Bölüm 28: Zhang Yang’ı Ölümüne Bıçakla!

avatar
2217 0

Upgrade Specialist in Another World - Bölüm 28: Zhang Yang’ı Ölümüne Bıçakla!


 

Çeviri: 8deathkid8 Düzenleyen: Tiantuga

 

“Bu nasıl olabilir? Bu nasıl mümkün olabilir? Ne düşündüğümü nasıl bilebildin?” Zhang Yang sanki tüm gücünü kaybetmiş gibi şaşkınlıkla Bai Yunfei’ye bakıyordu.

 

Onun şaşkın ifadesine bakan Bai Yunfei alaylı bir şekilde gülümsedi ve kafasını kibarca sallayarak dedi: “Yani, senin ne yapacağını fark edemezdim öyle mi? Kaybetmiş olmana rağmen, hala çok kibirlisin…”


Bai Yunfei’nin alaycı sözlerini duyunca, Zhang Yang hafifçe titredi. Oldukça karamsar bir şekilde ona baktı ve boğuk bir sesle dedi: “Söyle bana, nasıl anladın?”


Bai Yunfei belli belirsiz bir gülümsemeyle ona gözlerini dikti. Zhang Yang yenilgiyi kabullenmiş bir ifadeyle onun gözlerinin içine bakıyordu. Görünüşe göre direnme düşüncesinden tamamen vazgeçmişti ve sadece ölmeden önce yenilmesinin sebebini öğrenmek istiyordu.

 

Bai Yunfei durdu, kaskatı kesilmiş Zhang Yang’ın yanından iki ‘Buz Ruhu Gümüş İğnesini’ aldı ve onları uzaysal yüzüğüne koydu.

 

“Seninle savaşmaya başladığımdan itibaren, Luoshi şehrindeki Zhang ailesinin genç efendisi ve Buz Okulu’nun seçkin bir öğrencisi olan senin, ne olur ne olmaz kendini korumak için bir ruh eşyasına bile sahip olmamanı garip buldum. Daha sonra beni gafil avlayıp o kol uzatma tekniğini kullanmış olsan da yine de bir ruh eşyası kullandığını görmedim.”


Bai Yunfei hala Zhang Yang’a tepeden bakıyordu, anlaşılan zaferinin tadını çıkartıyordu.

 

Ç.N: Tepeden bakmak dediği gerçek anlamda. Yani biri ayakta diğeri yerde ya. O şekil.

 

“Yani gerçekleşebilecek iki olasılık vardı: Biri, gerçekten de bir ruh eşyasına sahip olmamandı. Diğeri de vücudunda bir ruh eşyasını gizlemene rağmen, bu kılıç gibi bir ana saldırı silahı değildi; Bunun yerine… Gizli, sürpriz saldırılar için kullanılan fırlatılan bir cisimdi!”


“Ama ben demiştim ki…”


“Sen demiştin ki ‘Benim gibi Buz Okulu’nun bir öğrencisi bile onlardan birine sahip değil?’, öyle değil mi?”
Bai Yunfei aniden onun sözünü kesti ve devam etti: “Bu sözleri, korktuğun ve benim bu kadar çok ruh eşyasına sahip olduğuma inanamadığın için söylemiş gibi görünüyordun. Ama bir de şu açıdan bak… Sen adeta bana ‘vücudunda bir ruh eşyası olmadığını’ ima ediyordun. Senin açından çok yazık, buna dikkat etmiştim."


“Bu bile tek başına benim şüphelenmem için yeterliydi. Ama şansına küs ki, bunu daha önceden de bir derece tahmin etmiştim, söylediğin şey sadece beni daha da şüphelendirdi.”


Ç.N: Olay biraz anlaşılması güç olabilir. Zhang Yang bizimkine ben de hiç ruh eşyası yok sözünü sözün gelişi söylemiş gibi görünerek aslında Yunfei bunda ruh eşyası olmadığını zannetsin diye kasten söylüyor. Bizimki de bunun bilerek söylediğini çakıyor. Öyle olunca da şüpheleniyor. En azından ben öyle anladım.

 

“Bu fırlatılan silahları, ben seni kovalamak için pencereden çıktığım sırada kullanmak istemiştin değil mi?” Bai Yunfei nazikçe konuştuktan sonra, şaşkına dönmüş Zhang Yang’ı umursamadan devam etti: “Ama o sırada çok iyi bir fırsat yoktu ve sen de benim seni hemen öldürmek istemediğimi fark ettin. Bu yüzden bana sürpriz bir saldırı yapmak için daha iyi bir fırsat bulmak istediğinden seni buraya geri fırlatmama izin verdin, değil mi?”


“Bunları bilebilmiş olmamı garipsiyor musun? Benim de uçan hançerleri kullanabildiğimi unutmuş gibisin. Arkandan iki iğneyi çıkartmaya kalkıştığında, hareketlerini çok gizli yaptığını zannetmene rağmen, ne yazık ki ben bu hareketlere oldukça aşinayım. Az önce yapmaya çalıştığın sürpriz saldırıdan önce fırlatılan şeyleri çıkartmak için geri geri gidiyormuş gibi yaptığını bile fark etmiştim…"


“Son olarak, beni tehdit etmek için Wu Amca’nın ailesini kullanma fikri aklına geldi. Söylemeliyim ki gerçekten de hızlı düşündün. Ne yazık ki başından itibaren yalan söylediğini biliyordum!”


“Nasıl… Nerden biliyordun?”
Zhang Yang çoktan beti benzi atmış bir şekilde sordu.

 

“Çünkü iki gün önce Wu Amca’ya saygılarımı sunmak için gittiğimde, ailesi hala oradaydı!”


“Öyleyse, tereddütteymiş gibi davranman ve dikkatsiz gözükmen tamamen beni kandırıp kozumu kullandırtman için birer rolden ibaretti…”
Zhang Yang karamsar ve güçsüz bir şekilde dedi.

 

“Doğru.”


“Ama hala anlayamadığım iki şey var. Daha iki ay bile olmadı, bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar güçlendin? Bunun yanında, bir uzaysal yüzüğün ve en az üç tane ruh eşyan var. Acaba gerçekten de Zanaat Okulu’na katılmış olabilir misin?”
Zhang Yang hafif bir iç çekmeyle sormaya devam etti. Asıl planı rakibi tarafından tamamen görüldüğü için, büyük bir darbe almış gibi görünüyordu.

 

Ama soruları sormasının üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen, Zhang Yang hala cevap alamamıştı. Bakmak için kafasını kaldırınca, Bai Yunfei’nin kollarını çaprazlamış halde durduğunu ve belli belirsiz bir gülümsemeyle alaycı bir şekilde kendisine baktığını gördü.

 

Bai Yunfei ile göz göze gelince, Zhang Yang zihni okunuyormuş gibi hissetti ve sırtından aşağı bir titreme hissetti. İstemsizce gözlerini ayırdı. Tam o sırada, Bai Yunfei ilgisiz bir sesle dedi:

 

“Sen… Belki biri gelir de seni kurtarır umuduyla zaman kazanmaya çalışıyorsun değil mi?”


“Nasıl… Nasıl yani? Şu anki durumumda, istediğin zaman beni öldürebilirsin.”
Zhang Yang bir anlığına panikledi ve durmadan kafasını salladı. Ardından üzgün bir ifadeyle dedi: “Sadece ölmeden önce zihnimdeki belirsizlikleri netleştirmek istiyorum. Böylece pişmanlığım olmadan ölebilirim…”


“Oh, ama senin ruhun yok olacak. Bilsen ne olur bilmesen ne olur? Herhangi bir kazadan kaçınmak adına, seni hemen öldürsem iyi olur.”
Bai Yunfei sanki Zhang Yang ile müzakere yapıyormuş gibi kibarca konuştu.

 

Zhang Yang'ın yüzündeki şaşkınlık, isteksizlik, dehşet ve çaresizlik ifadelerini görünce, Bai Yunfei kıkırdamasına engel olamadı: “Senin bütün numaralarını önceden gördükten sonra, neden seninle bu kadar çok konuşmak istediğimi merak ediyorsundur herhalde, öyle değil mi?”

 

“Sadece senin şu ifadeni görmek istedim! Muhteşem genç efendi Zhang, birinin avucunun içinde olmak ve onun, senin kaderine dilediği gibi karar verebilmesi nasıl bir his? Hiç günün birinde bu duruma düşeceğini düşünmüş müydün?” Bai Yunfei evin dışına bakmak için kafasını çevirdi ve kıkırdayarak dedi: “Astlarına teşekkür etmeliyim. Bu gece buraya gelmek istediğin için, etraflıca bir ‘temizlik’ yaptılar. Aslında kimse şu ana kadar buradan geçmedi ve kimse buradaki sesleri kontrol etmek için gelmedi…”


“Başta seninle biraz daha oynamak istemiştim ama artık sabrım tükendi. Korkarım eğer ertelemeye devam edersem, beklenmedik bir şeyler olabilir. Bu yüzden…”
Sağ elini uzattı ve Ateş Uçlu Mızrak anında elinde belirdi.

 

“Yaptığın her şeyin bedelini ödemeye hazır ol!”


Ç.N: Bu da telefonda konuşan kadınların hadi görüşürüz demelerine döndü. Kaç bölümdür bunu söyleyip duruyor. Daha anca sonuna gelebildiler.

 

Dehşet dolu bir yüzle durmadan geri gitmeye çabalayan Zhang Yang’a bakan Bai Yunfei, ona ayak uydurmak için yavaşça adım adım yürürken dedi: “Az önce senin korumanı öldürdüğümde, o patlama etkisini de görmüştün. Sana şunu söyleyebilirim ki bu mızrak sadece %10 ihtimalle o etkiyi etkinleştiriyor… Benim tarafımdan yavaş yavaş işkence edilerek mi öleceksin? Yoksa bir anda bir patlamayla mı öleceksin?”


“Pişman ol ve son duanı et!”


Bai Yunfei, durmadan geriye doğru gitmeye çalışa karşısındaki Zhang Yang’a bakınca, sonsuz öfkesini artık tutmadı ve gözlerinden öfke fışkırdı. Mızrağını Zhang Yang’ın sol bacağına sapladı.

 

“Bu bana yaptıklarının karşılığı! Ben bir karınca değilim ve beni dilediğin gibi zevkin için savaşmaya zorlayamazsın!”


Yumuşak bir ‘pu’ sesiyle, mızrağın ucu onun baldırını delip geçti ve altındaki zemine saplandı. Zhang Yang durdu ve acınası bir çığlık attı. Kavurucu bir ısı hissi zihnine hücum etti. Sanki sıcaktan kızarmış demir bir çubuk baldırına saplanmış gibi sol bacağındaki aşırı soğuk aniden dağılmıştı. Hatta tıslama sesleri duyuyordu ve hafif bir yanık kokusu aldı.

 

Bai Yunfei, Zhang Yang’ın acınası çığlıkları karşısında buz gibi bir ifadeyle hiç istifini bozmadı. Mızrağı çekti ve Zhang Yang’ın sağ bacağına sapladı.

 

“Bu, kızını senin yüzünden kaybeden ve en sonunda yine kendisi beni korumaya çalışırken senin adamın Vahşi Kurt tarafından öldürülen Wu Amca için!”


Zhang Yang daha fazla vücudunu destekleyemedi. Kolları güçsüzleşti ve dümdüz yere düştü. Acınası çığlıkları bacaklarından gelen dayanılmaz acıyı hafifletemedi.

 

“Bu da, senin aşağılamalarına katlanmak istemediği için ölümüne işkence ettiğin Wu Amca’nın torunu için!”


Sağ eli tekrar delindi. Zhang Yang’ın artık direnmek için hiçbir gücü kalmamıştı. Yüzü umutsuzluk ve korku doluydu, ara sıra merhamet için yalvarıyordu.

 

“Bu üst katta neredeyse senin tarafından tecavüze uğrayacak olan genç kız için!”


Mızrağın ucu Zhang Yang’ın sağ elini deldiğinde, aniden bir patlama oldu ve her yere kan, et ve taş parçaları uçuştu. Patlama, yerde lavabo büyüklüğünde bir delik oluşturmuştu ve Zhang Yang’ın bütün sağ kolu havaya uçmuştu!

 

Fakat Zhang Yang ya kolunu kaybetmenin acısından ya da patlamanın şokundan dolayı bayılmıştı.

 

“Çoktan bayıldın mı?” Artık ölmeden önceki şiddetli ıstırabı tecrübe edemeyeceksin. Bu senin için oldukça uygun değil mi? Neyse. Bilinçsiz olarak geber gitsin!” Bai Yunfei buz gibi soğuk bir ifadeyle bilinçsiz olan Zhang Yang’a baktı. Mızrağını geri çektikten sonra, güçlü bir şekilde tekrar sapladı.

 

“Bu sonuncusu, senin tarafından böcek gibi davranılan, zarar gören ve zulmedilen tüm insanlar için!”


D.N: Bir tane daha o da F5 tarikatı için!

 

Titrek göz kamaştırıcı kızıl bir ışık yayarak mızrağın ucu Zhang Yang’ın göğsünü deldi.

 

Tam kalbine doğru!

 

Ç.N: Bu bölümü çevirirken Bai Yunfei’nin çok değiştiğini fark ettim. Eskiden ezik veledin tekiydi. Şimdi başımıza Sherlock olmuş. Neyse sonunda geberdi şu. Kaç bölümdür ölmüyordu.

 

K.N: Bir bölüm daha gelecek. Sevgili çevirmenimiz bizi burada bırakmıyor. :D

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44246 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr