Bölüm 88: Bir Seferliğine Küstah Olmak

avatar
9633 30

True Martial World - Bölüm 88: Bir Seferliğine Küstah Olmak


 

Çeviri: bebebiskuvisi

 

 

İkisi de birbirine baktı. Lian Chengyu ve Yi Yun savaşma noktasına varmıştı. Yi Yun’un bu alternatif dünyadaki ilk düşmanı Lian Chengyu idi.


“Lian Chengyu, şimdi seninle savaşmak istiyorum!” dedi Yi Yun, bu sözleri çok uzun zamandır içinde tutmaktaydı. Sonunda hem Lian Chengyu hem de Yao Yuan ona saldırmış olsa bile onları alt edebilmesi için gereken gücü elde etmişti. Korkacak bir şeyi kalmamıştı.


Bu koşullar altında Yi Yun’un yapmak istediği tek şey, Lian Chengyu’yu eşek sudan gelene kadar dövmekti. Mümkünse de sakatlamak!


Küçük piç, ne bok yiyorsun?


Lian Chengyu, Yi Yun’a ne olduğunu bilmiyordu, tüm hissettiği öncekine göre birazcık farklı olduğuydu. Ancak, neyin farklı olduğunu da söyleyemiyordu.


“Hmph, neden bana bakıyorsun? Benimle savaşmak istediğini söyleme sakın! Bana dokunamazsın bile!” Lian Chengyu sesini bir çizgiye dönüştürdü ve düzinelerce ayak uzaktaki Yi Yun’a gönderdi.


Yi Yun, bu basit tekniği bilmiyordu. Lian Chengyu ile konuşmak için, kendisini aptalca bir duruma düşürecek bir şekilde bağırmak zorundaydı.


“Bu tekniği öğrenmem gerek.” Geçmişte okumuş olduğu wuxia novellerinden yola çıkarak, bu tekniği öğrenmenin Ren Du Er Mai’yi açmış bir uzman için zor bir şey olmadığını düşünüyordu.


Ama konuşamıyor olması, karşılık veremeyeceği anlamına gelmiyordu.


Elini uzattı ve orta parmağını kaldırarak hareket çekti. Bu hareket, bu alternatif dünyada bile kışkırtma ve aşağılama anlamı taşıyordu. Lian Chengyu gerildi. “Ölümle dans ediyorsun.”


Yi Yun alay edercesine gülümsedi ve Lian Chengyu’yu görmezden gelmeye başladı.


Küstahlık mı?


Öyle, küstahlıktı bu.


Yi Yun ılımlı biri değildi. Önceden gözetim altında kalmasının nedeni gücünün olmamasıydı. Şimdi ise gücü vardı ve Lian kabilesindeki hiç kimse onun için tehdit oluşturamazdı. Artık bir şeyleri alttan almasına hiç gerek yoktu.


“Küçük köle, efendine böyle saygısızca davranmaya nasıl cesaret edersin?”


Pek yakında olmayan Tao Yunxiao, Yi Yun’un durumunu fark etmişti. Lian Chengyu’nun ondan Lian kabilesinin üyesi olarak bahsetmiş olduğunu hatırladı. Tao Yunxiao için böyle kabile üyeleri köleye denkti.


Ama bir köle, Lian Chengyu’ya orta parmağını kaldırmaya cüret etmişti. Böyle bir küstahlık ölümü hak ediyordu.


Tao Yunxiao egemen sınıftan biriydi ve Lian Chengyu’nun konumu da kendisi gibiydi. Yani, bir kölenin efendisine başkaldırmasına tahammül edemezdi, çünkü kendisi de bir efendiydi.


“Velet, kesinlikle kibirlisin.” Tao Yunxiao da sesini nasıl bir çizgi hâline dönüştüreceğini biliyordu ve sesinin içine Yi Yun’un kulak zarlarını acıtan iğne gibi agresif bir saldırı yerleştirmişti.


Yi Yun ona bir bakış attı. Kibirden ölecek birinin karşısına daha kibirli biri çıkarsa, bu onun otoritesine meydan okumak anlamına gelirdi. Öyle olduğunda da gücenmiş olan kişi, diğer tarafı yok etmeye çalışırdı.


Yi Yun’un Tao Yunxiao’ya olan nefreti, Lian Chengyu’ya karşı beslediği nefret gibi değildi. Yine de Tao Yunxiao veledinin poposunun şaplaklanmasını hak ettiğini düşünüyordu.


Yi Yun, sesin nasıl iletileceğini bilmiyordu, bu yüzden sadece elini kaldırıp Tao Yunxiao’ya güzel bir hareket çekebilirdi.


Qi Gatherer’ın zirvesindeydi ama Tao Yunxiao da Mor Kan’da değildi, aksi hâlde ön elemelere girmesine gerek olmazdı. Herkesin yetişimi aynıyken kim diğerlerinden korkardı ki?


“Sikik!” Tao Yunxiao’nun alnında bir çarpı oluşturan damarlar belirdi. Küçük kölenin onu kışkırtacak kadar küstah olabileceğini hiç düşünmemişti!


Gözlerin toprağa bakıyor!


“Yeni doğan buzağıların kaplanlardan korkmadığı gerçekten de doğru, benim kim olduğumu biliyor musun? Çok iyi! Yaptıklarından pişman olduğuna emin olacağım!” diye gürledi Tao Yunxiao.


Yi Yun güldü, çünkü söyleyecek olsa Tao Yunxiao’ya aynı cümleleri söylerdi.


Başarısızlığı tatmamış olan bu on dört yaşındaki çocuk, kendi sınırlarını bilmiyordu.


Dünyadaki insanların büyük çoğunluğu bilinç altlarında diğerlerinden farklı olduklarını düşünüyordu, hatta geri zekalılar bile.


Tao Yunxiao kendini olağanüstü biri olarak görüyor ve en sonunda Tai Ah Kutsal Krallığı’nın dışına çıkacak olan genç jenerasyonun efendisi olduğunu farz ediyordu.


Yi Yun onu görmezden geldi ve büyük adımlarla boynuza doğru yürümeye başladı!


Enerji emmeyi bitirmemişti daha!


Mor Kristal’in emdiği tüm enerji Qi Gatherer’ın zirvesine ulaşmak için harcanmıştı, Yi Yun bu yüzden bedeninde enerji namına bir şey kalmamış gibi hissediyordu.


Deposu boşalmışken, yalnızca bir aptal gözlerinin önündeki yüksek kaliteli enerji kaynağını görmezden gelir.


Yi Yun sadece emmeyi değil, patlayıncaya kadar emmeyi istiyordu!


Vahşi Kutsal Kaplan’ın fazlasıyla rahatsız edici kükreyişine daha önce katlandığından dolayı şimdi oldukça rahattı. Şimdiki baskı da, Mor Kristal’in daha önce bedenine girmesini sağladığı enerjiye göre daha efektif çalışmasını sağlıyordu.


Yi Yun böyle bir durum içindeyken doğal olarak boynuza yaklaşmayı istiyordu.


Yi Yun’un adımlarını büyüttüğünü gören Tao Yunxiao’nun yüzünde hor gören bir gülümseme belirdi. “Seni küçük köle, vazgeçmeyi düşünme. Ne kadar ilerleyebileceğini görmek istiyorum. Vücudundan akan terleri silmeyecek misin?”


Tao Yunxiao’nun sözleri iğneleme doluydu, ama Yi Yun onu duymazdan geldi.


İlerlemeye başlayan Yi Yun’un her adımı bir öncekinden daha kolay olsa da, boynuzun enerjisini emmek istediği için hızı yüksek değildi, bedenini güçlendirmek için bu baskıyı kullanmak istiyordu.


Lian Chengyu birkaç dakika sonra kalkmayı başarmıştı.


Bu hergelenin ciddi bir yaralanma yaşamadığına inanmak zordu, Vahşi Kutsal Kaplan’ın basınç dalgaları yatıştığı zaman ilerlemeye muktedirdi hâlâ.


Lian Chengyu’nun dar görüşlülüğünü ve kıskançlığını bir kenara bıraktığını ve aynı zamanda dövüş sanatları anlayışında azim ve inat sahibi olduğunu da söylemek gerekirdi.


Yi Yun, Lian Chengyu ve Tao Yunxiao boynuza doğru yürümeye başladılar. Kalan kişilerin sayısı fazla değildi, yaklaşık on iki kişi vardı ama onlar da hâlâ ayağa kalkamamışlardı.


Birçok kişi elemeleri geçmişti zaten ama deminki aura tarafından geri itilmiş ve yaralanmışlardı. Bu nedenle güvenli bir mesafeye çekilmek zorunda kalmışlardı.


Ruh, %20 cesaret, %20 azim, %20 sabır,  %20 de güçten oluşurdu. Bu test bir insan için oldukça kapsamlıydı. Biri herhangi bir yönden eksikse öne çıkan başka bir yönü olduğu sürece bu elemeyi geçebilirdi.


“Bu çocuk...gerçekten de başkalarına hareket çekiyor, epey küstahça ve çocukça, ama...bundan hoşlandım!” Yaşlı adam Su sakalını sıvazlarken kahkaha attı.


“Usta, Yi Yun nasıl birdenbire seviyesini yükseltti?” Lin Xintong buna inanamıyordu.


“Baskı altında olduğu için. Bazen savaşçılar inanılmaz baskılar altında darboğazlarını aşarlar. Örneğin bazı savaşçılar tehlikeyle yüz yüzeyken, hayatları bıçak sırtındayken bu tehlikeden kurtulmak için çırpınırken ilerleme kaydederler. Harika bir yetenektir bu. Böyle insanlar genellikle fazlasıyla ruha sahip olurlar ve umutsuz zamanlarda kolayca hayatta kalıp geleceğe doğru ilerleyebilirler.”


Lin Xintong, Yi Yun’un bünyesi yetersiz olduğundan yaşlı adam Su’nun böyle ciddi sözler söylemesinde inanamadı.


Ama onun gözünde, Yi Yun’un bünyesi kötü olsa da, algılama yeteneği olsun ruh olsun diğer tüm yönlerden, bir dövüş sanatları dâhisinde olması gereken tüm gereksinimleri karşılıyordu.


Böyle biri nihayetinde zayıf bünyesinin prangalarından kurtulup azamete sahip olabilir miydi?


Lin Xintong gelecekte kurumuş meridyenlerini iyileştirebilmek için en ufak umut olup olmadığını bilmediği gibi bunu da bilmiyordu.


Lin Xintong bunu düşünürken Yi Yun sekiz adım ilerlemişti bile!


Ama bacakları kısa olduğundan sekiz adım attıktan sonra bile, hâlâ boynuzun on adım sınırından uzaktı.


Lian Chengyu ise sonunda bu sınıra ulaşmıştı.


On adım sınırında basınç tekrar artacaktı. Lian Chengyu gururlu bir şekilde Yi Yun’a baktı.


Derin bir nefes aldıktan sonra, içeriye adım atmak için ayağını kaldırdı.


Boom!


Lian Chengyu, ölüm saçan bir ruhun kendisini yoğun bir şekilde sardığını hissetti, bir saniye içinde katliam sırasında kan denizinin ortasında kalmış gibiydi.


Lian Chengyu’nun aniden bedeni sarsıldı ve bir kükremeyle birlikte kemikleri çatırdadı. Kan donduran ve ölüm saçan baskıya direnmeye çalışırken boynundaki yeşil damarlar belirginleşti.


Peng!


Her iki eliyle de yerden destek alarak dizlerinin üzerine çökmeden durabildi. Gözleri kıpkırmızıydı, derin bir nefes aldı. Yanakları bir kurbağanınki gibi şişkindi. Görünüşe göre limiti buydu. Ama yine de boynuzun on adımlık alanına girmeyi başarmıştı.


“Başardım!” Yumruklarını sıkıyordu; burun delikleri kanasa da, acıdan dolayı ter içinde kalsa da başarmıştı.


Ön elemelerin neredeyse en üst sırasını kaptığı için acayip heyecanlıydı!


Ön elemelere katılmayan dokuz Mor Kan savaşçı ve Tao Yunxiao ile Tao kabilesinin bir avuç eliti dışında Lian Chengyu’nun seviyesinde kimse yoktu.


Bu elemelerin sıralamasını göz önüne alırsak, bu başarısını sürdürebilmesi hâlinde Krallık Seçmeleri’ni geçmekte hiçbir problem yaşamazdı!


“Güzel!” Lian Chengyu kahkaha atmak istiyordu, ama bunun için bile enerjisi kalmamıştı.


Lian Chengyu aniden Yi Yun’un yanına gelmiş olduğunu fark etti.


Lian Chengyu on adımlık alan içindeki baskıyla mücadele ediyorken, Yi Yun o kısacık bacaklarıyla yavaşça on adım sınırına yürümüştü.


Lian Chengyu’nun ağzı küçümsemeyle büküldü. O, bu acımasız ve öldürücü baskı alanına girmiş ve bunun dehşetini ilk elden tecrübe etmişti. Çok fazla sayıda gerçek savaş tecrübesi yaşamış olduğu hâlde bu muazzam öldürme niyetinden deli gibi korkmuştu. Yi Yun’un tüm tecrübesi ise dağda bitki toplamak ve çamurda yiyecek aramaktan ibaretti, nasıl olurdu da bu fazlasıyla gerçekçi görünen ölümcül auraya dayanabilirdi?


Bu dünyadaki birçok insan, yeteneğe sahip olabilirdi, ama yetenekli olsalar bile potansiyellerini açığa çıkarmak için kendilerini eğitmek zorundaydılar.


Yi Yun ne tür bir eğitim almış olabilirdi ki?


Lian Chengyu, Yi Yun’un acı çekişini görmeyi bekliyordu. Son derece acı verici bir görevi daha yeni tamamlamıştı, bu yüzden de diğerlerinin kendinden daha kötü bir durumda kalmasını görmek son derece güzel bir his olurdu.


Ama çoğu zaman işler beklendiği gibi gitmez…


Lian Chengyu, Yi Yun’un kısa bacağını kaldırdığını ve on adım sınırını aştığını gördü. Hareketlerinde duraklama bile olmadı.


Öylece geçip gitti sadece.


Öylece geçip gitti.


Öylece geçti.


Öylece…


Lian Chengyu’nun akvaryumdaki pörtlek gözlü japon balıkları gibi bakan gözleri muazzam bir sahneydi.


Sadece Lian Chengyu da değil, pek de uzakta olmayan Tao Yunxiao da bu olayı görmüş ve şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu.

 

Bu, nasıl mümkün olabilir?

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44336 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr