True Martial World 604 - Maskeli Adam

Yüce Kılıç Dağı meydanına gittikçe daha fazla kişi toplandı. Yi Yun meditasyon yaparken oldukça sakin görünmesine rağmen, aslında oldukça tetikteydi.

Birkaç grup oraya ulaştıktan sonra, öğlen olmuştu. Güneş gökyüzünün tepesinde asılıydı, ama ışınları pek de parlak görünmüyordu. Yüce Kılıç Dağı’nın aurası Güneş ışınlarının büyük kısmını dağıtıyormuş gibi görünüyordu.

“Oh? Birisi var…”

Yi Yun aniden kaşlarını çattı. Önünde, ondan düzinelerce metre ilerideki bir noktadan zayıf bir Yuan Qi dalgalanması hissetti. O noktadan gelen gizli gözlemi hissedebiliyordu.

Ama gözlerini açıp baktığında, orada tek başına duran taş tapınağı ve tapınağın etrafında hiçbir şey olmadığını gördü.

Gözlerini kıstı, çünkü taş tapınakla ilgili özel bir şey olduğunu hissediyordu.

“Bir düzen mi?”

Yi Yun onu hissedebilmek için gözlerini kapadı. Enerji dalgalanmasının çarpık bir uzay-zamandan geldiğini ve bunun bir düzen olduğunu hissetti.

Bundan dolayı Mor Kristal’in enerji görüşünü açtı.

Enerji görüşü açıkken, hiçbir şey onun bakışlarından saklanamazdı.

Her iki yanında da şeytani taş heykellerin durduğu büyük bir salon gördü. Büyük salonun tepesinde bir tabela vardı ve tabelaya üç kelime yazılmıştı: ‘Şeytan Tanrısı Salonu!’

Tabelanın altında, Savaş İttifakı kıyafetleri giyen dört genç duruyor ve kalabalığı işaret ediyordu.

Bu dört kişi, Semavi Dao Birliği’nin elitleri gibi görünüyordu.

Yetişim seviyeleri Dao Tohumu’ndaydı, ama düzenin içinde durduklarından kimse onları tespit edemiyordu.

O anda, kısa boylu bir genç Yi Yun’u işaret etti.

Yi Yun’un daha önce hissettiği gizli gözlem duygusu, bu kısa boylu gencin onu işaret etmesi yüzündendi. Yoksa, Yi Yun ne kadar hassas olursa olsun, Savaş İttifakı’nın Yüce Kılıç Dağı’na kurduğu düzeni bu kadar çabuk keşfedemezdi.

“O adam, değil mi?”

Kısa boylu adam, parmağıyla Yi Yun’u işaret etti ve alaycı bir sesle konuştu.

“Evet, bu o. Sıradan bir köylü gibi görünüyor.” Kısa boylu gencin yanında duran uzun boylu bir genç gülerek konuştu.

“Eh, neden buraya bakıyor?”

Onlar Yi Yun hakkında konuşurken, Yi Yun da onlara bakmıştı.

Ama uzun boylu genç, hiçbir rahatsızlık hissetmeden Yi Yun’un gözlerine bakmaya devam etti. Kendinden çok emin bir şekilde konuştu: “Bizi görecek değil ya! Bu sadece tesadüf. Bu illüzyon düzeni, Yüce Kral seviyesinde bir düzen ustası tarafından kuruldu. Bunu hiçe sayabileceğini mi düşünüyorsun?”

Bu insanlar düzenin içine gizlenmiş bir şekilde Yi Yun’u eleştirmeye ve sözlerini sakınmadan konuşmaya devam etti.

Semavi Dao Birliği’ne yeni katılanlar onları görmezken, onlar hakkında eleştirilerde bulunmak, onları dikizlemek ve onlarla alay etmek, bu gençlere tarifsiz bir üstünlük hissi verdi.

Yi Yun sessizce ‘Büyük İmparatoriçe’nin Bilgeliği’ni dolaştırdı. Konuşmaları duyamıyordu, çünkü algısı, Yüce Kral tarafından oluşturulmuş illüzyon düzeninin içine giremiyordu.

Ama enerji görüşüyle ağız hareketlerini açıkça görebiliyor, böylece sesleri duyamasa da onların dudaklarını okuyabiliyordu.

Bu kötü niyetli konuşmayı dinliyor olsa da, hareketsiz kalarak meditasyonuna devam etti.

“Bu Jiang Yidao hiç özel görünmüyor. Lord Elçi’nin onu o kadar övdüğünü düşünmek…”

“Ona tepeden bakma. Küçük Kardeş Wuhen’i tek sabre saldırısıyla yenmeyi başardı.”

“Wuhen çok genç ve kibirli. Jiang Yidao’nun ellerinde acı çekmesi şaşırtıcı değil. Ben olsaydım, kesinlikle acı çeken o olurdu!”

“Hehe, onu yenemeyebilirsin. Ama onun da buradaki günleri hoş geçmeyecek. Lord Elçi Semavi Dao Birliği’ne girme konusunda ona imtiyaz tanımış olsa da, karakteri çok küstah. Semavi Dao Birliği’nin üst kademeleri, böyle bir insanın varlığına müsamaha göstermeyecektir. Semavi Dao Birliği’ne katılan kim olursa olsun, herkes itaatli olmak zorunda. Aksi hâlde bu, Kıdemliler’in yüzlerine tokat atmak anlamına gelmez miydi? Bekle ve gör, acı çekeceği zamanlar olacak! İşte o zaman eğlencenin tadını çıkarabiliriz!”

“Sadece öyle bir gösteri için beklemek çok sıkıcı. Güney Denizli bir vahşi olduğuna göre diğer aşiretleri ve tarikatları tam tanımıyordur. Yalnız başına bırakıldığında, ona ‘yardım’ etme fırsatı yakalayabiliriz. Belki de nezaketimiz yüzünden minnettarlık göz yaşları akıtır. Sonuç olarak bazı faydalar elde edebiliriz!”

Konuşurken, bir yandan da kahkahalar atmaya başladılar.

Bundan sonra ise Yi Yun hakkında konuşmayı bıraktılar ve Semavi Dao Birliği’ne katılmak için buraya gelen kadınlardan bahsetmeye başladılar. Hatta her kızın görünüşüne ve figürüne tek tek puanlar vermeye başladılar. Sözleri küçümseme ve cinsel hakaretlerle doluydu.

Düzenin izolasyonuna güvendiklerinden, gururlu kadınlar hakkında açgözlü bir şekilde konuşurken kendilerini pek zapt etmediler.

Ama Yi Yun bununla hiç ilgilenmedi.

Sessizce oturmaya devam etti ve uzun boylu gençle kısa boylu genci aklına kazıdı.

Tam enerji görüşünü kapatmayı planlarken kalbi aniden sıkıştı.

Siyah taştan büyük salonda birkaç figürün ortaya çıktığını gördü.

Ve ‘Şeytan Tanrısı Salonu’ tabelasının altında duran gençler onlara saygıda kusur etmedi, ama o anda, güçlü bir şeytani enerji dalgası kabararak endişe yarattı.

Gelen insanlara liderlik eden adam, karanlık, altın bir maske takıyordu. Aurası karanlık ve ürkütücüydü. Daha önce rahat rahat konuşan gençler, onun önünde nefes bile alamayacak kadar korkmuşlardı.

Altın maskeli adam, meydanda toplanan elitlere soğuk gözlerle baktı.

Bu genç elitler, hâlâ üçlü ya da dörtlü gruplar hâlindeydiler. Ses iletimleri ile muhabbet ediyorlardı ya da meditasyon yapıyorlardı. Etrafındaki her şeye ilgisizlerdi.

Bir kişi hariç… Yi Yun!

Yi Yun gözlerini kısarken derin bir nefes aldı.

Altın maskeli adama doğrudan çıplak gözleriyle bakmadı ama enerji görüşüyle o adamın üzerine kilitlendi.

Sonunda, o tanıdık ürpertici hissin nereden geldiğini anladı.

Bu duygu, bir kişiden geliyordu!

Soğukluk, kötülük, zalimlik… Bu aura…

Bu, şeytani enerjiydi!

Yi Yun durumu anladı. Shen Tu Aşireti’nin Lin Ailesi’ne yptığı hain komployu bozduğunda, kalıntının içinden canlıları hızla yaşlandırabilecek şeytani enerjiyi çıkarmıştı.

Bu şeytani enerji, oldukça garipti. O zamanlar Lin Ailesi Kıdemlileri’nin biri bile onun varlığını tespit edememişti ama o Mor Kristal ile onu kontrol edebilmişti.

Ondan sonra da kimsenin göremediği bu şeytani enerjiyi, kötü niyetlerle Shen Tu Nantian’ın bedenine yerleştirmişti. Ondan sonra, Shen Tu Nantian’ı öldürdüğünde de, bu şeytani enerjiyle daha fazla ilgilenmemişti.

Ve şimdi… Maskeli adamın bedeninde, Yi Yun işte o şeytani enerjinin varlığını hissetmişti!

Geçmişteki hâline kıyasla, tuhaf bir dönüşüm geçirmiş gibiydi. Bu dönüşüm de Yi Yun’un en başta hissettiği soğuk ve ürpertici duyguyu şeytani enerjiyle ilişkilendirememesinin sebebiydi.