Bölüm 177: Göktaşı Çimi

avatar
8850 29

True Martial World - Bölüm 177: Göktaşı Çimi


 

Çeviri: bebebiskuvisi

 

Kutsal yabandaki sınırsız Tai Ah Bitki Dağı’na, küçük bir figür atlayıp zıplayarak tırmanıyordu!

 

İki yüz bin lbs ağırlık giyen Yi Yun her adımını dikkatle atmak zorundaydı. Kayalara basmak zorundaydı, çamura basarsa tüm bacağı yere gömülürdü.

 

Kutsal yabanın dağlarında kayalıklar boldu ve bu kayaların sertlikleri de Yi Yun’un ağırlığını taşıyabilecek düzeydeydi.

 

Yi Yun bir kaya parçasına bastıktan sonra zıplamak üzereyken, geniş, yeşil kaya onun ağırlığından ters döndü. Yi Yun’un ağırlığına dayanamamış gibi topraktaki yerinden ayrıldı.

 

Olayın ani gelişimi, Yi Yun’u şaşırttı. Kayanın dönüşüyle birlikte o da düşmeye başladı.

 

Akan Cıva Elbisesi’nin ağırlığını hemen değiştirmezse de, düşmek, gülünç bir olay olmaktan çıkacaktı.

 

Normal bir kayanın üzerine düşerse düştüğünde kayayı parçalayacak, aynı zamanda da kendini yaralayacaktı.

 

Büyük bir kayanın üzerine düşmekte olduğunu gören Yi Yun, Akan Cıva Elbisesi’nin ağırlığını değiştirmek yerine havada bedenini döndürüp sırtındaki Bin Ordu Kılıcı’nı çekti!

 

Cha!

 

İnsan boyu uzunluğundaki Bin Ordu Kılıcı, kayayı tofu gibi dilimledi. Yi Yun bu darbenin gücünü kullanarak bedenini tekrar büküp havada bir geri takla attı. Bu geri taklanın gücünü kullanarak sırt üstü yere çakılmak üzere olan bedenini yan tarafa döndürmeyi başardı.

 

Enerjik bir maymun gibiydi. Üç metrelik mesafeyi aşıp ayak parmakları tekrar kayaya dokunabildiğinde dengesini geri kazandı. Ama ayak parmaklarıyla yaptığı basış, kayayı parçalamıştı.

 

Sonunda kayanın üzerine sağlam bir şekilde basabilecek güce sahip olmuştu.

 

Gerçekleştirdiği hareketler, Zaman Farkındalığı’nın büyük başarı aşamasının eşiğine ulaşmasının sonucuydu. Bunu yapabileceğini düşünmeseydi, düşerken Akan Cıva Elbisesi’nin ağırlığını azaltabilirdi zaten.

 

İki yüz bin lbs ağırlıkla dağa tırmanmak, kazara bastığı kayaları parçalayabildiğinden dolayı zordu zaten.

 

Yi Yun durmaksızın bunu yapmayı deniyordu. Tüm bu denemeleri sırasında da yavaş yavaş gücü üzerinde mutlak bir kontrol kazanıyordu. Uyguladığı güç, gerekenden az veya çok değildi artık. Bir bıçak sırtında dans ediyor gibiydi.

 

Bang! Bang! Bang!

 

Yi Yun adım adım dağa tırmandı. Her adımı hızlı ve dikkatliydi.

 

Bastığı izlere bakıldığında, oradan dev bir hayvan geçmiş gibi görünüyordu. Ayak bastığı her yerde geniş bir krater bırakmıştı.

 

Bastığı kayalarla, aynı durumun içine düştüğü her seferinde, hareket becerilerini kullanarak güvenle kurtuluyordu.

 

“Oh?”

 

Yi Yun aniden yüz metre uzaktaki bir ağaçtan parıldayan bir ışık geldiğini fark etti. Yıldız ışığı gibiydi.

 

Bedenindeki Mor Kristal hafifçe zonklamaya başladı ve Yi Yun’un dikkatinin ışığın varlığına toplanmasına vesile oldu.

 

Yi Yun’un yetişim seviyesi yükseldikçe ruhani enerjisi de güçleniyor, her şeyi daha keskin bir şekilde algılayabilmesini sağlıyordu. Yüz metre yarıçapındaki bir alandaki her enerji parçasını algılayabilirdi.

 

Ve etrafı saf enerjiyle çevrili bir ilk tür olsaydı Yi Yun onu onlarca mil öteden bile hissedebilir ve yerini bulabilirdi. Ve bu enerjinin mühürlenmiş olması bile onun algısını etkileyemezdi. Elbette mühürlenmiş enerjiyi saptayabilmekle onu emmek farklı şeylerdi!

 

Mor Kristal’in, her şeyin temelinin enerji olduğu bu dünyada Yi Yun’a verdiği harika görüş buydu.

 

Yi Yun, Mor Kristal’in rehberliğinde enerji kaynağını kolayca buldu. Çalıların arasındaki ağacın gövdesindeki çatlakta yumruk büyüklüğünde bir çiçek buldu.

 

“Işıksız Yıldız Çiçeği mi?”

 

Yi Yun, çiçeğin renklerine ve taç yapraklarının şekline bakarak çiçeğin türünü buldu.

 

Tai Ah Kutsal Şehri’ne geldiği zaman okumuş olduğu ‘Kutsal Yaban’ kitabında Işıksız Yıldız Çiçeği ile ilgili kayıtlar da vardı. Büyümek için yağmura ve Yer ve Gök Yuan Qi’sini emmeye ihtiyacı vardı. Sıradan ağaçların içinde bir parazit olarak yaşardı.

 

Ama bu ağaç aslında Işıksız Yıldı Çiçeği’nin köklerinden başka bir şey değildi. Çiçek oradan alındığında ağaç da yavaş yavaş kuruyacaktı.

 

Kutsal yabanda, kendini koruma ya da gizleme yeteneğine sahip pek çok hazine vardı. Öyle olmasaydı metruk hayvanlar tarafından yenirler veya insanlar tarafından kolayca toplanırlardı zaten.

 

Işıksız Yıldız Çiçeği, yüksek kalite bir Sarı sınıf bitkiydi ve üç ejder runuyla değiştirilebilirdi.

 

“Bu kadar geldim ama karşıma çıkan tek şey, Sarı sınıf yüksek kalite bir Işıksız Yıldız Çiçeği oldu. Kutsal Şehrin diğer yetişimcileri, Mor Kristal olmadan, anca kayaların ve otların arasını didik didik arayarak bitki bulabilirler. Bitki toplama verimlilikleri çok daha düşük olacaktır. Günde bir düzine Sarı sınıf bitki bulmaları bile oldukça şaşırtıcı olur. Şanslıysalar, bir ya da iki Mistik sınıf bitki bulmaları bile büyük bir başarı sayılır.”

 

“Düşük kalite Sarı sınıf bitkiler anca iki ejder runuyla değiştirilebilir. Mistik sınıf bitkiler biraz daha fazla kazandırabilir ama o da on ejder runu civarında olur. Hesabı bu şekilde yaparsak bir bitki toplayıcı günde en fazla kırk-elli ejder runu kazanabilir!”

 

“Ama bitki toplama işini seçenler için, günde en az yirmi beş ejder runluk bitki teslim etme zorunluluğu var. Böyle bir kural konmasının sebebi, hem Kutsal Şehrin kaynak edinmesini sağlamak hem de yetişimcilerin tembellik etmesinin önüne geçmek. Günlük yirmi beş ejder runu düşüldüğünde kazanç daha da azalacak!”

 

İnsanların bitki toplamayı istememesi normaldi. Bu gerçekten de yalnız, sıkıcı ve geleceği olmayan bir işti.

 

Yi Yun Işıksız Yıldız Çiçeği’ni aldıktan sonra yoluna devam etti. Özellikle sabit olmayan, yuvarlanan kayaları seçerek hareket becerilerini ve gücü üzerindeki kontrolünü test ediyordu.

 

Bu da doğal olarak Yi Yun’un hızını yavaşlatıyordu.

 

Sıradan bir bitki toplayıcı, bitki dağına vardıktan sonra bitkileri aramaya başlardı. Başka şeylerle ilgilenecek vakti olmazdı. Günde yirmi beş ejder runluk bitki toplayamazlarsa, ejder runları eksiye düşerdi neticede.

 

Üst üste iki gün boyunca ejder runları ekside olan biri artık şehrin ücretsiz barınma imkanlarından yararlanamaz, sokaklarda yatmak zorunda kalırdı. Bir savaşçı için sokaklarda yatmak önemsizdi elbet, bir ceza bile sayılmazdı ama...yine de büyük bir utanç getirirdi.

 

Tai Ah Kutsal Şehri’ne gelenlerin tümü de gururlu insanlardı. Kutsal Şehrin ücretsiz barınma imkanlarının kaldırılması ve sokaklarda yatmak zorunda kalmaları uygunsuz olurdu ve bu haberler kendi aşiretlerine gittiği zaman alay konusu olurlardı. İntihar bile edebilirlerdi.

 

Bu nedenle, bitki toplamaya gelen insanlar kaytarmaya cesaret edemezlerdi. Ama Yi Yun bitki dağında yavaş hareket ediyordu. Zamanının çoğunda hareket becerilerine çalışıyordu. Bitki toplamaya gelince...eh...onun için özel bir şey yapmasına gerek yoktu. Mor Kristal’in verimliliği %100 idi neticede.

 

Çok geçmeden sepeti çoğunlukla Sarı sınıf olmak üzere bir düzine bitki çeşidiyle dolmuştu. 

 

Yi Yun topladığı bitkilerin anca otuz ejder runu veya biraz daha fazla edeceğini tahmin ediyordu.

 

“Oh? Bu…?”

 

Yi Yun birkaç yüz metre ileride belirsiz bir enerji dalgalanması olduğunu keşfetti. Bu enerji dalgalanması, topladığı Sarı sınıf bitkilerinkinden daha yoğundu.

 

“Mistik sınıf bir bitki olmalı.”

 

Yi Yun dudaklarını yaladı ve hareket yeteneğini kullanarak çevik bir maymun gibi enerji dalgalanmasının olduğu yere doğru yöneldi.

 

Ruhani enerjisini Mor Kristal ile eşleştirdi. Görüşünde bir ateş kümesi gibi yanan devasa bir Yer ve Gök Yuan Qi’si damlası vardı. Kaynağının ruhani bir nesne olduğu açıktı.

 

Ama Mor Kristal’in etkisiyle değişen görüşü normale döndüğünde tek gördüğü büyük bir siyah taştı. Bu siyah taşın yüzeyi sertti ve ufak çukurlarla doluydu. Sıradan bir kayadan farksızdı, bitkiye dair bir iz yoktu.

 

Yi Yun çenesini okşadı ve ‘Kutsal Yaban’ kitabının girişini hatırlamaya çalıştı. Çabucak önündeki kayanın ne olduğunu anladı.

 

Bin Ordu Kılıcı’nı çıkardı ve taşa vurdu!

 

“Cha!”

 

Hafif bir sesle birlikte siyah taş ikiye bölündü!

 

“Çok sert! Haklıydım sanırım!”

 

Yi Yun’un gözleri parladı. Bin Ordu Kılıcı ve kendi gücüyle kayayı geç, kalın bir metal duvarı bile kolayca kesebilirdi, önündeki kayayı da çamurmuş gibi kesmişti nitekim.

 

Ama önündeki kayayı kesmiş olsa bile eli uyuşmuştu.

 

Bu sıradan bir kaya değildi, bir göktaşıydı!

 

“Bir göktaşından beklendiği gibi! Göktaşı, Dünya’ya düştüğü sırada Yer ve Gök Yuan Qi’sinin sürtünmesiyle ısınır ve alevler içinde yanmaya başlar. Ateş, göktaşındaki kiri, pası, safsızlığı yakar ve Yer ve Gök Yuan Qi’si kayanın içine girer. Bu şekilde işlenen kaya, sıradan metallerden tamamen farklı olur. Bir demircinin on milyonlarca kez dövdüğü bir metal gibi!”

 

İkiye bölünmüş göktaşının iç tarafı pürüzsüzdü. Grimsi beyazdı. Bu grimsi beyaz dokunun içinde baş parmak büyüklüğünde bir delik göze çarpıyordu.

 

Yi Yun parmaklarını deliğe soktuğunda yüzünde bir gülümseme peydah oldu.

 

Çabuk hareket edip delikten bir ‘solucan’ çıkardı!

 

Bu bir solucan değildi gerçi, ‘Göktaşı Çimi’ olarak bilinen yumrumsu bir bitkiydi.

 

Göktaşı Çimi’nin tohumları, kök salabileceği bir yer bulmak için on binlerce mil öteye dek uçabilirdi.

 

Göktaşlarından, özellikle metalik olanlardan hoşlanır, onların yüzeyinde yetişebilirdi.

 

Göktaşı Çimi’nin tohumu aşındırıcı bir sıvı salgılar ve birkaç yıl boyunca göktaşının merkezine doğru tünel açarak oraya kök salardı!

 

Bundan sonra elmadaki solucan gibi yavaşça ilerler, baş parmak boyutunda tüneller açar ve göktaşının özünü absorbe ederek büyürdü!

 

Bu şaşırtıcı bitki, Yi Yun’un iç çekmesine sebep oldu. Kutsal yabanda çeşit çeşit gariplik vardı. Buradaki yaşam formları Yi Yun’un bilgisini aşıyordu.

 

“Göktaşı Çimi! Orta kalite bir Mistik sınıf bitki. Çok yaygın olmadığından bulması kolay değil. Kılavuza göre seksen iki ejder runu ediyor!”

 

Yi Yun dövüş sanatları çalışmaya başladıktan sonra hafızası oldukça iyi bir hâle gelmişti. Kılavuzdaki bitkilerin ejder runu karşılıklarını ezberleyeli çok olmuştu.

 

Mistik sınıfı bitkiler, on ejder runundan başlıyordu. Bitkinin değerine bağlı olarak, birkaç nadir Mistik sınıf bitki, Dünya sınıfı bitkilerin değerlerini dahi aşıyor, yüz civarında ejder runu ediyordu.

 

“Oh...Bugünlük yeter. Ayrılmak için hazırlanacağım. Bitki toplamadaki ilk günümde çok da abartıya kaçmamalıyım.”

 





Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr