Bölüm 272: Sonuçların Duyurulması

avatar
11131 26

True Martial World - Bölüm 272: Sonuçların Duyurulması


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 

 

Tai Ah Kutsal Şehri’nin yetişimcileri birliklerin yanı sıra topluluklar da kuruyorlardı.

 

En büyük topluluk, Kutsal Yaban Maceraperestler Topluluğu idi. Bu topluluktaki insanlar, temel olarak metruk hayvan avlamak ve deneyim kazanmak için Kutsal Yaban'a gidecek gruplar oluşturuyordu.

 

Ve ikinci en büyük topluluk da, Metruk Gök Ustaları Topluluğu’ydu.

 

Bu topluluğun merkezi, Merkezi İlahi Kule’de bulunuyordu. Her ay çeşitli etkinlikler düzenliyor ve bu etkinliklerde Tai Ah Kutsal Şehri’nin resmi desteğini alıyorlardı.

 

Bugün Metruk Gök Ustaları Topluluğu’nun özel bir etkinliği yoktu ama salon tıklım tıklımdı.

 

Dört yüz-beş yüz kişi toplanmıştı. Hepsi de acemi Metruk Gök Ustaları idi. Tai Ah Kutsal Şehri’ndeki acemi Metruk Gök Ustaları’nın neredeyse %80-%90’ı gelmişti.

 

Bunun nedeni de, Büyük Usta Yuehua’nın sınav sonuçlarını bugün duyuracak olmasıydı.

 

Aslında Yuehua’nın sınıfına sadece yüz öğrenci kayıtlıydı. Çoğu katılım ücretini ödeyememişti ama yine de Yuehua’nın öğrencilerini test ettiğini duyduklarında sınav sonuçlarını öğrenmek istemişlerdi.

 

Bu sınavın sonuçlarına göre, ödenek veya burs alacaklarından sonuçlar çok önemliydi. Ve pek çok kişi de bu sonuçların Tai Ah Kutsal Şehri’ndeki Metruk Gök Ustaları’nın sıralamalarını göstereceğine inanıyordu.

 

Bu sonuçlar, kimin daha iyi olduğunu belirleyebilirdi!

 

Birincinin kim olacağı kesindi. Zira Luo Huo’er yeteneklerini kanıtlamak zorunda değildi. Rekoru kırıp herkesten üstün olduğunu ispatlayalı çok olmamıştı!

 

Asıl merak edilen ikinci sıraydı!

 

Yang Yuefeng, Li Daohong ve Zhou Shiguang ikincilik için yarışacaktı!

 

Üçü de İnsan Onur Listesi’nin ilk onundaydı. Ancak İnsan Onur Listesi’nin ilk onu, tamamen acemi Metruk Gök Ustaları’ndan oluşmuyordu. Qin Haotian, Li Xiao gibi bazıları metruk hayvan avlamaktan kazandıklarıyla ilk ona girebilmişti.

 

Yuehua’nın sınavı, Tai Ah Kutsal Şehri’ndeki tüm acemi Metruk Gök Ustaları’nı değerlendirmenin kapsamlı bir yoluydu. Bu değerlendirmenin sonuçları, bunun dışında başka anlamlar da taşıyordu. Sadece Tai Ah Kutsal Şehri’nin Metruk Gök Ustaları’nı ilgilendirmiyor, aynı zamanda birçok büyük oluşumu da ilgilendiriyordu ve bundan dolayı, sonuçları ilk elden öğrenmeleri için muhbirlerini göndermişlerdi.

 

İlk ikiden ona kadar olan insanlar, tüm büyük oluşumların ilgisini çekerdi.

 

O sırada, Luo Huo’er Merkezi İlahi Kule’nin altmış dokuzuncu katındaki eğitim salonunda beyaz eğitim kıyafeti içinde duruyordu. Bacaklarını 180° açmıştı. Uyluklarının iç tarafı yere değerken bedenini geriye doğru esnetmişti. Bedeni mükemmel bir şekilde kıvrılmış, ipeksi uzun saçları halıya yayılmıştı.

 

Luo Huo’er, ailesinin tekniğine çalışıyordu.

 

Aniden Dong’er kapıyı itip salona girdi.

 

“Hanımım, bugün sonuçların açıklanacağı gün. Herkes Metruk Gök Ustaları Topluluğu merkezinde toplanmış, sıralamaları görmek için bekliyor. Gitmeyecek misiniz?”

 

Luo Huo’er ellerini yere koyup bacaklarını havaya kaldırırken cevap vermedi. Bacaklarının 180° derecelik açısını hâlâ koruyordu. Kanatlarını açmış bir kuşa benziyordu.

 

Hareketlerinden dolayı antrenman giysisi vücudunu sıkı sıkıya sarmış, mükemmel kalçalarını ve göğüslerini gözler önüne seriyordu.

 

Son birkaç hareketini de yaptıktan sonra saçlarını savurup dedi ki: “Nasılsa birinci olacağım. Orada görecek bir şey yok. O insanlar o kadar kötüydü ki, el mühürlerinin yarısını yapsam bile kazanırdım.”

 

Luo Huo’er antrenmanına devam etmeden önce gülümsedi.

 

Dong’er de güldü. “Hanımım haklı! Hanımımdan başka birinin birinci olma ihtimali yok. Ama Hanımım, kaç puan aldığınızı da mı merak etmiyorsunuz?”

 

“Sınav zordu. Puanım konusunda bir fikrim olsa da, öğrenmem için illa oraya gitmeme gerek yok. Ayrıca orası kalabalıktır. Onların arasına karışırsam, kendimden ödün vermez miydim?”

 

Luo Huo’er’in dudakları kıvrıldı. Aslında sonuçlara bakmayacak olmasının başlıca nedeni buydu. Sıralamasını görmek için kalabalığın arasına mı sıkışacaktı? Böyle bir kendini küçük düşürme, onun konumuna uymazdı.

 

“Hanımım haklı. Ben giderim.” Dong’er gönüllü oldu ve kısa bacaklarıyla koşarak eğitim alanından ayrıldı.

 

Dong’er topluluğun merkezine ulaştığında orası zaten fazlasıyla kalabalıktı. Kalabalıkta da sadece acemi Metruk Gök Ustaları yoktu, büyük oluşumların elçileri de vardı.

 

Yetişimcilerin geliş amacı sonuçlara bakmakken elçilerin geliş amacı bu gençlerle yakın ilişkiler kurmaktı.

 

Kalabalığın içinde en dikkat çeken gençlerse, Yang Yuefeng, Li Daohong ve Zhou Shiguang idi. Luo Huo’er’in yokluğunda bu sürünün liderleriydiler.

 

“Kardeş Daohong, Kardeş Shiguang, uzun zaman oldu!” Yang Yuefeng, Li Daohong ile Zhou Shiguang’ı selamladı.

 

“Nasılsın Kardeş Yuefeng? Kardeş Yuefeng’in sınavının oldukça iyi geçtiğini ve kutlama için İlahi Ay Restoranı’nda ziyafet hazırlattığını duydum. İkinci sıra, kesin Kardeş Yuefeng’in gibi!” Li Daohong yüzünde bir gülümsemeyle cevapladı.

 

“Hadi hadi. Benim sonuçlarım anca ortalama sayılır. Kardeş Daohong’unkinden kötüdür kesinlikle!” Yang Yuefeng ‘tevazu’ ile konuştu.

 

Genç efendiler bir araya geldiğinde genellikle diğerlerini pohpohlayarak onların da kendilerini pohpohlamasını sağlardı. Ama gerçekte birbirlerinin ne düşündüklerini bilirlerdi.

 

İşin ucunda itibarlarının yanında kesenin ağzı açılan bir burs da vardı. Büyük Usta Yuehua’nın beğenilerini kanabilirlerse ufak da olsa ‘Bin Elli Ay Budası’nı öğrenme fırsatı bulabilirlerdi!

 

Bu sınav bu kadar önemliyken ikinci sırayı almayı kim istemezdi ki?

 

Üçü de birbirlerine övgüler diziyormuş gibi görünse de aslında diğerlerini geçmek istiyorlardı!

 

“İki yüzlüler!” Dong’er üçünün de ikinci olmayı ve diğerlerini aşmayı istediğini ama yine de diğerlerine övgüler yağdırdıklarını gördü. Çok genç olsa da bazen bu dünyanın nasıl işlediğini anlayabiliyordu.

 

O sırada kapı itilerek açıldı. İki siyah pelerinli yasa uygulayıcı içeri girdi. Ellerinde bir kova kadar kalın bir parşömen tutuyorlardı.

 

Herkes konuşmayı bıraktı. Yasa uygulayıcıların sonuçları açıklamak için burada olduğunu hissettiler. Ellerindeki parşömen, muhtemelen puan listesiydi!

 

Yasa uygulayıcıları salonun merkezine geldiğinde biri konuştu: “Büyük Usta Yuehua sonuçları duyurmamızı söyledi. İlk önce onun sözlerini aktaracağım. Dedi ki, bu sınavda ilk iki sırayı alan öğrencilere ‘Bin Elli Ay Budası’nı öğretecekmiş ve onların da arzusu varsa, Büyük Usta Yuehua onlara tüm kalbiyle yol gösterecekmiş.”

 

Yasa uygulayıcının söylediği bu sözler, durgun suya düşen bir kaya etkisi yaptı. Sessiz salonda, bir anda curcuna koptu!

 

İlk iki kişi ‘Bin Elli Ay Budası’nı öğrenecekti!

 

İkisi de isterse, Büyük Usta Yuehua onlara tüm kalbiyle yol gösterecekti. Bunun, onları kişisel öğrenci olarak almasından hiçbir farkı yoktu.

 

Herkes, Büyük Usta Yuehua’nın Tai Ah Kutsal Şehri’ne gelme amacının bir öğrenci almak olduğunu biliyordu. Luo Huo’er’i alacaktı elbette ama diğerlerinin de Büyük Usta Yuehua’nın gözüne girebilme umutları vardı. Öğrenci sıfatı sadece ismen verilecek olsa bile bundan memnuniyet duyarlardı.

 

Ve sadece bu sözde öğrenci sıfatını alabilmek için bile birçok sınava girmeli ve hepsinden olağanüstü sonuçlar elde etmeliydiler.

 

Ama Büyük Usta Yuehua ilk sınavdan hemen sonra başka bir öğrenci daha almaya karar vermişti!

 

Bu, en önemli fırsattı!

 

Peki ikinci sırayı kazanacak kadar şanslı olan kimdi?

 

Acemi Metruk Gök Ustaları içinde diğerlerinden daha önde olanlar heyecanlanmaya başladı.

 

“Kardeş Daohong, Kardeş Shiguang, üçümüzün de böyle bir fırsat yakalayacağını beklemezdim. Kim bilir, belki de Kardeş Daohong ya da Kardeş Shiguang, Büyük Usta Yuehua’nın gözüne girmiştir!” Samimiyetsizce konuştu Yang Yuefeng. Sesi titriyordu. Li Daohong ile Zhou Shiguang’ın bir an önce geberip gitmesini, Büyük Usta Yuehua’nın kendisini seçmesini istiyordu.

 

“Haha! Kardeş Yuefeng çok alçak gönüllü! Bence ikinci sırayı çok büyük ihtimalle Kardeş Yuefeng alacak. Ve öyle olursa Kardeş Yuefeng artık hak ettiği kanatları alabilir. Gelecekte bizi de hatırlaman gerek ama!” Zhou Shiguang da yalan söyledi. Bu sözleri söylerken içinden, “Ben olmalıyım, ben olmalıyım!” diye geçiriyordu.

 

O sırada en gergin olanlar, bu üç genç efendiydi. Bu, kaderlerine karar verilecek andı. Ve hiçbiri diğer ikisini yenebileceği konusunda kendine tam olarak güvenmiyordu.

 

O sırada kanun uygulayıcı konuşmaya başladı: “Şimdi sonuçları asacağım. Tam puan, 700.”

 

Yasa uygulayıcılardan biri sonuç listesinin mührünü yırttı. Sonuç listesini henüz onlar bile görmemişti.

 

Liste çok uzundu. Yasa uygulayıcılardan biri parşömenin bir ucunu tuttu, diğeri ise diğer ucunu tutarak çekti. İkisi parşömeni bir sanat eseri gibi yavaşça açarak sergiledi.

 

Herkes nefesini tuttu!

 

Beyaz kısmın ardından bir isim ortaya çıktı!

 

İsimler, yüksek puandan düşük puana doğru sıralanmıştı. Alt sırada görünen bu isim en düşük puandı ve puanı 200’ü anca geçiyordu!

 

“Ne kadar da düşük!”

 

Bazıları korktu. 700’lük tam puandan 200 puan kazanmak, üçün birini bile alamamak demekti.

 

Liste yavaş yavaş açığa çıktı. İsim ardına isim göründü. Kendi puanlarını gören gençlerin ifadeleri anlaşılmaz görünüyordu. En altlarda bir sıra almak, pek de hoş bir şey değildi.

 

Yavaş yavaş isimler görünmeye devam ederken puanlar da yavaş yavaş yükseldi ve 250’ye ulaştı.

 

Ardından 260, 270, 280…

 

Puan 300’e yükseldiğinde de yükselmeye devam etti.

 

Artık isimlerini gören gençlerin gözleri parlıyordu. Her ne kadar puanları çok matah olmasa da bir grup elitin arasında yüksek bir puana ulaşmak onları heyecanlandırıyordu.

 

Listenin ¾’ü açılmış, ilk yirmi isme ulaşılmıştı.

 

İsimleri hâlâ duyurulmayan insanlar gerildi.

 

Yang Yuefeng yelpazesini sallayarak rahatmış gibi davranıyordu ama elleri terlemişti ve yelpazesini o kadar hızlı sallıyordu ki, neredeyse yırtılacaktı.

 

Li Daohong’un yüzünde bir gülümseme vardı ama gülümsemesinin zorlama olduğu çok uzaklardan bile fark edilebiliyordu.

 

Öte yandan Zhou Shiguang duygularını gizlemiyordu. Gözlerini kırpmadan listedeki isimlere bakarken iki yumruğu da sıkılıydı.

 

Kendi isminin görünmesinden korkuyordu.

 

On isim daha açıklandıktan sonra ilk ona ulaşıldı!

 

Artık görünen isimlerin tümü ünlü isimlerdi. Büyük aşiretlerden gelen 'Metruk Gök Tekniği' dahileriydi!

 

Öyle olsa bile puanları hâlâ 320-330 civarındaydı.

 

Tam puan 700 idi ama büyük aşiretlerin dahileri bile yarısını dahi kazanamamıştı. Bu da sınavın ne kadar zor olduğunu gösteriyordu!

 

Henüz ismi görünmeyenler inanılmaz gergindi. Luo Huo’er dışındaki şanslı kişi olmak istiyorlardı.

 

Birkaç isim daha göründükten sonra parşömenin çok küçük bir kısmı kapalı kalmıştı. Listenin bu kısmında yazılan isimler daha büyük bir yazı tipiyle yazılmışlardı. Her bir harf öncekilere göre üç kat büyüktü. Bu büyük yazı tipinin etkisiyle, parşömenin açılma hızı yavaşladı. Her isim, diğer isme geçmeden önce daha uzun süre göz önünde kalacaktı.

 

Yang Yuefeng ve arkadaşları için, her saniye bir yıl gibiydi!

 

Herkes kendi adlarının en son ortaya çıkmasını dileyerek diğerlerinin adını görmeyi bekliyordu.

 

“Zhou Shiguang, 345 puan!”

 

Zhou Shiguang’ın ismi ortaya çıktığında, sahnenin hemen altında ayakta duran Zhou Shiguang beyninden vurulmuşa döndü. Kendini bitkin hissetmeye başlarken kulakları da çınlamaya başlamıştı…

 

Yarıştan kopmuştu…

 

Onun adı, Yang Yuefeng ve Li Daohong’dan önce görünmüştü, ki bu da onlardan daha düşük bir puan aldığı anlamına geliyordu.

 

“Kardeş Shiguang, çok yazık oldu…” Yang Yuefeng yelpazelenmeyi sürdürerek konuştu. İçinde tarifsiz bir sevinç vardı ama yine de üzgünmüş gibi davranıyordu.

 

“Bö...Böyle iyi. Kardeş Yuefeng ile Kardeş Daohong’u tebrik ederim. Benden daha iyisiniz.” Zhou Shiguang eliyle selam verip oldukça gönülsüz bir gülümsemeyle konuştu. Şu anda ağlarkenki hâlinden bile daha çirkin görünüyordu.

 

Ancak Yang Yuefeng ile Li Daohong daha fazla Zhou Shiguang ile ilgilenemezdi, çünkü sıradaki isim görünmeye başlamıştı. En kritik an buydu. Her ikisinin de gözleri daralmışken kalpleri de güm güm atmaya başlamıştı. Gözlerini kırpmadan sıradaki isime bakıyorlardı.

 

Eğer insanların bakışlarından ısı yayılabilseydi parşömen çoktan alev almış olurdu!

 

“Li Daohong, 347 puan!”

 

Li Daohong sallanmaya başlarken yüzü de kirece döndü. Gördüğüne inanamıyordu!

 

Kaybetmişti...Yang Yuefeng’e kaybetmişti!

 

Yang Yuefeng ise sevinçten dört köşeydi!

 

“Kardeş Daohong, yazık oldu! Sadece birazcık daha…” Yang Yuefeng’in kalbi hızla atmaya başlarken kan akışı da hızlandı. Rahat görünmek istemişti ama bunu bir türlü başaramıyordu! Sesi, heyecanından dolayı titriyordu!

 

Ona bakan herkes, Yang Yuefeng’in mutluluktan mest olmuş olduğunu söyleyebilirdi!

 

Li Daohong’dan sonra yang Yuefeng’in ismi ortaya çıktı.

 

“Yang Yuefeng, 360 puan!”

 

Yang Yuefeng bugün iyi bir sonuç alıp alamayacağını bilmiyordu ama tanrısal bir varlık ona sahip çıkmıştı. Li Daohong’dan 13 puan daha fazla alarak 360 puana ulaşmıştı!

 

Puanı çok yüksekti! Luo Huo’er ile birlikte öğrenci olarak seçilmesi sürpriz olmazdı.

 

Birçok kişi de öyle düşünüyordu, ki Yang Yuefeng’i tebrik etmeye başlamışlardı.

 

“Tebrikler Kardeş Yuefeng!”

 

“Kardeş Yuefeng bize ziyafet vermeli! Hem de İlahi Ay Restoranı’nın en lüks odasında! Ve üç gün boyunca devam etmeli!”

 

Birçok kişi gülümseyerek ona iltifat ediyordu ama bu gülümsemelerin ardında biraz nahoşluk vardı.

 

Sadece Yang Yuefeng ile Chu Kraliyet Evi’ne katılmış kişiler gerçekten heyecanlıydı. Patronları ne kadar güçlü olursa onlar da o kadar kazanırdı. Ve içlerinden çoğu da, Chu Kraliyet Evi’ne katıldıkları için memnundu.

 

Yang Yuefeng’in yüzü, heyecandan kıpkırmızı kesilmişti. Kanı o kadar kaynıyordu ki, bedeni patlayacak kadar kızarmıştı!

 

Ama mantığını henüz kaybetmemişti. Coşkusunu liste tamamen açıklanana kadar dizginlemeliydi. Hâlâ sürpriz bir at olabilirdi sonuçta.

 

“Beni bu kadar erken tebrik etmeyin. Tai Ah Kutsal Şehri ejderhalarla ve kaplanlarla dolu. Kardeş Shiguang, Kardeş Daohong ve benden daha iyi biri olabilir!” Yang Yuefeng soğukkanlı ve alçak gönüllü görünebilirdi ama alnında bir damar peydah olmuştu ve bu, söylediklerine ters düşüyordu. Genişlemiş gözlerini kırpmadan listeye bakıyordu. Zihninden katılımcıların isimlerini tarıyordu ama şimdiye kadarkilerin hepsi daha öne görünmüştü.

 

Liste yavaş yavaş açılırken kendisine rakip olabilecek herkesin üzerinde durmuştu, ama tüm bu isimler daha öne görünmüştü. Yani, kazandığı ikinci sırayı tehdit edecek başkası kalmamıştı.

 

Kesinlikle Büyük Usta Yuehua’nın öğrencisi olacaktı!

 

Bir rüyadaymış gibiydi!

 

“Kardeş Yuefeng çok alçak gönüllü. Başkası yoktur herhalde? Herkesin ismi göründü!”

 

Oradakilerden birisi bunları söylerken bir isim daha ortaya çıktı ve Yang Yuefeng en sonunda rahatlayabildi.

 

“Luo Huo’er, 494 puan!”

 

Bu isim, önceki isimlerden bile daha büyük yazılmıştı. Hatta yatay bir şekilde yazılmıştı. Kelimeler mürekkeple değil, enerji runları kullanılarak yazılmıştı. Bu, aralarındaki farkın işaretiydi.

 

494 puan mı?

 

Çok yüksek!

 

Bu puanı gören herkesin gözleri sonuna kadar açıldı.

 

İkinci sıradaki Yang Yuefeng, sadece 360 puan kazanabilmişti.

 

Luo Huo’er ondan 130 puan daha fazla almış demektş. Bu, düpedüz delilikti!

 

İnsanlar, Luo Huo’er’in ne kadar dehşet verici olduğunu biliyordu ama bu absürt sonucu gördüklerinde aradaki farkın inanılmaz büyük olduğunu bir kez daha anladılar.

 

Kalabalığın arasındaki Dong’er, Luo Huo’er’in sonucunu gördüğünde yumruğunu havaya savurdu. Kendisi kazanmış gibi sevinmişti.

 

“Hehe, Hanımım çok iyi. Birinci sırayı almakla kalmadı, aynı zamanda ikinciye de çok büyük bir fark attı. İyi haberleri verince çok mutlu olacak. Kesin bunun doğal bir sonuç olduğunu söyleyecek.”

 

Dong’er, artık Luo Huo’er’in tepkilerini anlayabiliyordu.

 

Luo Huo’er’in sonucu inanılmazdı ama Yang Yuefeng bu konuda üzülmedi. Aklında sadece bir düşünce vardı.

 

Luo Huo’er’in ismi de göründüğüne göre, artık hiç şüphesi kalmamıştı!

 

İkinciydi. Çünkü Luo Huo’er bir üstündeydi ve kimse Luo Huo’er’den yüksek bir puan alamazdı.

 

“Tebrikler Kardeş Yuefeng!”

 

“Kardeş Yuefeng gerçek bir ejderha!”

 

İnsanlar hemen onu tebrik etmek için etrafında toplandı. Doğru da olsa yalan da, ona övgüler dizmekten geri durmadılar.

 

Yang Yuefeng, Büyük Usta Yuehua tarafından seçilmişti ve gelecekte en büyüklerden biri olacaktı. Şimdi keyfi yerinde olduğuna göre onunla arkadaşlıklarını sağlamlaştırmak en iyisi olurdu.

 

“Haha, hepiniz çok naziksiniz.” Yang Yuefeng insanların tebriklerini kabul etmek için arkasını döndü.

 

Boğazını temizledi ve konuşmaya başladı. “Tüm bu yıllar boyunca canımı dişime takarak 'Metruk Gök Tekniği’ne çalışmaktaydım. Her ne kadar hâlâ eksiklerim olsa da çok sıkı çalıştım ve asla kaytarmadım. Büyük Usta Yuehua’nın beni takdir etmesi ve beni öğrencisi olarak alması beni ziyadesiyle korkutuyor. Büyük Usta Yuehua’nın beklentilerini karşılayamayacağımdan korkuyorum. Artık çok daha fazla çalışacağım. Hepinizin bana verdiği cesaretle birlikte Tai Ah Kutsal Krallığı için savaşacağım! Göklerin altındaki tüm canlıları korumak için savaşacağım…”

 

Yang Yuefeng nutkunun zirvesindeydi ve sesi bir oktav daha yükselmişti. Göklere ulaşabileceğini hissetmeye başlamıştı.

 

‘Kazançları için sevinçli olsa da diğerleri için üzgün’ imajını korumak için çok çaba sarf ediyordu ama ağzından çıkan her sözle birlikte ağzı kulaklarına varıyordu.

 

Ancak heyecanlı konuşmasını daha yeni bitirmişti ki, birden donup kaldı.

 

“Oh...Sorun ne?”

 

Garip bir şeyi fark etti. Onu tebrik etmek için gelen tüm insanlar donup kalmıştı. Hayalet görmüş gibi arkasındaki bir şeye bakıyorlardı.

 

Yang Yuefeng’in arkasında sadece sonuç listesi vardı.

 

Yang Yuefeng’in kalbi güm güm atmaya başladı. Yanlış olan ne?

 

Listede bir sorun mu var?

 

Arkasına bakmaya cesaret edemiyordu ama tüm salonu garip bir sessizlik kaplamıştı. Herkes sersem sersem dikiliyordu. Transa girmiş gibiydiler.

 

Yang Yuefeng tüylerini diken diken eden soğuk bir ürperti hissetti. Artık Metruk Gök Ustaları Topluluğu’nun salonunda değildi de sessiz bir mezarlıktaydı sanki.

 

“Luo Huo’er… Luo Huo’er… Nasıl olabilir…”

 

Bu uzun süren sessizlik anının ardından gençlerden biri sıralama listesini göstererek inanamıyormuşçasına mırıldandı.

 

Gencin tepkisini gören Yang Yuefeng, kalbinden bıçaklanmış gibi hissetti.

 

Etrafındaki her şey yavaşlamıştı.

 

Yang Yuefeng’in bedeni donmuştu. Kendini mezardan sürünerek çıkan bir zombi gibi hissediyordu. Bedenini zorlayarak başını gıdım gıdım arkaya döndürdü.

 

Ona muazzam bir şan ve gelecek getirecek olan bu sıralama listesi, şimdi bir şeytanın lanetini içeren bir parşömene dönüşmüştü. Buna bakmaya dayanamazdı.

 

Yang Yuefeng listeye bakmak için kendini zorladı. Listede, Luo Huo’er’in önünde parlak altın runlarla yazılmış bir kelime vardı. “Yi Yun, 515 puan!”

 

Bu kelimeleri gördüğünde vücudundaki kan çekilmiş gibi hissetti. Ayakta duramayacak hâle gelmiş, yere düşmek üzereymiş gibi görünüyordu.

 

515 puan mı?

 

515 puan mı?

 

Bu kelimeler, bir lanet gibi Yang Yuefeng’in aklında dolaşıyordu. Bu altın kelimelerin onun hayatını çekip aldığını hissediyordu!

 

Yi Yun… Yi Yun mu? Yi Yun nasıl birinci olabilir?

 

'Metruk Gök Tekniği' sınıfının yüzü aşkın öğrencisi arasında Yi Yun isminde sadece bir kişi vardı ve bu isim, en mantıksız olanıydı!

 

“Hayıııııııırrrr! Bunu kabul edemem!” diye bağırdı Yang Yuefeng.

 

Yüzü çarpılmıştı. Boynunda ve yüzünde damarlar ortaya çıkmıştı. Derisinin altında solucanlar dolaşıyormuş gibiydi. Bu, Yang Yuefeng’i çok çirkin gösteriyordu!

 

“Bir hata olmalı! Yi Yun 'Metruk Gök Tekniği’ni bile bilmezken nasıl Luo Huo’er’i geçebilir? Nasıl beni geçebilir? Bir hata olmalı! Bir hata olmalı! Ben ikinciyim! İkinci benim!”

 

Yang Yuefeng anlaşılmaz ve saçma şeyler söylemeye başladı.

 

Yi Yun’un onu geçtiğini kabullenemedi. Umutları Kaf Dağı’na çıktıktan ve herkesin önünde muzaffer bir şekilde göründükten, hatta konuştuktan sonra her şey ondan alınmıştı! Kalbi bir bıçakla parçalanmıştı sanki!

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44335 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr