Bölüm 543: Büyük Felaket

avatar
9682 28

True Martial World - Bölüm 543: Büyük Felaket


 

Çeviri: bebebiskuvisi Düzenleme: Fullbringer

 


İki Yin hayaleti Gökyüzü Yolu’na tırmandı. Ara sıra Savaş İttifakı’ndan insanlarla karşılaştılar ama garip bir şekilde, kimse onları fark etmeyi başaramadı. Orada değillermiş gibi…


Savaş İttifakı’nın merkezi, Gökyüzü Yolu’nun sonundaydı.


Merkez, görkemli bir taş kuleydi. Basit bir stilde inşa edilmişti ve durmaksızın şimşeklerin çaktığı alçak karanlık bulutların üzerine dek uzanıyordu.


Yin hayaletleri taş kulenin en üst seviyesine çıktı.


Taş kulenin içi loştu. Boş kuleyi aydınlatan tek şey, bir meşaleden ibaretti.


Taş kuleye girdiklerinde geriye çok az bir ışık kalmış karanlık ve sessiz bir alandan ibaret yalıtılmış bir dünyaya girmiş gibiydiler. Bu alanda yaşam ve zaman yokmuş gibiydi. Alan kavramı bile bir anlam ifade etmiyormuş gibiydi. Sanki buradaki her şey durmuştu.


Yin hayaletleri taş kuleye girdikleri an büyük bir salona girdiler ve teskin edici ifadeler takınarak konuştular: “Lord Kutsal Elçi, biz, astlarınız görevlerinde başarısız oldu, lütfen bizi cezalandırın!”


Yere diz çöktüler ve uzun bir süre öyle kaldılar. Büyük salonun derinliklerinde, uzun cübbe giyen uzun bir figür vardı. Karanlığın içinden yavaşça onlara doğru yürüdü.


Görünüşü, büyük salonun gölgeleri tarafından gizlenmişti. Kaşlarının ortasındaki kızıl yaradan başka bir şey belli olmuyordu. Yara, yanan alev gibi ışık saçıyordu.


Tian Yuan Dünyası’nın çeşitli oluşumlarının liderleri burada olsaydılar, bu kişiyi ateş yarasından hemen tanırlardı. Bu kişi, Savaş İttifakı’nın şimdiki İttifak Lideri'ydi!


Tian Yuan Dünyası’ndaki birçok büyük oluşuma önderlik ediyordu. Tian Yuan Dünyası’nda mutlak otoriteye sahipti ve gücü akıl almazdı!


“İkiniz, Savaş İttifakı’nın merkezine doğrudan girdiniz. Burada pek çok insan uzman var. Yetişim seviyelerinizle Yin hayaleti illüzyon büyülerinizi kullansanız bile kolayca fark edilebilirsiniz. Bu da gereksiz şüphelere neden olur!”


“Kutsal Elçi bizi bağışlasın. Olayların beklenmedik değişimi yüzünden, bu iki astınızın çok acele şekilde İlahi Efendi’ye rapor verme gerekliliği hasıl oldu!” Yin hayaletleri bedenlerini yere daha fazla eğdi.


Bahsettikleri İlahi Efendi, Tanrıların Mezarı’nın derinliklerinde uyuyordu. Bu iki Yin hayaletinin ise, İlahi Efendi’yi görmeye hakkı ya da yeteneği yoktu.


Aslında, İlahi Efendi onlar için bir efsaneden ibaretti. Sadece önlerinde duran siyah cübbeli Kutsal Elçi ile görüşme hakları vardı.


İlahi Efendi’nin tüm emirlerini ileten kişi, önlerindeki siyah cübbeli Kutsal Elçi’ydi ki, aynı zamanda Savaş İttifakı’nın İttifak Lideri’ydi.


Savaş İttifakı çok uzun zamandır varlığını devam ettiriyordu. On milyonlarca yıldır Tian Yuan Dünyası’nda yaşamaya devam ediyordu ve kökleri çok derine ulaşmıştı. Tian Yuan Dünyası’nın çeşitli tarikatları ile bağlanmış ve olgunlaşarak korkunç bir oluşum hâline gelmişti.


Savaş İttifakı’nın İttifak Lideri ise, önceki İttifak Lideri ölümün eşiğindeyken atanırdı.


Her İttifak Lideri’nin gizemli bir arka planı olurdu. Bir önceki İttifak Lideri dışında, kimse onların nereden geldiğini bilmezdi. İnsanlar, zaman geçtikçe her İttifak Lideri’nin gizlice bir halef yetiştirdiğine inanmaya başladı. Halef ortaya çıkmadan önce kimliği tamamen gizli tutulurdu.


Yanan yara izine sahip adam ifadesini hiç bozmadı, ki onun mutlu mu öfkeli mi olduğunu anlamak imkansızdı. Yavaşça konuştu: “Siz ikiniz, Siyah Hayalet’e yardım etmek için Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesine girdiniz. Şimdiyse, Siyah Hayalet’in ruh yeşim kayışı parçalanmış durumda ve sizde böyle bir durumdasınız...Anlatın! Ne oldu? İlahi Efendi’nin Yıkım Gözü’nün gücü, nasıl oldu da Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi tarafından kesintiye uğratıldı?”


Tanrıların Mezarı’nda ortaya çıkan Yıkım Gözü’nün bahsi ile Yin hayaletleri daha da alttan almaya başladı. Önlerindeki Kutsal Elçi’den korktukları kadar, Yıkım Gözü’nden bahsedilmesinden de korkmuştular.


Yin hayaletleri başlarını eğdi ve Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinde olan biten her şeyi anlattı.


Siyah cübbeli Kutsal Elçi sessizce dinledi. Gözlerinden ne düşündüğü anlaşılamıyordu. Sadece Yi Yun ile Lin Xintong’un Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinin tanımasını kazandıklarını ve Büyük İmparatoriçe’nin mirasının bir kısmıını aldıklarını söylediklerinde Kutsal Elçi’nin ifadesi değişti.


“O kadın bir halef bulmayı başardı demek? Hmph! İşe yaramaz! İki genç halef ne yapabilir ki? Zamanları kalmadı…”


Siyah cübbeli Kutsal Elçi arkasını dönüp büyük salonun derinliklerine doğru yürümeye başlarken kendi kendine mırıldandı.


Siyah cübbeli Kutsal Elçi’nin onların yanında ayrıldığını gördüklerinde, Yin hayaletleri hâlâ yere diz çökmüş hâldeyken konuştular: “Lord Kutsal Elçi, Metruk Irk birkaç yıldır hazırlıklarla meşgul. Antik Kutsal Mezar’daki mühürlerin birkaçını bozdular. Önceki Metruk Kraliçe, yerini yeni Metruk Kraliçe’ye bıraktı. Muhtemelen Kutsal Ruhları’nı çağırmışlardır. Onlarla bir savaş yapmak zorunda kalmayacak mıyız? Ne yapmalıyız?”


“Metruk Irk mı? Kutsal Ruhları’nı çağırmışlar mı?” Siyah cübbeli Kutsal Elçi adımlarını durdurdu ve soğuk bir sesle konuştu: “Bir şey yapmamız gerekmez. Sadece beklememiz lazım.”


Siyah cübbeli Kutsal Elçi alaycı bir şekilde gülümsedi. Bakışları, büyük siyah salonu geçerek tüm Tian Yuan Dünyası boyunca uzanıp Aşılmaz Deniz’e ulaşıyormuş gibiydi…


Sakin Aşılmaz Deniz’in ölüme benzer suları, onun bakışları ilerledikçe daha da kırmızılaşıyordu.


Bir Büyük İmparator’un bile aşması imkansız olan sonsuz ve ıssız Aşılmaz Deniz’de aniden yedi dağ zirvesinin ortaya çıkmış olduğunu kimse bilmiyordu.


Bu saf siyah yedi dağ zirvesi, siyah devler gibi dimdik duruyordu. Ama dikkatli bakılırsa, bu dağ zirvelerinden birkaçının insan formunda olduğu görülebilirdi, özellikle de ortadakinin. Elinde uzun bir kargı tutan, siyah savaş zırhı giymiş bir adama benziyordu.


Durgun deniz suyuna zıt bir şekilde, bu ilahi dağların ayaklarında koyu kırmızı bir girdap oluşmuştu. Aşılmaz Deniz, hâlâ gündüz yaşayan Tian Yuan Dünyası’ndan çok daha farklıydı. Yedi dağ zirvesinin üzerinde, titrek yıldız ışıklarıyla dolu bir gece göğü vardı.


Sayısız yıldız dolu olan galaksi kolu gökyüzüne yayılmıştı ve ay ışığıyla birlikte siyah taştan dağ zirvelerinin üzerine parlıyordu. Bu ışık, siyah zırhlı adamın üzerine parlayan bıçaklar gibi görünüyor, dokusunu daha net hâle getiriyordu…


Birkaç milyar mil ötede, Savaş İttifakı’nın büyük salonundaki siyah cübbeli adam, bu sahneye şahitlik ediyormuş gibiydi. Ağzının köşeleri kıvrılarak keskin bir gülümseme şeklini aldı.


Siyah Zırhlı Şeytan Tanrıları uyanmak üzereydi.


Siyah Zırhlı Şeytan Tanrıları yok edilemezdi ve sınırsız güce sahipti.


Milyonlarca yıl önce, Azure Yang Lordu ile antik Büyük İmparatoriçe onları tamamen yok etmekte başarısız olmuştu!


Yedi Siyah Zırhlı Şeytan Tanrısı tekrar doğduğu vakit, bu dünyadaki hiçbir şey onları durduramayacaktı!



Aşılmaz Deniz’in içindeki Siyah Zırhlı Şeytan Tanrısı dağları, bu dünyada kaosa neden olabilecek kadar korkunç bir hava yayıyordu, ama şu anda, Siyah Zırhlı Şeytan Tanrısı’nın yüzü, Yi Yun’un tuttuğu düzen diskindeki bir görüntüydü sadece…


Yi Yun bu düzen diskini Tanrı’ya Dönüşüm Kulesi’nin ilk seviyesinden aldığından beri, anlayışını daha ileri götürmeye çalışıp durmaktaydı.


Azure Yang Lordu’nun siyah zırhlı savaşçıyı yenmek için kullandığı kılıç saldırısı, sonsuz bir cazibeyle doluydu.


Yi Yun bu kılıç saldırısı için gerekli olan temeli, daha önce Saf Yang Kılıç Sarayı’nda atmıştı. O kılıç saldırısının cazibesi hakkında bir şeyler görmeyi başarmış olsa da, yine de şimdikiyle kıyas kabul etmezdi. Yi Yun ‘Büyük İmparatoriçe’nin Bilgeliği’nde yetişim yapmaya başladıktan sonra, bu kılıç saldırısına çalıştığı her seferde daha fazla içgörü kazanmaya başladı.


Büyük İmparatoriçe gizemli bölgesinin dışında, yaklaşmakta olan fırtınaya delalet eden bir rüzgar yükseliyordu. Yi Yun dışarıda neler olduğunu bilmese de büyük bir felaketin gelmek üzere olduğunu hissedebiliyordu...

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr