Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

‘Nüve’!

“İmkansız!”

Shen Tu Nantian’ın gözleri kıpkırmızıydı. Bu kelime, onun gözüne Cehennem’den çıkmış bir şeytan gibi görünüyordu. O kan kırmızısı renk onu yutuyordu sanki.

Diğerleri de afalladı. ‘Nüve’, ‘Şövalye’nin iki unvan üstüydü. Bilhassa Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinin değerlendirmeleri bu kadar belirsizken her bir seviye artışı muazzam fark yaratıyordu.

‘Nüve’ kelimesi gitgide berraklaşırken insanlar nefeslerini tuttu.

Ama tam kelime kalıcı olacakken dağıldı ve ışık noktaları ‘Büyük Usta’ kelimesini oluşturdu.

Bu kelime tamamen netleşti; son kararın bu olduğu açıktı!

‘Büyük Usta’!

Bu, Yi Yun’un kati sonucuydu; neredeyse ‘Nüve’ye ulaşmış olduğu göz önüne alınırsa, o sıradan bir ‘Büyük Usta’ değildi.

Bunu görünce, Lin Xintong da şaşırdı. Güzel gözlerini çevirip Yi Yun’a baktı. Yi Yun’un iyi sonuçlar alacağını tahmin etmişti, ama bu kadarını da beklememişti.

“...’Nüve’ değil, ‘Büyük Usta’...” Gongsun Hong ‘neyse ki’ demek istiyordu, ama bu kelimeler dilinin ucuna kadar gelse de dışarı çıkmadı.

‘Büyük Usta’ olarak kabul edilse bile, bu gizemli bölgenin şimdiye kadar yaptığı en yüksek değerlendirmeydi. Gongsun Hong, Shen Tu Nantian’dan daha iyi bir değerlendirme alacağına dair kendine güvenmiyordu.

Diğer insanlar da çenelerini kapattılar. Shen Tu Nantian’ın yalakalarının yüzleri, arsenik içmişler gibiydi. Daha önce Shen Tu Nantian’ın Yi Yun’dan bir tam unvan daha fazla olduğunu ve bunun da hafife alınmaması gereken bir şey olduğunu söylemenin utancı içindeydiler.

Şimdi durum tersine dönmüştü. Yi Yun, Shen Tu Nantian’dan tam bir unvan fazlaydı.

Tokat yemişler gibi yüzlerinin kızardığını hissediyorlardı.

“Büyük Kardeş Nantian, bu doğru olmamalı. Ön hazırlık testinde çok uzun kaldın, Yi Yun’dan çok çok daha uzun. Nasıl olur da değerlendirmen onunkinden düşük olabilir? Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesi bir hata yapmış olabilir mi…?” dedi bir yalaka.

Ama daha konuşmasını bitiremeden Shen Tu Nantian dişlerini sıkarak ona bağırdı: “Kes sesini!”

Shen Tu Nantian, zihinsel şeytanlar testinde uzun süre kaldığından bahsettiği için kızgındı.

O kadar uzun sürmesinin nedeni savaşması değildi, işkence görmesiydi!

Testin ikinci kısmında, ölümden beter bir hâle gelene kadar işkence görmüştü. Yi Yun, onun üzerinde her türlü zalimce yöntemi kullanmıştı. Bu yöntemlerin tümü de, Shen Tu Nantian’ın hayal gücüydü. Zalim biriydi ve başkalarına işkence yapmıştı, şimdi de kendi yaptığı her şey, korktuğu her şey başına gelmişti.

Başlangıçta, Shen Tu Nantian da içeride uzun süre kalmanın bir meziyet olduğunu düşünmüştü. Onun kadar uzun süre dayanamayanların ondan daha güçsüz olduğunu sanmıştı. Ama şimdi içeride kalma zamanının uzun olup olmamasının zerre önemli olmadığını anlamıştı!

Shen Tu Nantian, Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesini sorgulayacak veya hatalı bulacak kadar aptal değildi. Üstelik Yi Yun’un ‘Büyük Usta’ unvanını nasıl kazandığından da emin değildi.

“‘Büyük Usta’ unvanı…” Yi Yun çenesini ovuşturdu. Biraz şaşırmıştı.

Muhtemelen Saf Yang Bedeni sayesinde olmuştu. Bunu düşünürken yüzünde bir gülümsemeyle Shen Tu Nantian’a baktı.

Saf Yang Bedeni için Shen Tu Nantian’a minnettardı. Shen Tu Nantian Büyük İmparatoriçe kalıntısını elde etmek için bu kadar çaba harcamamış olsaydı Yi Yun’un Saf Yang Bedeni mükemmelliğe bu kadar yaklaşamazdı.

Shen Tu Nantian, Yi Yun’un şu an ne düşündüğünü bilseydi, muhtemelen öfkeden kan kusardı.

O sırada, Lin Xintong yavaşça Yi Yun’a doğru yürüdü. Güzel gözlerini kıparak ona baktı ve fısıldadı: “Beni hep şaşırtıyorsun. Seni gördüğüm her seferinde başka birine dönüşmüş gibi hissettiriyorsun. Kendini yeniden şekillendirmişsin gibi.”

Bulut Çölü’ndeyken, Lin Xintong Yi Yun’un gücünü anladığına inanmıştı. Ama iki sene sonra Tian Yuan Dünyası’nda bir kez daha karşılaştıklarında Yi Yun Metruk Gök Ustası olmuştu ve ‘Metruk Gök Tekniği’ndeki yetenekleri onu aşmıştı.

Ardından yarım yıllık münzevi eğitime girmiş ve sonucunda Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesi testlerinde şaşırtıcı sonuçlar almıştı.

Böyle devam ederse, sekiz veya on sene sonra Yi Yun’un ne hâle geleceğini düşünmek bile korkutucuydu!

“Lin Hanım beni değişmiş olarak değerlendiriyor, ama Lin Hanım’a yetişmem mümkün değil. Lin Hanım’ın yetişiminin hangi seviyede olduğunu bile anlayamıyorum.”

Yi Yun’un kendini küçümser şekilde söylediği bu sözlerin ardından Lin Xintong başını salladı. “Böyle devam edersen muhtemelen birkaç yıla bana yetişeceksin.”

Lin Xintong konuştuktan sonra yavaşça bir kılıç çıkardı. “Bana yetişemeyeceğini söylüyorsun madem, ben de teste gireyim öyleyse.”

Lin Xintong’un sözleri herkesin kalbinin teklemesine sebep oldu. Sırada Lin Xintong vardı.

Shen Tu Nantian’ın da yüzü seğirdi. İfadesi çirkindi. Gongsun Hong ve diğerleri de biraz gergindi.

Lin Xintong’un sahip olduğu yetenekle, nasıl bir unvan kazanacağına dair hiçbir fikirleri yoktu.

Lin Xintong kılıcıyla beyaz parmaklarını kesti ve kan akmasına neden oldu. Ardından bir fiske attı ve kan damlası ruhani bir öze sahipmiş gibi kristal sütun üzerine düşerek Lin Xintong’un ismini oluşturdu.

Onun gibi zarif, vakur ve kibar kelimeler…

Adını yazdıktan sonra ışık noktaları toplanmaya başladı.

Bu kez, unvan çok hızlı bir şekilde ortaya çıktı.

Herkes Lin Xintong’un çok yetenekli olduğunu ve dolayısıyla unvanının da basit bir şey olamayacağını biliyordu. Sadece henüz unvanının ne olduğunu bilmiyorlardı.

Yi Yun yan taraftan olan biteni izliyordu. Güzel Lin Xintong’un kayıtsız göründüğünü gördü. Sanki yapılacak değerlendirme onu hiç ilgilendirmiyormuş gibi. Diğerleri gibi üzgün veya neşeli değildi.

Yeteneğini geç, sadece bu mizacı bile çok az kişinin sahip olabileceği bir şeydi.

Kelime hızla ortaya çıktı. Lin Xintong’un bedeninde gizli enerji bulunmadığı için Yi Yun ya da Shen Tu Nantian gibi sonuçta değişiklik de olmayacaktı. Doğruca gerçek sonuç ortaya çıkacaktı.

Işık noktaları yavaş yavaş net ve karmaşık bir sembol oluşturmaya başladı.

Bu…

İnsanlar bunu görmek için gözlerini dört açarken nefeslerini tuttu.

“‘Nüve’!”

Lin Xintong’un isminin arkasında, insanın retinalarını yakan bu kelime belirdi.

“O bir ‘Nüve’! ‘Büyük Usta’dan bir unvan daha yüksek!” İnsanlar zorla yutkundular. İnanılmazdı! Yi Yun’un sonucu yeterince çılgıncaydı, ama Lin Xintong Yi Yun’u da aşmıştı!

Neden böyle oldu? Bu değerlendirme çok fazla değil mi?

İnsanlar böğürlerine ağır bir darbenin indiğini hissettiler. Birçoğu ‘Şövalye’ bile olamamıştı. Onlar da Tian Yuan Dünyası’nın birinci sınıf dahileri olmalarına rağmen aralarındaki fark neden bu kadar büyüktü?

Üstelik Lin Xintong’un meridyenlerinin doğuştan sakat olduğunu da biliyorlardı. Sakat meridyenlerle bu kadar büyük bir değerlendirme alıyorsa, meridyenleri iyileşince ne kadar güçlü olacaktı?

Antik Büyük İmparatoriçe gibi korkunç bir varlıktan aşağı kalır hiçbir yanı yoktu!

Onlar sadece Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesini keşfediyorlardı. Hatta yeterince güçlü olmadıkları için bunu hakkıyla yapamıyorlardı. Ama Lin Xintong belki de gelecekte Büyük İmparatoriçe gibi kendi mirasını bırakabileceği bir gizemli bölge bile yaratabilirdi.

Bu inanılmaz bir farktı!

Yi Yun bu sonucu gördüğünde hem şaşırdı hem de tedirgin oldu. İçtenlikle dedi ki: “Tebrikler Lin Hanım. Antik Büyük İmparatoriçe’nin standartlarına göre bile yetenekleriniz oldukça iyi. Başlangıçta Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinde meridyenlerinizi iyileştirecek bir yol bulmanıza yardımcı olmayı düşünüyordum. Ama benim yardımıma ihtiyacınız yok gibi görünüyor.”

Lin Xintong kibarca başını salladı. “Yi Yun, zihinsel şeytanlar testinde yaşadıklarımı bilmiyorsun. Böyle bir değerlendirme alabilmek için hile yapmış olabilirim.”

“Aslında, mevcut yeteneğim yeterliden çok çok uzak. Bu kristal sütunda altı unvan olduğunu biliyorsun. Ben sadece sondan ikinciyi kazandım. Üzerimde hâlâ ‘Bilge’, ‘Shura’ ve ‘Yüce Tanrı’ unvanları var. Bunlar hayal gücümü aşan varlıklar. Belki de Büyük İmparatoriçe mirasını sondan ikinci unvanı kazanan birine vermeyecektir, muhtemelen bu sonucu elde eden biri halef olamaz…”