Bölüm 653: Yeniden Bir Araya Gelmek

avatar
6308 22

True Martial World - Bölüm 653: Yeniden Bir Araya Gelmek


 

Bölüm 653: Yeniden Bir Araya Gelmek

 

Kutsal kule, boyu ölçülemeyecek bir dağ kadar görkemliydi. Kendi etrafında dönerken aşağı doğru indi.

 

Aşağı baskı uygulamasıyla boşlukta sayısız çatlak oluştu.

 

Kutsal ışık parlayarak her tarafı aydınlattı. Kutsal kuleden Sanskritçe ilahi sesleri gelirken gizemli runik mühürler kulenin etrafında belirdi ve sayıları giderek arttı.

 

Bir anda siyah boşluk altın runik mühürlerle dolmuştu. Lin Xintong'un yanındaki Metruk ırkı üyeleri bile bu mucizevi olaya şahit olmuştu.

 

Enerji kalkanlarının dışında etrafı sanki altın ateş böcekleri gibi aydınlatan altın runik mühürler vardı.

 

Bu...

 

Metruk ırkının elitlerinin hepsi şaşkına dönmüştü. Alternatif boyuta girdiklerinden beri ilk defa ışık görüyorlardı. Uzamsal labirentin içindeki uzayın bozuk olması, birbirinden iki üç metre uzakta olan iki kişinin tam olarak nerede olduklarını bile öğrenmesini engelliyordu.

 

“Bakın, orada bir altın kule var!”

 

Metruk ırkı gençlerinden biri aniden bağırdı.

 

Kalabalık dışarı baktı ve gerçekten de uzakta, ufukta parlak altın renginde kutsal bir kule gördüler.

 

Kutsal kule sanki dünyanın sonunda gibiydi, fakat mesafeye rağmen yine de görebiliyorlardı. Bir nedenden dolayı bu içlerini sevinçle doldurmuştu.

 

Uzamsal güçler uzamsal labirenti kapladığından ışık bile engelleniyordu. Ancak mutlak gücüyle kutsal kulenin ışığı karanlığı delebilmişti.

 

Aniden altın ateş böcekleri kutsal kuleye doğru uçtu.

 

Ateş böcekleri hızla ilerleyip altın çizgiler oluşturdu ve karanlık boşluğun tümünü aydınlattı.

 

Metruk ırkının birçoğu donakalmış bir şekilde önlerindeki güzel manzaraya baktı. Sanki bu karanlık ve yalnız alternatif boyuta can gelmişti.

 

“Boom!”

 

Sayılamayacak kadar çok altın runik mührü kuleye girdi ve kutsal kulenin parlak güneşe benzer kör edici bir ışık yaymasına neden oldu.

 

O anda saf Yang enerjisi karanlığı dağıttı ve uzamsal enerjiyi bozdu. Uzamsal labirent sarsılmaya başladı ve “Ka ka ka” sesiyle uzayın kendisinde çatlaklar oluştu. Tıpkı bir örümcek ağı gibi çatlaklar dört bir yana yayıldı.

 

Patlayıcı bir sesle uzamsal bariyerler büyük parçalara ayrıldı. Uzamsal bariyerlerin patladığı anda uzamsal enerji bağlayıcılığını kaybetti ve ayrılıp dört bir yana saçılan bir enerji fırtınası oluşturdu.

 

Uzamsal bariyerlerin dışında fırtına yüzünden yerle bir olmuş dağlar ve vadiler vardı. Büyük kayalar parçalara bölünüyor ve sonra daha da küçük parçalara bölünüp toza dönüşüyordu!

 

Korkunç fırtına dört bir yanı sararken Metruk ırkının üyelerinin beraber kurduğu koruyucu enerji kalkanıyla çarpıştı.

 

Enerji kalkanları şiddetli bir şekilde sarsıldı, Metruk ırkı üyelerinin yüzleri dağ kadar büyük kayaların toza dönüştüğünü görünce soldu.

 

Gözlerinin önünde olan nihai yok oluştu. Onlara göre çok güçlü bir saldırıydı.

 

Oradakiler sırf bunu görünce korkudan ürperdiler. Az önce koruyucu enerji kalkanı oluşturmaktaki amacı sorguluyorlardı, fakat şimdi enerji fırtınasının ortasında tek başlarına olduklarını hayal edince kaderlerinin toza dönmek olacağını anlamışlardı.

 

Ayrıca Lin Xintong'a da müteşekkirlerdi. Lin Xintong'un enerji kalkanlarına kendi enerjisini aktarmasıyla fırtınaya karşı koymaları daha kolay olmuştu.

 

“Bu Zhulong'un gücü... Gerçekten de korkunç.”

 

Lin Xintong enerji fırtınasına bakarken fırtınanın içindeki enerjinin çoğunun Yi Yun değil, Zhulong'un gücünün bir parçası olan uzamsal bariyerlerden geldiğini biliyordu.

 

Bir Reenkarnasyoncunun gücü asla küçümsenemezdi. Yi Yun önceden silah avantajı sayesinde Zhulong'u yenmişti. Kutsal Kırık Kılıç Zhulong'un Semavi Ceza'sına karşı çok etkili olmuştu.

 

O anda altın kule ufuğun tepesinde süzülüyor ve yavaşça yok oluyordu. Enerji fırtınası da azalmıştı ve Lin Xintong'un enerji kalkanlarını kaldırmasına olanak sağlamıştı.

 

Altın kulenin son ışığının da kaybolduğunu görünce Lin Xintong rahat bir nefes aldı. Doğal olarak altın kulenin Tanrı'ya Dönüşüm Kulesi olduğunu biliyordu.

 

Yi Yun Tanrı'ya Dönüşüm Kulesi'ni Büyük İmparatoriçe Gizemli Bölgesi'nde elde etmişti ve artık kullanmak için gerekli yeteneğe sahip olmuştu.

 

Yi Yun Tanrı'ya Dönüşüm Kulesi'nin gücünün sadece küçük bir kısmını kullanabiliyor olsa da bu başlangıç onun için tatmin edici bir sürprizdi.

 

Uzamsal fırtına durunca uzamsal labirent de tamamen parçalandı. Yi Yun Tanrı'ya Dönüşüm Kulesi'ni geri koydu ve soluk bir yüzle siyah dağın tepesine indi.

 

Tanrı'ya Dönüşüm Kulesi ölümsüz mağarası olmasının yanı sıra ayrıca bir silahtı. En büyük etkisi bir şeyi bastırmaktı.

 

Tanrı'ya Dönüşüm Kulesi uzayı yıkmak ve bastırmak için biçilmiş kaftandı.

 

Ancak sırf birkaç saniye kullanmak bile Yi Yun'un dayanıklılığının tükenmesine ve zihnen yorulmasına neden olmuştu. Hissettiği yorulma Zhulong'la olan savaşından daha çoktu.

 

Tanrı'ya Dönüşüm Kulesi'ni kullanmak şu anki Yi Yun için çok zor bir görevdi. Eğer düşmanlarını öldürmek isterse bu daha zor olurdu... Ne de olsa, düşmanları Yi Yun'a Tanrı'ya Dönüşüm Kulesi'ni aktif etmesi için gerekli zamanı tanımayacaktı. Üstelik Tanrı'ya Dönüşüm Kulesi'nin onun tarafından kontrol edilirkenki hızı fazla yüksek değildi, bu yüzden düşmanına vurmak çok zordu.

 

“Eğer Yuan Açılış Âlemi’nin ötesine geçebilirsem Tanrı'ya Dönüşüm Kulesi'ni kullanmak benim için daha kolay olur.”

 

Yi Yun aklında bu düşüncelerle Yuan Açılış Âlemi’ni geçmek konusunda daha kararlı olmuştu.

 

Aklından bu düşünceler geçerken aniden fazla uzakta olmayan ve ona sulu gözlerle bakan kırmızı elbiseli bir kız gördü.

 

Siyah gözleri parlak ve güzeldi, fakat içlerindeki gözyaşlarına ihanet ediyorlardı...

 

“Xiaorou Abla...”

 

Jiang Xiaorou'nun soluk yüzünü görünce Yi Yun'un içi sarsıldı. Xiaorou Ablasının Metruk ırkında nasıl yaşadığını bilmeden on yıllık bir ayrılık yaşamışlardı.

 

Yi Yun hemen Jiang Xiaorou'ya doğru uçtu.

 

İki dağ arasındaki yol bir anda yok olmuştu...

 

Yi Yun kollarını açtı ve Jiang Xiaorou'ya sıkıca sarıldı.

 

Başını Jiang Xiaorou'nun saçlarına gömdü ve nefes alış verişini dinledi. Bu uzun zamandır beklediği his ağlamaktan boğazını düğümlemişti.

 

Bu zarif ama sıcak omuzda dinlenirken Yi Yun köprücük kemiğini hissedebiliyordu. Jiang Xiaorou'ya sarılmak bir top pamuğa sarılmak gibiydi.

 

Ancak bu dünyaya ilk geldiğinde, zayıfken ve açlık çekerken onu eve taşıyan bu zarif omuzlardı.

 

Kıtlıkla lanetlenmiş Bulut Çölü'nde evin direği olan bu omuzlardı. Küçücük bir ekmek parçası için tüm gece ok ve deri zırh yapmıştı.

 

Lian Aşiretinin zorbalığına sessizce katlanmıştı.

 

Jiang Xiaorou'dan Chu Eyalet Şehri'nde ayrıldığında Yi Yun onunla bir daha asla görüşemeyeceğini düşünmüştü.

 

Sadece bugün, Jiang Xiaorou'yu sıkıca kucaklarken bu tanıdık ama nazik dokunuşu hissettiğinde her şeyi tekrar hatırlamıştı. Gelecekleri hala kendi ellerindeydi.

 

Yi Yun ve Jiang Xiaorou dağın tepesindeki kanlı dolunaydan gelen kızıl ay ışığının altında birbirlerine sarıldılar.

 

Hiç kimse tek bir laf bile etmiyordu. Her yer sessizliğe gömülmüştü, sadece Ruh Mezarı'ndaki soğuk rüzgâr hafif bir ıslık çalıyordu...









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr