Bölüm 859: Dört Büyük Genç Efendi.

avatar
4436 18

True Martial World - Bölüm 859: Dört Büyük Genç Efendi.


 

Bölüm 859: Dört Büyük Genç Efendi.

 

Luo klanının kraliyet başkenti çok büyük bir alanı kaplıyordu. Kraliyet başkentinin kuzeyinde, yüz bin metre uzunluğunda karla kaplı bir dağ vardı. Dağın zirvesi bulutlarla kaplıydı ve mavimsi bir karla örtülmüştü. Bölgeyi kar yığınlarıyla kaplayıp, bir ölümsüz cenneti gibi gösteriyordu.

 

Bu uçsuz kar denizinde bir sürü yeşim oyma saraylar vardı. Her saray, düzen formasyonlarıyla güçlendirilmişti. Bu yüzden dış çevre karla kaplı olsa dahi sarayın iç çevresi tüm yıl, etrafta yemyeşil ağaçlar ve çiçeklerle rahat bir sıcaklık sağlıyordu. Burası çok güzeldi.

 

Dağ zirvesinin ortasında, hangi mevsim olursa olsun donmayan bir kaplıca vardı. Kaplıcanın adı 'Luo Berrak Suları'ydı ve sıcaklığı tatmin ediciydi. Luo Berrak Suları, sürekli yoğun bir su buharıyla kaplıydı ve kaplıca suyu, cennetten gelmiş tanrı yemeği gibiydi. Ruhsal enerjiyle doluydu. Bu yüzden bir ölümlünün sırf bir ağız dolusu içmesi bile bir yıl gençleşmesini sağlardı. Bir güğümü ise on yıl gençleşmesini sağlardı. Ölümlüler için olan bu mucizevi etkiler şaşırtıcı değildi fakat yüksek yetişim seviyeli savaşçılara dahi Luo Berrak Suları birçok nadir yarar sağlayabiliyordu.

 

Ruhsal topraklarla dolu Luo klanı, kraliyet bölgesinde bile Luo Berrak Suları en ünlülerden biriydi.

 

Tüm Luo Berrak Suları, ismi 'Luo Berrak Sarayı' olan bir sarayla çevrelenmişti. Ve burası bugün, İmparatoriçe Luo'nun balosunu gerçekleştireceği yerdi.

 

Baloya davet edilenler, Luo klanının önemli kişileriydi.

 

İmparatoriçe Xuan, Prenses Mor Ruh, Luo klanı kraliyetinin eski maiyeti, kraliyet başkentinin olağanüstü kişileri ve ayrıca Luo İlahi Salonu sınavlarında göze çarpması beklenen kolektif eğitimde iyi performans sergileyen genç elitler vardı.

 

Bu genç elitleri seçmekteki standart oldukça yüksekti. Tek bir kişinin dahi seçilmediği belli başlı eyaletler olmuştu. Mesela, Ateş Bulutu Eyaleti'nden tek seçilen Yi Yun'du.

 

Seçilen bu genç elitler çok heyecanlıydı. Balo yaşamlarındaki en önemli fırsatlardan biri olabilirdi. Eğer şanslılarsa Luo klanının üst kademelerinin kabulünü görebilir ve büyük bir yükseliş yaşayabilirlerdi.

 

Balonun başlamasına daha iki saat vardı. Yi Yun, elinde davetiyesiyle Luo Berrak Sarayı'na geldi ve orada davetiyesi olan Luo Tian'la karşılaştı.

 

Anka Kuşu Firminya Eyaleti'nden Luo Tian baloya katılmak için seçilmişti ama oturacağı yer, Luo Berrak Sarayı'nın dışındaki büyük masalardan biriydi. Oraya sadece boş yerler dolsun diye gelmişti.

 

Orada oturmak ona sıfır kabul görme şansı verecekti. O, İmparatoriçe Luo'yu dahi göremeyecekken tüm önemli kişiler içeride oturacaktı.

 

Luo Tian, Yi Yun'u gördüğünde ona garip bir şekilde gülümsedi. Yi Yun, Cennete Yükseliş Alemi'ne atılım yapıp doksan dokuz kilometre Dao Ağacı'na ulaştıktan sonra Luo Tian onunla rekabet edecek akla sahip olamamıştı. Yi Yun'a karşı olan eksikliğini kabul etmişti.

 

Yi Yun, saraya girmeden önce ona doğru yavaşça başını salladı. Bunu görünce Luo Tian çok kıskandı. İç saraya girmeyi o da arzuluyordu ama bunu yapmak için uygun değildi.

 

İç saray, üst seviye kişilerle doluydu. Hatta Prenses Mor Ruh'un bile geleceği söyleniyordu. Eğer birisi iç saraya girerse Prenses Mor Ruh'un güzelliğine şahitlik edebilirdi.

 

Prenses Mor Ruh, tüm Luo klanı kraliyet başkentinde en göz alıcı inci sayılıyordu. Büyük ailelerin hiçbir kadın mirasçısı veya çeşitli eyaletlerin kadın elitleri, Prenses Mor Ruh'la rekabet edemiyordu. O tamamen başka bir seviyedeydi.

 

Aile arka planı ve görünüşü bir yana, sırf Antikefey kan bağından türeyen yeteneği bile şok ediciydi. Prenses Mor Ruh'un bir Antikefey kan bağını, sanki birinin reenkarnasyonuymuş gibi miras aldığı söyleniyordu. On yaşında Antikefey kan bağını uyandırmış hatta Prens Kızıl Sema'ya bile fark atmıştı.

 

Zaten bunun yüzünden, İmparator Luo bilerek onu tahta varis göstermişti. Yoksa Prens Kızıl Sema'nın kontrol ettiği ve destek aldığı güçler, Prenses Mor Ruh'un çok çok üstündeydi. Zaten Luo klanının yaş geleneklerine göre kolayca tahta çıkmasını sağlayabilirdi.

 

Luo Tian, yeteneği ve konumuyla Prenses Mor Ruh'la konuşmasının imkansız olduğunu bilmesine rağmen sadece bir kez bile onunla görüşse tatmin olurdu.

 

Ne yazık ki bulundukları konumlar, alemler kadar büyüktü. İkisi farklı dünyaların insanıydı.

 

Tabii Yi Yun, Luo Tian'ın ne düşündüğünü bilmiyordu. Aslında, Luo Tian bunu yüksek sesle söylese bile Yi Yun, Tai Ah Kutsal Şehri'nde karşılaştığı sorunlu kızın, herkesin ulaşamayacağı bir konuma sahip olduğuna inanmayı zor bulurdu.

 

Luo Berrak Sarayı'nın iç salonuna girdiği anda hava aniden değişti. Birkaç adım ileri atınca Luo Berrak Suları'nın iç sarayın tam ortasında bulunduğunu fark etti.

 

Luo Berrak Suları kaynak suyuyla dalgalanıyordu ve havuzun üstünde yeşimden oyulmuş bir köşk vardı. Ve bu köşkte, beyaz elbiseli dans eden kızlar vardı.

 

Bu kızlar dünyanın en iyilerinden özellikle seçilmişti. Gökefey kan bağları vardı ve görünüşleriyle, vücutları kusursuzdu.

 

Luo Berrak Suları'nda dans edebilmek sıradan herhangi bir kızın elde edebileceği bir fırsat değildi.

 

O anda, Luo Berrak Suları'nın yanlarında toplanmış bayağı kişi vardı. Tek bir bakışta genç elitlerden fazla başka bir şey görünmüyordu fakat arada birkaç önemli yaşlı kişi de vardı.

 

Yi Yun hiç kimseyi bilmiyordu. Bu yüzden rastgele bir yere oturup yavaşça çay içmeye başladı.

 

Yi Yun ilgisiz görünse de etrafında olan her şey algısı içindeydi.

 

Luo Berrak Suları'ndan biraz uzakta küçük bir ışınlanma düzeni olduğunu fark etti. Luo Berrak Sarayı'nın tam içine kurulmuş olması şaşırtıcıydı.

 

O anda, ışınlanma düzeni aniden parladı.

 

Büyük salonda herkes hemen ışınlanma düzenine baktı. Luo Berrak Sarayı'nın yüz bin metre uzunluktaki Luo Berrak Dağı'nda bulunduğu söylenmeliydi. Dağın eteğinden tepesine giden yolculuk onlarca kilometre sürüyordu. Kraliyet ailesinin üyeleri dışında, Luo Berrak Dağı'nda hiç kimsenin uçuş izni yoktu. Sadece yürüyebilirlerdi, bu yüzden savaşçıları hızlıca seyahat edebilseler de tempolu yürümeleri gerektiğinden, dağın tepesine giden yolculuk bayağı zaman alıyordu.

 

Luo Berrak Sarayı'na kurulmuş bir ışınlanma düzeni olsa da sadece belli konuma sahip olan kişiler doğrudan saraya girebilirdi.

 

"Etkileyici biri geliyor. Acaba kim..."

 

Işınlanma düzeninin parlamasıyla kalabalık konuşmaya başladı ve çok geçmeden ışınlanma düzeninde iki kişi belirdi.

 

Soldaki kişi, basit gök mavisi kıyafetler giyiyordu. Tıpkı ölümlü bir bilgine benziyordu; vücudundan hiç enerji akışı gelmiyordu.

 

Ve bilginin karşısındaysa başka biri duruyordu. Üstünde ipek kıyafetler ve yeşim vardı. Kıyafetlerinin kumaşı paha biçilemez, Gökkuşağı Semavi İpek böceği'nden üretilen Gökkuşağı İpeği'nden yapılmıştı. Giydiği botlar üst seviye Fey hayvanının derisinden yapılmıştı. Sırf kıyafetlerinin ve botlarının bedelini bile toplamda, birkaç bin Dünya Taşı'yla alman imkansızdı. Oradaki birçok elit, Luo Berrak Sarayı'nın balosuna davet edilmişti fakat hepsi kesin zengin olacak değildi. Adamın cübbesi bile birçok kişinin servetinin toplamından daha fazlaydı.

 

İkilinin görünüşü, anında tüm elitlerin dikkatini çekmişti.

 

Hem ipek kıyafetli genç hem de gök mavisi kıyafetli bilgin, doğal bir asil hava yayıyordu. Luo klanındaki antik ailelerin mirası asilliklerinden oluşuyordu.

 

"Donglin Yu! Ran Xueyi! Luo klanı kraliyet başkentinin dört büyük genç efendisinden ikisi." Kalabalıktan biri onları tanıdı.

 

Tüm Luo klanı kraliyet başkentinde, dört büyük genç efendiden biri olarak ünvan verilmeye değer kişiler, kesinlikle olağanüstü kişiler arasında en olağanüstü kişilerdi.

 

Dongling Yu, Dongling aşiretinden geliyordu; Ran Xueyi ise Xushui Ran klanından. Luo klanının en iyi on aşiretindeki büyük aşiretlerden ikisiydi.

 

Bu iki aşiretin bölgesi dahi Ateş Bulutu Eyaleti'nin boyutunun on katıydı.

 

İki aşiretin atası, önceden Luo klanının kurucu atasıyla yan yana dövüşmüştü. Göz alıcı askeri başarılar kazanmışlardı. Bu yüzden Luo klanı kurulduktan sonra her birine kral ünvanı verilmiş ve bugüne kadar süregelmişti. Onlar Luo klanı kraliyet ailesi kadar antiklerdi.

 

Ayrıca hem Dongling klanı hem de Xushui Ran klanı, her nesil büyük sayıda yetenek yetiştiriyordu. Bazılarına kraliyet başkentinde önemli pozisyonlar veriliyordu; diğerleri ise 196 eyaletten birinde eyaletin memuru olarak atanıyordu.

 

Donglin Yu ve Ran Xueyi ise iki aşiretin en olağanüstü gençleri olarak sayılıyordu. Böylesi büyük aşiretlerde, en çok dikkat verilen gençler kendi aşiretlerince yetiştirilirdi. Eğer Ran Xueyi, Ran Yu'yla kıyaslanırsa pozisyonlarının arasındaki fark, Yer ve Gök gibi olurdu. İkisini kıyaslamanın hiçbir yolu yoktu.

 

"Kardeş Ran, lütfen!"

 

Bilgin görünümlü, gök mavisi kıyafetli adam elini uzattı. O Donglin Yu'ydu.

 

"Kardeş Donglin, lütfen!" Ipek kıyafetli genç karşılık olarak dedi.

 

Ran Xueyi'nin kıyafetleri abartıydı fakat hiç de kibirli bir havası yoktu. Ondan gelen her söz ve hareket hafif bir esinti gibiydi; dört büyük genç efendiden biri olma ünvanını cidden hak ediyordu.

 

O anda yüzü mosmor, büyük dişli iri yarı bir adam yürüyerek geldi ve ipek kıyafetli genci yerine götürdü.

 

İri yarı adamı görünce herkesin kalbi ürperdi.

 

"Fey Şeytanı!"

 

On Bin Fey Semavi Cennet'teki Fey Şeytan ırkı, Fey ve Şeytan arasındaki bir melezdi. Sayıları azdı fakat yaşam süreli uzundu. Vücut güçleri korkunçtu ve savaşçı doğarlardı.

 

Eğer bir Fey Şeytanı, sadık bir asker olması için eğitilirse aşiretin en değerli koruyucu gücü olabilirdi. Bu Fey Şeytanı, Xushui Ran klanı tarafından yetiştirilmişti ve Ran Xueyi'nin yardakçısıydı.

 

Ran Xueyi'nin baloya yanında bir yardakçı getirebilmesiyle nasıl bir konuma sahip olduğu belliydi.

 

Ran Xueyi, Yi Yun'unkinden pek fazla uzakta olmayan onur koltuklarından birine oturdu. O anda Fey Şeytanı, Ran Xueyi'nin kulağına fısıldadı. Ran Xueyi, Donglin Yu'yla sohbet ediyordu fakat Fey Şeytanı'nın sözlerini duyduktan sonra durdu ve başını hafiften çevirdi; bakışları Yi Yun'un üzerine düştü.

 

Yi Yun'un elindeki çay bardağı bir anlığını durakladı sonra tekrar çayını yavaşça yudumlamaya devam etti.

 

Ran Xueyi...

 

Yi Yun, sırf isminden bu kişinin kimliğini anlamıştı.

 

"Kardeş Ran, son zamanlarda Xushui Ran klanına bir şey olduğunu duydum. Görünüşe göre direkt soyunuzdan birinin kan bağı sakatlanmış."

 

Fey Şeytanı'nın fısıldaması Donglin Yu'dan saklı değildi, bu yüzden Donglin Yu, o kişinin Ran Xueyi'nin baktığı Yi Yun olduğunu biliyordu.

 

Kolektif eğitiminde birinci olsa da Ateş Bulutu Eyaleti'nden genç bir öğrenci, Donglin Yu'nun pek umursayacağı biri değildi. Eğer başka bir zaman olsaydı, tek bir bakış bile atmazdı.

 

Ancak bu Ateş Bulutu Eyaleti öğrencisi, Xushui Ran klanının yüzüne şaplağı patlatmıştı. Xushui Ran klanı gibi Antikefey aşiretinden birinin kan bağının sakatlanması bir tabuydu. Bu küçük kazanın haberleri hızla yayılmıştı.

 

Bu nedenle Donglin Yu, yüce aşireti kışkırtma cesaretini gösteren Yi Yun'a biraz dikkat etmişti.

 

Böylesi biri genelde aceleci ve huysuz olurdu. Bir antik aşiretin ne kadar korkunç olabileceğini anlayamayabilirdi ve birazcık yeteneği yüzünden böylesi savurgan bir davranış yapmıştı. Eninde sonunda acı çekmeye mahkumdu.

 

"Benimle alay etmene neden oldum, Kardeş Donglin. Öyle bir şey gerçekten de oldu. Sakatlanan öğrenci, Xushui Ran klanımın ailenin dışına yolladığı öğrencilerden biriydi. Xushui Ran klanımın dört Kıdemlisi, bana kurallar çerçevesinde ona basit bir ders vermem için talimatlarını iletti." Ran Xueyi umursamazca konuştu.

 

Bilerek ses iletimini kullanmamıştı. Bu da birçok kişinin duymasına neden olmuştu.

 

İçten içe Ran Xueyi'nin Yi Yun'u nasıl kötülediğinden korkmuşlardı. Bu sözleri öylesine söylemişti ve sözde 'ders'in ne kadar öteye gideceği bilinmiyordu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44225 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr