Cilt 14: Bölüm 25-3

avatar
1294 11

Terror Infinite - Cilt 14: Bölüm 25-3


 

Çevirmen: RmLover  Editör: Thomas Shelby

 

"Nefret mi? Hayır! Bu nefret değil!" Zheng birden bağırdı. Roste'yi yukarıya doğru kaldırdı ve omzunun kalan kısmını ısırdı. Zheng omzundan, derisinden, kasından ve hatta tendonundan büyük bir parça et kopardı. Böyle bir acı normal bir insanın dayanabileceği acının ötesindeydi. Özellikle kilidi açılmış moddan çıkan Roste için bambaşka bir şeydi. Deliler gibi çığlık atıp kıvrandı.

 

"Anladın mı?" Zheng eti tükürdü. Ağzı ve çenesi kanla kaplanmıştı. Roste'yi önüne doğru attı ve ona baktı. "Bu nefret değil! Çünkü nefret, şu an sahip olduğum öfke ile açıklanamaz. O kadar kolay ölmene izin vermeyeceğim; için rahat olsun! Ruh yakalayan eşyam olmadığı için şükretmelisin yoksa seni parçalara ayırana kadar işkence ederdim. Ölmek mi istiyorsun? Hayal kurmaya devam et!

 

Ürpertici bir his bütün vücudundan yayıldı. Bu sözlerden o nefreti duyabiliyordu. Böylesine bir nefret kesinlikle dindirilemezdi. Ayrıca hala Zheng'i aşağıladığı zamanı hatırlayamıyordu. Eğer mesele yeni başlayanlara yaptırdığı kölelikse Zheng onu öldürürdü. Nefret etmesine gerek kalmazdı. Roste bağırdı: ''Kahretsin! Kaba olduğumu kabul ediyorum ancak seni nerede kızdırdım. Öldür beni gitsin. Neden bu şekilde işkence ediyorsun? Onlara işkence ettiğim zaman, yeni başlayanların elinde öleceğim gün için kendimi hazırladım. Bana bir sebep söyle; ben de ölümümü kabul edeceğim!"

 

Zheng, korkunç bir biçimde Roste'ye baktı. Konuşurken dişlerini gıcırtadıyordu. "Peki. Bilmek istiyor musun? O zaman söyleyeceğim! Şeytan takımını klonlandığını söylemiştin bu doğru mu?"

 

Roste başını salladı: "Evet, ne olmuş yani? Birinin Şeytan takımına girmesine mi kızdın? Bu kadarı da fazla."

 

Zheng soğukkanlı bir şekilde konuştu: "Ben de Şeytan takımına klonlandım. Klonlandığımda hala zayıftım ve bir grup beyaz adamın ona köle gibi davrandığını söyledi. Eğer tek şey bu olsa sorun olmazdı. Ancak bunu benim kız arkadaşıma yapmamaları lazımdı..."

 

Roste aniden güldü. Yine delirmiş bir hal aldı. "Yani demek öyleymiş. Kız muhtemelen ölümüne tecavüze uğramıştır değil mi? Haha! Klonunun yüz ifadesini görmeyi çok isterdim. Zayıflar sonunda yalnızca zayıf kalır. Kendi kadınını bile koruyamazsın. Ne tür bir gücün var senin? Haha! Benim klonum en azından senin klonunun kadınıyla oynamış. Gel ısır beni! Haha!''

 

"Zaten ısırdım." Zheng soğukkanlı bir şekilde gülümsedi. Gözünü ileriye doğru çevirdi ve koşarken mırıldandı. "Seni artık ısırmayacağım ancak cehennemde bile yaşadığın acıyı unutturmayacak bir şekilde sana işkence edeceğim."

 

Roste hala gülüyordu. "Senin gibi iki yüzlü karaktersizler şu an güçlü görünebilir fakat klonum seninle karşılaştığında gebereceksin. Seni ve takımını bağlayıp kadınlara yaptığı şeyi yapacak. Tam üstüne bastın. Sizin gibi karaktersizlere bu şekilde davranılır. Bunu kesinlikle yapacak!"

 

Zheng konuştu. "Artık bunu düşünmeme gerek yok. Klonum çoktan siz beyaz tenlileri öldürdü. Şeytan takımının lideri oldu. Sevmediği kişileri öldürebilir. Anladın mı şimdi? Cehennemde gidip klonuna sorabilirsin. Git ona hissettiği acıyı sor ve kendi çekeceğin acı ile karşılaştır!"

 

Roste durdu ve daha sonra tekrar bağırmaya başladı. Umutsuzluk sonunda yüreğine yerleşmiş gibi görünüyordu. Ancak Zheng ona bağırma ve mücadele etme fırsatı bile vermeyecekti. Roste'nin omzundan başka bir et parçası daha kopardı. Yüksek fiziksel değerleri yüzünden yara hızla pıhtılaştı. Hayatta kalması için çok değerli olan bu değerler, onun acısının kaynağı oldu. Ne zaman çığlık atsa Zheng bir et parçası daha kopartıyordu. Artık koparacak et kalmadığında Zheng kemikleri koparmaya başladı. Dayanılmaz bir acı yaşıyordu ancak değerleri yüzünden bayılmıyordu. Roste sonunda kaderine razı oldu ve çığlık atmayı kesti.

 

Zheng, mantar ormanına yaklaştığında Roste dayanamadı ve sordu: "Bir sorum var. Şeytan takımında neler olduğunu sen nereden biliyorsun? Bana yalan mı söylüyorsun? Belki de kan arzulayan birisin ve kendini kibar birisi olarak gösteriyorsun. Beni kandırabileceğini mi sanıyorsun? Haha!"

 

Zheng ona baktı ve soğukkanlı bir şekilde konuştu: "Çünkü Şeytan takımıyla karşılaştım. Klonum benden nefret ediyor. Beni ve tüm takımımı öldürdü. Bunu bilmem gerekmez mi sence? Lanet olsun ki her şeyi biliyorum. Klonumdan nefret etmiyorum. Yeni başlayanları köle olarak kullanan siz beyazlardan nefret ediyorum. Bunu yapan karşılaştığım ilk takım sizsiniz. Seni kesinlikle paramparça edeceğim!"

 

Roste bir süre duraksadıktan sonra bağırdı: "Biliyordum! Bu eşyayı daha önce gördüm; canlanma hacı. Kahretsin! Açgözlüydüm ve zamanında bunu takas etmedim. Bizim takımın sıralamasıyla güçlü biriyle karşılaşacağımızı düşünmüyordum. Bu hiç adil değil. Tanrı neden takım savaşımıza senin seviyende birinin gelmesine izin verdi? Takım üyelerin zayıf değil ve bizim gibi yeni başlayanları köle gibi kullanmıyorsun. Bu hiç adil değil!"

 

Zheng soğukkanlı bir şekilde konuştu: "Bu dünyada adalet yok. Eziyet ettiğin, aşağıladığın ve öldürdüğün yeni başlayanları düşün. Neden onlarla adalet hakkında konuşmadın? Klonunun yaptığını düşün. İşkenceyle aklını alana kadar seni öldürmeyeceğim! Haha!''

 

Zheng, Roste'yi yere fırlattı ve daha sonra Patlama Tekniği'ni etkinleştirerek ileriye doğru koştu. Vücudu kanla kaplanmış beyaz tenli adam, çılgınlar gibi kahkaha atıyordu. Önündeki okları fırlatmaya devam ediyordu. Çok sayıda gümüş ışık, mantarları kesip ezdi. Oklar güçlüydü fakat henüz Zero'ya isabet etmemişti. Zero hepsinden kıl payıyla kurtulmuştu ve daha sonra geri dönüp ateş etmişti. Altın çan, bilim-kurgu silahı sayesinde Zero tarafından gittikçe solgun bir hal alıyordu. Bu kişinin gücü tam anlamıyla çöptü.

 

Patlama Tekniği'ni etkinleştiren Zheng çok hızlıydı ve Nick, başını şaşkınlıkla çevirirken onun yanına ulaşmıştı. Daha sonra Kaplan'ın Ruhu'nu Nick'in kafasına yatay bir şekilde indirdi. Dong! Bıçak, çanı bir santim kesti. Zheng bu çanın enerjisinin tükenmek üzere olduğunu tahmin etti. Bu durum Zero'nun tekniklerinin ve sezgilerinin bu adamınkine nazaran daha üstün olduğunu gösteriyordu. Hala Roste'yi güçlü bir savaşçı olarak düşünecek olursa Nick özel silahı ve yeteneği dışında tamamen işe yaramaz biriydi.

 

Zheng'in her vuruşu, Nick'i geriye doğru uçuruyordu. Birkaç vuruştan sonra ışık bıçağı çanı derinden oydu. Ancak bu BB kademe savunma eşyasını elde edemeyeceği için kötü hissetti.

 

Burası bir savaş meydanı olduğu için Zheng geri adım atmadı. Zafere ulaşmak için tüm gücünü kullanmak zorundaydı. En ufak bir merhamet, kendi canını ve arkadaşlarının canını tehlikeye atabilirdi. Nick'i yakaladığı için fazla düşünmesine gerek yoktu. Yakalamak daha iyi bir seçenekti ancak mümkün değilse onu burada öldürecekti.

 

Nick de güçlü birinin geldiğini biliyordu. Roste'yi etrafta göremedi fakat onun için kaderin acımasız olduğunun farkındaydı. Bu yüzden bir saniye düşünmeden canı için koşmaya başladı. Zheng'den çok daha yavaş olmasına rağmen savunma eşyası yüzünden kaçabileceği umudu vardı.

 

Paat! Dong! Başka bir gürültü ve darbe sesi geldi. Gauss mermisi bu sefer altın çanı iyice delmişti. Çan kırılmak üzereydi.

 

Zheng bu fırsatı gördü ve Kaplan'ın Ruhu'nu savurdu. Yaptığı her vuruş bir klank sesi ile geri sekti ancak nihayet çanı tamamen delip geçti. Altın çan paramparça oldu. Zheng hemen bıçağı aşağıya indirip Nick'in bacaklarını kesti ve daha sonra teker teker diğer uzuvlarını aradan çıkardı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr