Kita, atı Cream'in üstünde elinde haritası ile etrafa bakındı. Yarısı yırtılmış olan bu harita, en azından şimdilik işine yarayacak gibi duruyordu.
Haritaya göre, ormandan çıktıktan sonra Dermigon'a giden yol ovalardan oluşuyordu. Ve yakında bir kasaba yoktu. Ayrıca haritada ormanın yanında çok büyük bir yarık gördü. Gerçekten bu kadar büyük bir yarığın olmasının mümkün olup olmadığını düşündü biraz.
Ardından Cream'in üstüne binip yola koyuldu, hiç bilmediği bir yerde uyanan Kita, hiç bilmediği başka bir yere gidiyordu.
Uzun düşüncelere daldı... Neden hafızasını kaybetmişti, gerçek adı neydi, ailesi var mıydı? Bir süre bunlara kafa yorduktan sonra bunları düşünmenin manâsız olduğunu anladı ve şimdilik işleri akışına bırakmayı tercih etti.
Üç günlük yolcuğu boyunca kimi zaman çimlerin üstünde, kimi zaman ise ağaçların gölgesinde dinlendi. Bazen ise Cream ile konuştu, yaşadıklarını düşündü.
Pyos'u, Hutson'ı ve Uien'i.
"Sahi, acaba Pyos nasıl?" diye geçirdi içinden.
Samurayın hikayesi her ne kadar üzücü olsa da Pyos'un en yakın arkadaşını kaybetmesi Kita'yı içten içe kötü hissettiriyordu.
Ne olursa olsun bir gün, tekrar Pyos'un yanına dönecekti. Türlü türlü düşünceler ile zamanını at üstünde geçiren Kita, uzun yolculuğunu tamamlamak üzereydi.
Hava güneşli, etraf yemyeşildi. Uzaktan, müzik ezgileri geliyordu. Dermigon Kasabası karşısındaydı.
Cream'den inip onu bağladıktan sonra, etrafa biraz göz gezdirdi. Çoğu yerde kılıçlar, kalkanlar, oklar ve baltalar vardı. Bazı insanlar buralarda eğitim alıyordu.
"Acaba, asker mi yetiştiriyorlar?" diye düşündü içinden.
Biraz daha bakındıktan sonra, çok fazla ilan panosu olduğunu gördü. Bu Hutson'ın bahsettiği görevler olmalıydı.
"Benim de böyle bir eğitim almam gerekecek sanırım..." diye düşündü içinden.
Çünkü ne kılıç ne yay kullanmayı biliyordu. Hutson ona tavernalardan da bahsetmişti. Belki oralara uğrarsa bir şeyler öğrenebilirdi.
Kapıya doğru yaklaştı. Burada Vanavia'da olduğu gibi sıkı bir koruma yoktu. Kapıdan rahatça geçti, etrafına bakındığında gözüne ilk çarpan şey, buranın insan yoğunluklu olduğuydu.
İnsanlar içkilerini içiyor, kahkaha atıyor ve dans ediyorlardı.
Kita burayı sevmişti. Eğlenebileceği bir yer gibi duruyordu. Fakat, cebinde hiç parası olmadığını hatırladı. Acilen para kazanması gerekiyordu, hem nerede kalacaktı? “En iyisi birilerine sormak.” diye düşündü.
Yakınlardaki bir tavernaya doğru ilerledi. Bazı insanlar tek otururken, bazı insanlar ise grup halinde oturuyorlardı. Panodan görevleri alıyorlar ve grup arkadaşlarıyla bu işin üstesinden gelip gelemeyeceklerini tartışıyorlardı. Kita dalgın dalgın etrafına bakarken "Hey, sen!" diye bir ses duyuldu. "Ben... mi?" dedi Kita.
"Evet sen sen! Hey dostum, grubumuza katılmak ister misin?"
"Grubunuza mı? Neden ben?" dedi Kita kendisine seslenen oğlana, kendi yaşıtı gibi duruyordu. Yanında da iki tane kız oturuyordu.
"Yanımdaki dostlarımla kapıdan ilk giren kişiyi grubumuza davet edeceğimizi söyledik de ondan!”
“…Ha?”
“Ah bu arada… ne kabayım! İsmim Hide bunlar da arkadaşlarım Hiki ve Asphy." İkisi de Kita'yı selamladıktan sonra Hiki lafa girdi.
"Gerçi, bu kapıdan giren yirminci kişi ama olsun"
"Ne yapayım Hiki! Kolay beğenmiyorum ben, hem seçtiğimiz kişi, ebedi dostumuz olacak!" dedi kendinden emin ve hafiften gülerek.
"Bu arada senin ismin neydi?"
"İsmim... Kita."
"Memnun oldum Kita. Senin, farklı bir auran var. Lütfen masamıza otur" dedi ve bir sandalye çekti.
Kita hafif çekinerek de olsa da masaya oturdu.
"Tekrardan merhabalar... İşin aslı, grubunuza katılmamı teklif etseniz de… Dermigon'a daha yeni geldim ve herhangi bir silah kullanma eğitimi almadım. Ondan dolayı...size katılamam. Fakat bana burası hakkında ve görevler hakkında bilgi verebilir misi-"
"Sana neden yardım edelim ki? " dedi pembe saçlı kız.
Hide Asphy'e dönerek:
"Hey, sakin ol Asphy. Onun kusuruna bakma Kita, yeni insanlara çabuk alışamaz. İşin aslı biz de buraya yeni geldik ve bizim de bir eğitimimiz yok! Ne tesadüf değil mi?" dedi Hide gülerek.
"Sana yardımcı olmayı isterim... fakat ilk önce bize katılmaya layık mısın? Bunu bilmemiz lazım."
"İyi bir çocuğa benziyor aslında" dedi Hiki.
"Vaay Hiki! Hoşlandın mı yoksa ondan?" dedi Hide gülerek.
"N-Ne saçmalıyorsun! K-Kötü birine benzemediğini söyledim o kadar" dedi hafif kızararak.
Pek oralı olmayan Asphy, sadece omuz silkti.
"Sana burayı anlatmadan önce, buraya nasıl geldiğimizi anlatmak isterim. Sonra da senin hikayeni dinleriz Kita, olur mu ?"
"Tabii, çok isterim." dedi Kita meraklı bir şekilde.
"Neden... bir yabancıya bizi anlatıyorsun Hide!? İnsanlara bu kadar çabuk güvenmene aşırı sinir oluyorum!" dedi Asphy.
"Asphy, en azından bir şans vermeliyiz! Hem önüme gelene anlatmıyorum, Kita’da beni çeken bir şeyler var!" dedi Hide.
"Ne yapıyorsan yap." dedi Asphy içini çekerek.
"Evet, nerde kalmıştım? Şey evet, hikayemizi anlatacaktım değil mi? Nereden başlasam acaba…" dedi ve biraz düşündükten sonra anlatmaya başladı.
"Yıllar, yıllar önceydi. Domatesler ketçap , mayonezler yumurta, sakın beni unutma. Derdi anneannem. Ah ne kadar da acıklı bir söz değil mi Kita?" dedi ve ağlıyormuş gibi taklit yaptı.
"Ah, evet! o söz hala aklımda Hide! Nasıl da yer etmiş zihnimde, sence de öyle değil mi Asphy ?" dedi Hiki ve o da başını öne eğdi.
"Gene yaptınız yapacağınızı." dedi Asphy ve hepsi aynı anda gülmeye başladı. Ne olduğunu anlayamayan Kita şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu.
"Deli mi bunlar acaba?" diye geçirdi içinden.
"O bakışta ne Kita? Eğlendik sadece, ne o, dramatik bir hikâye falan mı bekliyordun!" dedi Hide ve gülmeye devam etti.
"Her neyse bu kadar yeter, her ne kadar Hide sana sistemi anlatacağız dese de biz de tam olarak işlerin nasıl yürüdüğünü bilmiyoruz. Aslında yakındaki bir otel de kalıyoruz. Bu gecelik orada kal. Bugünlük bizden olsun, bu şaklabanlıklara katlandığın için yarın sana bu konuda yardım edeceğim." dedi Asphy ve "Bir bira daha!" diye bağırdı.
"Peki, teşekkür ederim Asphy. Bu arada yaşın bira içmeye yetiyor mu ki?" diye sordu Kita meraklı bir şekilde.
"Sesini alçalt!" dedi Asphy endişeli bir şekilde. "Ailen sana pek öğretmemiş sanırım, bu dünyanın düzeni böyledir. Eğer birazcık özgüvenli davranırsan insanlar seni yadırgamazlar."
Sırtını koltuğa yaslayıp barmeni kafasıyla gösterdi.
"Eğer çekingen bir şekilde bira isteseydim, belki beni kovardı. Fakat buranın sanki daimî müşterisiymiş gibi davrandığımdan dolayı kimseye garip gelmiyorum" dedi Asphy.
"İşte bizim Asphy! Her zaman bir yolunu bulur." dedi Hiki mutlu bir şekilde.
Ardından, taverna içinde biraz daha vakit geçirdikten sonra, otele doğru yola koyuldular. Bir anda kendini bu arkadaş grubunun içinde bulan Kita, her ne kadar yeni tanışmış olsalar dahi onlara karşı bir samimiyet beslemişti.
Hepsi farklı kişiliklerden oluşan bu arkadaş grubunun yüzlerinde daimî bir gülümseme vardı. Fakat bir şeyler gizlediklerini de düşündü içten içte. Düşüncelerin arasında kaybolan Kita, Hiki'nin ona seslenmesiyle irkildi.
"Hey Kita! İşte geldik, kaldığımız otel burası." dedi ve içeri doğru geçtiler. Resepsiyondaki adamla konuştuktan sonra Kita'ya bir anahtar uzattı. "Al bakalım, bu senin anahtarın. Biz yirmi üçüncü odadayız, bir şey olursa kapıyı çalman yeterli. Güzel bir uyku çek, iyi geceler Kita." dedi ve merdivenlerden hızlıca çıktı.
Gıcırdayan merdivenlerin sesinden anlaşılacağı üzere çok eski bir otel olmalıydı burası. Kita, Asphy ve Hide'ye iyi geceler dedikten sonra odasına doğru çıktı. Hiki'nin ona verdiği anahtarda 27 yazıyordu. Sayı olarak onların odasına yakın olsa da Kita'nın odası bir üst kattaydı.
Anahtarla odasının kapısını açtı ve içeri girdi. Ayın ışıkları camdan içeri doğru girerken Kita, ne kadar yorulmuş olduğunu fark etti.
Odaya daha doğru düzgün bakamadan kendini yatağın üstüne bıraktı ve derin bir uykuya daldı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..