildi.

 

Başka bir şey söylemene gerek yok. Elinize düştüğüm için sonum geldi. İstersen öldür beni. Çin takımı hakkında hiçbir bilgi vermeyeceğim." Gando soğuk bir ses tonuyla cevap verdi.

 

"Gerçekten tereddüt edip seni öldürmeyeceğimizi mi düşünüyorsun? Normal şartlar altında haklı olabilirdin ancak bir takımın sahip olduğu yetenek çeşitliliğini hafife aldın. Sana saldıran kızı hatırlıyor musun? Onun yeteneği büyücülük. O kız eski bir Afrika kabilesinin varisi. Afrika kan bağı, bu kızın büyücülüğü hızla öğrenmesini sağlıyor. Zehir oluşturmak için arıların ruhunu, ölümle iletişime geçmek içinse ağaçların ruhunu kontrol edebiliyor. Tabii ki henüz yeterince uzman değil ve hataları olabilir. Senin ruhundan çıkardığı bilgiler sağlam olmayıp benim planlarıma karşı olmayabilir. Seni öldürebiliriz ancak gerekli olmadığı sürece risk almak istemiyoruz. Sana bir gün daha veriyorum. Askeri generaller gelene kadar bir şey söylemezsen seni öldüreceğim. Düşün bakalım."

 

Gando'nun kalbine büyük bir yük bindi ve vücudundaki ürpertiyi hissetti. Bu şey ölümden bile daha korkunç bir şeydi. Ruhu bile manipüle edilebilirdi. Ses kaybolduktan sonra etraf tekrardan karanlığa ve sessizliğe büründü. Arılar tarafından sokulduktan sonra baygınlaştığından beri ne başka bir ses duyabiliyordu ne de herhangi bir ışık. Hissettiği tek şey  acıydı. Diğer hisleri ortadan kaybolmuştu. Diğer takım yalnızca zihin aracılığıyla onunla iletişime geçiyordu. Diğer takımdan kimseyi görememişti bile.

 

Gando'nun iç düşünceleri bir kenara, Neos Gando'dan pek uzakta olmayan bir yerde çikolata yiyordu. Tüm kutuyu bitirip parmaklarını yalıyordu. Kaşları ise çatık bir vaziyetteydi. Etrafındaki birkaç kişi sürekli ona bakıyordu. Beyaz bir adam konuştu: "Aklında ne varsa söyle. Bu şekilde içinde tutman bizi rahatsız ediyor. Adam ne söyledi? Öldür onu daha sonra Aya, zihnindeki şeyleri çıkarsın!"

 

Neos başını kaldırmadan cevap verdi: "Hawfor. Bir ya da iki kişiyi kaçırdıktan sonra sinsi bir saldırıya uğrayıp takımdaki herkesin ölümüne sebep olursan buna katlanabilecek misin? Ya da ölenlerden biri de sen olabilirsin he?"

 

Hawfor garip bir gülümseme sergiledi. "Hayır. Hayır. Sadece Çin takımından bilgi alma konusunda endişelendiğimi görüyorsun. Benden daha zekisin. Bu yüzden ne yapmamız gerektiğini söyle."

 

Neos dudağını büktü. Parmağıyla alnına işaret etti. "İşler alışılmadık şekilde ilerliyor. Tutsak olarak aldığımız kişi kuvvetli bir adam değil. Sadece rol yapıyor. Kuvvetli olan birisi boş konuşarak bizi geciktirmeye çalışır. Sadece beklememiz gerekiyor. Bize herkesin yerini söyleyecektir. Ayrıca ruh taraması kullanmadıkları sürece onu tuttuğumuz yeri kimse bulamaz. Snow bu bölgeyi gizledi. Bu yüzden ya ruh gücü kullanıcıları ortaya çıkacak ya da tüm takım ortaya çıkacak. Onları bulmak için çaba harcamamıza gerek yok. Avantaj kesinlikle bizde. Ama..."

 

"Ama? Ne ama?" Hawfor merakla sordu. Diğer herkes aynı ifadeyi sergiledi.

 

Neos nefesini verdi: "Neden bilmiyorum. Bir şeylerin ters ilerlediği düşüncesini zihnimden atamıyorum. İşler çok yolunda gidiyor sanki kurdukları bir tuzağa doğru ilerliyor gibiyiz. Bu his beni rahatsız ediyor!"

 

Richard konuştu: "Yani bu adamı bilerek yakalattıklarını mı söylüyorsun? Daha sonra bizi saptırmak için yanlış bilgiler söyletecekler. Biz ortaya çıkınca da Çin takımı etrafımızı saracak?"

 

Neos başını salladı: "Şimdiden birkaç çözüm düşündüm. Ve bu adam yakalandığı zaman rol yapmıyordu. Gerçekten habersizdi ve hazırlıksız yakalandı. Gücü de normal bir insanla eşit seviyede. Onun hakkında endişeli değilim. Ancak tüm bu olayları bir araya getirdiğimizde bir şeylerin ters gittiği hissine kapılıyorum."

 

Melez kız konuştu: "Olaylar derken? Nedir onlar? Konuş da bilelim."

 

Neos başını salladı ve çekmeceden bir kutu çikolata çıkardı. Kutudan bir çikolata alıp ısırdı. "Öncelikle. Çin takımındaki bu adam neden hakimiyet kurmak için birden en güçlü yeteneğini kullandı? Richard'ın o adama bayağı güçlü dediğini biliyorum ancak asıl gücünün videolarda gözüktüğü kadar olmadığının farkında olmalısınız. Bu şey senin oluşturduğun berserker yeteneği gibi bir şey. Neden bize bu gücünü gösterdi?"

 

"İkinci olarak da neden Rose ile buluştu? İki ihtimal düşünebiliyorum. İlk olarak Rose bize ihanet edip merhamet için bizim canımızı kullandı. Ancak bu imkansız. Onlarda rün sözü taşları var ancak Çin takımının onları öldürmeyeceğine nasıl bu kadar emin oldular? Yetenekleri özel olup bire birde iyi olsalar bile bu durum onlara yeterli özgüveni sağlamaz. İkinci ihtimal ise Çin takımının planımın farkında olması. Planımın anahtar noktası Rose'nin askeri pozisyonu ve otoritesi. Rose'yi öldürmek mi istediler? Tehdit mi ettiler? Kendi taraflarına çekmek mi istediler? Bu soru Rose'nin bir şey yapmaması gerektiğini işaret ediyor. İkisi de hayatta sonuçta. Bizi ne uyardılar ne de yardım istediler. Ne kadar analiz etsem bile bu durumu anlamadım."

 

"Üçüncü olarak. Üyelerini yakalamamız çok kolay oldu. O kadar kolay oldu ki bu durum benim şüphelenmeme sebep oldu. Çin takımı benim planımı biliyor mu? Belki de tüm planı bilmiyor olabilirler ama bir iki şeyi tahmin ettiler. Bu şey çok muhtemel."

 

Neos kendi kendine mırıldandı. Diğerleri analizleri dinlerken sessizliğe bürünmüştü. Bir süre sonra Aya konuştu: "Ee şimdi ne yapacağız? Planı durduracak mıyız? Yoksa sahip olduğumuz etki avantajını kullanıp Çin takımıyla anlaşmaya mı varacağız?"

 

Neos çikolatasından bir ısırık alıp şiddetle konuştu: "Bu noktada devam etmekten başka çaremiz yok. Gerçekten planımın farkında iseler araştırmak için birisini göndermeleri lazım. Şu an tek yapmamız gereken şey devam etmek. Benden daha zeki insanların olduğunu kabul ediyorum ancak bu kişi Çin takımında olmayacak. Benimle savaşan kişi o olmayacak!"

 

"Planladığımız gibi hareket edelim. Askeri yetkililer gelmeden Çin takımı hakkında bilgi almaya çalışın. Snow ruh taramasını kullanarak söylediklerinin doğru olup olmadığına karar verecek. Daha sonra planladığımız gibi hareket edeceğiz!"

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44253 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr