Bölüm 20: Yi Yun’un Şüpheleri 

avatar
10315 41

True Martial World - Bölüm 20: Yi Yun’un Şüpheleri 


 

Geçen iki gün içinde, Yi Yun kendini eğitime adamıştı. Yaralanmaları nedeniyle iki eli de sargılıydı.

 

Yi Yun gece yarıları sık sık sinsice dışarı çıkardı ama bu Jiang Xiaorou’nun gözünden kaçmıyordu.

 

‘’Yun-er, son birkaç gündür ne yapıyorsun? Ayrıca, ellerinin nesi var?”

 

Yi Yun’un annesi hayatını kaybettiğinden beri, Jiang Xiaorou Yi Yun’un annesi olma sorumluluğunu üzerine almıştı, onunla mümkün olan her şekilde ilgileniyordu.

 

Yi Yun bir hata yaptığında bile, Jiang Xiaorou onu suçlamıyordu, ama Yi Yun yanlışlarını itiraf edene kadar ona gözünü dikerek bakıyordu.

 

Aynı bugün. (ÇN. Aynı gün de denebilir ama cümlenin anlamı aynı bugün. Siz aynı gün olarak da anlayabilirsiniz. Bir şey değişmez sanırım.)

 

Yi Yun yaralarının bahanesi olarak ot toplamayı göstermek istemişti ama Jiang Xiaorou’nun dikkatli bakışları altında, o gerçekleri söylemeden önce tekledi. ‘’Kız kardeş Xiaorou, ben geceleri dövüş sanatları pratiği yapıyorum. Elimdeki yaraların kaynağı çalışmalarımdır.’’

 

Jiang Xiaorou afalladı, dövüş sanatları pratiği mi?

 

‘’Yun-er, dövüş sanatlarını kimden öğrendin?’’

 

‘’Ben gizlice öğrendim.’’ Dedi Yi Yun dürüstçe.

 

Jiang Xiaorou’nun ifadesi değişti. Kabilenin dövüş sanatlarını gizlice öğrenmek suçtu. Ayrıca dövüş sanatları öğrenmek basit bir iş değildi. Hatta otlar ve et olmadan, iyi yemeklerden birine ihtiyacı vardı. Yi Yun sadece yulaf lapası ve yabani sebzeler yemişti. Nasıl antrenman yapmak için gücü vardı?

 

Bu bir ölüm kalım meselesi olabilirdi.

 

‘’Kız kardeş Xiaorou, bana inanıyor musun?’’ Yi Yun ciddiyetle onun gözlerinin içine bakarken, Jiang Xiaorou’nun ellerini yakaladı.

 

Jiang Xiaorou kafasını sallamadan önce duraksadı.

 

‘’Harika, eğer bana inanıyorsan, herhangi bir şey sorma. Kız kardeş Jiang Xiaorou, ben gelecekte daha iyi bir hayat sürmen için çalışacağım.‘’ Yi Yun ciddiyetle söyledi. Jiang Xiaorou onun bu yabancı dünyada tanıştığı ilk kişiydi ve o zamandan beri hayatıyla birlikte ona dikkat eden kişiydi.

 

O, ona karşı bir minnet duygusu hissetti. O sadece kendi kaderini değiştirmek istemiyordu ayrıca Jiang Xiaorou’nun kaderini de değiştirmek istiyordu.

 

Jiang Xiaorou, şaşkınlıkla Yi Yun’a baktı. Zihninde bir düşünce yükseldi, onun kardeşi büyümüştü.

 

O artık eski çocuk değildi. Onun söylediği kelimeler, bir bebeğin söyleyeceği şeyleri söylemiyordu. O hedefleriyle karşılaşmak için ağır bir biçimde çalışıyordu.

 

Yi Yun, alışkın olduğu düz yemeklerle yavaş yavaş büyüyordu. Ya da şöyle söylenebilirdi, bunu yapmaktan başka şansı yoktu.

 

Tahıl lapasının tadı kötü olsa da, Yi Yun onu yedikten hemen sonra artan bir iştaha sahipti.

 

Lian Klanı Bitki Dağı’nın ona desteği olmadan, Yi Yun açlıktan ölebilirdi, Vigor diyarına atılım yapması söz konusu bile değildi.

 

Ancak otlar, bedeninin beslenme ve enerji gereksinimlerine ek olsa da, yemeklerin yerini almak için yeterli değildi. Otların tadı, tahıl lapasından daha kötüydü.

 

Günler geçerken, Yi Yun’un oburluğu, onun için bir eziyete dönüştü.

 

Onun hayatında iyi olabilecek şey sadece Jiang Xiaorou’nun turşu sebzeleriydi.

 

Yi Yun dünyada zengin sayılmamasına rağmen, istediği her şeyi yeme fırsatına sahip olduğunu söylemek üzücüydü. Ancak bu garip dünyaya vardığından beri etin tadına varamamıştı. Sebze turşusu şimdi nefis bir yemekti.

 

Ancak, Jiang Xiaorou’nun sebze turşusu gerçekten lezzetli kabul edilirdi. Jiang Xiaorou’nun ailesi için sebze turşusu delilik(ya da israf) kabul edilirdi, bu köyde tuz yoktu. Tuzun tamamı büyük kabilelerden satın alınmak zorundaydı.

 

Tuzun çoğu, savaşçı hazırlama kampı için hazırlanmıştı. Onlar tuzu, eti sertleştirmek için kullanırdı, bu nedenle çok az miktarda tuz halka dağıtılırdı. O da sebze çorbası kaynatmak için kullanılırdı. Sebze turşusu için kullanmak açıkça abartılı bir yeme yoluydu.

 

Birkaç gün sonra Lian Klanı Bitki Dağındaki otların tamamı kurudu. Hatta Mor Kristal’in rehberliğinde bile iyi otlar bulunmuyordu. Teslim edilen otlar, köylülerin filizlerinden söküp kopardığı otlardı.

 

‘’Geleceği dikkate almadan, bitki dağı böyle kurutuldu. Görünüşe göre Lian Kabile Klanı her şeyiyle bir kumar oynadı ve kalan topraklarından vazgeçti. Bütün umutlar Lian Chengyu’nun üzerinde. Ancak, Lian Chengyu Tai Ah Kutsal Krallığı’nın savaşçı seçiminden geçse bile, sadece savaşçı yetiştirme kampından birkaç kişi bundan faydalanabilecek. Tüm halkı terk edilmesi muhtemel…’’

 

Yi Yun’un duyguları karışıktı. Bu engin çölde yaşama yoluydu. Burada kaynaklar sınırlıydı; güçlü olan fazla kaynağa ulaşırken, zayıflar eleniyordu.

 

Bitki dağının değerinin gittikçe daha da düşmesiyle birlikte, Lian Kabile Klanının üst kademeleri dağa odaklanmayı durdurdular. Tüm dikkatlerini ve enerjilerini metruk kemikleri rafine etmeye vermişlerdi.

 

Bu metruk kemik seti en yüksek öneme sahipti. Bu metruk kemik seti için, Lian Kabile Klanı bütün bahisleri onun üzerine yatırmış, bütün umutlarını ona bağlamıştı.

 

Hatta Lian Chengyu her şeyini koymuştu, hırsını, umutlarını; onun her şeyi şimdi onun üzerine bahisti.

 

Metruk kemiklerin rafine edilmesi için altmış gün gerekliydi!

 

Rafine işleminin onuncu gününde, garip bir şey oldu.

 

Metruk kemikleri arıtmadan sorumlu birkaç köylü hastalandı. Öksürük ve ateş ile başladı, sonrasında ishal, deri döküntüleri ve depresyon patlak verdi. Semptomlar tifoyu andırıyordu.

 

Böylesine geniş bir çöldeki küçük bir kabilede, sıradan bir savaşçı, iyi fiziksel uyum ve güçlü fiziksel dirençle iyi olurdu, ama fakir köylüler için, bir kez hastalandın mı öyle küçük bir hastalık olarak düşünülmezdi.

 

Çünkü onların bedenleri zayıf ve düşük dirençliydi ve kabile üst kademelerin hizmetine verilmiş tek bir doktora sahipti. Fakirler, soğuk hastalık yüzünden ölüme mahkûm edilirdi.

 

Haberleri duyduğu zaman, Yi Yun bir şeylerin yanlış olduğunu hissetti.

 

Tifo soğuk gibiydi, ama o gerçekte bakteriyel enfeksiyondu. Yi Yun, tifonun bu yabancı dünyada da dünyadakiyle aynı olduğundan emin değildi. Ama bu kadar çok hasta ile, o bulaşıcı hastalık tipi olmak zorundaydı.

 

Yi yun ne olduğunu çözemedi, salgın hastalıklar genellikle su ya da hava ile yayılırdı. Ancak, metruk kemikleri rafine eden köylüler kazanların bulunduğu, aşırı yüksek sıcaklıktaki yerde kapalıydı!

 

Sürekli yüksek sıcaklık ve düşük nem altında, yaygın virüsler zor hayatta olur. Eğer bir salgın varsa, bu diğerlerinde olurdu, metruk kemikleri rafine eden insanlarda değil.

 

Bir virüs kuru koşullar altında yayılabilir miydi?

 

Bunu düşününce Yi Yun’un kalbi battı. Köylülerin hasta düşmesi, basit bir konu değildi!

 

Beş hasta insanla birlikte, Lian Kabile Klanından insanlar ve özellikle metruk kemikleri rafine edenlerden geride kalanlar panik yapmaya başladılar.

 

Onlar orada bulunurken, her zaman hasta olabilirlerdi.

 

Hayat zor olmasına rağmen, kimse ölmeyi istemezdi.

 

Hayat zor olmasına rağmen kimse ölmeyi istemezdi.

 

Neyse ki, Lian Kabile Klanının üst kademeleri konuyu halı altına atmadı. Reis kitleyi yatıştırmak için öne çıktı ve hasta olan herkese kırmızı hap verdi.

 

(ÇN. Mavi olmadığına emin misin? )

 

Hap bir longan büyüklüğünde, kan kırmızıydı.

 

Reise göre, o son derece pahalı bir bitkinin arıtılmasından elde ediliyordu. Her bir hap son derece pahalıydı.

 

Reis, hasta olanlara hapları sıcak suyla yutmalarını söyledi. Hastalık ilaçları aldıktan sonra iyileşecekti. Hapı yiyen hasta ilk günde daha iyi hissetti, ve bir gece uyuduktan sonra enerjik hissetti. İkinci günün akşamında normal insanlardan farklı değildi.

 

Üçüncü günde, hastalar kendilerini hasta olmadan önce hissettiklerinden daha iyi hissettiler.

 

Bunun yanında, reis kendini hasta hisseden bütün köylülere bir avuç içi büyüklüğünde pastırma dağıttı. Bu et, köylülerin aylardır görmediği bir şeydi. Bu onlar için büyük bir hediyeydi.

 

Fakirler bu değerli pastırma parçasının ufak bir kısmını yedi. Bazıları çocuklarına, bazırları da eşlerine verdi.

 

Lian Kabile Klanında hasta olanlara dağıtılan haplar ve pastırma haberi bir orman yangını gibi yayıldı.

 

İnsanlar acıyla, kabilenin iyiliği için çalıştı ve metruk kemikleri rafine etmek için daha çok çabaladı. Hatta bazıları, daha enerjik hissetmeyi sağlayan hapları ve bir parça pastırma almak için hasta olmayı diledi.

 

Haberler Yi Yun’a ulaştığında, kaşlarını çattı.

 

Hastalığı tedavi edebilen ve hatta daha iyi hissettiren bir hap?

 

Yi Yun tıp eğitimi almamış olmasına rağmen, insanlar böyle büyük etkileri olan hapları yedikten sonra yan etkisiyle uyarılacak bir şeylerin olması gerektiğini biliyordu.

 

Örnek olarak uyuşturucu gibi uyarıcılar ve bir kişinin potansiyelini tutuşturan diğer yasak uyuşturucular verilebilirdi.

 

Yi Yun, özellikle Lian Kabile Klanının üst kademelerinin, onların değerli otlardan yapılan ilaçları dağıttığı haberini yaydığından son derece şüpheliydi.

 

Lian Kabile Klanı asla böyle cömert olmazdı. Bunun yanı sıra, böylesine cömert olmak için, onların değerli otlara sahip olması gerekiyordu ve Yi Yun’un bakış açısından Lian Kabile Klanının üst kademeleri bile çok fakirdi. Bu üst kademe ile normal sınıf arasındaki hem suçlu hem güçlü durumuydu. Ayrıca onlar limitli kaynaklarını Lian Chengyu üzerinde kullanmıştı, nasıl fakirlere hap dağıtabileceklerdi?

 

Henüz başka bir gün, Lian Kabile Klanı bitki posası dağıttı. Bu bitki posaları Lian Chengyu’nun kullanıp bitirdiklerinin kalıntısıydı. Bu, metruk kemikleri rafine edenler için, vücutlarını güçlendirme amacıylaydı. Bitki posasını alanlar doğal olarak minnettardılar.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr