MADAMIN EMRİ - İŞLERİN RENGİ DEĞİŞİYOR!

TORAN yazan FarozX
avatar
344 0

TORAN - MADAMIN EMRİ - İŞLERİN RENGİ DEĞİŞİYOR!


  Göz kapaklarını hantal hareketlerle kaldırırken bilinci de yavaş yavaş yerine gelmeye, etraftaki sesleri duymaya başladı. Gözlerini tamamıyla açtığındaysa ilk başta her şey buğuluydu, sanki bir sis perdesinin ardından dünyaya bakıyordu, sağ elinin parmak uçlarıyla gözlerini ovuşturduktan sonra kaşlarını çatarak sırtını dikleştirmeye çalıştı, lakin bu hamlesini fark eden nöbetçi hemşire hemen Toran'ın omuzlarından tutarak, “Lütfen istirahatinize devam edin,” diye nazik bir üslupla rica etti.

 Toran, içiden derin bir yakınma çekerek bedenini hastane yatağına bıraktı. 

 

 “Off... N'oldu bana?” 

 Sesi oldukça çatallı ve güçsüzdü.

 Hemşire serumuna ağrı kesici enjekte ettikten sonra, “Bay Toran, Cephe savaşını başarıyla kazandınız; o yüzden şimdi güzelce istirahat edin. İki gün sonra yeni cepheler belirlenecek.”

 

 “Ne? Savaşım hâlâ bitmedi mi?”

 “Bay Toran. Cepheler eleme usulü ileler; bu yüzden daha birkaç savaşınız var. Tabii, hâlâ yaşıyor olursanız.”

 Toran sağ elini alnına götürerek yakındı. “Doğru ya... bunu nasıl unuturum? Sanırım, hâlâ aklım tamamıyla yerinde değil.” 

 

 Hemşire, hastanın odasından istirahat etmesi için çıkarken Toran kadının sesindeki naziklikten çok tehditvari havasına takılmıştı. 

 

 “Buranın hemşireleri bile katil gibi gülümsüyor; tiksinç.”

 Toran bir süre daha dinlenmek için gözlerini kapattığında kapının kilitlenme sesini duydu, ve n'olduğunu anlamak için sağ gözünü açtığında yine o yaşlı kadınla göz göze geldi.

 “Demek savaşı kazandın he, Toran.”

 Toran, yüzünü çemkirerek sağ eliyle kadını kendisinden uzaklaştırdı. 

 “Bok gibi kokuyorsun. S*ktir git yanımdan.”

 Kadın, bakımsız ve kirli tırnaklarını yüzünde gezdirirken refakatçılar için odaya konulan tekli koltuğa oturdu.

 “Eskiden erkekler yanımda fırıldak gibi dönerlerdi, ama şimdi hiçbiri yüzüme dahi bakmıyor. 

Hayat... ne kadar tuhaf değil mi Toran?”

 “Sen, ve güzellik mi? Güldürme beni ihtiyar karı. Şimdi, bana neden ve nasıl buraya geldiğini söyle. Sen... ne ayaksın?”

 Kadın, bacak bacak üstüne atarak sararmış dişleriyle pis pis gülümsedi. “Buraya nasıl geldiğimi boşver tatlım. Asıl sorun başka olmalıydı. O kadın... nasıl bu kadar güçlü olabiliyor?”

 “Eh... o da var tabii.”

 “Heh! İşte, o zaman şu laflarmı iyi dinle Toran...cık.”

 Adamın biranda miğdesi bulanmaya, istemsizce öğürmeye başladı. “Cık?..”

 “Gerçekten buz dolabı gibi bir adamsın Toran. Benim gibi bir matureye bile zerre saygın yok.”

 Toran kaşlarını çatarak, “Mature?” diye kadını tekrarladı. “Senden olsa olsa zombi olur, ve biliyor musun ben necrophili değilim!”

 “Neyse, Torancık. Sana cevabını verip, gidicem. Olay şu, bazı canlılar var. Ve, bu canlılar insanlara konuluyor. Yani, bir nevi taşıyıcı.”

 “Peki, ama bunu neden yapıyorlar?”

 “Olgunlaştırmak için tabii ki de. Taşıyıcı gücü kullandıkça olgunlaştırıyor, ve en sonunda taşıyıcıyı öldürerek bedenden ayrılıyor. Ardından, ona yeni bir taşıyıcı buluyorlar. Ve, bu böyle devam edip duruyor.”

 “Yani, o kadın da bu taşıyıcılardan biri miydi?”

 Kadın otuz iki diş sırıtarak, “Hayır,” dedi. “O tamamıyla başka bir mevzu. Ben burda senden...” işaret parmağını başının yanına bastırarak, “Yani, kafasının içindeki o sesten bahsediyorum,” dedi. 

“Onu nasıl kullanacağını öğrenmelisin, ve öğrendikçe geçmiş kullanıcıların deneyimine, acılarına ve diğer tüm tecrübelerine sahip olacaksın.”

 Toran bakışlarını kadının üzerinden çekerek odanın boş bir köşesine odaklandı; bakışları tamamıyla soğumuş, hissizleşmişti. Bir ölünün gözlerine sahipti adeta.

 [Dedikleri ne kadar tuhaf ve saçma da olsa kafamın içindeki o sese ve içimdeki bu tuhaf güce bir anlam getirmek için şuanlık kabul edebilirim. Ve, bunu kabul edersem barmen ve arkadaşının dediklerini de kabul etmiş oluyorum. Peki, eğer onlar da benim gibiyse...]

 Gözleri fla taşı gibi açılarak sağ eliyle üzerindeki yorganı sıkarken kafasını kadına doğru çevirdi ve, “Onların da mı içinde bu güçten var?” diye bağırarak sordu. Lakin, kadın çoktan çıkıp gitmişti.

 Aniden alevlenen Toran yine aynı hızda sönerek kabuğuna çekildi, ve hastaneden taburcu olana kadar dinlenmeye devam etti.


Birkaç saat sonra...


  Hastaneden taburu olduktan sonra hastane kapısından dışarıya çıktı, ve çıktığı gibi kendsini Deep Bar'ın içinde buldu. Şaşkın bakışlarla etrafta gezindikten sonra barmenin yanına gidip bir bardak bir söyledi.

 

 Barmen müşterinin bardağını doldururken güler bir yüzle, “Güzel mücadeleydi,” diye söze başladı. Ardından dirseklerini tezgahın üzerine koyarak, “Söylesene o kullandığın tuhaf güç de neyin nesiydi,” diye ekledi. 

 Toran bardağından bir yudum aldıktan sonra derin bir “oh” çekti. Ve, “Choile,” diye söze başladı. 

“Sence de bu kadar meraklı olmak iyi bir şey mi? Benden aldığın bilgileri kimlere satmaya çalışıyorsun?”

 

 Choile, başka bir müşterisinin bardağını tazeledikten sonra adamın yanına geri döndü. Ve, yüzü sertleşerek ciddiyet kazandı. 

 “Burada sizden çok daha güçlüleri var Bay Toran. O yüzden, bu kibirli hallerini bir kenara bıraksanız iyi edersiniz. Ve, bana gücünüzün sırrını söyleyiniz.”

 Başını öne eğip, sağa-sola sallarken, “Tch, tch, tch,” diye ağzından tuhaf bir ses çıkarıyordu. 

“Sakın beni tehdit etme velet. Yoksa, bunun bedelini çok ağır ödersin.”

 

 Choile, kendinden emir bir şekilde kollarını göğsünde birleştirerek, “Hâlâ anlamıyorsun değil mi?” diye sordu. Ve, tüm silahlar viskisini yudumlayan Toran'a doğrultuldu. “Bana istediklerimi vermezsen seni rahatlıkla öldürebilirim. Sadece, onlara birer bardak içki ısmarlasam yeter.”

 Toran, bardağını bitirdkten sonra sert bir hamleyle tezgahın üzerine koydu ve masadan kalkıp kütüphaneye doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada Choile adamın arkasından, “Hey,” diye seslendi. 


“Viskinin parasını ödemedin.”

 

 Toran, ağır hareketlerle yüzünü barmene döndü; ve kollarını her iki yana açarak kalabalığın üzerinde göz gezdirdi.

 “Millet! Eğer, o kadını öldürürseniz bununla ilgili herhangibi bir suç yok değil mi? E, o zaman beleş içki için neden onu öldürmüyorsunuz?”

 Kirli sakallı, tek gözlü bir herif kaşlarını çatarak, “Aptal mısın sen?” diye sordu. “O kadını, öldürürsek burası tepemize çöker.”

 Toran, kendinden emin bakışlarla tek gözlü herife bakarken hastaneden çıkmadan önceki o son yaptığı konuşma aklına geldi.


Hastaneden çıkmadan hemen önce...


  Toran, hastaneden çıkışını verecekken kadın adama doğru yaklaştı ve, “Bay Toran,” dedi. “Ben madam için çalışıyorum ve size bir bilgi getirmemi istedi. Barmen Choile adındaki kadını ne yap ne et öldürün. Kendisi bu savaş için gerekli olduğunu söylüyor ve bunu yapmak için sağ gözü korsan bandajıyla kapatılmış adamı madamın emri olduğunu belirtmenizi söylüyor. Bu savaş bu kadar kolay bitecek gibi değil.”


Şimdiki zaman... 


  “Madamın emrini yerine getirmek istemiyorsan sen bilirsin. Ancak, bizzat kendisinden emir aldım. Savaşı kazanmamız için bu kadının ölmesi gerekiyor.”

 Tek gözlü adam, arka cebinden çıkardığı pro paketinin içinden bir tane proyu alıp, yaktı. 

Ardından, Toran'ın yanına geçerek barmene baktı. “Eğer beni kandırırıyorsan kelleni alıcam velet. Ama, şimdi Barmen Choile'yi öldürün!”

 

 Kalabalığın büyük bir kısmı silahlarını barmene doğrultunca kadının ölmesine karşı çıkanlarda barmeni yaşatmak için Toran'ın izinde gidenlere saldırdı; Deep Bar'a tamamıyla büyük bir kaos  Yaşlı kurt, kendilerine doğru yaklaşan birinin daha kafasını çekiciyle ezdikten sonra, “Çünki yetkileri yok,” dedi. “Bu birliğin amacı bizi etkisiz hale getirmek, öldürmek değil. He, elektro şokları yok değil. O yüzden, dikkatli ol. Sana ateş etmelerine izin verme.”

 “Saçma, ama işime gelir.”

 Yaşlı kurt Toran'ın omzuna dokunarak arkasından geçti.

 “Hayatta kal, velet.” 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46887 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr