Bölüm 113: Lian Chengyu’nun Canına Okumak

avatar
9661 33

True Martial World - Bölüm 113: Lian Chengyu’nun Canına Okumak


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: bezald35

 

Lian Chengyu bir köpek gibi yere yığıldı. Kanla birlikte daha önce yediği yemekleri de kusuyordu, acınacak bir hâldeydi.


“Beşinci suçun. Kabiledeki genç kızları cariyen yapmak istedin. Sadece bedenlerini kullanmakla kalmadın, onlara işkence de ettin. On beş yaşındaki ablama da göz koydun. Onu köşeye sıkıştırıp kanatların altına almaya çalıştın! Bu hayat, kabilenin genç kızlarına ve ablama borçlu olduğun şeydir!”


Lian Chengyu, başı Yi Yun’un tarafında olmak üzere yerde yatıyordu. Yi Yun doğrudan kafasına bir tekme attı!


“Peng!”


Bir tok sesiyle birlikte Lian Chengyu top gibi sekti ve sertçe yere çakılmadan önce havada takla attı!


Yerde de birkaç kere yuvarlandıktan sonra pestil gibi yığıldı. Burun kemiği paramparça olmuştu!


İlahi bir iksir falan bulamazsa Lian Chengyu’nun şekli şemali tekrar toparlanamazdı. Lian Chengyu’nun burnunun olması gereken yerde şimdi sadece iki kanlı delik vardı.


“Öldür...Öldüreceğim...Seni öldüreceğim…” Konuşmakta bile zorlanıyordu. Konuşmak için ağzını her açışında ağzından kanlar sızıyordu!


Delirmişti!


Yenilgiyi kabul etmek isteseydi bile Yi Yun ona bu şansı vermezdi. Lian Chengyu ağzını açmaya çalıştığı an, çabucak çenesini kırardı!


Artık bu bir yarışma değil, bir ölüm kalım savaşıydı. Zhang Tan da buna izin vermişti!


Ve bunu öneren de Lian Chengyu’dan başkası değildi; âdeta kendi mezarını kazmıştı!


Lian Chengyu bu kadar uğraşıp mezarı kazmışken Yi Yun da eline bir kürek alıp onu gömmek için hazır mezarı kullanmayacak mıydı sanki?


Yi Yun yaklaşırken yerde yatan Lian Chengyu aniden ayağa kalktı. Yi Yun’u yumruklamak için kalan tüm enerjisini biriktirmiş gibi görünüyordu!


Bu yumruk, elbette Yi Yun için bir tehlike arz etmiyordu. Ama bu bir kandırmacaydı. Lian Chengyu’nun yumruğu Yi Yun’a olan mesafenin yarısını katetmişken birden yumruk yaptığı elini açıp üç hançer fırlattı!


Gizlenmiş silah!


Bu hançerler donmuş metaldendi. Keskin kısmı mavi mavi parlıyordu ve görünüşe göre zehirliydi!


Bu, Lian Chengyu’nun son kozuydu. Bunu kullanmak son çaresiydi!


Ama Yi Yun, Lian Chengyu’nun hamlesini fark edeli çok olmuştu! Hançerler fırlatıldığı an Yi Yun bedenini eğdi ve parmaklarıyla üç basit vuruş yaptı!


“Clang! Clang! Clang!”


Üç kez metalin çınlama sesi duyuldu; Yi Yun, fırlatılmış üç hançere de vurmuştu!


Bunun ardından Yi Yun, Lian Chengyu’nun omzunu tuttu ve eklemlerini terse çevirdi.


Ka-cha!


Lian Chengyu’nun gizli silahları fırlatmak için kullandığı kolu kırılmıştı!


Lian Chengyu soğuk terler dökerek sefil bir çığlık attı.


Sağ kolu tuhaf bir açıyla bükülmüş ve bir kemik dışarı fırlamıştı.


“Altıncı suçun!”


“Lian kabilesi halkına yalan söyleyerek zehirli metruk kemikleri onlara arıttırdın! Sağlıklarını artık fayda sağlayamayacakları noktaya kadar kullandıktan sonra yaptıkları iş için onlara bir bedel vermedin. Ölümlerini beklemekten başka çareleri kalmadı! İnsanlar cahildi. Ölümlerin sebebinin ne olduğunu bilmiyorlardı. Sebebi açıklamak yerine onları tekrar kandırıp senin için çalışmaya devam etmelerini sağladın. Bunun yüzünden Lian kabilesinden yirmi sağlam erkek öldü! Bu sağlam erkekler ailelerinin geçim kaynaklarıydı. Onlar öldüklerinde, dullarının ve yetimlerinin önlerinde korkunç olasılıklardan başka bir şey kalmadı!”


“Bu hayat, ölen sağlam erkeklere, eşlerine, çocuklarına ve bana olan borcundur!” dedikten sonra Lian Chengyu’yu boynundan yakaladı ve kolunu gererek onu havaya kaldırdı. Lian Chengyu uzaktan bakıldığında kancaya asılmış domuz parçası gibi görünüyordu.


Sonrasında Lian Chengyu’nun kafasını yere çarptı!


“Boom!”


Zemin tekrar kırıldı. Lian Chengyu’nun yüzü fena hâlde ezilmişti.


Vücudunun yarısı kırılmış parçaların altına gömülmüştü. Kayalar kırmızıya boyanırken ortaya çıkan manzara mide bulandırıcıydı.


“Yedinci suçun!”


“Metruk kemikleri arıttırarak bu sağlıklı adamların ölümüne neden oldun ama yine de beni suçladın. Vebaya yakalandığımı ve diğerlerine de bulaştırarak onların ölümlerine neden olduğumu söyledin. İnsanlar gerçekleri bilmediğinden benden iliklerine dek nefret ettiler. Lanet olsun sana!” Bunları söylerken Lian Chengyu’nun kafasına ayağıyla bastı.


Ka-cha!


Yi Yun’un yüklenişiyle ayağının altındaki kaya yığını parçalanmıştı. Lian Chengyu sesini bile çıkaramadı. Kafası yere gömüldü; bedeni de sürekli seğiriyordu.


Yi Yun, Lian Chengyu’nun yedi suçunu saymış ve ona yedi kez vurmuştu. Ama Lian Chengyu artık yerden kalkamıyordu.


“Genç...Genç efendi…” Lian kabilesinden gelenlerin yüzleri solgundu ve sesleri titriyordu. Küçük, masum ve herkesin kolayca zorbalık ettiği Yi Yun’un böylesine canavarca bir güce sahip olacağını hiç hayal etmemiştiler. Gururlu Lian Chengyu’yu ayaklarının altında ezmişti!


Sadece Lian kabilesinin savaşçı hazırlama kampı üyeleri değil, Tao kabilesi insanları da dehşete düşmüştü. Bu bir yarışma değil, acımasızca bir cinayetti!


Bu Yi Yun çok insafsız!


Ama söylediklerine bakılırsa Lian Chengyu ile arasında büyük bir düşmanlık vardı. Yani Yi Yun’un ona yaptıkları nedensiz değildi!


Asıl şeytani ve kalpsizce olanlar, Lian Chengyu’nun yaptıklarıydı.


Ama engin yabanda böyle şeyler yaygındı. Bir uzman diğerlerinin kaderlerini belirleyebilir, insafsızca şeyler yapsa bile cezalandırılmazdı. Aksine insanları ezip sömürmesine yardımcı olmak için yandaş veya suç ortağı olmaya istekli bir sürü insan bulurdu.


Ama katiller de öldürülebilir, daha zayıf birinin ellerinde böyle acınası bir duruma düşebilirdi!


Durum böyleyken bile, Yi Yun hâlâ merhamet göstermiyordu. Bir eliyle Lian Chengyu’nun titreyen bacağını yakaladı ve onu kayaların arasından çıkardı.


Lian Chengyu’nun ağzı yüzü Yi Yun tarafından dağıtılmıştı, öyle bir hâldeydi ki, annesi görse tanıyamazdı.


Lian Chengyu, Yi Yun tarafından baş aşağı tutulduğundan yüzü yerle temas ediyordu. Lian Chengyu bir ressam gibi yerde kırmızı bir iz bırakıyordu. Tek fark bu kırmızı sıvının boya değil kendi kanı olmasıydı. 


Yi Yun, Lian Chengyu bu durumdayken bile durmuyordu. Yaşamı ve ölümü belirleyen bir kitap tutuyormuş gibiydi. Hades gibiydi, kişinin sevaplarını ve günahlarını değerlendiren bir ölüm tanrısı! Lian Chengyu’nun suçlarını saymaya devam etti.


“Sekizinci suçun! Ablama saldırmaları için insanları kışkırttın. Evimiz bile ateşe verildi.”


“Kız kardeşim yalnızdı; kayboluşumun haberi duyulduktan sonra köylülerin zorbalığına uğradı. Böyle bir darbeden sonra neredeyse sinir krizleri geçirecekti. Kardeşimi korumak için yemin ettim ama sen ona zarar verdin! Bu hayatı, bana ve kız kardeşime borçlusun!” Bunu söyledikten sonra Lian Chengyu’yu serbest bıraktı ve tekmesiyle onu havaya fırlattı.


“Peng!”


Lian Chengyu her yere kan sıçratan bir top gibi uçtu!


Bunu gören herkesin ağzı mide bulantısıyla büküldü ve derin bir nefes aldılar.


Bu çocuk çok zalimdi!


Geçen gün kafeteryanın önünde Yi Yun’u kıstıran çocuklar, özellikle de liderleri olan on dört yaşındaki küçük kız, korkudan titriyordu!


Küçük yüzleri bembeyaz olmuş, ödleri kopmuştu.


Bu kısa boylu ve rahat küçük kardeş, bir şeytandı!


Zararsız görünen yüzünün altında büyük, acımasız bir kurt gizliydi. Şeytani gücünün onda birini, hayır yüzde birini onlara karşı kullansaydı neler olacağını hayal dahi edemiyorlardı…


Onlara ne olurdu o zaman?


Akıl almaz bir şeydi bu!


“Yapma...Daha fazla vurma...Genç efendimiz...yenilgiyi...yenilgiyi kabul ediyor…” dedi savaşçı hazırlama kampı üyelerinden biri titrek bir ses ile. Yi Yun ifadesiz bir şekilde konuşana baktı.


Yi Yun’un gözleri herkesi öldürecekmiş gibi bakıyordu. Yüzü kanla lekelenmiş, bedeni öldürme aurasıyla kaplanmıştı. Yi Yun’un gözlerini gören savaşçı hazırlama kampı üyesinin dizleri titremeye başladı. Sonra dizlerinin üzerine çöktü.


Yi Yun’un aurası çok bunaltıcıydı. Lian Chengyu’yu böyle bir hâle gelene dek dövmüştü. Lian Chengyu’nun kölelerinden biri olan bu adam, Yi Yun’a karşı çıkmaya nasıl cesaret edebilirdi?


“Ne dedin sen?” Yi Yun bir soru yöneltti. Adam demin söylediği sözlerden pişman olduğu için sesini çıkartmadı.


“Söyle...Söylemedim...Hiçbir şey söylemedim.” Bunları söylerken titriyor ve onu Yi Yun’dan koruması için Zhang Tan’a bakıyordu. Yi Yun’u durdurabilecek tek kişi Zhang Tan’dı.


Kazanan belliydi zaten. Zhang Tan durmasını söylerse, Yi Yun durmak zorunda kalırdı.

 

Ama Zhang Tan buz gibiydi, olan biten hiçbir şey onu ilgilendirmiyormuş gibiydi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr