True Martial World - Bölüm 630: Ruh Mezarı'na Girmek

---

 

Ruh Mezarı’na Girmek

Kuzeyde Yin rüzgârları dört bir yanda esiyordu.

 

Bir sıradağın ortasında aniden koyu mor ışık ışını parladı. Onun parlamasıyla her yana yoğun Yuan Qi parçacıkları saçıldı.

 

Işık ışını yok olduktan sonra soğuk ıssız vadide bir grup genç belirdi.

 

Bu gençler Semavi Dao Birliği’nin üyeleriydi. Yüce Kılıç Dağı’ndaki ışınlanma düzenine girip Karataş Sınavları’na başlamışlardı.

 

Issız vadide ürkütücü bir parlama vardı, Yin Qi havadaki her yerde kol geziyordu.

 

“Ne yoğun, şeytani bir aura. Burası resmen ölülerin cenneti…”

 

“Neredeyiz?”

 

Semavi Kan Birliği üyeleri girdikleri anda etraflarına bakıp nerede olduklarını tahmin etmeye çalıştılar.

 

Yi yun başını eğip ayağına baktı. Işınlanma düzeni Kanlı Ay üyelerinin Ruh Mezarı’na girmesini uygun kılıyordu. Bu sıradağlar çok gizli gözüküyordu. Birisi gelse bile, siyah kayaların arasındaki ışınlanma düzeninin izlerini bulamayabilirdi.

 

“Burası kuzey.” Genç Efendi Fengming’in sesi etrafta yankılandı.

 

Bununla beraber herkes şaşırdı. Yola çıkmadan önce nereye gideceklerini bilmiyorlardı.

 

Savaş İttifakı sınav hakkındaki her şeyi sır olarak tutmuştu.

 

“Demek burası kuzey… Bu kadar uzağa mı ışınlandık?”

 

Birçok genç içgüdüsel olarak az önce çıktıkları ışınlanma düzenine baktı.

 

Kuzey, Tian Yuan Dünyası’nın dışında kalıyordu. Hatta Büyük Dünya’nın en kuzeydeki bölgesiydi.

 

Bir anda on milyonlarca kilometre mesafe katetmişlerdi.

 

Bu ışınlanma düzeni çok güçlüydü. Aynı anda birçok kişiyi ışınlayabiliyor ve bu kadar mesafe katedebiliyordu. Bu elitlerin hepsi çok bilgili kişilerdi. Kendi oluşumlarındaki en güçlü ışınlanma düzeninin bile bunun tırnağı olamayacağını biliyorlardı.

 

Savaş İttifakı’na katılan bu kişiler zaman geçtikçe ittifakın derin mirasını daha çok hissetmeye başlamıştı.

 

Bu ayrıca Karataş Sınavları yüzünden içlerinde bir beklenti oluşmaya başlamıştı. Gelecekteki dövüş sanatları yollarını güvenle dolduruyordu.

 

Savaş İttifakı’nın yanında oldukları sürece daha da uzağa gidebilirlerdi.

 

“Kuzey bu dünyanın mezarı olarak tanımlanır, çok soğuk ve ıssızdır.”

 

Kuzeyde Yuan Qi çok azdı. Burası sadece birkaç kişinin gelmeye cesaret edebileceği bir yerdi. Metruk hayvanların sayısı bile çok azdı. Aksine, burada büyük miktarda Yin Hayaleti yetiştiriliyordu. Yin Hayaletleri insanların etini çiğ çiğ yemeyi sevdiğinden, burayı çok tehlikeli yapıyorlardı.

 

Ancak, o sırada elitler tehlikeyi umursamıyor, hatta heyecanlı hissediyorlardı.

 

Hepsi gururlu ve enerjik insanlardı.

 

“Bu eğitim sınavının yeri, bizim bulduğumuz ve yok olmak üzere olan bir yer.” Genç Efendi Fengming konuştu.

 

Kuzeyde böyle bir yer sürüsüyle hayaletimsi ruhla dolu olmalıydı. Aşırı tehlikeliydi, fakat zenginlikler riskle gelirdi. Bu yüzden böyle bir yere gelmeseler nasıl büyük ödüller alabilirlerdi ki?

 

Genç Efendi Fengming Ruh Mezarı’nın girişini mühürleyen düzeni açtı.

 

Yi Yun Reenkarnasyonculara baktı. Altısı da gelmişti, ama sadece dört büyük genç efendiden Genç Efendi Fengming buradaydı. Genç Efendi Zhulong, Peri Sheji ve Genç Efendi Qiongqi ise ortalıkta yoktu.

 

“Oh? Bunlar nereye gitti?”

 

Yi Yun düşünmeye başladı. Böylesi önemli bir görevde bu kişilerin olmaması kesinlikle normal değildi.

 

O sırada düzen tamamen açılmıştı. Ruh Mezarı’nın girişi belirdi. Esrarengiz ve ürpertici giriş başka bir dünyaya gidiyor gibi gözüküyordu, bu da elitlerin içini beklentiyle doldurmuştu.

 

Aralarında Yi Yun’la beraber hepsi sırayla Ruh Mezarı’na girdi.

 

Grubun arkasında Yi Yun maskeli adamı kontrol ederek ilerliyordu.

 

Semavi Dao Birliği’nin Denetçisi olarak maskeli adamın Karataş Sınavları’na kesinlikle katılması gerekiyordu.

 

Ve maskeli adamın kendisi bir Yin Hayaleti olduğundan kemik yaşı düzeni onu etkilemiyordu. Ayrıca, bedeni Shen Tu Nantian’ındı, bu yüzden hala sınırların içindeydi.

 

Birliğe en son katılan yedi kişi grubun sonuna yerleştirildiğinden maskeli adam Chu Qing’er ve Chu Ke’er’in arkasından yürüyordu. İki kız kardeş korkudan titriyordu, sanki arkalarında bir şeytan varmış gibi hissediyorlardı. Başlarını çevirmeye bile cesaret edemiyorlardı.

 

O sırada, Yi Yun sonunda Ruh Mezarı’nın girişinden geçmişti. Girişte kan kırmızı renkte ışık zarı vardı. Yapış yapıştı, sanki sümüğe benziyordu.

 

Yi Yun, maskeli adam milyonlarca yıl derin uykuda olduğundan, onun anılarından Ruh Mezarı hakkında bir sürü bilgi toplamıştı.

 

Ancak Ruh Mezarı’na girdiğinde üzerine bir yük çökmüş gibi hissetti.

 

Ruh Mezarı kapkaraydı. Önlerinde bir meşale vardı fakat meşalenin ışığı gri bir sis yüzünden gizlenmişti.

 

Gri sis, Yin Qi ve şeytani auranın birikimi sonucu oluşan bir sisti.

 

Sis yoğun olsa da algılarını etrafa yaydıklarında savaşçıların hepsi her şeyi net bir şekilde görebiliyordu. Ruh Mezarı’nda en açık doğal sınır işareti gökyüzündeki aydı.

 

Ve bu ayın rengi sarı değil, kan kırmızısıydı. Ay büyük ve yuvarlaktı, Tian Yuan Dünyası’ndaki aydan daha büyük gibi gözüküyordu.

 

Kan kırmızısı ay gökyüzünde asılıydı. Yi Yun Kanlı Ay’ın ismini Ruh Mezarı’ndaki kan kırmızısı aydan aldığını biliyordu. Bu ay onların sembolüydü.

 

Herkes bu bağımsız uzayda nasıl bir ay olabildiğini merak ediyordu. Ve o sırada…

 

"Ah!"

 

Kulak tırmalayan bir çığlık etrafta yankılandı. Grubun önünde iki Yin Hayaleti bir anda onlara doğru saldırmıştı. Önde yürüyen Semavi Kan Birliği üyelerinden birkaçını hedef almışlardı.

 

Bu Semavi Kan Birliği üyeleri akranları arasında sadece kaymak tabakasıydı. Bir anlık duraksamanın ardından hemen tepki verdiler.

 

Anında, sabre ışınları parladı ve kılıç Qi’leri havayı kesti. Dört elit el ele verip iki Yin Hayaletini öldürmek için güçlerini kullandı!

 

Yuan Qi patlamasıyla beraber gri sisin çoğu dağıldı. İki Yin Hayaleti hiçliğe gömüldü ve arkalarında uçan küller bıraktı.

 

“Çok güçlü.” Semavi Kan Birliği’nden birkaç kişi onları övdü.

 

“Haha, çok kolaydı.” Saldıranlar mütevazı bir şekilde konuştu.

 

O sırada Genç Efendi Fengming tatmin olmuş bir şekilde başını salladı. “Bu sınavda, öldürülen Yin Hayaletleri ve zombi ruhlar sayılacak. Ne ödül alacağınıza bu karar verecek, bu yüzden sıkı çalışın.”

 

Genç Efendi Fengming bunu söyleyince elitlerin hevesi artmıştı.

 

Gizemli bölgeye doğal olarak fırsatlar için gelmişlerdi.

 

Hemen birçok elit ileri atılıp Yin Hayaletlerini öldürmeye gitti.

 

“Siz arkada kalın.” Birisi Yi Yun’a seslendi.

 

“Sen…” Wei Chiwei ona baktı. Öldürülen Yin Hayaletlerinin sayısı ödülleri belirleyeceğinden arkada kalırlarsa onlara hiçbir şey kalmazdı.

 

“Haha, sizin gibiler için arkada kalmak en iyisi. Burası daha güvenli!” Grubun içinden biri, heyecanlı bir şekilde Yi Yun ve yoldaşlarıyla kaçtıkları için dalga geçti.

 

Konuşan kişilerse Wei Chiwei, kel genç ve diğerlerini arkalarında bırakarak çoktan Ruh Mezarı’nın derinliklerine ilerlemişti. Hepsi aşağılanmış hissediyordu. Sınavlar daha başlamamıştı, fakat şimdiden başarısız olarak tanımlanmışlardı. Onları sonuna kadar dışlıyorlardı.

 

“Kıdemli Erkek Kardeş Jiang, ne yapacağız?”

 

Wei Chiwei çaresizce Yi Yun’a baktı. Savaşçı dünyasında tek dikkat çeken şey güçtü. Onlar zayıf olduklarından karşı koyma şansları yoktu.

 

Yi Yun aralarındaki en güçlü kişiydi, yine de maskeli adam tarafından yakalanmış ve ruh anlaşması imzalamaya zorlanmıştı. Üstelik önlerindeki elitler ve onlara öncülük eden Reenkarnasyonculara karşı yapabilecekleri tek şey sessizce katlanmaktı.

 

“Hepiniz onların peşine takılın. Bu kadar endişelenmeyin. Ben birazdan dönerim.” Yi Yun konuşurken arkasını döndü ve başka bir yöne doğru ilerledi.

 

Ruh Mezarı’nda yollar labirent gibi karmaşıktı. Kaybolmalarını önlemek için gruba yakın kalmak zorundaydılar. Yi Yun ise başka bir yöne gitmeyi seçmişti.

 

Bu, Wei Chiwei ve yoldaşlarını şaşırtmıştı. “Kıdemli Erkek Kardeş Jiang, ne yaptığını…”

 

Bazılarının Yi Yun yok olana kadar tepki verme fırsatı olmamıştı.

 

Onu durdurmak istemişlerdi, fakat çok hızlıydı. Üstelik maskeli adam arkalarında duruyordu. Sanki Yi Yun’un gruptan ayrılması bir fark yapmıyormuş gibi umursamamıştı.

 

Maskeli adamın soğuk ve ifadesiz maskesine bakınca Wei Chiwei ve yoldaşları başlarını öne eğdi ve tek bir kelime bile söylemeye cesaret edemediler.

 

“Hadi biz de gidelim, umarım Kıdemli Erkek Kardeş Jiang bize yetişebilir.”

 

Altısı da çaresizdi, bu yüzden yapabilecekleri tek şey ana grubun peşinden gitmekti.

 

...

 

Yi Yun hareket tekniğini kullanarak karanlıkta çok hızlı bir şekilde ilerliyordu. Ruh Mezarı’nda yol ayrımları ve tehlikeli yerler vardı. Zombilerin gezindiği yerler çürük et kokuyordu. Bazı yerlerde doğal olarak oluşan kafa karışıklığı düzenleri vardı. Birisi oraya adım attığı anda kafası karışır ve çıkışı bulamazdı.

 

Maskeli adamın anılarıyla Yi Yun Ruh Mezarı’nı biliyormuş gibi ilerledi.

 

Kemiklerle dolu olan birkaç yeri geçti ve sonunda tanıdık, uzun süredir beklediği aurayı hissetti...