Bölüm 701: Mülteci

avatar
5385 19

True Martial World - Bölüm 701: Mülteci


 

Bölüm 701: Mülteci

 

Yi Yun algısıyla çok hızlı bir şekilde harabeleri aramayı bitirdi. Ne Jiang Xiaorou'nun ne de annesinin cesedini buldu.

 

Yi Yun Jiang Xiaorou'yu çok iyi tanıyordu. Eğer Jiang Xiaorou harabelerde sıkışmışsa Yi Yun'un onu tanımak için görmesine gerek yoktu. Sırf aurası bile Jiang Xiaorou'yu bulması için yeterdi.

 

Az önce Jiang Xiaorou'yu kan içinde cansız bir şekilde yatıyormuşçasına hayal etmesi kaçınılmazdı. Sadece bu düşünce bile Yi Yun'un boğazının düğümlüyordu.

 

Ama şimdi... Bu korkunç sahne neyse ki olmamıştı. Yi Yun üstünden büyük bir taş kalkmış gibi hissetti.

 

“Xiaorou Abla hala hayatta olabilir!”

 

Yi Yun rahat bir nefes aldı. Jiang Xiaorou burada olmadığı sürece hala umut vardı!

 

“Demek kaçmayı başarmışlar?”

 

Lin Xintong da hoş bir şekilde şaşırmıştı. Lin Aşiretinin malikanesinin çevresinde birkaç ceset görmüştü. En çok endişelendiği kişi olan Aile Lideri Lin büyük ihtimalle hala yaşıyordu.

 

Lin Xintong, Metruk ırkı ve Lin Aşiretinin Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın ellerinden nasıl kaçmayı başardığını bilmiyordu. Bildiği kadarıyla Metruk ırkı ve Lin Aşiretinin karşı koyacak bir yöntemi yoktu.

 

Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı doğrudan Metruk ırkının kalbinde belirmek için ışınlanma düzenini kullanmıştı. Ardındadn olansa büyük ihtimalle bir katliamdı.

 

Bu koşullar altında Metruk ırkından ve Lin Aşiretinden birkaç kişinin kaçması çok iyiydi. Ve görünüşe göre Metruk ırkının ve Lin Aşiretinin çoğu felaketten sağ kurtulmayı başarmıştı. Bu resmen bir mucizeydi.

 

Tabii ki şimdi bunu düşünme zamanı değildi. Önce Metruk ırkı ve Lin Aşiretinin nereye gittiğini bulmak zorundalardı.

 

“Xintong, hadi dikkatlice arayalım. Arkalarında bir şey bırakmış olmalılar.”

 

Yi Yun yıkık saraya girerken Lin Xintong Lin Aşiretinin malikanesine uçtu. Arkada bir ipucu bırakmışlar mı diye aramaya başladılar.

 

Felaketin aniden gelişiyle, Lin Aşireti ve Metruk ırkı kaçarken Lin Xintong'la Yi Yun için bazı ipuçları bırakmış olmalıydı.

 

Kaçış ne kadar kargaşa çıkarmış veya zamanları ne kadar az olsa da, en ufak bir şey bile yapamayacak değillerdi.

 

Yi Yun, çok geçmeden harabelerin arasında bir yeşim çubuğu haritası buldu. Bulması kolay olmuştu, çünkü çubuk Jiang Xiaorou'nun saray odasındaydı. Yatak odası çökmüş olsa da, bazı yapılar hala sağlamdı.

 

Yeşim çubukta, Jiang Xiaorou'nun aurasının kalıntıları vardı.

 

Yi Yun'un kalbi sıkıştı, elini uzattı ve yatak odasının yıkık tavanını ikiye ayırdı.

 

Boom!

 

Taş ve toz etrafa saçılırken, toz bulutunun arasından bir yeşim çubuk çıkıp Yi Yun'un eline indi.

 

Yi Yun nefesini tutup bilincini yeşim çubuğa soktu.

 

Yeşim çubuğun içinde çok karmaşık bir harita vardı ve haritanın köşesinde bir işaret vardı.

 

Haritanın arkasındaysa şunlar yazıyordu:

 

“Yun'er dikkatli ol.”

 

Kelimeler zar zor okunabiliyordu ve Jiang Xiaorou bunları muhtemelen aceleyle yazmıştı. Yi Yun'un içi rahatladı. Şeytan Tanrı'nın gelişi ve onların kaçışlarıyla, Jiang Xiaorou'nun başka bir şey söyleyecek zamanı olmamıştı. Tek bir basit cümle Jiang Xiaorou'un tüm hislerini içeriyordu.

 

Xiaorou Abla iyi olmalı...

 

Yi Yun'un içindeki umut büyümüştü. Yeşim çubuktaki haritanın Metruk ırkı ve Lin Aşiretinin nereye gittiğini işaret ettiğini biliyordu.

 

Haritadaki işaret Metruk ırkının gizli bir yerine giden ışınlanma düzeniydi. Jiang Xiaorou önceden Yi Yun'a Metruk ırkının tüm ışınlanma düzenlerinin yerlerini söylemişti, bu nedenle Yi Yun hepsinin yerini biliyordu.

 

Eğer birisi haritadaki ışınlanma düzeninin yerini bilmiyorsa, yeşim çubuk eline geçse bile Lin Aşireti ve Metruk ırkının nereye kaçtığını bilemezdi. Jiang Xiaorou bunu güvenli olması için böyle yapmıştı.

 

“Xintong, buldum.” Yi Yun sesini Lin Xintong'a iletti.

 

Lin Xintong, Lin Aşiretinin harabelerinden çıkıp Yi Yun'un yanına uçtu. Lin Aşireti Kutsal Yaban hakkında pek bilgili değildi, bu yüzden aceleleri varken arkalarında bir şey bırakmaları pek kolay olmazdı.

 

Lin Xintong haritaya bakınca hiçbir şey anlamamıştı. Ancak Yi Yun'a haritanın neyi ima ettiği yerine başka bir şey sordu: “Şimdi mi gidiyoruz?”

 

Aile Lideri Lin'in güvende olduğunu doğrulamak için o da endişe ediyordu.

 

“Evet, hemen gidelim. İzlenmediğimizden emin olmalıyız.”

 

“İzlenmek? Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'dan mı bahsediyorsun? Bu olamaz...” Lin Xintong şaşırdı. Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın onları izlemesini imkansız buluyordu. Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın geçmişteki hareketlerine göre, onları fark ettiği anda doğrudan öldürmek için saldırması gerekirdi.

 

Yi Yun başını salladı ve konuştu: “Biz emin olalım da. Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın hep bir ölüm makinesi olduğuna inandım, ama belki de onu tam olarak anlamıyoruz. Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın, Metruk ırkının yerleşim yerini bulmak için ışınlanma düzenini kullanabileceğini hiç beklememiştim. Kaynak bakımından zengin Tian Yuan Dünyası'nı bırakıp kıtlıkla boğuşan Kutsal Yaban'a gelmesi kafamı karıştırıyor.”

 

Yi Yun, Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın neler planladığını bilmiyordu. Hatta bir an Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın zekasının olmadığına bile inanmıştı. Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı ortaya çıktığından beri umursamazca canlı olarak gördüğü her şeyi öldürüyordu.

 

Tıpkı zekası olmayan bir katliam kuklası gibiydi.

 

Yi Yun, Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın Azure Yang Lordu tarafından yaralanıp on milyonlarca yıl boyunca mühürlendiğini biliyordu. Ruhu büyük bir travma geçirmişti.

 

Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı ortaya çıkmadan önce Kanlı Ay ona karşı bir komplo düzenlemiş gibi gözüküyordu. Gerçekte ne olduğunu veya Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın ruhunun geri dönüşü olmayan bir zarar alıp almadığınıysa Yi Yun bilmiyordu.

 

Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın böyle bir zihinsel durumda olmasıyla, Yi Yun da bunları zekası yüzünden mi, yoksa öldürme içgüdüsü yüzünden mi yaptığını bilmiyordu.

 

“Tamam...” Lin Xintong başını salladı.

 

Dikkatli olmak her zaman iyiydi. Metruk ırkı ve Lin Aşiretinin Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı'nın ellerinden nasıl kaçtığını bilmiyordu. Kaçmayı başarsalar bile bu ikinci defa kaçabilecekleri anlamına gelmiyordu. Bu riski almaya cesareti yoktu.

 

Ayrıca on milyonlarca kilometrelik uçuş yüzünden ikisi de yorulmuştu. Bu yüzden harabelerde bir gün boyunca dinlendiler.

 

İkinci günün gece geç saatlerinde, Kutsal Yaban'ın gökyüzü hilal ve yıldızlarla doluydu. Yi Yun ve Lin Xintong Kutsal Yaban'ın saray harabelerinden çıkıp uçtu.

 

Yi Yun havadayken enerji görüşünü açtı. Saf Yang Kılıç Sarayı'nda aydınlanma arayışına girdikten sonra Yi Yun'un ruhsal enerjisi bir kez daha gelişmişti. Mor Kristal'i kullanarak kolayca on binlerce kilometre yarıçapı içindeki her şeyi görebiliyordu.

 

Siyah Zırhlı Şeytan Tanrı güçlü olsa da, Mor Kristal gibi dünyevi kutsal bir hazineye rakip olamazdı. Kısacası Mor Kristal'in enerji görüşünden kesinlikle kaçamazdı.

 

Etrafta güçlü yaşam gücü olmadığını teyit ettikten sonra Yi Yun, Lin Xintong'u alıp sarayın etrafındaki küçük bir ışınlanma düzenine götürdü.

 

Bu ışınlanma düzeni zarar görmemişti. Bunu kullanarak, yaklaşık 5000 kilometrelik bir mesafe kat ettiler. Ardından Yi Yun ışınlanma düzenini yok etti. Sonra belirli bir yöne kilitlenip oraya doğru süper bir hızla ilerledi.

 

İkili yıldızlı gökyüzünde çabucak kayboldu...

 

Jiang Xiaorou'nun işaretlediği ve kaçtıkları yer Yi Yun'un şu anki bulunduğu yerin birkaç milyon kilometre uzağıydı. Derin dağlar ve bataklıkların bulunduğu gizli ve uzak bir yerdeydi. Yi Yun burasının eskiden Metruk ırkının hapishanesi olduğunu biliyordu!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44236 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr