Bölüm 838: Lie Ya Sinir Krizi Geçiriyor

avatar
4101 16

True Martial World - Bölüm 838: Lie Ya Sinir Krizi Geçiriyor


 

Bölüm 838: Lie Ya Sinir Krizi Geçiriyor

 

"Hehe, bahsi kabul ettiğine göre, o zaman yemini de et!" Dedi Lie Ya.

 

Bunu söylerken, parmağından bir damla akıttı ve Siyah Rüzgar Vadisi'nin üçüncü seviyesindeki Luo Fengling'e doğru uçan bir el mührü yaptı. Luo Fengling mührü yakaladı ve parmağından bir damla kan akıttı.

 

Bu bir zihinsel şeytan yeminiydi. Luo klanı öğrencileri genelde bahse girerken bu tür yeminler kullanırdı. Yemini yaptıktan sonra geri dönüş yoktu. Yoksa bedeli kazancından ağır basardı. Zihin şeytanı yemini yapıldığında bahis de yapılırdı.

 

Lie Ya kıkırdadı ve dördüncü seviyede meditasyon yapmaya başlayıp, beşinci seviyeye geçmek için hazırlıklara başladı.

 

Dördüncü seviyede meditasyon yapmak kolay değildi. Sürekli Fey ırkı kan bağına güç verip, siyah sisi yemesini sağlamalıydı ve eğer ki bir hata yaparsa siyah gazı vücuduna sızıp ruh denizine zarar verirdi.

 

Lie Ya beşinci seviyeye geçebilmek için gücünü biriktiriyordu.

 

Şu ana kadar beşinci seviyeye ulaşması neredeyse kesindi. Cang Mang önceden öğrencilerden beşinci seviyeye ulaşmalarını talep etmedi fakat beşinci seviyede rahat duracak kadar kalmalarını istememişti. Bu Lie Ya için çok kolaydı. Kendisi için koyduğu amaç beşinci seviyede rahatça kalabilip, altıncı seviyede kısa bir süre kalabilmekti.

 

Bu tür bir amacı gerçekleştirmek Lord Cang Mang'da pek bir etki bırakmayacak olsa da kendi aşiretinde kayda değer bir başarıydı ve ailesinin kaynaklarının daha çoğunu alabilmesini sağlayabilirdi.

 

Lie Ya yetişimine odaklanmışken birisi aniden dedi ki: "Kıdemli Erkek Kardeş Lie Ya, neredeyse iki saat oldu..."

 

"Oh!" Lie Ya gözlerini açtı ve algısıyla Siyah Rüzgar Vadisi'nin birincisi seviyesini süzdü. Yi Yun'un hala aynı durumda olduğunu gördü. Derisi kırmızıyla parlıyordu ve altında enerji çizgileri akıyordu. Yi Yun'un gözeneklerinin mühürlenmesiyle enerji dışarı akamıyordu ve enerjiyle dolup taşan kan damarları şaşırtıcı bir manzaraydı.

 

Ancak Yi Yun hâlâ ısrar ediyordu.

 

Lie Ya kaşlarını çattı ve dedi ki: "Acelesi yok. Sadece iki saat oldu. Daha iki saat yok mu?"

 

Lie Ya meditasyon yapmaya devam ederken siyah sisi yiyip kan bağını güçlendiriyordu.

 

Kalabalık, Lie Ya'nın umursamaz zihin durumundan etkilenmişti. Lie Ya yetişim yaparken birçok Ateş Bulutu Eyaleti öğrencisi Yi Yun'un durumuna zaman zaman dikkat ediyordu.

 

Ancak Lie Ya'nın da dikkati oradaydı.

 

Bir savaşçının büyük zihinsel gücü vardı. Bu yüzden zaman hisleri varken kum saati veya tütsü gibi şeylere ihtiyaçları yoktu. Sessizce zamanı kendileri tutabilirlerdi.

 

Kısa bir süre sonra... Dört saat geçti.

 

Yi Yun hala birinci seviyede oturuyor ve transtaymış gibi duruyordu. Vücudu alevler içinde yanıyormuş gibi görünmesine rağmen nirvana alevlerinin içinde oturmuş meditasyon yapıp, Budist ayinlerini tekrar eden bir keşiş gibiydi.

 

"Kıdemli Erkek Kardeş Lie Ya, dört saat oldu."

 

Lie Ya zaten zamanı tutuyordu fakat çok bilmiş genç erkek kardeşi ona hatırlattı.

 

Lie Ya'nın yüzü aniden düştü. Bu hergele nasıl dayanıyor?

 

Az önce konuşan genç erkek kardeşine baktı. Onu azarlamak istedi fakat o anda genç erkek kardeşi dedi ki: "Kıdemli Erkek Kardeş Lie Ya, Luo Fengling'e üç Dünya Taşı kaybettin."

 

Lie Ya'nın ağzının kenarı hafiften seğirdi.

 

"Kes!"

 

Lie Ya ona lanet okudu. Üç Dünya Taşı, Lie Ya için pek önemli değildi. Ancak Yi Yun'un nesi olduğunu anlayamıyordu. Bu kadar uzun sürmesi... Gökefey kan bağı bile bunu yapamazdı.

 

Lie Ya soğukça dedi ki: "Dört saat onun sınırı. Bu kız, Luo Fengling cidden şanslı. Ancak kaybettiğime göre sözümden de geri dönecek değilim."

 

Lie Ya bunu söyledikten sonra rahatladı ve tekrar meditasyona başladı.

 

Lakin ardından...

 

"Kıdemli Erkek Kardeş Lie Ya, altı saat oldu." Konuşkan genç erkek kardeş, tekrar çenesini açtı.

 

Lie Ya fal taşı gibi açık gözleriyle baktı ve yüzü çirkinleşti.

 

Ayağa kalktı ve kafası karışmış bir biçimde Yi Yun'a baktı. Neler oluyordu?

 

"Altı saat oldu. Meridyenlerinin dayanabileceğine inanmıyorum. Bakalım ne kadar dayanacaksın."

 

Lie Ya yumruklarını sıkıp zorla kendini yatıştırdıktan sonra tekrar oturdu.

 

Yetişim için hala kalbini sakinleştirebiliyordu fakat ardından...

 

"Kıdemli Erkek Kardeş Lie Ya, sekiz saat oldu."

 

Bu hatırlatma şeytanın laneti gibiydi. Lie Ya'nın kalbi bunu duyduktan sonra güm etti. Bunu duyunca cidden korkmuştu fakat sekiz saat geçtiği gerçeğini o da biliyordu.

 

Öfkesi tavan yapmış bir şekilde nefretle ağzını açan genç erkek kardeşine baktı. "Hatırlatmana gerek yok!"

 

"Ih..." Genç erkek kardeş duraksadı ve kafasını gömüp sessizliğini korudu.

 

"Sekiz saat! Ne oluyo lan?"

 

O anda Lie Ya artık yetişime devam etmek için sakinliğini koruyamıyordu. Her iki saatte üç Dünya Taşı kaybediyordu.

 

O serseri cidden sonuna kadar dayanacak mıydı?

 

"Aferin evlat. Hakkını vermem gerek. Bakalım ne kadar dayanacaksın. Eğer yeteneğin varsa yiyosa bana tüm servetimi kaybettir."

 

Lie Ya bayağı zengindi. Ne de olsa Luo Fengling'den büyüktü. Gökateş Salonu'nun maaşı ve aşiretinin desteği, 30 Dünya Taşı'nın olmasını sağlamıştı.

 

"Dünya Taşı? Bende ondan çok var. Senin patlayarak ölümünü görmek için yirmisini harcamak zorunda olsam bile yine de harcarım."

 

Lie Ya aklında bu düşünceyle daha rahat hissetti.

 

Lakin ardından onuncu saat oldu, sonra on ikinci saat...

 

Zaman nehrinin akmasıyla Lie Ya artık yerinde duramaz oldu.

 

"On altı saat oldu. Ters bir şey mi var?" Genç erkek kardeşlerden biri sordu.

 

"Lanet olsun, kesin bir sorun var!" Birisinin bunu söylemesiyle daha da çok kişi Yi Yun'a dikkat etmeye başladı.

 

Yi Yun'un bu kadar uzun dayanmasına inanamıyorlardı.

 

O anda Lie Ya'nın yüzü yemyeşil olmuştu. Aylık kazancı bile bu tür bir kayıba dayanamazdı. Zihinsel şeytan yeminini çoktan imzalamıştı, artık sözünden geri dönemezdi. Bırak onu, Ran Yu bile o kadar çok Dünya Taşı kaybederse biraz acı hissederdi.

 

Lakin bu son değildi. Zaman ilerledi ve tam bir gün geçti.

 

Lie Ya giderek endişeleniyordu. Bu otuz üç Dünya Taşı kaybettiği anlamına geliyordu. Üstünde o kadar Dünya Taşı bile yoktu. Hatta geri kalan miktarı bulmak bazı hazineleri satmak zorunda bile kalabilirdi.

 

Ardından otuz saat oldu ve sonra otuz iki saat. Çok geçmeden ikinci günün de yarısı geçmişti.

 

Lie Ya sinir krizi geçirmek üzereydi. Yi Yun, neden daha dayanabilecekmiş gibi görünüyordu?

 

Kısa bir süre sonra güneş battı. Azure Dalga Dağı'nda, güneşin batışı ve doğuşunu kontrol eden bir düzen formasyonu vardı. Güneş batarken Yi Yun'un hâlâ rahatça oturduğunu görünce Lie Ya'nın başı döndü. Sadece bir siyahlık görüyordu; neredeyse bir ağız dolusu kan kusacaktı.

 

Tamamen yenilmiş gibi hissetti. Daha fazla "eğer yeteneğin varsa tüm servetimi kaybetmemi sağla" gibi şeyler söylemeye cesaret edemiyordu. Çünkü çoktan tüm servetini kaybetmişti.

 

Artık Yi Yun'un önünde diz çöküp yalvarabilmek istiyordu. Abi, yalvarırım daha fazla dayanma, sol t.şağın olayım yapma.

 

Ancak Yi Yun'un, Lie Ya'nın dua edişini duymadığı belliydi. İkinci gün geçince güneş yükseldi. Yi Yun hissiz kalırken Lie Ya geceyi gergin bir şekilde geçirmişti. Gözleri çoktan kıpkırmızıydı.

 

Bu çok garipti. Yi Yun kaynayan bir yanardağı gibi sanki her an patlayacaktı. Lakin bilinmeyen bir nedenden dolayı çok sakindi.

 

En affedilemez olanıysa üçüncü günün sabahında, Yi Yun'un bedeninin aniden havalanmış olmasıydı.

 

Beş duyusunu kapatmıştı fakat birinci seviyeden uçup yavaşça ikinci seviyeye indi.

 

Siyah Rüzgar Vadisi'nin ikinci seviyesinde hiç kimse kalmamıştı. Bai Chen bile zar zor üçüncü seviyeye ulaşmıştı.

 

Bu nedenle Yi Yun, ikinci seviyedeki tek kişiydi.

 

Hiç kimse Yi Yun'un yavaş hızına gülmedi. Çünkü Yi Yun, ikinci seviyeye uçarken Antikefey kemiğinin enerjisini emiyordu.

 

Yi Yun'un arkasında Dokuz Yenidoğan hayali görüntüsü belirdi. Etrafta gezinip kendini güçlendirmek için siyah sisi yedi. Sanki tatile gitmiş gibi rahat görünüyordu.

 

Yi Yun, birinci seviyedeki siyah sisin yoğunluğunu sevmemekle kalmamış ayrıca ikinci seviyenin siyah sisini emerken Antikefey kemiği enerjisini de emebiliyordu.

 

Yi Yun, Antikefey kemiğinin enerjisini emerken Dokuz Yenidoğan Görünüş Totemi de siyah gazı emiyordu.

 

Lie Ya bunu görünce Yi Yun'un önünde diz çökmek istedi. Yi Yun, ne kadar dayanabilirse dayansın bir sınırı olacağına inanıyordu. Şimdi Yi Yun'un ikinci seviyeye inmesi hala dayanacak gücü olduğu anlamına geliyordu.

 

Benle taşak mı geçiyorsun?

 

Lei Ya'nın yüzü terle dolmuş, gözleri kan kırmızısına bürünmüştü. Orada öylece bayılmak veya Siyah Rüzgar Vadisi'nin uçurumundan atlamak istiyordu.

 

Neler oluyordu? Bir insanın bu kadar çok Antikefey kemiği, enerjisini emeceğine inanmaktansa ölümüne dayak yemeyi yeğlerdi.

 

"Bu doğru değil! Olamaz! Ters giden bir şeyler olmalı!"

 

Lie Ya bağırdı. O anda Lie Ya'ya acıyarak bakan birçok Ateş Bulutu Eyaleti öğrencisi vardı.

 

Lie Ya'nın, Luo Fengling'i nasıl dolandırmaya çalıştığını biliyorlardı fakat şu anda 70, 80 kadar Dünya Taşı kaybetmişti.

 

Yi Yun'un durumundan, yüzü geçmesi bir sorun olmayacak gibi görünüyordu.

 

Yüzden fazla Dünya Taşı'nı tek seferde kaybetmek, Lie Ya'nın Antikefey Binası'nda kazandığı şeyin bile gitmesine neden olabilirdi.

 

O anda Cang Mang bile Yi Yun'a bakarken afallamıştı. Başta Yi Yun'la ilgili ilginç bir şey olmadığından hiç dikkat etmemişti ama şimdi vardı.

 

Cang Mang'ı hayrete düşürecek pek çok genç yoktu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44266 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr