Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

Zero, Zheng'den ayrıldıktan sonra mantarların daha yoğun olduğu bölgeye doğru ilerlemeyi seçti. Bu yolun dolambaçlı olduğunu düşünmüyordu. Neyse ki oradaki böceklerin sayısı azdı. Mantarların arasında ilerlerken henüz bir tane böcek görmemişti.

Sizz! Zero içgüdüsel olarak ileriye doğru yuvarlandı. Gümüş bir ışık, bir mantarı deldi ve bulunduğu yere doğru yöneldi. Işık neredeyse ona dokunacağı sırada yuvarlanmanın ortasındaydı. Gelen ışık, mantarları delerek ilerlemeye devam etti. Zero mantarların çöküşünün sesini duyabiliyordu.

"Saklanmayı kes. Başaramayacaksın. Bırak seni tek vuruşta öldüreyim. Bu sayede daha az acı çekersin. Bahsi kaybetmeme sebep olursan, seni Gümüş Alev ile baştan aşağıya yakarım. Seçimini yap. Ya birden öleceksin ya da işkence çekerek öleceksin. Konuş bakayım domuz!" Sesi bölgenin dışından geldi. Konuştuğu esnada başka bir gümüş ışık daha ortaya çıktı. Ancak bu sefer Zero'yu bir metre ile teğet geçmişti.

Zero, bu atışı fark etti. Bu kadar uzun mesafeli bir atışın yalnızca ruh taması ile olmayacağını anladı. Tarama, sana hedefinin bulunduğu yeri gösterebilirdi ancak aradaki mesafeyi görebilmek mümkün değildi. Böyle bir ortamı seçmesinin nedeni buydu.

Zero hemen gümüş ışığın geldiği yöne doğru tüfeğini doğrulttu ve ateş etti. Paat! Gauss keskin nişancı tüfeğinin sesinin ardından bir Dong sesi geldi! Sanki bir kaya, bir çana çarpmış gibi bir sesti. Her iki ses de bu yer altı dünyası için uygun değildi. Zero aniden mantarlarla dolu ormanın içine doğru koşmaya devam etti.

Koşmaya başladıktan iki saniye sonra tam da beklediği gibi az önce durduğu yerden gümüş bir ışık geçti. Adam kuyruğuna basılan kedi gibi öfkeyle bağırdı. Biraz tolerans tanıdıktan sonra çılgınlar gibi ateş etmeye başladı. Birkaç ateşten sonra bir kalıntının üzerine çıktı ve Zero'nun olduğu yere doğru yürüdü. Soğuk bir gülüş sergiliyordu. "Peki. Vücudunun her kısmını santim santim yakacağım!"

Paat! Dong!

Başka bir yükses ses çıktı. Güçlü mermi Nick'e doğru gitti. Altın ışık, tarihi bir çan oluşturdu ve Nick'in etrafını sardı. Mermi yalnızca etkisiz bir biçimde çana isabet ediyordu.

“Sen geri zekalı mısın? Bunun BB kademe savunma eşyası olduğunu sana kaç kere söyleyeceğim? Bilim-Kurgu silahın bana ufacık bile zarar veremez. Sadece yerini açığa çıkartırsın!" Kahkaha attıktan sonra yayını çekti ve mantarlarla dolu ormana doğru ateş etti. Dönen bir ışık, gümüş yayın etrafını sardı. Daha sonra ışık yaya doğru yoğunlaştı. Yayı bıraktığında gümüş ışık ileriye doğru gitti.

Ancak bu atış da bir öncekiler gibi işe yaramadı. Zheng, isabet etmeden ışıkdan sıyrıldı. Nick daha da öfkelendi ve küfür etmeye başladı. Beş dakikalık süresi bitmek üzereydi. Nick de sabırsız bir hal aldı.

"Şimdi anladım, domuz! Beni bunu yapmaya sen zorladın! Sana kolay bir ölüm imkanı sundum fakat görünüşe göre seni paramparça etmek lazım!" Nick bağırdı.

Cebinden gümüş bir para çıkardı ve onu yayın ip kısmına yerleştirdi. İpi çekerken çıkardığı para dönen ışıkla birleşti. Daha sonra ipi serbest bıraktı. Yaydan çok sayıda ışık demeti çıktı. Gümüş ışık, ufak ışık demetlerine dönüşmeden önce bir arada bulunuyordu. Önündeki mantarlara isabet eden en az on bin ışın vardı.

Zero hala koşuyordu. Nick atış türünü değiştirdiğinde, Zero'nun tehlike hissi son derece yükseldi. Zero arkasına baktı ve kendisine gelen ışıkları gördü. Işınların sayısı ona kaçınılmaz sonun yaklaştığı hissini verdi. Bu kritik anda son derece sakin kaldı. Işınlar hem etrafını hem de önündeki alanı sardı. Arkasını döndü ve bir saniye düşünmeden geriye doğru koştu.

Işınlar, yüz metrelik bölgeyi saran bir AOE yeteneğiydi. Tek kusurları hızlarındaki düşüştü. Dört adım attıktan sonra ilk ışın Zero'ya ulaştı. Zaman onun için donmuş gibiydi. Zero dünyanın yavaşladığını hissetti. Hareketleri de yavaşlamıştı. Işınlardan sıyrılmanın hiçbir yolu yok gibi görünüyordu.

Bir metreden daha az mesafe kaldı. Zero'nun gözleri odağını yitirdi. Koşarken herhangi bir hareketi değiştirmesi için vakti yoktu. Ayağıyla bir mantarın köküne tekme attı ve daha sonra bu gücü kullanarak kendisini ileriye doğru fırlattı. Işınlar sırtının ve başının üzerinden geçti; neredeyse ona değiyordu. Sıcaklığı çok net bir şekilde hissedebiliyordu. O sırada zaman ağırlaşmıştı. Işınlar geçtikten hemen sonra hızla ayağa kalktı.

Zero, bu her şeyi bilme hissini ilk kez deneyimlemişti. Sonsuz sayıda bilgi beyninden akıyordu. Vücudunun durumunu, gücünü, dayanıklılığını, hızını, bu ışınların gücünü görebiliyordu ve bunlara göre hareket edebiliyordu. Hemen hiç tereddüt etmeden patlayıcı mermilerle birlikte bir Gauss tüfeği çıkardı.

Nick, Zero'dan birkaç yüz metre uzaktaydı. Zero'ya doğru yaklaşıyordu fakat Zero mermileri tüfeğe koyarken güvenli yerdeydi. Işınların geldiği yöne doğru tekrar ateş etti. Normal kurşun attığında nasıl ses çıkıyorsa bu kurşunlarla da aynı ses çıkmıştı. Yine çana isabet etme sesi gelmişti. Zero ateş ettikten sonra yere yattı. Bir ısı dalgası üzerinden geçti.

Nick, Tanrı'dan gelen bildirimi bekliyordu. Ancak gelmeyen şey onu rahatsız ediyordu. Hatta gelen tek şey Gauss keskin nişancı tüfeğinin kurşunuydu. Kendi kendine küfür etti ve düşündü; acaba bu Çin takımındaki adamda bir savunma eşyası mı vardı? Büyülü silahlara karşı savunma yapabilecek yüksek kademeli bir eşya?

Çana isabet eden mermi, bu sefer yere düşmemişti. Bunun yerine parlak bir şekilde parıldadı. Nick, çanın şiddetli bir biçimde titreyip sallanmasından sonra yüksek bir ses duydu. Çan, onu hasar yemekten korumuştu fakat zemin patlamanın etkisine dayanamıyordu. Gökyüzüne doğru birkaç metre havaya uçtu. Patlamadan gelen ısı dalgaları tıpkı bir kurşun gibi onu mantarların arasına doğru püskürttü. Zemine birkaç metre saplanmıştı.

Zero hemen mantarların yoğun olduğu ormana doğru koştu. İlk defa genetik kısıtlamanın kilidinin açılmasının acısını duymuştu. Eğer bu atış adamı öldürmeseydi, adamı öldürene kadar savaşmaya devam edip, bu acıya katlanmak zorunda kalacaktı!