Bölüm 873: İmparatoriçe Xuan'ın Çağırması

avatar
4330 19

True Martial World - Bölüm 873: İmparatoriçe Xuan'ın Çağırması


 

Bölüm 873: İmparatoriçe Xuan'ın Çağırması

 

İmparatoriçe Luo'nun balosu tamamen beklenmedik bir şekilde sona ermişti. Yi Yun ismi ise çeşitli eyaletlerin üst elitleri ve Luo klanının üst kademelerinin arasında tanınmış olmuştu.

 

Düşük alemden gelmişti fakat Ateş Bulutu Eyaleti ve Anka Kuşu Firminya Eyaleti'nin ortak eğitiminde birinci yeri kapmayı başarmıştı. Bu başarı şaşırtıcı olmayabilirdi lakin Luo Mo'yu Metruk Gök tekniğiyle yenmesi, cidden önemini arttırmıştı.

 

Yi Yun şu anda dikkatin zirvesindeydi. Özellikle otuzlu yaşlarında olmasıyla, geleceği parlağın da ötesindeydi.

 

O anda Xushui Ran klanının belli bir salonunda.

 

Ran Yu yerde secde ediyordu. İki eli sıkıca yeri tutuyordu. Parmaklarını çok sıktığından damarları şişmişti.

 

Ran Yu'nun önünde orta yaşlı bir adam vardı. Elindeyse sessizce okuduğu bir kitap vardı.

 

Bu orta yaşlı adam, Xushui Ran klanının Kıdemlilerinden biriydi ve ayrıca Ran Yu'nun hep arkası olan Dördüncü Amcası'ydı.

 

Lakin biraz önce orta yaşlı adam, Ran Yu'ya İmparatoriçe Luo'nun balosunda olanlardan bahsetmişti. Ran Yu'nun kalbi olanları duyunca birden hızlandı. Olayın detayları inanılacak gibi değildi fakat amcası nasıl olur da onu kandırırdı ki?

 

Yi Yun, bir de Metruk Gök tekniği biliyordu!

 

Ran Yu, Metruk Gök tekniği hakkında en ufak bir anlayışa sahip değildi. Kalbini ve aklını yetişime adamıştı. Metruk Gök tekniği aşırı zaman harcıyordu ama yine de yetişimdeki başarımı Yi Yun'unkinden kötüydü.

 

Aradaki fark çok fazlaydı...

 

"Yi Yun'u daha fazla kızdırma. Bunu kaldıramazsın. Aile artık Yi Yun'u hedef almamaya karar verdi."

 

Orta yaşlı adam, Ran Yu'nun umutlarını bir kova soğuk suyla söndürmüştü ve Ran Yu'nun vücudunu sarsmıştı.

 

"Ama Xushui Ran klanımızın itibarı..." Ran Yu öfkeyle bağırdı.

 

"Hmph!" Orta yaşlı adam soğukça homurdandı ve dedi ki: "İtibar görecelidir. Eğer Yi Yun karınca olsaydı, seni hafiften ısırsa bile ölümüne ezmesi kolay olurdu. Fakat artık bir karınca değil. Ran klanımızın Yi Yun'dan korkmadığı belli fakat Yi Yun, şu anda gelişiyor ve Prenses Mor Ruh'la olan yakın ilişkisiyle Ran klanımızın onla başa çıkacak yolu olsa da bedeli çok büyük olur. Buna değmez!"

 

Orta yaşlı adam bunu söylediğinde, Ran Yu'nun parmakları diz çökerken yeri parçalamıştı...

 

Bu neden oluyordu? Daha bir ay önce Yi Yun, onun gözlerinde tıpkı bir karınca gibiydi.

 

Fakat şimdi hem kimliği hem konumu hem de şöhreti, Yi Yun'dan aşağıdaydı. Aşireti bile önlerindeki durumdan kaçınmayı seçmişti.

 

Orta yaşlı adam ekledi: "Yi Yun, şu anda bir viskontun malikanesinde yaşıyor. Gelecekte sık sık kraliyet başkentinde olacak. Sen ise... Ran klanının diğer eyaletlerinin ücra bölgelerinden birini seç, seçtiğini ayarlamak için elimden gelenin en iyisini yapacağım."

 

Orta yaşlı adam konuşurken ayağa kalktı ve salondan çıkıp, Ran Yu'yu yere yığılmış şekilde bıraktı. Ailenin bölgelerine bakıp yavaşça yaşlanarak ölmek? Bu onun sonu mu olacaktı... ?

 

...

 

Luo klanının kraliyet başkenti birçok elitin kaldığı kutsal bir yerdi.

 

Nefes kesici arazi fiyatları bir kenara, herkes Luo klanının kraliyet başkentinde bir malikaneye sahip olmaya uygun değildi.

 

Kraliyet başkentinde bir evinin olmasının kendisi dahi bir onur rozetiydi.

 

Ve şimdi Yi Yun, çevresi neredeyse yarım kilometreyi kaplayan bir konak elde etmişti.

 

Bu, Xuan ailesinin kraliyet başkentindeki bölgesiydi ve şimdi Yi Yun'a viskont malikanesi olarak bahşedilmişti.

 

Yi Yun viskont malikanesine ilk girdiğinde, birçok kişi ona tebrik hediyesi yollamıştı fakat ev ziyaretçilerle kaynamıyordu. Aksine Yi Yun'u ziyaret eden kişilerin sayısı çok azdı.

 

Ne de olsa Yi Yun, İmparatoriçe Xuan'ın tarafındaydı. Taht savaşının önemli anında, kraliyet başkentinin tarafları karşı tarafın kişileriyle uğraşırken çok dikkatli olmalıydı.

 

Yi Yun'un viskont malikanesinde kaldığı ilk gecede, bir ziyaretçi geldi. O kraliyet sarayından altın zırhlı bir muhafızdı. Yanındaysa haberlerle gelmişti. İmparatoriçe Xuan, Yi Yun'la görüşmek istiyordu.

 

İmparatoriçe Xuan'ın balodan sonra Yi Yun'la görüşmek istemesi anlaşılabilirdi.

 

Üstüne başına biraz çeki düzen verdikten sonra altın zırhlı muhafızla doğrudan Fenghua Sarayı'na gitti.

 

Bu Yi Yun'un Luo klanının kraliyet sarayını ilk ziyaret edişiydi. İleri bakınca ölümsüz dağlarıyla çevrili, her tarafı görkemli binalar dolu bir yer gördü.

 

Kraliyet sarayının merkezi büyük bir düzenle kaplıydı ve görünmezdi. Yüce İmparator Luo, bu bölgenin merkezinde yaşıyordu.

 

Fenghua Sarayı ise kraliyet sarayının arkasında bulunuyordu ve benzer şekilde güçlü bir düzen tarafından korunuyordu. Altın zırhlı muhafızın eşliğinde Yi Yun başarıyla saraya girdi.

 

Fenghua Sarayı'nın çoğu, kırmızı cam fayanslarla kaplıydı. Uzaktan Fenghua Sarayı, derin dağlarda yaşayan bir ateş anka kuşuna benziyordu. Güzel ve parlaktı.

 

"Küçük Yun!"

 

Yi Yun, Fenghua Sarayı'nın ana salonuna ayak bastığı anda hoş ve şaşırmış bir ses duydu. Bu Luo Huo'er'di.

 

Yi Yun başını çevirdi ve üstünde kırmızı bir tunik olan Luo Huo'er'in, yüzünde bir sırıtışla ona doğru yürüdüğünü gördü. Fenghua Sarayı'nın ana salonu kürklü halılarla kaplıydı, bu yüzden Luo Huo'er çıplak ayakla yürüyordu. Ayakları bir dizi beyaz inciye benziyordu.

 

Luo Huo'er'in arkasında İmparatoriçe Xuan vardı.

 

İmparatoriçe olarak zarif ve saygıdeğer bir havası vardı. Ancak İmparatoriçe Xuan, kızına baktığında başını iki yana salladı.

 

Genelde Luo Huo'er, sarayın dışındayken bir prenses gibi rol yapardı. Lakin saraydayken prenses halinden eser yoktu.

 

Şimdi de Yi Yun, Luo Huo'er'in önünde böyle davranıyordu.

 

"Yi Yun, Majesteleri İmparatoriçe Xuan'ı selamlıyor ve..."

 

"Formaliteye gerek yok." Yi Yun, Prenses Mor Ruh'a ciddice hitap edeceğini görünce Luo Huo'er, bunu tuhaf buldu ve aceleyle Yi Yun'u susturdu. Yi Yun ona prenses dese de muhtemelen kahkahasını içinde tutuyordu.

 

"Tanıştığımızdan beri bayağı zaman geçti. Küçük Yun, bayağı ilerleme kaydetmişsin. Fena değil, hiç de fena değil. Bu Prenses çok memnun! Düşük alemdeki zamanları düşününce, Metruk Gök tekniklerinde bayağı yeteneğin vardı. Zamanında Bu Prenses zaten yeteneğini yüksekte görmüştü." Luo Huo'er ona doğru yürüdü ve kıkırdayarak konuştu.

 

Yi Yun bunu duyunca biraz garip buldu...

 

"Malikanene döndüğünde, yetişim yapmak için fırsatı iyi kullanmalısın. Luo İlahi Salonu sınavlarına az kaldı, bu yüzden inzivaya çekilmelisin." Luo Huo'er bunu söylerken Yi Yun'a gülümsedi. "Tamam git hadi. Sınavlar başlayana kadar inzivaya çekil. Dikkatini dağıtma!"

 

Neler oluyordu? Yi Yun başını kaşıdı. Onu buraya birkaç cümle şey konuşmak için mi çağırmışlardı? Sonra da onu inzivaya mı sokacaklardı?

 

Yi Yun, boş boş İmparatoriçe Xuan'a baktı ve sonra "Acelesi yok. Bu imparatoriçe'nin hâlâ seninle konuşacağı bir şeyler var." dediğini duydu.

 

Luo Huo'er aceleyle dedi ki: "Anne, Küçük Yun'un inziva eğitimine girmesi gerekiyor!"

 

"Sadece birkaç şey konuşacağız, inzivasına pek etki etmez." İmparatoriçe Xuan bunu söyledikten sonra Yi Yun'a gülümsedi. "Yi Yun, Huo'er'i düşük alemde tanıdığından, Bu İmparatoriçe'nin önünde fazla resmiyete gerek yok."

 

"Huo'er seninle ilk tanıştığında, neşeli bir ilişkiniz olmadığından ve aranızda birkaç anlaşmazlık olduğundan bahsetti. Bu İmparatoriçe Huo'er'in kişiliğini biliyor, bu yüzden bir şeyler yapacak olması garip değil. Ancak kalıntı konusunda çok ileri gitti. Bu İmparatoriçe onu çoktan azarladı."

 

Kalıntı konusu? Arıtma sırasında kalıntının patlaması hakkında mı?

 

O, Luo Huo'er'in Yi Yun'u aptala çevirme çabasıydı ve sonundaysa...

 

Luo Huo'er, kalıntının patlama nedeninin Yi Yun'un işi olduğunu doğrulamıştı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44329 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr