Bölüm 50: Tekrar!

avatar
1487 23

The King’s Avatar - Bölüm 50: Tekrar!


Bölüm 50: Tekrar!

"Hey hey, fazla ileri gidiyorsun!" Chen Guo biraz öfkeliydi. Tang Rou'yu rahatsız edecek birini aramasına rağmen, Ye Xiu'nun onun hakkında tek iyi bir şey bile söylemeyeceğini düşünmüyordu. Gerçekten bu kadar ileri gitmesi gerekiyor muydu?

"Ah, üzgünüm." Ye Xiu söyledi. "Biraz fazla oldu. 100 yıl biraz abartı oldu. O kadar uzun sürmez."

Chen Guo, bu konuşmanın birinci kısmını duyduğunda hatasını itiraf etmesine şaşırmıştım. Ama diğer kısmını duyduktan sonra burnundan öfke soluyana kadar öfkelenmişti.

"İyi bir şey söyleyemez misin?" Chen Guo bunu söylerken Tang Rou'ya baktı. Gerçekten fazla ileri gitmişti! Hep bu küçük kız kardeşini bir kez olsun rahatsız etmek istemişti ama şu anda bunu yaptıktan sonra fazla ileri gitmekten korkuyordu.

"Hm... tekniği çok hızlı. Bunu dedim ya!" Ye Xiu söyledi.

"Başka?" Chen Guo söyledi.

"Başka mı…" Ye Xiu iyice düşündü. Görüşünü biraz değiştirdi. "Oldukça güzel biri."

Chen Guo kan kusacak gibi oldu. Onu övüyor mu yani? Onu övüyor muyduyani? Ama sorun şu ki burada oyundan bahsediyorlardı. 'Oldukça güzel biri.' demişti ama bu, oyunda hiç iyi bir noktası olmadığı anlamına gelmez miydi?

‘Tang Rou kızacak, buna kızacak...’ Tang Rou başını eğerek ona baktı. Tang Rou dudaklarını ısırdı. Sağ eli hâlâ sıkıca fareyi tutuyordu. Onun yerinde Chen Guo olsaydı, çoktan klavyeyi kavrayarak onun kafasında Ye Xiu'nun kafasında kırmıştı. Ama sonuçta Tang Rou, Chen Guo değildi. Sadece soğukça şunu söyledi. "Bunu savaş bittikten sonra söyle."

"Gerek yok. Az önce hoşgörülü davranıyordum. Yoksa Kartal Damgası'nı kullandıktan sonra, Düşen Işık Bıçağı'nı, Gök Saldırısı'nı kullanacak, yeri süpürecek ve Ejder Dişi'ni, Düşen Çiçek Avcu'nu kullanacaktım, sonrasında ölecektin." Ye Xiu söyledi.

"O zaman neden devam etmedin?" Tang Rou sordu.

"Bunu yapsaydım, kazanırdım ve 100 yuanını alırdım. Ama gerçekten oynamayı bilmiyorsun, bu adil olmazdı. 100 yuanını almaktan utanıyorum. Boş ver!" Ye Xiu bunu söyledi ve Chen Guo'ya döndü. "Patron, o 100 yuan benimdir! Maaşımdan düşebilirsin. Bunu zaten kabul ettin."

"Sen, sen, sen var ya sen..." Chen Guo öfkesinden ölecek gibiydi. 100 yuanı alarak buruşturdu ve top yaptı, sonrasında ona fırlattı. "Al."

"Teşekkürler." Ye Xiu hemen yakaladı. Aslında beş parasız değildi. Ama sigara da yemek gibiydi ve tüketilmesi gerekiyordu. Uzun vadeli duruma hazırlıklı olmalıydı.

"Kaybettiysem kaybettim. Bana acımana gerek yok. 100 yuanı al." Tang Rou ayağa kalktı. Bahse girdiği 100 yuanı aldı ve onun eline verdi.

"Boş ver. Bunu alırsam gerçekten utanırım." Ye Xiu söyledi.

"Al!" Chen Guo, Ye Xiu'ya baktı. Tang Rou'nun mizacını biliyordu. Bu kız istekli ve ciddi birisiydi. Ye Xiu bu parayı kabul etmemekte ısrar edetse, işler hiç iyi gitmezdi. Ye Xiu'ya bir şeyler anlatmanın gerçekten deveye hendek atlatmak kadar zor olmasından korkuyordu. Parayı ne olursa olsun almazsa ne yapmalıydı?

Ama sonunda Ye Xiu'nun şunu dediğini duydu. "O zaman patrona ver. Ona borcum var."

'Piç! Topu bana atıyor!' Chen Guo öfkelendi ama Tang Rou'nun düşünceleri farklıydı. Tang Rou, Chen Guo'yu kızdırmak istemedi, bu yüzden parayı ona verdi. "O zaman onun borcunu kapat!"

"Bir tur daha savaşalım." Tang Rou topu ona attı ve oturdu. Chen Guo ise sadece yanaklarından akan yaşları hissediyordu. Tang Rou buydu. Chen Guo gibi rakibine bağıran ve boğmaya başlayan biri değildi. O, gerçeklerin sözlerden daha sağlam gerçekler olduğuna ve gücünü kullanmasının onu suskun bırakacağına inanıyordu.

Sabit Alan'ın doğal yapısı nedeniyle zafer veya bozgun sayılmazdı. Oyuncu, ayrıca istediği zaman girip çıkmakta özgürdü. Tang Rou oturduktan sonra doğrudan aynı seçenekleri seçti. Ye Xiu'nun konuşmasını beklemeden 100 yuan daha çıkardı ve masaya koydu. "İşte 100 yuan daha. Gerçekten oynamayı bilmiyor olmama rağmen ciddi oynarsan sevinirim."

Ye Xiu, Chen Guo'ya döndü. Chen Guo, 'bana ne, kendi sorunlarını kendin çöz' tavrıyla ellerini açtı.

"Tamam…" Ye Xiu da başka bir şey demeyerek sessizce oturdu.

Yeni tur başladı. Chen Guo hâlâ Tang Rou'nun arkasındaydı ama bu sefer hiçbir şey söylemeden sadece sessizce izledi. Ayrıca öyle yoktan yaygara da çıkarmayacaktı.

Durum, önceki turla aynıydı. Chazine Haze, hâlâ Lord Grim'in kıyafetlerine bile dokunamıyordu. Bu sefer tek fark, Lord Grim hiç merhamet etmedi. Doğrudan Chazing Haze'in canını aldı.

"Tekrar!" Tang Rou başka bir şey demedi. 100 yuan daha çıkardı ve masaya çarptı. Tekrar aynı haritayı seçti.

Yine bozgun.

"Tekrar!"

Bir bozgun daha.

"Tekrar!"

Bir bozgun daha.

Ye Xiu tek kelime etmedi. Chen Guo, Ye Xiu'nun ifadesine baktı. Onun gerçekten en ufak merhamet belirtisi bile göstermediğini gördü. Konsantrasyon ve odak, tek fırsatı bile kaçırmadı. Acımasız, vahşi.

Birçok internet kafe müşterisi bu rekabeti yavaşça fark etmişti. Birçok daimî müşteri, masasından çoktan kalkarak ekranların önünde toplanmıştı.

Çoğu daimî müşteri, Tang Rou'yu tanıyordu. Birçoğu için bu güzellik, hayallerindeki kız arkadaştı. Sonuç olarak, çoğu Tang Rou'nun Glory oynamadığını ama düelloda zayıf olmadığını biliyordu. Şimdi tekrar tekrar yuanları masaya çarptığını gördüklerinde afallamışlardı.

Peki rakibi? Sadece iki gün önce gelmişti ve bir gece vardiyasında kalmıştı, bu yüzden müşteriler onu hemen tanıyamadı. Sadece savaşı gördükten sonra Tang Rou'nun arkasındakiler huşuyla haykırdı. "Lord Grim, bu onuncu sunucudan Lord Grim."

"Gerçekten mi? Nerede, nerede?" Bu kısa açıklama, pek çok kişiyi şaşırttı. Bunu duyan epey müşteri, kalabalığa katılmak için koştu.

Tang Rou ve Ye Xiu bundan hiç rahatsız olmadı. Titizlikle savaşmaya devam ettiler. Chen Guo bu insanların Lord Grim'e olan tepkisini gördüğünde şaşkına döndü. İzleyen bir kişiye yaklaştı. "Lord Grim kim?"

"Onuncu sunucunun en popüler karakteri. Başlangıç köyünde üç tane birinci bitirmesi var. Donmuş Orman'ın şu anki rekoru onun elinde ve Mavi Dere Loncası'na katıldı."

"Hayır! Mavi Dere Loncası'ndan tanıdıklarım var. Lord Grim onlara rekor kırmalarında yardım ettikten sonra loncadan ayrıldı."

"Lanet olsun, Mavi Dere Loncası'nı umursamıyor bile. Ne yapmak istiyor peki?"

"Hey, sessiz olun. O şu anda orada oturuyor."

"Ne, hangisi?"

Gerçekleri bilmeyen kalabalık, Tang Rou'nun para yatırdığı kişinin tam karşısında oturduğunu açıkça fark etmemişti.

"Vay canına, tekrar kaybetti…"

"Bu ne savaşı?"

"Bilmiyorum. Ben geldiğimde çoktan başlamıştı."

"Masada beş yüz yuan var, değil mi?"

"Evet."

"Vay canına, bir zafer daha!"

"Kardeş Tang, hadi hadi..."

Tang Rou bu şekilde art arda 10 tur kaybetti. Bu 10 turda Lord Grim'in kıyafetine bir kere bile dokunamadığı söylenemezdi ama izleyicinin gözünde gerçekten en ufak bir kazanma şansı yoktu. Önceki tezahürat sesleri şu anda teselliye dönüşmüştü. Ayrıca Lord Grim'in kızlara karşı daha nazik ve koruyucu yaklaşmadığı için hor görenler de olmuştu.

"Tekrar!" Tang Rou kıpırdamadan yerinde kaldı. Tekrar bağırdı. Ama çantasını çıkardıktan sonra sadece boş boş baktı.

Bir tur daha atamazdı... çünkü parası kalmamıştı.

(ÇN: Yenilen pehlivan güreşe doymazmış, vazgeç artık meteliksiz kalacaksın be Tang Rou.)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr