Bölüm 173: Run Kazanma Yolu

avatar
9520 26

True Martial World - Bölüm 173: Run Kazanma Yolu


 

Çeviri: bebebiskuvisi

 

 

“Solucan yetiştiriciliği mi?”

 

Keltoş Qin’i dinleyen acemilerin, onun yaptığı benzetmeyi duyunca keyifleri kaçtı. Her biri kendi bölgelerinde seçkin figürlerdi, ama kutsal yaban şehrinde karşılaştıkları ilk şey, onların yem olduğu düşüncesiydi.

 

Hepsini bir araya toplayarak onları birbirine düşürmek, kral solucanın kim olduğunu karar vermek için onları bertaraf etmek!

 

Keltoş Qin devam etti: “Güçlü savaşçılar içinde sadece en güçlüsü gerçek kraldır. Sizin grubunuz da sizin geleceğinizin belirleyicisi. Yani, hepiniz rakipsiniz! Eşsiz uzmanlar, dövüş sanatlarının zirvesine ulaşmaya çalışan sayısız dahi arasından çıkar!”

 

“Bahsettiğim bir milyon genç arasından bir bilge çıkması değil. Bir bilgenin Tai Ah Kutsal Şehri’nde doğması için kaç kişinin bu yolda yürümesi gerekir? Tai Ah Kutsal Şehri herkese aynı şartları sağlar. Eşsiz bir uzman olmak da basılacak bir basamak taşı olmak da, her şey size bağlıdır!” Keltoş Qin hiçbir şeyden sakınmadan konuştu.

 

Bu sözler üzerine genç savaşçıların duyguları karman çorman oldu.

 

Başarı, binlerce iskeletin olduğu bir temel üzerine inşa edilen bir şeydi. Kimse başkalarının ayaklarının altında ezilecek bir basamak taşı olmak istemezdi.

 

Gençler, ezici bir tehlikenin varlığını hissetti.

 

Kutsal Yaban Göksel Salon vaadinin etkisi, büyük başarılar kazanmanın arzusu, diğer dahiler tarafından geçilme tehdidi, tüm bu şeyler onları daha yukarı tırmanmaya itiyordu.

 

İnsanlar asla tatmin olmaz sonuçta. Bu savaşçıların çoğu iyi bir aşiretten geliyordu ve bu gizemli kutsal topraklara gelme amaçları hem kendilerini hem de zihinlerini güçlendirmekti.

 

Ama şimdi, sırtlarına baskının, sorumluluğun yüklendiğini anlayabiliyorlardı.

 

Bazılar kaynaklar ve mevki için ailelerindeki diğer savaşçılarla şiddetli bir rekabete sürüklenmişti. Bazılar ailelerinin ismini omuzlanmak zorundaydı. Nasıl olur da başkalarına yem olabilirlerdi? Duydukları stres, Lian Chengyu’nun Krallık Seçmeleri’nden önce hissettiği stresten bile daha kötüydü.

 

Kutsal Krallığın dört bir yanından gelen bu gençler, ejder runu kazanmak için çeşit çeşit işte çalışmak zorundaydı. Tai Ah Kutsal Şehri’nde edinecekler tecrübelerin, onların daha iyi bir insan olmasına veya daha iyi bir insan gibi görünmesine vesile olacağının farkına vardılar. Başkalarını aşamayacaklarına göre, sıfırdan başlamak zorundaydılar.

 

“Yaklaşık on çeşit iş var. Sabit bir ücretleri yok. Ne kadar kazanacağınız kendi yeteneklerinize bağlı! Ama genel olarak konuşmak gerekirse, diğerlerinden daha çok kazandıracak işler var! En çok kazandıracak olandan başlayacağım!”

 

“En çok kazandıranı antrenman partneri olmaktır. Bazı deneyimli yetişimciler, eğitimleri sırasında antrenman yapacak birine ihtiyaç duyarlar. Koruyucu giysileri giydikten sonra onlarla antrenman yaparsınız. Belli bir süre partnerliğin ardından da buna denk düşen miktarda ejder runu alırsınız. Bazı yetenekleriniz varsa zengin insanlardan antrenman görevleri alabilir ve daha fazla run kazanabilirsiniz. Elbette, yaralanma ihtimaliniz de fazladır. Yarım ay boyunca yataklara da düşebilirsiniz.”

 

Antrenman? Bu, başkalarının kum torbası olmak demek değil mi?

 

Bu genç savaşçılar gururlu insanlardı. Geçmişte olsa, böyle utanç verici işler yapmayı çekilmez bulurlardı. Ama Keltoş Qin’in eğitimi ve sözleri, gururlarına tekrar tekrar darbe indirmişti. Artık gururdan bahsetmiyorlardı bile, güçleri olmadan nasıl olur da itibarları hakkında konuşabilirlerdi? Hem, kum torbası olmak, basamak taşı olmaktan da solucan yemi olmaktan da iyiydi.

 

Uzman olmak için, ağırlık taşımayı öğrendikleri gibi dayak yemeyi de öğrenmek zorundaydılar!

 

“İkincisi, demir dövmektir! Silah yapma yeteneğiniz olmasa bile sorun değil! Silah yapma sürecinde, bazı özel metallerin dövülmesi gerekir. Bu metalleri, bir çekiçle bir milyon kez veya daha fazla dövmek zorundasınız! Bunun için gereken olağanüstü güce sahip olduğunuzu düşünüyorsanız bu işi alabilirsiniz!”

 

“Üçüncüsü, duvarlarda devriye gezmek ve mancınıkları korumaktır! Bu, düzenleri bilmenizi gerektiren zahmetli bir iştir!”

 

“Bu üçü, en çok kazandıran işlerdir. Bunların ardından, şehir girişinde veya okul alanında muhafızlık yapmak gibi nispeten daha sıradan işler gelir.”

 

“Ya da Tai Ah Kutsal Şehri’nin ağıllarında yetiştirilen ruhani hayvanlarla ilgilenmek, bitki toplamak, günlük ihtiyaçların dağıtımından sorumlu olmak vb. işler! Son saydıklarım genellikle kadınlar tarafından yapılır.”

 

Keltoş Qin çeşitli işler hakkında yaptığı bilgilendirici konuşmasını bitirdiğinde, dinleyen gençler ilk üç işin daha iyi olduğunu düşündü.

 

Kum torbası olmak kulağa hoş gelmiyordu ama bir uzmanla antrenman yaparken ondan saldırı becerileri öğrenebilirdiniz. Saldırılardan kaçınarak veya dayak yiyerek, bir uzmanla dövüş tecrübesi kazanabilirdiniz. En uygun iş olmasının yanı sıra ödemesi de en iyi olan işti.

 

“İlk işi yapacağım!”

 

“Ben de ilkini yapmak istiyorum, bir antrenman partneri olacağım!”

 

Gençler hemen dileklerini dile getirdiler. Keltoş Qin’in hafızası iyi olduğundan herkesin talebini aklında tutabilirdi.

 

“İkinci işi, demir dövmeyi yapacağım! Gücüm oldukça iyidir. Hem birkaç yüz bin kez bir şeye vurmak gücümü de arttırabilir! Bu sayede bu mor volfram duvara kırk, elli kez İlk Ok’u sokabileceğime de inanıyorum!” Zhou Kui kollarını sıvadı ve boğuk bir sesle konuştu. O da iyi sonuçlar almak için kendini zorlamak istiyordu. Bir günde çok fazla bozguna uğramıştı!

 

“Ben ilkini istiyorum...antrenman partnerliği!” dedi Song Zijun. Bu insanlar arasında gerginlik duyuyordu. Keltoş Qin herkese güçsüz demiş olsa da, Song Zijun bu güçsüzlerin yarısının ondan daha güçlü olduğunu düşünüyordu!

 

Bu işleri yapmak için bile çetin bir rekabet vardı!

 

Song Zijun kararını belirttikten sonra Keltoş Qin ile birlikte Yi Yun’a baktı.

 

Şimdiye kadarki en iyi performansı gösteren kişi Yi Yun idi.

 

Keltoş Qin çok şaşırmamış olsa da, Yi Yun’un altı yıllık eğitimle birlikte kesinlikle parlayacağına inanıyordu. Yi Yun’un ilk yıl ilk bine girmesi imkansız olsa da üç yıl içinde ilk bine gireceğine dair büyük bir inancı vardı.

 

Keltoş Qin de onun yeteneklerini geliştirebilmeyi arzuluyordu.

 

Yi Yun bir süre düşündükten sonra gülümsedi. “Yapmak istediğim...hmm, bitki toplamak…”

 

Yi Yun’un bu basit cümlesi, oradaki acemilerin tümünü şaşkına döndürdü.

 

Bitki toplamak mı?

 

Keltoş Qin de hafifçe kaşlarını kaldırdı. Sorumluluğu altındaki öğrencilerin çok çok azı bitki toplamayı seçerdi ve bunu seçenlerin hepsi de kadındı.

 

Sonuçta kadınlar, sadece diğer kadınların antrenman partnerleri olabilirdi. Antrenman partneri olmak isteyen kişi sayısı çoksa, erkekler demir dövme gibi işler yapabilirdi ama kadınlar bu iş için uygun değildi. Benzer şekilde devriye gezip mancınıkları korumak da genellikle kadınların yaptığı bir şey değildi.

 

Bundan dolayı antrenman partneri olamayan kadınlar, bitki toplama, ruhani hayvanlarla ilgilenme, malzeme dağıtma gibi işler yapmak zorunda kalırdı.

 

Ama Keltoş Qin’in hakkında umutlu olduğu Yi Yun, bitki toplamak mı istiyordu?

 

Yi Yun bunu söylediğinde, diğer acemiler tuhaf tuhaf Yi Yun’a bakmaya başladı.

 

Bu velet oldukça güçlü değil mi?

 

Yetenekleri ile, antrenman partnerliğinde de demir dövmede de sıkıntı çekmez. Neden bitki toplamak istiyor ki?

 

Bitki toplarken kızlarla tanışmak ve onları sevişmeye ikna edip iğfal etmek istemesi olabilir mi? Yoksa onları bitki dağında altına alıp yabanda mı yapacak?

 

Birçok kişi, Yi Yun’un kadınlar arasına girmesi için bir sebep bulamadığından onun hakkında olumsuz düşüncelere sahip olmaya başlamıştı.

 

“Bitki toplamak mı? Emin misin?” Keltoş Qin, kararını değiştirmek umuduyla Yi Yun’un gözlerinin içine baktı.

 

“Evet! Eminim.” diyerek başını salladı Yi Yun.

 

Keltoş Qin, Yi Yun’un bedeninde bir şey görmüş gibi gözlerini kıstı.

 

“Bugün isim listesini sunacağım. Bir kez gönderildikten sonra önümüzdeki üç ay boyunca değişiklik yapılamayacak. Bitki toplamak, hem daha az kazandırır hem de gücünü arttırman konusunda çok yarar sağlamaz. Bir kez daha soracağım, bitki toplamak istediğine emin misin?”

 

“Eminim!” dedi Yi Yun sakin ve kati bir şekilde.

 

Çevredeki insanlar sessiz kaldı. Keltoş Qin’in onu ikna etmek için bu kadar konuşması onu takdir ettiğine delalet ediyordu ama Yi Yun bunun değerini bilmiyordu.

 

Eğitmen Qin kaşlarını çattı. En sonunda başını salladı. Karar öğrencinindi ve o müdahale etmeyecekti. Yi Yun kararını vermiş olduğundan ona bir şey düşmezdi.

 

“Pekala! Bitki toplama isteğini kabul edeceğim! Ama sana bir tavsiye vereyim. Tai Ah Kutsal Şehri’nde yeteneklerini heba edenler ünlü değildir. Bu engin insan denizi içinde boğulmaları kolaydır ve bir daha da parlamazlar.”

 

“Bu yıl gelen iki bin çaylak arasında iyi yeteneğe sahip olan birkaç kişi var. Siz sadece Jing Eyaleti’nden ve Jing Eyaleti’nin güneydoğusundan gelen yüz kişisiniz. Zhong Eyaleti’nden, İmparatorluk Şehri’nden veya münzevi ailelerden doğrudan gelenlerle kıyaslandığınızda birçok bakımdan büyük ölçüde geridesiniz.”

 

“Muhtemelen bunu bilmiyorsunuz. Bir gün önce, bu okul alanında, ‘Qiuniu’ lakabıyla bilinen genç bir dahi bu mor volfram duvarı tam yedi kez deldi. O adam, münzevi bir aşirettendi.”

 

“Ve iki gün önce, İmparatorluk Şehri’nden gelen bir kız, Göksel Salon’daki ilk tür heykelinden bir parça anlayış kazanmayı başardı! O kızın adı, Chu Xiaoran idi ve Tai Ah İmparatorluk Hanedanı’nın Koruyucu Dük’ünün biricik kızıydı!”

 

Eğitmen Qin’in sözlerini duyan herkesin göz kapakları seğirmeye başladı.

 

Koruyucu Dük’ün biricik kızı…

 

Münzevi bir aşiretten gelen genç dahi…

 

Koruyucu Dük, Kutsal Krallığın düklerinden biriydi! Ve unvanındaki ‘Koruyucu’ sözcüğü, onu en üst seviyeden bir yetkili yapıyordu!

 

Münzevi bir aşiret ise, bundan bile daha korkutucuydu.

 

Tai Ah Kutsal Krallığı’nda bazı büyük aşiretler akıl almaz derinlikte miraslara sahipti ve hatta kraliyet ailesi ile bile mukayese edilebilirlerdi.

 

Bazı aşiretler, Tai Ah Kutsal Krallığı’ndan bile daha köklü bir tarihe sahipti. Bazıları Tai Ah Krallığı, hatta ondan önceki krallıklar kurulmadan önce bile varlıklarını sürdürüyordu.

 

Bazı aşiretler, Tai Ah Kutsal Krallığı’nın kurucu imparatoruna bölgeleri eline geçirmesinde yardımcı olmuştu. Bundan dolayı, kurucu imparator tarafından sonsuza kadar tımarları olsun diye onlara Kutsal Krallığın dokuz büyük eyaleti verilmişti.

 

Bu aşiretler nesiller boyunca Kraliyet Ailesi ile evlilikler yapmış ve aralarında kopmaz bir bağ oluşturmuşlardı. Bu ailelerin bu kadar yıldır varlıklarını sürdürebilmelerinin nedeninin bu olduğu bile söylenebilirdi!

 

Bu aşiretlerin mesafeliliğinden dolayı, sıradan insanlar onlara ulaşamaz, onlara katılamazdı. Gerçekten de haklarında pek fazla bilgiye ulaşılamadığı için bu aşiretlere münzevi aşiretler denmişti.

 

Zhou Kui ve arkadaşları da büyük ailelerden geliyordu ama onların aileleri Jing Eyaleti’nden veya etrafındaki küçük eyaletlerdendi. Bu tür aileler bir eyaletin küçük bir vilayetini ellerinde tutarlardı.

 

Bir vilayet aşiretininse, Kraliyet Ailesi seviyesindeki münzevi aşiretlerle karşılaştırılabilmesinin hiçbir yolu yoktu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44224 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr