The Strongest of Murim Wants to Live a Comfortable Life - Bölüm 1: Muhteremin Doğuşu



Uzun zaman önce gücüyle ünlenmiş bir kılıç ustası Calais Krallığına adım attı. Kılıç ustası engin bir bilgi birikimine sahipti. Gücü okyanus gibi engin, aurası güneş kadar parlaktı.

 

Bu kılıç ustası önüne gelen herkese meydan okumak konusunda kararlıydı. Büyük aristokratlardan en ücra köşedeki avama kadar herkese meydan okudu ve hepsini yendi.

 

Ancak sıra Calais kralına geldiğinde ağır yaralandı ve oradan bir köye kaçtı. Köye geldiğindeyse çoktan ölümün eşiğindeydi. Ölmeden önce onu bir genç buldu ve onu ölümden kurtardı. Acemi bilgisi onu bir süre hayatta tutmayı başardı.

 

Kılıç ustası yardımının karşılığında onu kılıç ustalığı konusunda eğitti. İlk yıl bittikten sonra kılıç ustası gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Fakir genç ise artık tam teşekküllü bir kılıç ustasıydı. Kılıç ustasından aldığı eğitimle savaş alanına daldı ve büyük başarımlar elde etti.

 

On yıl sonra krallık ona baron ünvanı ve küçük bir bölge hediye etti.

 

O kılıç ustası ise…

 

“Sizin babanızdı, genç efendi Aurel.”

 

Yaşlı adamın kafası karışmış olsa da anlatmaya devam etti.

 

“Bölgenin durumu gün geçtikçe daha da iyiye gidiyor. Ancak kuzeybatı da haydutların sorun çıkardığını duydum.”  

 

Karşısındaki yakışıklı genç kafasını salladı ve arkasındaki şişman adama işaret verdi. Şişman adam bir gümüş çıkardı ve yaşlı adama fırlattı.

 

Yaşlı adam parayı kaptığı gibi kafasını yere vurdu.

 

“Cömertliğiniz için çok teşekkür ederim Genç Efendi.”

 

Yakışıklı genç bir şey söylemeden yerinden kalktı.

 

“Valentine, Pazar alanına inmek istiyorum. Yolu göster.”

 

Valentine saygıyla eğildi.

 

“Anlaşıldı efendim, lütfen beni takip edin.”

 

Valentine kafası eğikken düşüncelere dalmıştı.

 

‘Neden herkesin bildiği şeyleri öğrenmek için buralara kadar geldik ki? Genç efendinin delirdiği söylentileri umarım söylenti olarak kalır.’

 

Her şey birkaç saat önce genç efendisinin yatağından fırlamasıyla başlamıştı. O an aklına gelince Valentine boğazındaki morluğu ovuşturdu.

 

Genç efendisi yatağından birden fırlamış ve kahvaltısını odasına getiren kendisine saldırmıştı. O andan beri önceki halinden eser kalmamıştı. Önce kendisine birkaç soru sormuş, ardından kasabadaki genel kültür seviyesi en yüksek olan kişiyi görmek istediğini söylemişti.

 

Valentine temiz sokaklarda hareket eden insanları görünce tekrardan kaşlarını çattı.

 

“Seni aptal piç! Bedelini ödeyeceksin!”

 

Birkaç kişi kalabalığın ortasında toplanmıştı ve bir çocuğu dövüyordu. Sıradan bir zorbalık olamayacak kadar şiddetli saldırıyorlardı.

 

‘Ah… Harika.’

 

Valentine ilk başta yardım etmek istedi ancak zorbalık yapan kişilerin kim olduğunu anlayınca bu düşünce aklından silindi.

 

Üç saldırgan vardı ve en güçlü olanın sırtında bir örümcek dövmesi vardı.

 

‘Kemik Örümcekleri’nden birisi, bulaşmamak bizim için en iyisi. Genç efendiyi riske atamam.’

 

Kemik Örümcekleri bölgenin en korkutucu çetesiydi. Knightfall kasabasının kurallarını umursamadan hareket eden, kafaları estiği gibi davranan bir suç örgütüydü. Adlarının anılması bile yaralanmaya sebep açabilirdi.

 

İşin garip yanıysa baronun bile onlara bir şey yapamamasıydı.

 

Baronun bile bir şey yapamadığı suç örgütüne bulaşmak Valentine’yi fazlasıyla aşan bir durumdu. Birinci önceliği tanımadığı bir vatandaşı kurtarmaktan ziyade genç efendisini buradan uzaklaştırmaktı.

 

“Ne oluyor burada?”

 

Aurel ifadesiz bir suratla Valentine’nin yanına geldi ve Kemik Örümcekleri’nin yaptığı zorbalığı izledi.

 

‘Kahretsin! Aptalca bir şey yaparsa başımız belaya girer.’

 

Kemik Örümcekleri delilerden oluşuyordu. Ne yapacaklarını kestirmek zordu.

 

“Onlarda kim?”

 

“Efendim, onlar Kemik Örümcekleri olarak bilinen bir çete. Genellikle tefecilikle ilgilenseler de hırsızlık ve adam kaçırma girişimleri de var.”

 

“Babam buna izin mi veriyor?”

 

“Engel olmak istemediğinden değil. Kemik Örümcekleri köklü bir çete. Sadece bu kasaba da değil, civar bölgelerde de faaliyet gösteriyorlar. Bu yüzden üslerini bulmak ve köklerini kesmek çok zor.”

 

“Anladım.”

 

Valentine’nin kafası karıştı ve genç efendisinin bir şey yapabileceğinden endişelendi.

 

“Onları görmezden gelmek en iyisi Genç Efendi. Şu an yanımızda bir muhafız yokken onlarla uğraşmak başımıza-“

 

Cümlesi bitmeden Aurel ileri çıktı. Valentine ona engel olmak istese de zamanında yetişemedi.

 

“Durun.”

 

Aurel’in sesi meydanda yankılanınca Kemik Örümcekleri mensupları durakladı.

 

“Ölümü mü arzuluyorsun?”

 

Sırtında örümcek dövmesi olan kaslı adam arkasını döndü ve doğrudan Aurel’in gözlerine baktı.

 

“Aurel Vellard mı? Sırtımdaki örümcek dövmesini görmene rağmen karşımdasın demek. Böyle bir davranış sadece senden beklenirdi.”

 

Diğer çete üyeleri kıkırdadı.

 

“Baronun oğlu olduğundan sana zarar veremeyeceğimizi düşünme, biz tereddüt etmeyiz. Bu yüzden git. Bu seni ilgilendiren bir durum değil.”

 

Ancak Aurel yerinden bir santim hareket etmedi. Sakin ifadesini her zamanki gibi koruyordu. Bir nefes verdi ve omzunun üzerinden Valentine’nin endişeli ifadesine baktı.

 

“Valentine söyle bana; buradaki asıl suçlu kim ve suçları neler?”

 

“Efendim, lütfen geri çekilin!”

 

Valentine endişeyle haykırdı. Ancak haykırışları yersiz kaldı, Aurel ona bir bakış atınca kalbinde gizlenmiş bir korku açığa çıktı.

 

‘Bu bakış… Neyse, söyleyeyim.’

 

“Efendim. Her ne olursa olsun Kemik Örümcekleri’nden arkadaşların bir vatandaşa böyle davranma hakları yok. Bunun için yüklü miktarda para cezasına çarptırılmalılar. Ayrıca size, yani bir soyluya hakaret ettiler; kraliyet yasaları gereğince en iyi çözüm…”

 

Valentine derin bir nefes aldı ve kelimeleri ağzından çıkardı.

 

“…idamdır.”

 

Kemik Örümcekleri’nden adamlar hafifçe kıkırdadı. En güçlüleri olan kaslı adamın dudakları kulaklarına vardı.

 

“Aurel, ölmek mi istiyorsun?”

 

Kaslı adamın ismi Alvin’di ve Kemik Örümcekleri’nin Knightfal’daki ele başıydı. Pek bir başarısı olduğu söylenemezdi ancak dövüş kabiliyeti ve acımasızlığı liderleri tarafından takdir ediliyordu. Ona bir yapana on yapardı. Acımasız ve korkusuzdu. Şu ana kadar kimseden korkmamıştı.

 

“Geliyorum, hazır ol.”

 

Aurel kollarını ısındırdıktan sonra ayağını yere birkaç kez vurdu ve birden ileriye fırladı. Arkasından onu endişeyle izleyen Valentine tepki verme şansı dahi bulamamıştı.

 

“Ölümü arıyorsun!”

 

Alvin ve Kemik Örümceği mensupları Aurel’in saldırısına tereddüt etmeden karşılık verdiler. Alvin belindeki savaş bıçağını çektiği gibi Aurel’in başına savurdu. Diğerleri de gelecek hamle için beklediler.

 

Savurduğu bıçak oldukça acımasızdı ve belli ki tüm gücüyle savurmuştu.

 

Aurel’in gözleri sakindi. Bıçak tam boğazına inecekken birden Alvin’in elini yakaladı ve parmağıyla bir yere bastırdı.

 

Bıçağını tüm gücüyle savurmuş, çelik gibi bedene sahip Alvin’in vücudu acıdan kasıldı. İnanılmaz bir acı ruhunun derinliklerine vurdu. Elindeki bıçağı dünyanın en ağır şeyiymiş gibi tutmakta zorlandı.

 

Sadece bir tutuştan bu kadar acı çekmesi inanılmazdı. Sadece yarım saniye olmuştu ancak şu anda hissettiği acıyı hayatı boyunca unutmayacaktı.

 

Tabii bu buradan sağ çıkabilirse geçerliydi.

 

Hemen ardından Aurel’in eli boğazına indi. Anlık bir kütürtü yükseldi ve hemen ardından kan donduran feryatlar. Sadece bir buçuk saniye için liderlerini kaybeden Kemik Örümcekleri mensubu olan iki kişi korkudan çığlıklar atmaya başladı.

 

Ancak nafileydi, iki hamle sonra ikisi de yere yığıldı ve nefes almayı bıraktı.

 

Olayları birkaç metre uzaktan izleyen Valentine’nin vücudu kaskatı kesilmişti. Bunun sebebi korku değildi aksine büyük bir hayranlıktı. Kasaba da böyle hareketlerin bekleneceği son kişi Vellard ailesinin büyük çocuğu Aurel Vellard’dı.

 

‘İnanılmaz… Gerçekten inanılmaz! Yıllar boyu kendisini dış dünyaya kapatmış işe yaramaz Genç Efendi, bir şövalyeyle aynı güce sahip bir düşmanı yendi.’

 

Valentine mest olmuştu. Hayatının en büyük hatası Aurel Vellard’a hizmet etmekti. Diğerlerinin aksine uğraşması gereken çok fazla şey vardı ve tehlikeli bir hayat süren Aurel yüzünden kafasını her an kaybedebilirdi.

 

‘Ancak ne zaman bu kadar güçlendi? Efendi hiçbir zaman onun için bir öğretmen tutmadı. Ayrıca daima dünyevi şeyler ile uğraştığından grup eğitimlerine de katılmadı. Gösterdiği teknikler ancak yıllardır dövüşmüş birisine ait olabilir.’

 

“Genç Efendi, iyi misiniz?!”

 

Düşüncelerden sıyrıldı ve panikle Aurel’in yanına koştu. Hızlıca yarası var mı diye kontrol etti ancak bırak bir yarayı, elbiseleri dahi kırışmamıştı.

 

Aurel ona bakmadı. Gözleri kalçasının üzerine düşmüş yaralı çocuğa sabitlenmişti. Hafifçe dizlerini kırdı ve çocuğa elini uzattı.

 

Ölüm muhbiri ışık saçan gülümsemesiyle gencin ruhunun derinliklerine baktı.


“Söyle bakalım genç adam, bu orospu çocuklarına nasıl bulaştın?”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46887 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr