Bölüm 522: Keyif ve Neşe

avatar
8818 29

True Martial World - Bölüm 522: Keyif ve Neşe


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 



Xintong, teşekkür ederim!” Yi Yun Lin Xintong’a bakarken yumuşak bir sesle teşekkür etti. Atılımı sırasında onun yaptığı her şeyi biliyordu elbette.



Lin Xintong olmadan da Dao Tohumu’na girebilse de yoğunlaştırdığı Dao Tohumu bu kadar mükemmel olmazdı.



Yi Yun’un bakışlarını fark eden Lin Xintong paniğe kapıldı. Yi Yun’a atılımı sırasında yardım etmek için üstündekileri çıkarttığını biliyordu.



Utangaç hissetse de bundan pişman değildi. Uzun, yeşim gibi parmaklarını uzattı ve havaya tıklattı. Çabucak aralarında buz parçaları yoğunlaştı ve birkaç saniye içinde buz parçaları birleşerek buzdan bir perde oluşturdu ve Yi Yun’un görüşünü engelledi.



Yi Yun kuru kuru öksürdü. Algısı ile buz perdesini kolayca atlatabilirdi ama bunu yapmadı. Doğal gidişata uyarsa her şeyin daha iyi olacağını düşünüyordu.



Lin Xintong’un bedeni terle kaplıydı. Kıyafetlerini giymedi, aksine kalan kıyafetlerini de çıkarttı ve ayağa kalkıp oradan ayrıldı. Yi Yun ona baktığında pürüzsüz ve kusursuz sırtının yanı sıra uzun ve düzgün bacaklarını da görebiliyordu. İnce beyaz yeşimden yapılma heykeller gibiydiler.



Lin Xintong, çıplak ayaklarıyla banyo kovasına girdi. Perilerinkine benzer ayak parmakları berrak suya daldığında bir dağ kaynağına düşen inciler gibi göründüler.



Lin Xintong, Yi Yun’un mükemmel bir Dao Tohumu yetiştirdiğini bildiğinden şu an çok keyifliydi. Yi Yun’un atılımı, gelecekte sınırsız başarılara imza atacağının habercisiydi.



Lin Xintong, Tian Yuan Dünyası’nın Shen Tu Aşireti Lideri de dahil tüm Yüce Kralları’nın yoğunlaştırdıkları Dao Tohumları’nın, Yi Yun’unkine kıyasla çok daha aşağıda olduğunu çok iyi biliyordu.



Bir başkasının dövüş sanatları başarısı için bu kadar mutlu olacağını hiç düşünmemişti.



Aslında, Yi Yun’la çift yetişimi yaptığı bu beş aylık dönem, hayatının en mutlu günleri olmuştu.



Çocukluğunda, diğerlerinin ilgisizliğinden ve alaylarından dolayı acı çekmişti. Zengin ama umursamaz Lin Ailesi içinde mücadele ve uğraşla yaşamak zorunda kalmıştı. Her şeye tek başına katlanmak zorunda kalmıştı; bunun üzücü bir yaşam olduğunu düşünmese de mutlu bir yaşam demek de imkansızdı.



Daha sonra bedeni takdir edildiğinde, özellikle de doğal Yin meridyenlerini iyileştirme umudu ortaya çıktığında, Lin Ailesi’nin tutumu aniden değişmişti. Ondan faydalanmak isteyen büyük halası gibi insanlar ona sürekli ilgi göstermeye başlamıştı. Ama bu tutum da, Lin Xintong’a aşiretinin soğukluğunu ve kendi yalnızlığını hissettirmişti.



Ama bu durum sadece, Lin Xintong’a eşi görülmemiş bir sıcaklık ve mutluluk yaşatan ve kalbini gerçekten verebileceği Yi Yun’la birlikte olana dek sürdü.



Dahası sadece Yi Yun’un gücünü arttırmakla kalmadı. Doğal Yin meridyenleri de iyileşmişti. Lin Xintong, bedenine giren Saf Yang enerjiyle birlikte, hayatını tehlikeye sokan Yin temelli enerjinin de zayıfladığını hissedebiliyordu.



Yok edilmemişti ama Saf Yang enerjiyle kaynaşarak bedeni için yararlı bir hâle gelmeye başlamıştı.



Bu da Lin Xintong’u keyiflendiriyordu.



Hayatı boyunca ona baskı yapmış kaderi nihayet yavaş yavaş değişmeye başlamıştı ve Yi Yun, bunda çok önemli bir rol oynamıştı.



Bunu düşündüğü her seferinde bilgiç bir gülümseme sergiliyordu.



Berrak suyu köpürttü ve beyaz, kusursuz bedenini temizlemeye başladı. Odanın diğer ucundaki Yi Yun, su sıçrayışının neşeli sesini duyabiliyordu.



Hemen hemen aynı zamanda, onun da yüzünde bilgiç bir gülümseme vardı. ‘Büyük İmparatoriçe’nin Bilgeliği’ yetişiminden sonra, ölçülü olsalar da ruhlarının birleşimi sarhoş ediciydi.



Yetişim sırasında, Lin Xintong’a olan hisleri daha da saflaşmıştı. Bu, seksin getirebileceği bir şey değildi, manevi bir keyifti.



Nihayet Dao Tohumu Âlemi’ndeydi. Hâlâ Tai Ah Kutsal Krallığı’nda olsaydı, İnsan Lordu unvanı verilir ve yüksek rütbeli bir soylu yapılırdı.



Tai Ah Kutsal Krallığı’nda İnsan Lordu olanlar, Dao Tohumu’na otuz-kırk yaşlarında geçtiklerinde büyük bir başarı kazanmış sayılırlardı. Bir zamanlar, Yi Yun da o güçlü soyluları gördüğünde onlara yetişmekten çok uzak olduğunu hissediyordu.



Daha önce bunu başaracağına yemin etmişti ve şimdi bunu başarmıştı!



Dahası, Yi Yun’un Dao Tohumu, Tai Ah Kutsal Krallığı’nda İnsan Lordları’nın kıyaslanabileceği seviyeden çok ötedeydi. Üstelik daha sadece on altı yaşındaydı!



Dao Tohumu, Yi Yun’un dövüş sanatları yolunda ufak bir adımdı sadece, ama aynı zamanda Yi Yun için olağanüstü bir anlamı vardı.



Yi Yun ve Lin Xintong, günlerini odada çift yetişimi yaparken ve hem güçlerini arttırmanın hem de kadın ve erkek arasındaki aşkın çifte sevinciyle geçirirken, odanın dışında, Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin diğer seviyelerinde, sayısız yetişimci günlerini acı içinde geçiriyordu.



Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin yetişim testi başlarken, yetişimciler kuralları duyduklarında bu testin çok uzun zaman alacağını düşünmüşlerdi ama bu kadar uzun süreceğini de beklememişlerdi.



Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi bir hazine arazisiydi, bu yüzden burada yetişim yapmak, yetişimcilerin en vahşi hayallerinin bile ötesindeydi. Bu test beş yıl sürse bile mutlu olurlardı. Yetiştirme teknikleri, düzen diski görüntüleri, bulabilecekleri bitkiler ya da kazanabilecekleri anlayışlar güçlerinde niteliksel bir artış yaratabilirdi.



Ama beklenmedik değişiklikler olmuştu.



Testlerdeki kısıtlamalar, tamamen ortadan kalkma noktasına gelene dek zayıflamıştı.



Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin her seviyesi boş bir salon hâline gelmişti.



Yetişimciler bu salonlara girdiklerinde hâlâ hırsla doluydular. Çoğu, bunun da Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin bir testi olduğuna inanıyordu. Sonuçta Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi her çeşit dönüşüme sahipti ve bunları anlaşılmaz buluyorlardı. Bu yüzden salonların aniden boşluğa dönüşmesi garip olmayabilirdi.



Yetişimciler, güçlerini arttıracak fırsatları bulmaya çalışıyordu.



Örneğin, Shen Tu Nantian orada var olan Dao hakkında anlayış kazanmayı umarak ana salonda meditasyon yapıyordu. Gongsun Hong ise, gizli bir kısıtlayıcı düzeni etkinleştirmeyi umarak duvarlara vuruyordu.



Sonuçta, Shen Tu Nantian, neredeyse bedeninin çimleneceği kadar uzun süre orada oturmasına rağmen içgörü kazanamadı.



Gongsun Hong ise, kollarındaki dokunma hissi kaybolana kadar, bir ay boyunca etrafta dolandı ve duvarları tıklattı. Yine de çıplak duvardan başka bir şey bulamadı.



Gongsun Hong afallamıştı. Taş odanın içinde neler olduğunu bilmiyordu. Shen Tu Nantian ise, hâlâ devam etme azmine sahipti. İçgörü kazanmakta başarısız olduğundan farklı bir yöntem denedi. Kılıcını çekip ana salonda rastgele savurmaya başladı.



Taş odanın saldırı gücünü test ettiğini tahmin etti ve saldırı gücü belli bir seviyeye ulaştığında duvarların arkasında bulunan gizli bir kapının açığa çıkacağını ve ona fırsatlar kazandıracağını düşündü.



Ama bir başka bir ayını boşa harcamaktan başka bir şey olmadı. Yuan Qi’si sayısız kez tükendi ama duvarlarda tek bir iz bırakmayı bile başaramadı.



Yine de inançlarının boş olduğunu kabul etmeyi reddetti. Orada kaldığı süre boyunca, düşünebildiği her yöntemi denedi. Bildiği kılıç oyunlarını, sutraları, birinci seviyeden kazandığı anlayışı, antik ‘Metruk Gök Teknikleri’ni, düzenlerle ve çeşitli şeylerle ilgili bilgisini kullandı. Yine de karşılaştığı tek şey başarısızlık oldu. Başarısızlık ardına başarısızlık ve daha çok başarısızlık…



Bu şekilde, Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin üçüncü seviyesinde yarım yıl geçirdi...



Bu zaman zarfında karşılaştığı tek şey boş bir odaydı, birçok şey denese de hiçbir şey bulamadı!



Bunun, bir insan için nasıl bir işkence ve acı olduğu hayal edilebilirdi!



Shen Tu Nantian neredeyse delirecekti. Bu noktada, bir şeylerin ters gittiğini çoktan anlamıştı!



Sadece Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin üçüncü seviyesinin değil, birinci ve ikinci seviyelerinin de boş odalar hâline geldiğini keşfetmişti.



Gizemli bölgede, muhtemelen bir problem yaşanıyordu!



Ama, Shen Tu Nantian yine de Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nde kaldı. Bunun sebebi güçlü iradesi olması veya vazgeçmeye hevesli olmaması değildi, dışarı çıkamamasıydı!



Kısıtlamaların gücü zayıfladığı andan itibaren Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi mühürlenmişti, kimsenin dışarı çıkmasına izin vermiyordu.



Bu, aynı zamanda beyaz elbiseli kadının testler için belirlediği zaman aralığıydı. Beyaz elbiseli kadın, o zaman dikkatini çoktan Lin Xintong’a vermişti. Lin Xintong’un Büyük İmparatoriçe’nin mirasını devralmaya yetecek nitelikleri olup olmadığını test ediyordu.



Daha sonra gerçekleşen olay beyaz elbiseli kadının uykuya dalmasına neden olmuştu ve o sadece Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin ne zaman açılacağını belirleyebilirdi. Kalan her şey, Lin Xintong ile Yi Yun’a bağlıydı.



Aslında, savaşçılar için yarım yıl uzun bir süre değildi. Basit bir inziva uzunluğundaydı.



Ama, meselenin temeli, Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nde olmalarıydı. Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinin düzeninde bir hata olup olmadığı ya da enerjisinin bitip bitmediği konusunda endişeliydiler. Öyle bir şey olmuşsa, sonsuza kadar Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nde mi sıkışıp kalacaklardı?



Ama… Endişeleri asılsızdı. Bugün, beyaz elbiseli kadının Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’ni açmaya karar verdiği gündü, sonunda bu gün gelmişti…



Yetişimciler, devasa Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin sarsıldığını hissettiler ve bunun ardından her birinin önünde bir ışık kapısı ortaya çıktı.



Şaşırdılar ve hemen kalplerindeki umut alevlendi. Işık kapısından geçmeyi denediklerinde siyah taştan meydana geri dönmüş olduklarını fark ettiler. Bu da onları çok sevindirdi!



Sonunda çıktılar!



Yarım yıllık sıkışıp kalmanın ardından, sadece kısıtlamalar çalışmayı durdurmamıştı, Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’ndeki Yer ve Gök Yuan Qi’si bile yoğunluğunu kaybetmişti. Bu durum da yetişim hızlarının yavaşlamasına neden olmuştu.



Sonunda dışarıdayız! Ne oldu?



Shen Tu Nantian fazlasıyla telaşlıydı. Başlangıçta bunun büyük bir fırsat olduğunu düşünmüştü. Ama şimdi geriye dönüp baktığında, Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin birinci ve ikinci seviyelerinde gücünü hızla arttırmasına rağmen üçüncü seviyede yarım yıl boyunca sıkışmış ve bu süre zarfında neredeyse hiçbir şey yapmamış olduğunu görüyordu.



Bu iki farklı dönemin ortalaması alınırsa, yetişim hızının dış dünyadakinden yüksek olmadığı görülürdü!



Birçok yetişimci deneyimlerini tartışıyordu. Onların deneyimleri de Shen Tu Nantian’ınkilere benzerdi. Bu da, Shen Tu Nantian’ın gizemli bölgede bir şeylerin ters gittiğine iyice inanmasına neden oldu!



Yeterli enerji yok muydu… Yoksa düzenlerde bir bozukluk mu oldu? Gerçekten de antik Büyük İmparatoriçe bu gizemli bölgeyi çok uzun zaman önce yarattı, yani bir şeylerin ters gitmesi garip değil. Sonuçta o da bir insandı, tanrı değil! Bunu yapabilmesi bile çok etkileyici zaten!” Shen Tu Nantian bunları söyleyince pek çok kişi bu sözleri onayladı.



İnsanlar tartışmaya devam ederken Shen Tu Nantian aniden bir şey düşündü. Etrafına bakındı ve Yi Yun ile Lin Xintong’u göremedi.



O küçük piç hâlâ çıkmadı mı?






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44339 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr