Bölüm 357: Yolun Sonu

avatar
9358 29

True Martial World - Bölüm 357: Yolun Sonu


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 

 

“Dünya Ateşi Simya Laboratuvarı mı? Muhtemelen yeterli olacaktır…” Shen Tu Nantian çok da önemli bir konuymuş gibi davranmadı.

 

Shen Tu Nantian’ın söyledikleri, kararın verildiği anlamına geliyordu.

 

Kral Chu artık ne yapabilirdi ki? Tai Ah Kutsal Krallığı yıkımın eşiğindeyken Shen Tu Nantian’ın emirlerine nasıl karşı çıkabilirdi?

 

“Zhou Amca, Genç Efendi Nantian için Bitkisel Kraliyet Laboratuvarı’nı hazırla!” Kral Chu, Yi Yun’a bakarak konuştu. Yi Yun’un tepkilerini takip etmekteydi. Bu genç adam için biraz sempati hissediyordu.

 

“Emredersiniz, ekselansları!”

 

Zhou Amca, tüm bu zaman boyunca Kral Chu’nun yanında olan gri elbiseli kıdemliydi. Kral Chu’nun kişisel koruması olduğu gibi, Chu Kraliyet Evi’nin idarecisiydi de!

 

“Zhou Amca, izin ver de Dingkun ile ben halledeyim.” dedi Yang Yuefeng. Shen Tu Nantian’ın gözüne girmek için bu işi yapmaya niyetliydi. Böyle bir fırsat çok nadir bulunurdu.

 

“Genç Efendi Ding, Genç Efendi Feng…” Zhou Amca bir süre tereddüt etse de onları durdurmadı. Sessizce Kral Chu’nun yanında durmaya devam etti.

 

Yang Dingkun ile Yang Yuefeng alaycı bakışlarla Yi Yun’a baktılar ve sabırsızca Shen Tu Nantian’a dediler ki: “Genç Efendi Nantian, hemen hazırlayacağız! Herhangi bir malzemeye ihtiyacınız varsa söyleyin, sizin için onları da hazırlarız!”

 

Yang Dingkun, güvence verirmişçesine göğsüne vurdu.

 

Shen Tu Nantian gülümseyerek konuştu: “Gerek yok. Korkarım ki, ihtiyaç duyduğum şeylere sahip değilsiniz.”

 

“Evet, evet, evet. Genç Efendi Nantian’ın ihtiyaç duyduğu şeyler, bizim hazırlayamayacağımız paha biçilmez hazineler olmalı. Söylediğim saçma şey için üzgünüm.” Küçümsenmiş olsa da Genç Efendi Nantian’ı keyifle pohpohlamaya devam ediyordu.

 

O sırada, Shen Tu Nantian Jiang Xiaorou’ya doğru döndü.

 

Yi Yun, Jiang Xiaorou’nun önünde sağ elini yumruk yapmış ve sol eliyle sağ elindeki boyutlar arası yüzüğe dokunur şekilde duruyordu.

 

Yi Yun, önünde iğrenç bir şahin varken hayatını koruyan bir serçe gibiydi.

 

“Adın Yi Yun idi, değil mi? Geleceğinin çok parlak olduğunu hissedebiliyorum. Böyle küçük bir ülkede doğup böyle büyük başarılar elde etmek… Bu genç yaşta Yuan Tesisi’ne girmek ve sağlam bir temel elde etmek oldukça zordur.”

 

“Geleceğini düşün ve aptalca bir şey yapma. İnsanlarla metruk hayvanların düşman olduğunu söyledim zaten! O yıkıcı hayvan sürüsünü görmedin mi? Metruk Irk, amaçlarını gerçekleştirmek için gözlerini kırpmadan trilyonlarca insanı öldürmek istiyor!”

 

“Arkandaki kız kardeşin, özel bir kan bağına sahip. Yaşamasına izin veremem. Metruk Irkın onu bulması, büyük bir felaket olacaktır.”

 

Shen Tu Nantian konuştuktan sonra Yi Yun ile Jiang Xiaorou’ya doğru yürümeye başladı.

 

Ama Yi Yun dişlerini sıkarak Jiang Xiaorou’nun önünde durmaya devam etti.

 

Shen Tu Nantian kaşlarını çattı. Birkaç saniye Yi Yun’un gözlerine baktı, Yi Yun da geri durmayıp aynı şekilde onun gözlerine bakarak karşılık verdi.

 

Sabrı sınırlı olduğundan, Shen Tu Nantian’ın ifadesi çirkinleşti.

 

“Sana son kez söylüyorum. Yolumdan çekilmek için sana üç nefeslik süre vereceğim.”

 

Yi Yun derin bir nefes aldı. Kalbi kanıyormuş gibi hissediyordu ama yine de buna dayandı. “Genç Efendi Nantian, sana yalvarırım ablamın gitmesine izin ver. Ona kısıtlamalar koyabilirsin, ama…”

 

“Oh?” Shen Tu Nantian aurasını serbest bırakırken ifadesi buz kesti. Başlangıçta, insanlara hafif bir esinti hissi veriyordu. Olağan mizacı hoş bir esinti hissi verip insanları rahatlatıyordu.

 

Ama şimdi, bir iblis gibiydi. Shen Tu Nantian’ın bedeninde, uyanmış vahşi bir canavar varmış gibiydi.

 

Bir anda çok korkutucu olmuştu.

 

“Kaybol!”

 

Shen Tu Nantian elini salladı ve Yi Yun, her yönden kendine doğru gelen korkunç bir güç akışı hissetti. Bedenindeki kan bile donuyormuş gibiydi. Meridyenleri, kilit noktaları ve enerjisi tamamen mühürlenmiş gibiydi.

 

Bu enerji o kadar korkutucuydu ki, Yi Yun ona direnemiyordu. Bu enerjiyle bedeni uçtu ve sertçe Chu Kraliyet Evi’nin duvarına çarptı!

 

“Boom!”

 

Bir gürültüyle bir feet kalınlığındaki duvar çöktü. Taşlar Yi Yun’un üzerine devrildi ve Yi Yun, taş ile tozun altına gömüldü!

 

Yi Yun tüm organlarının yerleri değişmiş gibi hissetti. Ağız dolusu kan tükürürken boğazında bir şey varmış gibi hissetti.

 

Yi Yun!

 

Aniden vuku bulan bu sahne, herkesi şaşkına çevirdi.

 

Shen Tu Nantian’ın ani saldırısı karşısında, güçlü Yi Yun çaresiz bir bebek gibiydi.

 

Chu Xiaoran ve diğerlerinin, Yi Yun için duydukları endişeden dolayı kalpleri sıkıştı. Bilge bir adam, kazanma ihtimali yokken savaşmazdı. Ama onlar, Yi Yun’un düşüncesizce davranıp aptalca bir şeyler yapacağından korkuyordu.

 

Ancak, Yang Dingkun, Yang Yuefeng gibi gülümseyen insanlar da vardı. Olanlardan dolayı kendilerini harika hissediyorlardı.

 

Shen Tu Nantian buz gibi bir sesle konuştu: “Sana yüz verdim ama sen kabul etmedin. Kim olduğunu sanıyorsun? Bana karşı çıkmazsan seninle nazik bir şekilde konuşabilirim, ama bana karşı çıkarsan seni bir karınca gibi ezebilirim!”

 

“Sana tekrar tekrar insan olmanın ne demek olduğunu anlattım. Metruk Irktan uzak durmanı söyledim, ama sen! Durmaksızın bana karşı çıkıyorsun! Sürekli seni hoş göreceğimi mi düşünüyorsun?”

 

Shen Tu Nantian’ın ortaya çıkarttığı aura doğal bir asalet havası taşısa da, aynı zamanda oldukça korkutucuydu!

 

Yaşama ve ölüme karar verme hakkına sahip bir Kral gibiydi. Bir an hoş davranıyor, bir sonraki an öfkeyle insan öldürüyordu! İnsanların, onun ruh hâlini kavramalarını zorlaştırıyordu!

 

“Seni son kez uyarıyorum, Metruk Irkla arana bir çizgi çek. Bunu yaparsan sen de insan olursun. Yapmazsan seni kendi ellerimle öldürürüm!”

 

Shen Tu Nantian’ın son sözleri, öldürme niyetiyle doluydu.

 

“Yun’er…”

 

Jiang Xiaorou molozların önüne koşup Yi Yun’a yardım etmeye çalıştı. Yi Yun’un ağzı kan doluydu. Kan yere dökülerek toprağa kızılımsı bir siyah renk veriyordu.

 

Yi Yun’un bu hâlini görünce, Jiang Xiaorou’nun kalbi sızladı. Dudaklarını ısırdı. Şu anda, çaresizdi.

 

Shen Tu Nantian’a döndü ve hıçkırarak ağlamaya başladı. “Ona daha fazla zarar verme… Seni takip edeceğim.”

 

“Haha!” Shen Tu Nantian, Jiang Xiaorou’nun sözlerini duyunca içten bir şekilde güldü. “Ne kadar da mide bulandırıcı bir kardeş ilişkisi. Bir İnsan ile bir Metruk Irk mensubunun birbirlerine böyle duygular hissedip diğeri için hayatından vazgeçebilmesi, çok komik!”

 

“Benimle gelirsen pazarlık kozun olabileceğini mi düşündün? Hayatın zaten benim elimde! Ama bugün, o sözde erkek kardeşini öldürmek istemiyorum! Ona sadece bir ders vermek ve hangi ırktan olduğunu hatırlatmak istedim. Ona, kim olduğunu unutmamasını söylemek istedim!”

 

Shen Tu Nantian sözlerini bitirir bitirmez Jiang Xiaorou’nun elini kavradı. “Birilerini suçlamak istiyorsan, kendi kaderini suçla!”

 

Shen Tu Nantian elleriyle Jiang Xiaorou’nun kafasını sıkıştırıp ona bir Yuan Qi enjekte etti. Jiang Xiaorou’nun aklına zarar vermek istiyordu. Bunu yaptığında, Jiang Xiaorou akıl sağlığını kaybedecek, ancak vücudu hayatta kalacaktı. Sonuçta iksir üretirken en iyi sonuç, canlı bir beden kullanılarak elde edilirdi.

 

ÇN: Bizim seride uzun zamandır kötü adam görünmemişti. Şimdi bir göründü pir göründü. Sövmekten bir hâl oldum.


Fullbringer Notu: Sövmeyecem. Sövmeyecem. Sövmeye… Anas… av… soyu… sopu.. sül… s.. çocu… Beyin damarlarında akan kanı si… Sövmeyecem.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr