Bölüm 11 - Katil! (1)

avatar
1459 20

Vampir Hükümdarı - Bölüm 11 - Katil! (1)


Artık [] içindeki italik yazılara retina da yazanlar dışında kağıtlar da dahil. Family problems nedenleri ile bölüm gecikti. Ayrıca biraz kısa oldu gibi. Bu yüzden kusura bakmayın ve iyi okumalar.

***


Şanslıydı ki dolapta ona biraz büyük de gelse kıyafetler vardı. ‘Hiç yoktan kat kat iyidir.’ diye düşündü. Nasıl olsa daha giymediği tarikat kıyafeti vardı. Ondan pek takmadı kafasına.


Üzerini giyerken o sırada aklını Julia’nın dedikleri kurcaladı. Salak değildi. Bu tarikat kendi seçimi ile dönüştüğü ırka karşıydı. Fakat gücü yetersiz olduğundan buradan da ayrılamayacağının bilincindeydi.


Gezegende Temel Oluşturma sadece adı gibi temel oluşturmak dışında bir özelliği yoktun ve böcek sayılırdı yetişim dünyasında.


Mana Oluşturma ise her şeyin başlangıcı sayılırdı. Kişinin tekniklerini ve yeteneklerini tam potansiyelin de kullanabilmeni sağlardı.


Noah mevcut gücünde ne yapması gerektiğini biliyordu. Yeteri kadar güçlenmeyi beklemeliydi. Yeteri kadar güçlendiğinde annesiyle birlikte bu tarikattan ayrılacaktı!


Gözleri kararlı bir biçimde parlarken giyindi. Sonrasında üstünü baştan aşağı inceledi. Gerçekten de bol gelmişti. Elbette pek kafasına takmadı.


Bina yedi katlıydı. Her katta on oda vardı. Noah ise şu an dördüncü katta, otuz ikinci numara olduğundan, merdivenlerden kısa sürede indi.


Orada Julia’nın olması gereken gelenleri karşılama yeri bomboştu. Biraz şaşırdı fakat onu alakadar etmediğinden sadece bir iç çekip fazla takmadan yoluna devam etti.


Hedefi görev binasıydı. Görev almayı düşünüyordu. Annesinin dediğine göre mana hissetme alemine ulaşmadan görev almak intihara eş değerdi. Fakat o şu an kendi manasını belirli bir derece kullanabildiğinden basit görevlerde bir sıkıntı olacağını sanmıyorduu.


Yürürken herkes ona bakıp fısıldaşıyordu.


“Hey, bu Zorba değil mi? Ne arıyor burada?”


“Muhtemelen görev almaya gidiyor. Boş ver.”


“Ne!? Ama o daha…”


“O gün olanları gördün. Bence bir şey söylemeye hakkımız yok.”


“Haklısın…”


Noah, tüm gözlerin ona bakmasından ve söylenilenlerden rahatsız oldu. Savaşırken pek odaklanmaya fırsatı olmadığından sorun değildi ama şu an her hareketi izleniyor gibiydi. Kaşlarını çatarken, rahatsız bir ifadeyle mırıldandı.


“Sinir bozucu…”


Elbette bu rahatsız söylenmesini duyan kimse olmamıştı. Gerçi o birisinin duyup duymayacağı ile pek ilgilenmiyordu.


En yakın dönemeçten sağa döndü ve sonunda -annesinin tarifi sayesinde bildiği- görev binası ile karşılaştı.


Fazla ilgi çekici bir bina değildi. Diğer her bina gibi oldukça bakımsızdı. Pek bakmadan içeri girdi. İçerisinin de dışarısı gibi olacağını düşündü. Fakat yanılmıştı.


İçerisi bayağı bir temizdi. Yer kendi yansımasını görecek kadar temiz, etrafta aynı şekilde bakımlıydı. Buraya kim bakıyorsa onun temizlik takıntısı vardı anlaşılan. Sol köşede merdiven, sağ tarafta ise görevlerin konulduğu bir görev panosu vardı. Tam panonun karşısına gelecek şekilde köşede ise orada oturmuş bir adam vardı. O adamda alınan görevleri onaylatacaktı muhtemelen.


Noah'ın esas ilgisini çeken şey ise insan dışında farklı ırkların da görev binasında olmasıydı. Mesela köşede erkek bir elf oturmuş başka bir elfle konuşuyordu.


"Şu kan kızılı kartalı yenmek oldukça kolaydı."


Yanındaki elf alaycı bir şekilde güldü.


"Hadi ama Bryan. Biraz yavaş salla. O Kartal bilge alemindeki birisini bile zorlar."


Bryan adındaki elf bir şey diyemedi. Sadece yalan bir şekilde öksürdü ve muhabbetlerine devam ettiler.


Tarikatta çoğunlukla insan olduğundan bu oldukça garip bir manzaraydı.


Noah soracak birisi olmadığından şimdilik umursamamaya karar verdi. İlerledi ve panodaki ilanları incelemeye başladı. Çeşit çeşit görevlere bakarken kısa bir anlığına zaman algısını yitirdi. Fakat analiz etmeyi bırakmadı.


Yaklaşık bir saat kadar sonra incelemesi tamamlandı. Fakat incelemesi büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlandı.


Burada ki görevler…


Aşırı basitti.


Görevler kabaca iki tür idi. Kayıp bir hayvan veya bir eşya arama ve bitki toplama. Bitki arama görevi nispeten riskliydi fakat verimi de yüksekti.


Yine de hiçbiri Noah'ın ilgisini çekmedi. Elbette pes etmedi ve güzel bir görev var mı diye umudu büyük ölçüde azalmış bir şekilde aramaya devam etti.


Kısa bir süre sonra dişine göre bir görev buldu.


[Rogy köyüne musallat olan Ateşli Kokarca grubunu yok edin.]


[Görev gereksinimi - Temel Oluşturma - Kademe Beş ve üstü.]


[Görev Ödülü - 40 Temel Hapı]


Ateşli kokarcalar, sıradan kokarcalardan bir kaç kat büyük boyutlarda olan bir kokarca çeşidiydi. Bu kokarcaların normalde insanımsı canlılara bir zararı olmasa da bazı durumlarda insanımsı canlıların kaldığı yapılanmaların yakınlarına yuva yapabilirlerdi. Bu kokarcaların yine de oldukça tehlikeli bir yetenekleri vardı. Eğer korkarlar ise yanıcı bir gaz salarlardı. Bu yüzden kokarcalar ile uğraşan birisi bir süre ateşlerden uzak durmalıydı.


Görev ödülü oldukça tatlıydı. Çoğunlukla her şey Temel Hapı ile alındığından Noah şu an fakirdi. Gerçi annesinden istese verirdi de o istememişti. Kesinlikle unutmasıyla bir alakası yoktu.(!)


Tek sıkıntı mesafeydi. Rogy köyü tarikattan biraz uzakta sayılırdı. Bu yüzden görevi kimse almamıştı.


Ama yine de kabul etmeye karar verdi. Bu onun ilk macerası olacaktı. Heyecanlı bir şekilde alırken kağıdı arka tarafta ki yazıyı göremedi.


[Görev en az iki kişiliktir.]


[½]


Noah kağıdı aldıktan sonra derin bir nefes aldı. Şimdi yapması gereken onaylatmaktı. Bu yüzden orada ki yüksek ihtimalle yetkili olan adamın yanına yürümeye başladı. Her tarz konuşmanın döndüğü binada sessizce yürüyerek yaşlı adamın yanına ulaştı.


Yaşlılara saygılı bir şekilde davranılması öğretildiğinden saygılı şekilde konuştu.


“Selamlar efendim.”


Yaşlı adam, o sırada gözlerini dinlendirmek için kendini geriye atmış uyukluyordu. Noah durumu oldukça garip buldu.


Noah’ı dikkatlice süzdü. Sonrasında ise gözlerini yumup sandalyeyi geriye doğru çekerken sordu.


“Hıhı. Ne vardı?”


“Ben bu görevi almak istiyorum da. Acaba size mi onaylatmam lazım.” diye saygıdan en ufak kusur etmeden sordu.


Yaşlı adam sessizce elindeki kağıda baktı. Sonrasında birden elinden kağıdı aldı. İnceledi. Ve paltosundan çıkardığı bir damga ile damgaladı.


“Adın ne genç adam?”


“Noah efendim.”


“Noah, güneş doğmadan önce tarikatın girişine git.”


Noah saygı onayladı. Yaşlı adam, kağıdı ona verdi ve o da sessizce alıp ayrıldı ve yine tüm gözler üzerindeyken odasına döndü ve yapacak işi olmadığı için vaktini gelişimin temelini sağlamlaştırmaya harcadı.



O sıralarda Julia odasında volta atıyordu. Yüzünde çeşitli ifadeler geçip gidiyordu.


“Ne yapmalıyım? Ne yapmalıyım?”


Noah’ın yanından ayrıldığından beri düşünceleri birbirleriyle çarpışıyordu. Kendi düşüncesi derhal bunu Yaşlılara bildirmek iken adeta şeytanın fısıltıları gibi olan itaat etmesini söyleyen düşünceler kaotik zihninde dans ediyordu.


Bu düşünceler ile boğuşurken ne yazık ki kalbinde parlayan kazılı mührü fark etmedi…


Aradan huzurlu sayılabilecek bir gün geçti. Kısmen huzurluydu çünkü bazı Kızıl Kuzgun üyeleri ona zorbalık yapmaya kalkmış sonra da dövülüp köpekler gibi ayrılmışlardı.


Noah bu sayede istemeden de olsa insanlara zarar vermeye alışıyordu. Elbette o henüz bunun farkında değildi.


Herneyse sonuçta kısmen huzurlu olması Noah için yeterliydi.


Yeni günün şafağında Noah yatakta gözlerini açtı. Dinç bir hareketle ayağa kalktı. Emdiği kanın etkisinden mıdır bilinmez oldukça enerjik sayılırdı.


Hızlıca uslu bir çocuk gibi kalktığı yatağı topladı ve hazırlandıktan sonra üstünü kontrol etti. Tek güneşli beyaz -ona biraz bol gelen- bir cübbe vardı üstünde. Odadan çıkmadan önce bir ara yedek giysi depolamak için depolama yüzüğü almasını aklının bir köşesine not etti.


Çevre sanki kimse yokmuş gibi sessizdi. Noah bu sessizliği garip bulsa nedenini bilmese de hep sessiz olduğundan fazla dikkat etmedi.


Sakince aşağı indi. Gelenleri karşılamak ve bilgilendirmek için olan yerde yine Julia yoktu. 'Bu gidişle işinden olacak..' diye düşündü. Yine de bu onu ilginediren bir durum değildi. Bu yüzden kısa bir bakışın ardından göreceli olarak büyük binadan ayrıldı.


Her zamanki gibi dışarı çıktığında herkes olmasa da bir kaç kişi illaki ona bakıyor ve dedikodu yapıyordu.


"Bunların hiç mi işi gücü yok ya!?" diye hayıflanmadan edemedi. Çok sinir bozucuydu. Fakat bir şey de söyleyemiyordu.


Söylene söylene tarikatın çıkışına kadar yürüdü.


Çıkışı aceleyle ayrıldıklarından pek inceleme fırsatı olmamıştı. Kocaman bir sur vardı. Dışarı ile içeriyi ayırıyordu. Tam karşısında ise kendisinin iki katı uzunlukta ve kendisinden beş tane daha sığacak genişlikte dev bir giriş vardı.


Muhafızlar bir heykel misali duruyordu. Eskiden karşılaştığı muhafızlar acemi idi anlaşılan. Şimdikiler soğuk birer katil gibiydi.


Soğuk bir ses tonu ile konuştu. "Görev için çıkacaksanız görev kağıdınızı, özel izniniz varsa izin madalyonunuzu gösterin. İkisi de yoksa geri dönün." Sesi korkutucu bir keskinlik içeriyordu.


Noah bir an sesten dolayı titrese de görev kağıdını uzatabildi. Muhafız okudu ve onayladı.


"Pekala. İki seçeneğiniz var. İsterseniz yürüyerek hedef noktasına gidebilirsiniz.." Dışarıda atlı arabalar sıraya dizilmiş bir şekilde dururken oradaki araçlardan birini işaret etti.  "..veya on temel hapına atlı araba kirayabilirsiniz."


Noah şu an aşırı fakir olduğundan bu öneriyi anında kafasında eledi. Yine de olabildiğince sakin bir şekilde muhafızı onayladı ve yürümeye devam etti.


Fakat beklenmedik şekilde muhafız onu durdurdu.


"Takımında ki kişiler… hmm tek kişi anlaşılan. O gelene kadar beklemek zorundasınız."


Noah afalladı. "O?"


Tam afalladığı sırada nazik fakat kibirli bir ses işitti.


"Beni özledin mi?"



Noah meçhup şekilde konuştu.


"Sana borçlandım anlaşılan."


Yuen ellerini iki yana salladı. Bir kuş sanki kanat çırpıyor gibiydi.


"Hiç… Hiçte bile! Çiftlerin arasında lafı bile olmaz."


Evet takım arkadaşı Yuen'di.


Yuen, iç saha da rahatça kalıyordu. Fakat annesi bundan rahatsız olmuştu. Bu sebeple yakın zamanda ona para vermeyi kesmişti.


Bu yüzden her ne kadar istemese de görev almaya gitmişti. Kibirli de olsa kendi gücünün bilincinde idi. Bu yüzden onu zorlamayacak bir görev seçmişti.


Bu görev de öyle bir görevdi işte.


"Ee görüşmeyeli nasılsın? Kalacak yer buldun mu?"


Noah onaylar bir şekilde salladı.


Yuen biraz şaşırdı. "Sahiden mi? Hangi bina? Hangi oda?" diye sordu. Şüpheci bir tonu vardı.


Noah iç çekti ve olan olayları kısaca özetledi. Yendiği kişinin kimliğini filan gizli tuttu. Fakat Yuen bilgili birisi olduğundan ne olduğunu anlamıştı.


"Yani sen şu dış sahanın meşhur "Zorba"sısın ha? Hahaha!" Yuen kahkahalarla gülmeye başladı. Biraz fazla rahat davranıyor gibiydi.


Hafif şaşırdı. O şaşkınlık arasında utançtan kızaran yanaklarını fark etmedi.


"Şu saçma şeyi söylemeyi bırak. Kimseye zorbalık etmedim…" diye mırıldandı.


Yuen, onun bu halini oldukça tatlı buldu.


Bu ve benzer sataşmalar dönerken sürücü istemsizce mırıldandı.


"Ah, ah gençlik ne güzel şey. Keşke bende onlar gibi genç olup maceralara atılabilsem…"



Yaklaşık altı saat sonra öğle vakitlerinde araç durdu. İkili araçtan atladılar ve sürücü de sessizce geri dönmeye başladı.


Noah konuştu.


"Köy az ileride. Gidelim."


Yuen onayladı. Birlikte yavaşça yürümeye başladılar.


Aklında bir plan olsa da yine de Noah'ın fikrini merak ettiğinden sordu.


"Eeee. Plan ne?"


Noah biraz düşünüp bir soru ile karşılık verdi.


"Hmm. Bir seferde kaçını halledersin?"


Farkında olmadan biraz hızlanmıştı.


Yuen güvenle yanıtladı.


"Tek seferde iki tanesini haklayabilirim."


Sesi hafifçe uzaktan geliyor gibiydi.


"Hey! Yavaşla biraz!~ Oldukça hızlısın."


"Ha?" Noah anlamsızca baktı. Farkında olmadan oldukça hızlı ilerlemişti. Arkasından koşa koşa Yuen geliyordu.


“Acelen ne? Daha plan yapıyoruz şurada koşturuyorsun beni. Hıh.” diye söylenerek yanına geldi.


Noah, şaşırdı. Onun için oldukça ortalama bir hızda gitmişti. Kısa bir süre şaşkın şaşkın baktıktan sonra, vücudunun normal bir temel oluşumda olan birisine göre aşırı bir gelişim gösterdiğini düşündü.


"Üzgünüm hehe." dedikten sonra konuyu değiştirme amacıyla, "Neyse ne diyorduk. Bende tek başıma tahminen üç tanesini indirebilirim. Yazan bilgilere göre sürülerinin on kişilik olduğunu var sayarak beş, beş bölmemiz lazım." dedi.


Yuen onayladı. Yine de endişeli bir tını ile sordu.


"Haklısın. Fakat tek seferde beşi ile uğraşmak… senin için sıkıntı olmaz mı?"


Noah kafasını iki yana salladı. Aynı endişeli tını ile sordu.


"Hayır, sıkıntı olmaz. Asıl sen yapabilir misin?"


Yuen, bir an karamsar bir yüz ifadesi takınsa da hemen ardından tam tersi olarak aydınlık bir ifadeyle onayladı.


"Hmhm. Biraz zor olacak… ama yapabilirim."


"Tamam o zaman. Hadi gidip döverim şu pis kokulu şeyleri!" diye heyecanlı bir şekilde haykırırken istemeden daha hızlı gitmeye başladı.


***Yazar'ın Köşesi***

Ejdertanrı ve Vampir Hükümdarı isimli serilerim hakkında önemli bilgileri ve duyuruları Ay Diyarından öğrenebilirsiniz. Ayrıca eğer bölüm atmıyorsam sebeplerini de genelde orada yazıyorum.

Not: Sunucu da rol-alım kanalından bildirimini almak istediğiniz serinin rolünü almayı unutmayın.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr