Bölüm 23: Zhang Ailesinin Hareketleri; Kurtarmaya Geliş

avatar
2259 0

Upgrade Specialist in Another World - Bölüm 23: Zhang Ailesinin Hareketleri; Kurtarmaya Geliş


 

Çeviri: 8deathkid8 Düzenleyen: Tiantuga

 

Karaağaç Kalesi alevler içinde yanmış ve tüm haydutlar yok edilmişti!

 

Bu haber sanki kanatlanmış da uçmuş gibi çok hızlı bir şekilde çeşitli yerlere yayıldı. Normalde haydutlar tarafından zorbalık yapılan, Karaağaç Dağı civarında bulunan köyler, kaçırılan kadınları güvenli bir şekilde geri döndüğü için ve daha da önemlisi, o iğrenç haydutların yuvası artık var olmadığından oldukça sevinçlilerdi.

 

Ganling ve Luoshi şehrindeki büyük tüccarlar da bu haber dolayısıyla kutlama yapacak kadar heyecanlandılar. Artık iki şehir arasında malları rahatça taşıyabileceklerdi.

 

Bu heyecanlı, keyifli insanların aksine, Luoshi Şehrindeki Zhang konağı şu anda biraz kasvetli görünüyordu. Bu kasvetli havanın sebebi, oturma odasındaki baş koltuğunda oturan ve çirkin bir ifadeyle elindeki bir mektubu okuyan Zhang Zhenshan idi.

 

Mektubu okuduktan sonra bir süre kafasını indirdi ve sessizce düşündü. Ardından kafasını kaldırıp kenardaki kâhyaya bakarak dedi: “Hazırlıkları yapın. Hemen Baifeng şehrine gitmem lazım!”


“Evet, efendim.”


Kâhya, cevapladıktan sonra aceleyle hazırlık yapmaları için astlarını yönlendirmeye gitti. Kapıdan çıkarken, bir kişiye çarptı. Kafasını eğdi ve derhal saygıyla selamladı: “Genç Efendi.”


“Öf.”
O kişi küçümseyerek kibirli bir şekilde karşılık verdi ve sonra odaya girdi. Küstah, kibirli ifadesini gizleyerek, selam vermek için Zhang Zhenshan'a hafifçe eğildi ve dikkatle sordu: “Baba, sen… Dışarı mı çıkmak istiyorsun?” Sesinde umut vardı.

 

Bu adamın açık renkli ve temiz bir cildi vardı ve yakışıklıydı. Ancak bazen gözlerinde parlayan vahşiliği ve acımasızlığı gizleyemiyordu: Bu adamın adı Zhang Yang’dı.

 

Aklında bir şey varmış gibi görünen Zhang Zhenshan sıradan bir şekilde cevapladı: “Evet, okula ufak bir gezi yapıyorum…”


Ardından mutlu gözüken oğluna bir bakış attı ve ciddi bir şekilde kaşlarını çatarak dedi: “Ben gittikten sonra, bütün gün aylak aylak dolaşıp zıvanadan çıkacaksın değil mi?”


“Ee…”
Zhang Yang, babasının onun zihnini okuyabileceğini beklememişti. Şaşırmış bir ifadeyle bir an ne diyeceğini bilemedi.

 

“Hıh! Senin normalde ne yaptığını bilmediğimi mi sanıyorsun? Bütün gün eğlence arayarak genelevleri ziyaret edip ruhunu mahvediyorsun! Liu ailesinin o kızı çoktan orta seviye Ruh Savaşçısı olmak üzere ama sen daha son seviye Ruh Kişiliği bile olamadın!”


“Sen oldukça yeteneklisin, ama çalışmak için çaba göstermiyorsun. Gelecekte, nasıl okulda sağlam bir yer edineceksin? Sana Zhang ailesini nasıl emanet edeceğim?!”


Babası tarafından azarlanan Zhang Yang, karşılık vermeye cesaret edemedi. Yalancı bir gülümsemeyle, babasının nutkunu sanki gerçekten dinliyormuş gibi kafasıyla onaylayıp durdu.

 

“Öğrettiklerinize içtenlikle uyacağım, baba. Bundan sonra kesinlikle daha sıkı çalışacağım ve böylece sizin yüzünüzü kaybetmenize izin vermeyeceğim.”


Ç.N: Yüz kaybetmek: onuru, gururu kırılmak. Elalemin yüzüne bakamamak tarzı bir şey oluyor.

 

“Hm, umarım dediğin şeyleri gerçekten yaparsın. Bu sefer okuldan dönmem 10 gün, 1 ay arası sürer. Kendini evde düzgünce idare etmelisin. Annen seni şımarttığı için ne istersen yapabileceğini düşünme. Ben döndüğümde hala son seviye Ruh Kişiliği âlemine ulaşmamış olursan…”


“Endişelenme baba. Kesinlikle yapabildiğim kadar hızlı bir şekilde gücümü yükseltip son seviye Ruh Kişiliği âlemine ulaşacağım!”


Zhang Yang’ın ağzından birçok vaat çıkıyordu ama aslında içinden oldukça keyifliydi. Çoktan özgürlüğünü kazandıktan sonra On Bin Bahar Kulesi’ndeki Xiao Cui’ye mi gitse, yoksa sokaktan bir kız mı seçse diye düşünüyordu.

 

… … … …

 

Luoshi şehrinde işlek bir ana caddedeki bir restoranın ikinci katında, Bai Yunfei caddeye yakın bir masada oturuyordu. İlgisiz bir şekilde masadaki yemekleri yerken, caddedeki insanları gözlemledi.

 

Şehre dönüşünden bu yana üç gün geçmişti. Karaağaç Kalesi’ndeki savaş ve yarım aydan fazla eğitim sayesinde, çoktan son seviye Ruh Kişiliği âlemine ulaşmıştı. Ama yeni gücü ve içindeki nefret tarafından kör edilmemişti. Ne pahasına olursa olsun intikamını almak için Zhang Yang’ı bodoslama aramak yerine, bütün bir gün dinlenmişti ve ardından dikkatlice etrafı gözetlemeye başladı.

 

Az ilerisi, her iki tarafında da azametli birer taş aslanın bulunduğu Zhang malikânesinin kapısıydı. Yüksek duvarları ve lüks kapısıyla, malikâne oldukça ihtişamlı bir havaya sahipti. En azından şehirdeki sıradan insanların gözünde bu böyleydi. Zhang malikânesinin ana kapısının önünden geçen insanlar bile, görünüşe göre çıkardıkları seslerle güçlü Zhang ailesini öfkelendirmekten korktukları için bilinçsiz bir şekilde adımlarını biraz yavaşlatıyorlardı.

 

“İki gündür gözlemliyorum ama bir kere bile Zhang Yang’ın ortaya çıktığını görmedim. Bunun sebebi şu ana kadar hep evde olması mı yoksa hiçbir zaman evde olmaması mı? Ya da belki de… İçeriye ana kapıdan girip çıkmıyordur?” Bai Yunfei tereddütle düşündü.

 

Diğer insanlar tarafından fark edilmekten korktuğu için, her zaman Zhang malikânesinin kapısına bakmıyordu. Sonuçta, kimse Zhang ailesinin şehirde ne kadar casusu ya da uşağı olduğunu bilmiyordu. Bu yüzden yaptığı her şeyde daha dikkatli olmalıydı.

 

“Oh?” Bai Yunfei gözlerini çevirip restoranın altındaki caddeye öylesine bir bakış attığında, garip bir şey fark etti.

 

Genç bir kızı arkasından gizlice takip eden üç tane adam gördü. Aslında, bu üç adam onu takip ederlerken çok dikkatliydiler, görünüşe göre bu tür şeyleri daha önce de yapmışlardı, bu yüzden genç kız onları hiç fark etmedi. Eğer Bai Yunfei yüksek bir yerden aşağıya bakıyor olmasaydı, onun için de bunu fark etmek çok kolay olmazdı.

 

Bir süre düşündü. Genç kızın beklenmedik bir şekilde ıssız bir yere yöneldiğini görünce, artık tereddüt etmeden kalktı ve restorandan çıkıp kızı takip etti.

 

… … … …

 

Oldukça tenha bir ara sokakta, kısa bir çığlık yankılandı ve devamında hafif boğuk sesler duyuldu. Görünüşe göre çığlık atamadan önce birisinin ağzı kapatılmıştı.

 

İki üç kişi bu sokağın girişinde yürüyorlardı ve kesinlikle sokaktaki bu garip sesleri duymuşlardı, ama hiç biri ilgilenmedi. Aksine, ifadeleri değişti ve hızlıca oradan uzaklaştılar. Besbelli başlarını belaya sokmak istemiyorlardı.

 

Dar sokakta, gür kaşları ve büyük gözleri olan iki iri yarı adam ve kısa boylu hırsız görünümlü bir adam bir araya gelmiş, iple bağlanmış bir çuvalı taşıyorlardı.

 

“Ha ha, böyle üst düzey bir piliçle karşılaşmayı beklemiyordum. Onu yakalayın ve genç efendiye verin. Bu sefer kesinlikle bize büyük bir ödül verecek!”


“Evet, bu seferki sadece dün yakalamalarına yardım ettiğimiz piliç kadar güzel değil aynı zamanda bakire. Genç efendi bu tarz kızları seviyor. Üstelik genç efendi görünüşe göre bu sefer o kadar baskı altındaymış ki artık bunu kaldıramıyormuş. Beklenmedik bir şekilde, bize kendisini tatmin edecek bir kadın bulmamız için uluorta kaçırmak da dâhil ne gerekiyorsa yapmamızı söyledi…”


Ç.N: Ne azgın bi insanmış la bu.

 

“Evet, genç efendi çok sabırsız. Bu gece bir kız istiyor. Dün akşam yakalanan genç kız olmasa, eminim bizim tarafımızdan yakalanan bu kız en sevdiği olacak… Tsk, şefin o kızı nereden yakaladığını hiç bilmiyorum. O tarz bir görünüş herkesi tahrik edebilir. Ne yazık ki o genç efendiye ait…”


“Tamam, saçmalamayı kesin. Çabuk onu kaldırın ve uzaklaşalım. Çok fazla kişinin bizi fark etmesine izin vermeyin.”
Kenardaki küçük adam bu iki adamın konuşmasını bölerek memnuniyetsiz bir şekilde onları dürttü.

 

Ancak onu daha da memnuniyetsiz hale getiren ise bu iki adamın konuşmayı kesmesine rağmen hiç hareket etmemesi oldu.

 

Tam yakınmak için kafasını çevirdiğinde, yanında bulunan iki adamın zayıf bir şekilde sessizce yere düştüğünü gördü. Oldukça şok olmuştu ama daha arkasını dönemeden, boynunun arkasında bir acı hissetti. Daha sonra, o da benzer bir şekilde gözlerinin akı yukarı çıkarak bilinçsiz olarak yere düştü.

 

Çuval torba tekrar açıldı ve bağlanmış ve ağzı tıkanmış bir genç kız açığa çıktı.

 

Sel gibi ağlayan kız, dehşet dolu bir ifadeyle önündeki gence baktı.

 

Genç çocuk ona gülümsedi ve kibarca dedi: “Korkma. Ben seni kurtarmak için geldim. Şimdi seni çözeceğim ama bağırmamalısın tamam mı?”


Bunu dedikten sonra, onun vücudundaki ipleri çözdü, ayağa kalkmasına yardım etti ve dar sokağın girişini işaret edip dedi: “Çabucak buradan ayrıl. Daha sonra evde olmadığın zamanlarda dikkatli olmalısın. Issız yerlere gitme…”


Kızın sokaktan koşarak çıktığını izleyen Bai Yunfei başını indirdi ve yere uzanan üç adama düşünceli bir şekilde baktı.

 

“Söyledikleri şeylere göre, öyle görünüyor ki ‘genç efendi’ olarak çağırılan kişiye verilmek için kaçırılan başka biri daha var… Çoktan bu işe karıştığıma göre, onu da kurtaracağım. Öbür türlü gözüme uyku girmez.”

 

Ç.N: Bu hafta pek çeviri yapamadım kusura bakmayın. Azcık yoğundum. Azcık yorum atın da gaza geleyim. Bu bölümü biraz isteksiz çevirdim :D İsteksiz olunca çok çeviremiyor insan.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44237 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr