Bölüm 73: Söylenilecek Şeyler Söylendi

avatar
2500 0

Upgrade Specialist in Another World - Bölüm 73: Söylenilecek Şeyler Söylendi


 

Çeviri: 8De4thTheKid8

 

Liu Meng çok şaşırmış görünüyordu. Hala bir şey söylemek istiyor gibiydi ama Yunfei’nin belli belirsiz gülümseyen gözleriyle göz göze geldiğinde birdenbire sessizliğe büründü ve yavaşça masanın yanına kadar yürüyüp oturdu. Bai Yunfei’ye karmaşık bir ifadeyle bakıp yumuşak bir ses tonuyla dedi, “Sen… Ne zaman fark ettin?”

 

“Bu gerçekten önemli mi?” Bai Yunfei’nin ağzının köşeleri kıvrıldı. Yunfei hafifçe kafasını salladı ve ardından hem kendi kendine konuşuyormuş gibi hem de Liu Meng’e bir açıklama olarak yavaşça konuştu.

ÇN=Yunfei Holmes mod on

 

“Aslında, başından beri olaylar çok garip bir şekilde gelişti, değil mi? Zengin bir aileden ruh geliştiricisi olan bir genç hanım, nasıl olur da ona ilk defa yardım eden sıradan bir adama karşı böyle bir tavır takınır…?"

 

“Ama yine de sana inandım. Geçmişte sana duyduğum minnettarlıktan mı yoksa sana âşık olduğumdan mı? Bunun cevabını ben de bilmiyorum. Senin ‘mazeretlerin’ de başta sahip olduğum şüpheleri görmezden gelmeme sebep olmuş olabilir…"

 

"En başta hasta olduğunda, bu kesinlikle gerçekti. Ama tek sorun bunun şans eseri olmamış olmasıydı. Bunun yerine bu hastalığın ortaya çıkmasına sebep olan belli bir yöntem kullandın. Bu şekilde ilk karşılaşmamız kusursuz oldu. Sonraki gün, Kaynak Dağı’nda bana söylediğin şeylerin de yarısı doğru yarısı yalandı, öyle değil mi? Bu tarz bir yalan insanları en çok kandırabilen yalandır…"

 

“Bu iki gün içerisinde olanlar hakkında hiçbir şüphem yoktu. Daha sonra beni ilk defa denemek için Long Tao ve kardeşinin ikinci defa bana sorun çıkartmaya gelmesini sağladın, öyle değil mi? Tabi bu durum aynı zamanda daha sonra ne olacağının da habercisiydi. Yalnızca iki gün beraber gezmek, kalbimdeki küçük aşk tohumun filizlenmesini ve büyümesini sağladı. Kalbim yavaşça senin imgenle doldu… Ha ha, beni etkilemek oldukça kolaydı değil mi?"

 

“Yaptığın plana göre, bu aşk yavaşça gelişecekti değil mi? Olabildiğinde doğal bir şekilde aramızdaki ‘aşkın’ yavaşça gelişmesi en azından on ila on beş gün sürecekti. Ancak o zaman sana istediğin bilgiyi vermemi sağlayarak beni kandırabilirdin."

 

“Ama ikinci gün beklemediğin bir şey oldu. Şans eseri Yeşil Söğüt Okulu’ndan Qiu Luliu ile tekrar karşılaştım! O gün sabah vakti, aslında çoktan gelmiştin değil mi? Qiu Luliu ile benim konuştuğumu gördüğün için ortaya çıkmadın. Ancak o gittikten sonra ortaya çıktın…"

 

“Üçüncü günün sabahı, aniden bana bakmak için yanıma geldin. Bu benim durumumu kontrol etmek istediğin içindi, öyle değil mi? Ama beklenmedik bir şekilde benim bileziğimi keşfettin. Onu sevdiğini söyledin, bu nedenle o bilezik benim sırrımla ilgili olsa da yine de sana verdim… Daha sonra, Qiu Luliu’nun biraz sonra geleceğini duyduğunda, aniden davranışların değişti. Hemen ayrıldın. O zaman senin ‘kıskanç’ olduğunu düşünmüştüm. Ama sen eğer onunla karşılaşırsan onun seni tanımasından korkuyordun. Ne de olsa senin kimliğini düşünürsek, ikinizin geçmişte karşılaşmış olma olasılığı çok yüksekti…"

 

“Ben Yeşil Söğüt Okulu’na gittikten sonra, bu işi orijinal planındaki gibi ‘yavaşça’ yapmanın pek mümkün olmayabileceğini fark ettin. Bu nedenle planlanandan önce şu ‘kaçırma’ olayını düzenleyerek Long ailesinin adamlarını tekrar gösterdin. Böylece beni test etmek için ve aynı zamanda aramızdaki aşkı ‘derinleştirmek’ için bir adım attın.  Ha ha, kurtarma romantizmi. İki insan arasındaki sevgiyi arttırmak için ne kadar da güzel bir yol!"

ÇN= Kurtarma romantizmi, İngilizcesi ‘rescue romance’. Bir erkeğin bir kızı kurtarıp sonra ikisinin birbirine aşık olması tarzında gelişen olaylara verilen genel ad.

 

“Ama benim bir şeylerin garip olduğunu fark edip şüphelenmeye başlamam da bu kurmaca olay sayesinde oldu!” Bai Yunfei Liu Meng’e bakmak için kafasını kaldırdı ve ardından kıkırdayarak devam etti, “Long Taogu’nun beni ilk gördüğünde söylediği cümleyi hatırlıyor musun? ‘Sen bu kızın bahsettiği Bai Yunfei misin?’ demişti. Benim adımı biliyordu. Sen bana adımı ona senin söylediğini söyledin…"

 

“Ama ben sana ne zaman soyadımın Bai olduğunu söyledim ki?” Bai Yunfei’nin nazik sorusu, Liu Meng’in kuşkulu ifadesini hayrete ve hayal kırıklığına çevirdi.

 

Liu Meng’in ifadesinin değişmesini umursamayan Bai Yunfei konuşmaya devam etti, “Yeri gelmişken ilk tanıştığımızda, aramızda yakın bir ilişki kurmak için samimi bir şekilde seni doğrudan Meng’er olarak çağırmamı söylemiştin. Ve böylece sen de benim adımı sorduğunda, beni sadece Yunfei olarak çağırmanı söyledim. Daha sonra, Yunfei’nin yalnızca benim adım olduğundan ve soyadımın Bai olduğundan sana hiç bahsetmedim, öyle değil mi?"

 

“Elbette belki de gerçekten sen onlara sadece benim adımın Yunfei olduğunu söylemişsindir. Ama bir şekilde onlar benim soyadımı biliyorlardı ve Long ailesinin adamlarında bir bit yeniği vardı. Aslında bu düşünce benim aklıma geldiğinde, ben kendimi böyle avuttum. Ama hala mantıksız bir şeyler vardı… En başta Long Tao [küçük kardeş] ile senin güzelliğine şehvet duyduğu için düşman olmuştuk. Ama senin kaçırıldığın gün, benim oraya gelmem iki saat sürmesine rağmen, sen tamamen zarar görmemiştin… O zaman sadece senin şanslı olduğunu hissetmiştim ama bu konuda daha sonra tekrar düşününce bunu oldukça mantıksız buldum. Üstelik Long Taogu ve diğer ikisi benimle savaştığı zaman, beklenmedik bir şekilde silah kullanmadılar! Bunun sebebi benim etrafımı sarıp bana saldırırlarken beni kazara öldürmekten veya ağır yaralamaktan korktukları içindi. Ama en sonunda benim öylece gitmeme izin vermeleri oldukça yapmacık gözüktü, değil mi?"

ÇN=Son cümleyi büyük ihtimalle yanlış çevirdim. Düzenleyicinin ellerinden öper.

 

“Daha sonra, bana karşı olan tavrın da büyük ölçüde değişti. Bu konuda mutlu olmam gerekirdi ama mantığıma oturmayan bu konuları düşündükçe sakinleşemiyordum. Böylece yorulduğum bahanesini ortaya atarak odama döndüm ve bütün bir gece boyunca bu konuya kafa yordum. Kendi tahminlerime inanmak istemiyordum. Her şeyin sahte olduğuna inanmak istemiyordum…"

 

“Ancak bu öğlen gerçekleşen olayda fark ettiğim bir şey kopmak üzere olan umudumu tamamen parçaladı!"

 

“Bahsi geçmişken Yaratık Evcilleştirme Okulu’ndan olan o asi herife de teşekkür etmeliyim. En başta bunun da senin ayarladığın bir şey olduğunu düşünmüştüm ama durum böyle değildi. Onun kibirli saldırıları sayesinde senin hatanı yakalayabildim!"

 

“Devasa kurdun ilk saldırısını hatırlıyor musun? Daha önce hiç böyle bir durumla karşılaşmadığım için, o zaman oldukça paniklemiştim. Onun ilk saldırısı karşısında, senin hala benim arkamda olduğunu unutarak yana kaçınmayı seçtim. Neyse ki sen de son anda kurdun pençesinden kaçınmıştın. O an senin için çok çok mutlu hissettim… Ama aynı zamanda bir ruh yeteneği kullanarak ani bir hareket yaptığını da fark ettim! Bir tehlikeyle karşı karşıya kalınca, bilinçaltın sana bir vücut hareket yeteneği kullandırttı! Ve bu teknik Zhang Zhenshan’ın benimle savaşırken kullandığı tekniğin tıpatıp aynısıydı!"

 

“Bu neyi mi gösterir? Bu senin Buz Okulu ile ilişkin olduğunu gösterir! Ama bu senin bana daha önce bahsettiğin kimliğinle tamamen çelişiyordu! Önceden bana bir uzman tarafından sana öğretildiğini ve şu ana kadar hep yetişim üzerine odaklandığını, bu nedenle neredeyse hiç savaşamadığını ve hiçbir ruh yeteneği bilmediğini söylemiştin… Sırf bu bile senin hep yalan söylüyor olduğunu kanıtlar!!"

 

“Daha sonra bana babanı görmeye gitmemizi teklif ettin… Ha ha, bu çok ani bir gelişme olmadı mı? Ama yine de son araştırmayı ve deneyi başarmak istediğin için bunu bana söyledin…"

 

“Bunu biliyordum ama yine de buraya geldim. Bugüne kadar olan her şey oldukça yapmacık olsa da, yine de mantıksız bir şekilde her şeyin benim kuruntularım olmasını umdum… Ama buraya geldikten sonra, bu yerin de entrikalarla, ani diyaloglarla, ani konu değişiklikleriyle dolu olduğunu gördüm…"

 

“Aslında sen de benim çoktan şüphelenmeye başladığımı tahmin ediyordun, değil mi? Ama yine de bunu yaptın. Bir kumar mı oynuyordun? Sana olan sevgimin yeterince derin olduğuna dair bir kumar, benim yeterince aptal olduğuma dair bir kumar, benim sana olan sevgimin gerçeği görmemi engelleyeceğine dair bir kumar??"

 

“Başından beri senin için ben yalnızca artık kendini idare edemeyecek kadar senin tarafından büyülenmiş bir aptaldan ibarettim öyle değil mi?”

 

Bai Yunfei duraksamadan çok fazla konuşmuştu ve neredeyse Liu Meng’e araya girmek için hiçbir şans tanımamıştı. Şimdi konuşmasını bitirmiş ve biraz da konuşmaktan yorulmuş görünüyordu. Bai Yunfei, tüm bunları dinlerken hayrete düşmüş olan önündeki Liu Meng’e bakmak için kafasını kaldırdı, kendi kendiyle alay edercesine biraz kıkırdadı ve kafasını salladı. Ardından diğer taraftaki Liu Yan’a baktı. Bu adam ne yapacağını bilemez bir haldeydi ve Yunfei hafif bir küçümseme gösterdi, “Bu adam yalnızca senin rolüne yardımcı olsun diye alelacele bulduğun bir kişi…"

 

“Senin kimliğine gelince, senin ve Zhang Yang’ın arasındaki nişan gerçek olabilir ve Zhang Yang Buz Okulu’ndaki bir üstadın oğluydu. Bir keresinde bu okulda Liu Cheng adında başka bir üstat daha olduğunu söylemiştin… Öyleyse, sen onun kızı olmalısın öyle değil mi?”

 

Bunları söyledikten sonra, başından beri kapalı olan odanın kapısına bakmak için döndü ve dedi, “Planlanandan önce araya girmek yerine benim bu kadar çok konuşmamı sabırla beklediğin için sana teşekkür etmeli miyim, ‘Liu Amca’?”

 

Bir süre odanın kapısının dışından hiçbir ses gelmedi. Ardından kapı itilerek açıldı ve ciddi bir ifadeyle orta yaşlı bir adam ve iki astı içeriye yürüdü. Görünüşe göre dışarıda korumalık yapan daha da fazla adam vardı.

 

Bu adam doğal olarak Liu Cheng idi. Odaya girdikten sonra, kapı eşiğinde durdu ve Bai Yunfei’ye soğuk bir sesle dedi, “Hıh! Biraz beynin varmış. Ama öyleyse ne olmuş yani? Buraya yalnız başına gelecek kadar aptal olduğuna göre, hala kaçabileceğini mi düşünüyorsun yoksa?”

 

“Oh, gizli planlarınız başarısız olduğu için, sonunda güç kullanmaya karar verdiniz değil mi, üstat Liu? Sadece Zhang Zhenshan’ın getirdiği Buz Dikeni yüzünden bu kadar çok çaba harcadınız, değil mi? Sizler beni yakaladığınız takdirde, onun sırrını öğrenebileceğinizi falan mı sanıyorsunuz?” Bai Yunfei hafifçe gözlerini kıstı. Şu anki durumdan zerre kadar etkilenmemiş gibi görünüyordu.

 

Onun bu rahat tavrı, Liu Cheng’in hafifçe kaşlarını çatmasına neden oldu. Şu anki durumda, her ne kadar gizli planları açığa çıkmış olsa da yine de bariz bir avantaja sahipti. Ama niçin rakibi bu kadar tasasızdı?

 

Liu Cheng, Liu Meng’e bir bakış atıp dedi, “Meng’er, hemen buradan ayrıl. Sen zaten yapman gereken şeyi yaptın. Şu andan itibaren, artık bununla ilgilenmene gerek yok.”

 

“Baba, sen diyorsun ki…”

 

Liu Meng’in yüzündeki ifade oldukça karmaşıktı. Hayal kırıklığı? Suçluluk? Şaşkınlık? Bai Yunfei ağzının köşeleri kıvrılırken hafifçe kafasını salladı.

 

“Ne kadar ileriye gitmem gerektiğini biliyorum. Önce sen ayrılıyorsun!” Liu Cheng’in ifadesi soğuklaşırken kızına fırça çekti.

ÇN=Bu sitemi de tam anlamadım. Düzenleyiciye de biraz iş kalsın :D

 

Liu Meng’in bütün vücudu hafifçe titredi. Hiçbir şey söylemeden, ayağa kalktı, Bai Yunfei’ye bir kez daha baktı, neredeyse duyulamayacak kadar hafif bir iç çekti ve ardından yavaşça dışarı çıktı.

 

Bai Yunfei kayıtsız bir ifadeyle onun gidişini seyretti. Ama kalbi şiddetli bir acı içerisindeydi. O kapıdan çıktığı an, onun imgesi de beraberinde tomurcuklanan saf aşk ile beraber kalbini yavaşça terk etti…

 

Gözlerini oradan çekerek, yavaşça nefes aldı ve yavaşça nefes verdi. Gözlerindeki ifade buz gibi soğuk ve azimli hale geldi. Liu Cheng ve arkasındaki iki adama bir bakış atarak sağ elini uzattı. Ellerinde Ateş Uçlu Mızrak belirdi. Ruh gücünü yönlendirdi ve odayı hemen bir sıcak dalgası kapladı.

 

“Söylenilecek şeyler, söylendi. Şimdi…

 

“Savaşalım!!”

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr