Bölüm 81: Üçüncü Genç Efendi

avatar
10054 27

True Martial World - Bölüm 81: Üçüncü Genç Efendi


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: bezald35

 

Dev hayvanın yüksek hızıyla birlikte kısa süre içinde, Lian köyü ve onları uğurlamaya gelen insanlar gözden kaybolmuştu. Yi Yun, sadece üzüntüyle başını sallayabilirdi. Engin yabanın insanları kolayca kandırılıyordu.

 

Saftılar, ama iyi değil; aksine tüm çirkinlikleri, kötülükleri yapmaktan çekinmiyorlardı. Belki de bu insan doğasıydı…

 

Yi Yun geçmişteki olayları tekrar gözden geçirirken bunun hakkında düşünmeyi bıraktı. Dörtnala ilerleyen yaratığın sırtında rüzgarı hissetti ve, “Vahşi doğa, işte geldim!” demeden duramadı.

 

Yi Yun, Lian kabilesinin dışına ve engin yabanın içine ilk kez adım atıyordu. Lian kabilesinin koruduğu bölgenin dışındakilerin, gerçek engin yabanın, nasıl bir yer olduğunu öğrenmek isterdi!

 

Hızlı binek her adımda büyük ayak izleri bırakıyor ve her gün birkaç bin mil yol alabiliyordu. Bineğin sırtında otururken şiddetli bir sarsıntı hissettiler, ki mutlak bir gücünüz yoksa dayanılmaz bir şeydi bu. Bir insanın kemiklerini, sadece bir gün oturduğunda bile kırabilecek kadar şiddetliydi.

 

Savaşçı hazırlama kampı üyeleri bile dayanmayı zor buluyordu.

 

Yi Yun ise dizginlerini tutarak bineğin üzerinde oturuyor ve manzaranın keyfini çıkarıyordu.

 

Dev hayvan, Lian kabilesinin koruma altındaki bölgesinden ayrıldığında, Yi Yun sonunda gerçek engin yabanı görebildi!

 

Bulut Çölü, inanılmaz genişti ve pek çok yerinde insan izleri dahi yoktu. Her yerde ormanlar vardı ve bu manzara ilkelliği çağrıştırıyordu.

 

Aslında Yi Yun onların orman olup olmadığını bilmiyordu. Bu ormanlar, Dünya’daki ormanlardan farklıydı.

 

Dünya’daki ilkel ormanlar sıcak ve nemliydi, ayrıca zemin ölü yapraklar ve dallarla kaplı olurdu. Bu ormanların ağaçları sık olur ve altlarında çalılar bulunurdu. Böyle bir orman, bu dev hayvanı geç bir insanın yürümesi için bile zorlu olurdu.

 

Ama engin yabanda ağaçlar birbirlerinden uzaktaydı ve bu nedenle dev hayvan ağaçların arasında tüm hızıyla koşabiliyordu. Ağaçlar saçmalık derecesinde uzundu. Yüz metreye dek ulaşıyorlardı, hatta bazen yüzlerce metreye, bulutları aşacaklarmış gibiydi!

 

Ve bu ağaçlar böylesine çorak topraklarda büyüyorlardı. Bunun dışında engin yabanın her yanında kayalar, tepeler ve çöller vardı!

 

Siyah demirtaşların içine kök salmış ağaçlar bile vardı!

 

Dev bir kayada yetişen yüzlerce metreye ulaşmış muazzam bir ağaç, ne de görkemli bir manzaraydı!

 

Ama bu nadir bir manzara değildi, her yer bunlarla doluydu. Eh, yabanda pek az toprak vardı sonuçta, yüzey kayalarla doluydu. Ağaçların %90’ının bu kayalarda büyümekten başka çaresi yoktu!

 

Bu kayalar çok sertti; her yerde maymunların bile zorlukla tırmanabileceği sarp uçurumlar vardı!

 

Binlerce metrelik dağ zirvelerinin yanında, çıkıntı yapan yalnız zirveler veya dağ sıraları kısa kalıyordu. Onları çelik kadar güçlü hale getiren binlerce yıldır hiç erimemiş karla kaplı zirvelere sahip on bin metre yüksekliğindeki dağlar nadir değildi.

 

Dağ zirveleri arasında, dipsiz kanyonlara sahip muazzam uçurumlar bulunuyordu…

 

Bu, bir savaşçıyı dahi tek lokmada yutabilecek korkunç metruk hayvanların bulunduğu engin yabandı. Sıradan hiçbir savaşçı, metruk veya azgın hayvanlarla karşılaşmasa bile, engin yabanı aşamazdı, çünkü başlı başına yolu geçmek bile çok zordu.

 

Sarp kayalıklara tırmanarak, uçurumlardan atlayarak, tipilere ve çığlara direnerek ve yüksek dağlarda görünmez buz mağaralarını…

 

Mor Kan bir savaşçı bile bu toprakları geçmeyi çok meşakkatli bulurdu.

 

Jin Long Wei’nin binekleri kocamandı. Böyle engebeli yollarda bile çayırmış gibi kolayca koşabiliyorlardı. Binek, Lian ve Tao kabileleri arasında yolculukta kullanılan bir kanyon yolunu izledi.

 

Yolculuğun yarısında önlerine çıkan iki büyük dağı aştı ve Yi Yun sonunda hakkında çok şey duyduğu Tao kabilesini gördü.

 

Binalar, balık pulları gibi sıralanmıştı. Sokaklar insanlarla ve hareketli dükkânlarla doluydu.

 

Tao kabilesinin ortasında büyük bir bina ve bir kule bulunuyordu.

 

Tao kabilesinin koruyucusu olan Mor Kan Savaşçıların tümü kulede kalıyordu.


“Burada kalacaksınız.”

 

Tao kabilesi, küçük kabilelerden gelen katılımcılar için kalacak bir yer hazırlamıştı.

 

Tao kabilesinin çevresinde düzinelerce küçük kabile vardı. Her kabileden on kişi gelmişti, Tao kabilesi ise, eh, onların potansiyeli yüksek gençleri tüm kabilelerden gelen katılımcıların sayısından daha fazlaydı. Seçmelerde binden fazla kişi yer alıyordu.

 

Katılımcılar için hazırlanan konaklama alanları üçe bölünmüştü.

 

Üç alan arasında yapıların kalitesi açısından farklılıklar olduğu açıktı. İlk alan küçük, tek kişilik binalardan oluşuyordu. her bina zarifçe inşa edilmişti. Dünya’daki villalar gibiydiler.

 

İkinci alan düzenlice inşa edilmiş büyük evlerden oluşuyordu. Küçük binalar kadar lüks olmasalar da tuğladan yapılmıştılar ve epey rahat görünüyorlardı.

 

Üçüncü alan ise ahşap, eğreti barakalardan ibaretti. Bu ahşap barakalar basit malzemelerden yapılmıştı ve ayakta zor duruyorlardı. Her barakada sadece bir masa ve dört yatak vardı. Bu dört kişilik odalar Yi Yun’un geçmiş yaşamındaki üniversite yurtları gibiydi.

 

İlk alan, her biri küçük evlerin sefasını sürebilsin diye Tao kabilesinin katılımcıları için hazırlanmıştı.

 

İkinci alan ise Lian Chengyu gibi küçük kabile liderleri içindi. Her biri, bu geniş, kiremit çatılı evlerden birinde kalacaktı.

 

Üçüncü bölge en çok insanı barındırıyordu, Yi Yun gibi takipçilerin ve savaşçı hazırlama kampı üyelerinin kalacağı yerdi burası. Küçük kabilelerin liderleri Krallık Seçmeleri’ne katılacaktı, on kişilik yer verildiğinden adamlarını beraberlerinde getirmişlerdi.

 

Başkaları için bu takipçiler kölelerden farksızdı. Krallık Seçmeleri’ne katılmak için burada olsalar da kölelerle onların efendileri arasındaki fark devasaydı. Nasıl olur da aynı yerde kalabilirlerdi?

 

Bu farklı dünyada, Antik Çin’e benzer katı bir hiyerarşi sistemi vardı.

 

Yi Yun kalacağı yere geldiğinde, barakayı paylaşacağı diğer üç kişiyi gördü. Yaşları on dört civarındaydı, ondan çok da büyük değillerdi.

 

Onlar da keten kıyafetler giyiyorlardı ama giysileri yeni gibi duruyordu. Krallık Seçmeleri için yeni kıyafetler hazırlamış olmalılardı.

 

Engin yabanda pek çok insan acı çekiyordu!


“Dışarı çıkma ve engin yabanın dahilerinin neye benzediğini görme vakti.”
Yi Yun bu düşünceyle birlikte kulübesinden çıktı.

 

Tao kabilesi büyüktü. Bu alan normalde kabile toplantıları için kullanılıyordu. Tai Ah Kutsal Krallığı’nın seçmeleri, katılımcıların çeşitli yönlerini test etmeleri için her tür engeli kuracak olan sınav sorumluları için basit bir arena maçı değildi. Bu yarışmanın kendine özgü konusu ise hâlâ bilinmiyordu.

 

Yi Yun, yerleşim bölgesinin önünde tanıdık bir yüzle karşılaştı: Lian Chengyu!

 

Lian Chengyu birkaç genç elitle birlikteydi. Kırmızı dudakları ve parıldayan dişleri olan bir genci çevrelemiştiler. Beyaz giyinmişti ve yaşı on dört civarındaydı. Beyaz teniyle beraber bir kız gibi görünüyordu. Olağanüstü derecede yakışıklıydı.

 

Her zaman kibirli olan Lian Chengyu şimdi mütevazı bir gülümseme sergiliyordu. Diğer kabilelerin genç efendileriyle birlikte orada dikilip Krallık Seçmeleri hakkında konuşuyordu.


“Lian Chengyu, adını andığın insanlardan bahsetmeye dahi gerek yok.”
On dört yaşındaki çocuk fazlasıyla küstahtı. “Bu Krallık Seçmeleri’nde yaklaşık bin katılımcı var, ama gerçekte bunların %90’ı boş yerleri doldurmak için buraya getirilmiş takipçiler ve köleler. Bu köleleri saymazsak kaş kişi kalır geriye? Hakkıyla sayarsak yüz kişiden fazla değil!”

“Bu yüz kişi anca sıradan insanlara güçlü görünür, özel olarak yetiştirilmiş genç kabile varisleri bile benim için köpekten farksız! Sen ise zar zor bir köpek olabilirsin! Bu seçmeler sahiden de anlamsız!”
Bu sözleri söyleyen velet kesinlikle küstahtı.

 

Yi Yun bu sözleri duyunca şok oldu. Bu herif de kimdi?

 

Üstelik bu sözleri yüksek sesle söylemiş, etraftaki herkesin duymasını sağlamıştı!

 

Onların büyük bir kısmı da bu alaycılığa dahil edilmişti. Bu insanlar, çocuk tarafından ya köpek ya da köle olarak tanımlanmıştı.


“Siktir lan, bu velet de kim?”

Kalıplı bir adam daha fazla dayanamadı, temiz bir sopa atmak amacıyla beyazlı gence atılmak üzereyken etrafındaki insanlarca durduruldu.


“Ölmek mi istiyorsun! O, Tao kabilesinin üçüncü genç efendisi; Tao Yunxiao!”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr