Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: bezald35

“Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı mı?” Zhang Tan biraz şaşırdı. Tao kabilesini küçük görmüştü. Engin yabandaki küçük bir kabilenin böyle bir tekniğe sahip olabilmesi inanılmazdı.

“Peki, kılıç becerilerini görelim bakalım!” Tao Yunxiao, Zhang Tan’ın sözlerini duyunca cesaretlendi ve kendine olan güveni daha da arttı.

Tao Yunxiao kılıcı sallamaya başladığında kılıcın parlaklığı hızla olağanüstü bir ışık şovuna dönüştü!

Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı’nın kılıç hareketleri çok güzeldi!

Ejderha Kaburgası Kaplan Kemik Yumruğu en iyi yetiştirme tekniklerinden biri olabilirdi ama Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı’nın hareketleri çok daha zarifti.

Her hareket, her duruş, bir sanat eserinden fırlamış gibiydi.

Bu harika görünüşlü hareketler, kullanıcının bedeninin her bir santimini çalıştırıyordu. Her hareketin bitişiyle birlikte enerji, uygulayıcının organlarını giriyor, organlarını ve kanını güçlendiriyordu.

Ejderha Kaburgası Kaplan Kemik Yumruğu kasların ve tendonların güçlenmesi için kullanılırken, Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı organları güçlendirmeye odaklı bir yetiştirme tekniğiydi. Birbirlerinin tamamlayıcısı olmalarının sebebi buydu.

Bu yetiştirme teknikleri birlikte uygulandığında büyük bir verim sağlanırdı.

Tao Yunxiao kibirli biri olabilirdi ama kibirli olmasının nedeni de buydu. Elindeki kılıç, hayat bulmuş gibi görünüyordu.

Bu iki feet uzunluğundaki dişi kılıç, gerçekten de nadide bir parçaydı. Tao Yunxiao kılıcı sallarken ejderha ya da kaplan kükremesi benzeri sesler oluşuyordu.

Tüm dikkati kılıç hareketlerinin üzerindeydi. Kılıçla bir olamamasına rağmen, ruhuyla kılıcı birleştirebiliyor, kolunun uzantısı gibi kullanabiliyordu.

“Buzz--”

Dişi kılıç daha saldırganca sesler üretmeye başlarken, sesler de açıkça duyulabilen bir uğultuya dönüştü. Tao Yunxiao kılıçla bir olmaya başlarken tarifi mümkün olmayan bir güç şekilleniyordu.

Bu aura en yoğun hâlini aldığında havayı yaran keskin bir ses duyuldu…

“Whew!”

Dişi kılıç, ezici bir güçle çıplak gözle görülebilen bir hava dalgası yaydı!

“Cha!”

Tao Yunxiao’dan on feet ötede duran lavabo büyüklüğündeki bir siyah demirtaş, parçalanmadan önce havaya uçtu!

Bunu gören izleyiciler çığlıklarına engel olamadılar!

 “Kılıç Qi’si.” Zhang Tan’ın kaşları kalktı. Bir savaşçı, kılıç saldırısında, kılıcın içine aktardığı enerjiyi ve kılıcın keskinliğini kullanarak Kılıç Qi’si denilen bir enerjiyi serbest bırakırdı.

Birçok Ölümlü Kan savaşçı kılıcın nasıl kullanılacağını bilirdi ama Kılıç Qi’sini kullanabilenler epey nadirdi!

Tao Yunxiao’nun böyle bir seviyeye ulaşabilmesi, kılıç yetenekleri olduğunun kanıtıydı!

Tao Yunxiao dişi kılıcı kınına koymak yerine ileri doğru büyük adımlar atmaya başladı; havaya fırlayan kayayı takip ediyordu.

Kılıç saldırısı bir kar fırtınası gibiydi!

“Cha! Cha! Cha!”

İki nefeslik sürede bir düzine hamle yapmıştı. Dişi kılıç metali çamurmuş gibi kesti; lavabo büyüklüğündeki siyah demirtaş yere düştüğünde küp şekerden büyük bir parça yoktu.

“Güzel!” Tao kabilesinin insanları arasında bir anda sevinç çığlıkları patlak verdi. Yüksek sesli tezahüratları yükseldikçe yükseldi, hengamenin sakinleşmesi de uzun sürdü!

Tao kabilesinin insanları, kabileleriyle gurur duyuyordu.

Baş kıdemli de durumdan memnundu. Bugün hedeflerine ulaşmış olduklarını biliyordu. Bir aşiret kurmak meşakkatli bir görevdi, kan dökülmesi bile gerekebilirdi.

Kabilenin gücünü sergileyerek diğer kabilelerin gözlerini korkutabilirler, kabilenin gururunu halka da aşılayabilirlerdi.

Tao Yunxiao kılıcı estetik bir biçimde kınına sokmadan önce gösterisine güzel bir kılıç dansıyla son verdi. Yüzünde kendinden emin bir gülümseme belirdi. Performansının olabildiğince mükemmel olduğunu düşünüyordu!

Zhang Tan hafifçe başını salladı. “Kılıcın gücünün de yardımıyla Kılıç Qi’sini kullanabildin, eh, bunun da kötü olmadığı söylenebilir.”

Zhang Tan sonunda konuşmuştu. İnsanların üzerinde oluşturduğu izlenim ciddi olduğuydu, muhtemelen de haşin. Onun “kötü olmadığı söylenebilir” ifadesi bile fazlasıyla yüksek bir iltifattı!

Tao kabilesinin insanları gurur duydu. Zhang Tan, üçüncü genç efendilerini övmüştü!

Üstelik hâlâ birinci ve ikinci genç efendilerin sırası gelmemişti. İlk genç efendi Hu Ya, kabilenin en parlak figürüydü.

“Aferin Yunxiao!”

Platformda duran kabile büyükleri de övgü konusunda cimri değildi. Tao Yunxiao, Jin Long Wei’nin onayını alarak, kabilesine tekrar gurur kazandırmıştı.

Bir kabile büyüğü, ondan çok da uzakta durmayan orta yaşlı adama, “Pinghai, iyi bir oğula sahipsin.” dedi.

Orta yaşlı adam güldü. “Yunxiao ve Hu Ya arasında hâlâ çok büyük bir uçurum var. Hu Ya sahnede erkek kılıcı kullandığı zaman ortam daha da kızışacak!”

Bu sıcak atmosfer en az otuz dakika sürdü, insanlar bu ortamı bozmaya gönülsüzdü.

Yarı finallerde ilk sırayı Tao Yunxiao’nun alacağını düşünüyorlardı.

Zhang Tan duyurusunu yapana dek. “Ölümlü Kan’ın son katılımcısı, Yi Yun!”

“Oh? Daha bitmemiş mi?”

“Doğru ya, bir kişi daha vardı hâlâ!”

Birçok insan, Yi Yun’un hâlâ sahneye çıkmamış olduğunu bu duyurudan sonra hatırladı.

Nihayetinde ön elemelerin birincisiydi ve üstüne en genç kişi olduğu gerçeği de eklenince dikkatlerin çoğunu üstüne çekmeliydi; ama Tao Yunxiao’nun şok edici performansından ötürü insanlar Yi Yun’u bir süreliğine unutmuştu.

“Yi Yun, en güçlü ruha sahip olan kişi değil mi?”

“Evet öyle. Ön elemelerde bir boşluk bulup da ondan yararlanmadıysa tüm Ölümlü Kan savaşçılar arasında en güçlü ruha sahip. Büyük bir ruhu olabilir ama peki ya gücü?”

“Ne kadar iyi olabilir ki? Çok güçlü değildir muhtemelen. Sonuçta daha on iki yaşında. Genç Efendimiz Yunxiao en iyi yeteneğe sahip ama on dört yaşına girdi bile. Çocuk yeteneğe sahip olsa ve Genç Efendi Yunxiao’ya yetişebilse bile aralarında iki yaş fark var, yani gücü daha az olmalı.”

İnsanlar başlarını sallayarak Tao kabilesi savaşçısının yorumlarını onaylamaya başladı.

Engin yabanın halkı, ruhun ne olduğunu anlamakta zor zamanlar yaşıyordu.

Ama bir yetiştirme tekniğinin gücü, onlar için anlaşılabilir bir şeydi. Yi Yun yumruğuyla siyah demirtaşı kırabilirse, anca o zaman güçlü kabul edilirdi.

Yapamazsa, ruhun şatafatlı bir laf ebeliğinden ibaret olduğu kanıtlanırdı.

Engin yabanın insanlarının düşünceleri, basit ve doğrudandı!

“Velet, bol şans!” Yi Yun’un yanından geçip sahneye çıktığını gören Lian Chengyu başkalarının acısından zevk çıkarmayı umdu. Tao Yunxiao’nun şok edici performansını gördükten sonra kıskanmıştı.

Kıskanmış olabilirdi ama Lian kabilesi ile Tao kabilesi arasındaki farkı biliyordu, bu yüzden bunu kabullenmekte zorluk yaşamadı.

Sonra Yi Yun’un sahneye çıkma sırası geldi. Lian Chengyu bayram sevinci yaşıyordu, hiç kimse Yi Yun’un yetiştirme tekniğinin ne durumda olduğunu bilmezken o biliyordu çünkü. Yi Yun sadece Ejderha Kaburgası Kaplan Kemik Yumruğu’nu sergileyebilirdi, üstelik onu da Yao Yuan’dan gizlice öğrenmişti.

Yao Yuan’ın kalitesi bir Tao kabilesi uzmanıyla kıyaslanamazdı ama Yi Yun gizlice öğrenmişti. Yani arada muazzam bir farklılık vardı!

Yi Yun, Tao Yunxiao’nun Cennetin Dokuz Gizemli Kılıcı’na karşı rekabet etmek için gizlice öğrendiği Ejderha Kaburgası Kaplan Kemik Yumruğu’nu kullanmayı düşünüyordu. Lian Chengyu kendini kahkaha atmaktan alamadı.

Bunu düşünmek bile eziyetti. Neden Tao Yunxiao’dan sonra sahneye çıkmak zorundaydın ki?

Yetenekleriniz arasındaki zıtlık apaçık belli olacak.

“Küçük köle, iyi iş çıkar. Efendinin, yani benim yüzümü kara çıkarma.” Yi Yun, Lian Chengyu’nun yanından geçerken Lian Chengyu’nun sesi kulağında çınladı.

Bunun üzerine durdu ve başını Lian Chengyu’ya doğru çevirdi.

Lian Chengyu muzip bir gülümsemeyle, “Neye bakıyorsun?” diye sordu.

Yi Yun soğukkanlılıkla, “Bir geri zekalıya.” dedi ve beyaz yeşim sahneye doğru yürümeye devam etti.

Lian Chengyu’nun yüzü, yerin dibine girmiş gibi asıldı. “Küçük piç, bana bu şekilde bakarak karşılık veriyorsun demek!”

Yi Yun, Lian Chengyu’nun tehditlerini görmezden gelip de sahneye çoktan çıkmışken, Lian Chengyu’nun yüzünde bir an için kötücül bir ifade göründü.