Grupların çoğu, bir kazananın olmasının verdiği heyecanla tezahürat etti. Azınlık olan kesim ise küçük bir şaşırma dışında tepki vermedi.
Yaşlı adam da küçük şaşkınlık yaşayan kesimdendi. Neyse ki bu yerde oldukça fazla deneyime sahipti de hemen kazandıklarını ilan edebildi.
Noah zaferlerine rağmen tepkisiz kalsa da takımı adına oldukça mutluydu. Takımıysa zaferlerinin verdikleri mutluluğu yaşıyorlardı. Herkes zaferin o sarhoş edici mutluluğunu yaşıyordu. Tabii buna Julia dahil değildi. Noah’a duyduğu inançla kazanacaklarını zaten biliyordu.
Zaferlerinin hemen ardından yerlerine geçtiler. Bundan sonra olan dövüşlerdeyse iki takım hayatta kalmayı başarırken geri kalanlar ölüp gitti. Bazen sağ kalanlar olsa da yaşlı adam acımadan onların yalvarmalarını dinleyerek canavarların yemeği olmasını izledi.
Noah daha fazlasını köle olarak almak istese de alamazdı. Ne de olsa hakkını doldurmuştu. Bu yüzden gülünç duruma düşmek istemedi.
Yaşlı adam, onca takım arasından sadece üç takım kalmasına rağmen oldukça etkilendi ve ‘Her zamankinden çok daha iyi.’ diye düşündü.
Sonra ise onlara dönüp “Güzel! Bu sınavı da geçtiğinize göre artık resmen tarikatın müridisiniz. Şimdi, benimle gelin.” dedi.
Sonrasında hayatta kalan üç grupla beraber arenadan çıktılar. Gruplar onu takip ederken her zamanki gibi birbirleriyle iletişim halindeydiler.
“Sence burada dilediğimiz gibi güçlenebilecek miyiz?”
“Şaka mı yapıyorsun? Bu tarikat altında oldukça güçlü olacağımıza adım kadar eminim.”
“Öyle diyorsan…”
“İntikamımı almak için bir adım daha.”
Herkesin tarikata katılmak için farklı sebepleri vardı. Bazısı intikam arayışında güçlenmek isterken bazısı sadece güçlü olmak için gelmişti. Bazıları şan peşinde koşarken bazıları ise tamamiyle gizem örtüsüyle kaplıydı.
Bu gizem bulutuyla kaplı olan grup tabii ki de Noah’ın grubuydu. Aralarında iletişim olsa da çok nadir konuşuyorlardı ve bu oldukça gizemli bir hissiyat veriyordu.
Noah’ın grubunun pek konuşmamasının sebebiyse aslında oldukça anlaşılabilirdi. Yabancı topraklardaydılar. Kimseye güvenemezlerdi. Bununla birlikte gelen bir huzursuzluk söz konusuydu ve tam da bu sebepten ötürü de herkes içinde pek iletişim kurmak istemiyorlardı. Gerçi bu iki sebepten sadece biriydi.
Diğeriyse Noah’ın onlara pek konuşmamalarını ve kendilerini açık hedef haline getirmemelerini söylemesiydi.
Böylece Noah’ın grubu oldukça sessiz diğer iki grupsa kendi halinde fısıldaşarak yaşlı adamın himayesinde ilerlemeye devam ettiler. Ta ki oldukça eski görünen bir binaya girene kadar.
Bina yapıldığı günden beri herhangi bir bakıma uğramamış gibi görünüyordu. Herkesin aklından ‘Anlaşılan burası pek kullanılmıyor. Peki bu eski püskü yerde ne yapacağız ki?’ diye geçiyordu.
Herkesin merak ettiği şeyi biliyormuş gibi yaşlı adam, “Buradan cübbelerinizi ve de aylık verilmesi gereken gelişim kaynağınızı alacaksınız.” derken onları içeri doğru yönlendirdi.
Noah sessizdi fakat aynı zamanda gelişim kaynağı olarak bahsettiği şeyin ne olduğunu da merak ediyordu.
Merakının yerini ne yazık ki hüsran alacaktı.
İçerisi oldukça eski gözüküyordu. Buranın gerçekten de bir bakıma ihtiyacı vardı. Onları yolun solunda karşılayan eski bir masa vardı. Bu masanın arkasında kel bir adam vardı. Üzerinde gece kadar karanlık bir cübbe vardı. Gözleri de cübbesi gibi simsiyahtı. Onu gören herhangi birine huzursuz bir his veriyordu.
Herkes tedirgin hissetti. Noah’ın ise gözleri kısa gözleri kısa süreliğine baklava haline büründü ve ortadan kayboldu. Oldukça hızlı olduğundan hedef olan kel dışında kimse göremezdi. Kelin ise ona pek dikkat etmediğinden sadece sırtında küçük bir karıncalanma hissetti.
“Yeni gelenlere zorbalık etme.”
Yaşlı adamın azarlamasını duyan kel huzursuzluk veren aurasını geri çekerken “Hiç eğlenmeme izin vermiyorsun.” diye söylendi.
Daha sonra onlara döndü.
“Siz yeni gelenler olmalısınız değil mi? Alın bunları.”
Depolama yüzüğünden orada herkese yetecek kadar cübbe çıkarttı. Tıpkı kendi üstündeki gibi gece siyahıydı. Noah bu rengi oldukça sevmişken Lunette ve Alicia pek sevmemiş gibiydi. Gece elfleri ve Dojin’in ise pek umurlarında değildi. Benzer şekilde diğer iki grupta da Alicia ve Lunette gibi hoşnut olmayanlar olsa da kendi güzelliklerini önemseyecek konumda değillerdi.
Aynı şekilde her cübbenin yanına bir kese koymuşlardı. Kese ağzına kadar doluydu. Herkes içinde ne olduğunu merak ediyordu. Noah da istisna değildi. Kısa süre sonra neyse ki merağı dindirilecekti.
Herkes sırayla gidip almaya başlarken bazıları merakına yenik düşüp orada kesede ne olduğunu merak edip açtı ve bu kişi meraklı gözlerin hedefi oldu. Gördükleri şeyse üç kişi dışındaki herkese şaşkınlık verdi.
Orada üç arıtılmış hap bir tane de küçük bir bitki vardı. Her birinden yayılan koku o kadar çekiciydi ki kısa süreliğine herkes sanki bir tür hipnoza girmiş gibi sadece adamın elindekine bakıyordu.
Adam, bunu görünce keseyi ondan çalacaklar diye korkup hemen kapadı. Kese kapandıktan sonra odadaki tıbbi koku sonunda kayboldu, herkes kendine geldi ve herkes deli gibi sıraya girdi. Herkes hızla o gelişim kaynaklarını almak istiyordu. Hatta Alicia bile kokudan etkilenmişti.
Fakat Noah, Julia ve Lunette tamamen ilgisiz gibiydiler. Hatta Lunette’nin yüzünde açık bir hayal kırıklığı vardı. Ne olduğunu anlayamayıp sordu.
“Sorun nedir?”
Lunette konuşmadan önce sesinin tonunu bir kaç ton alçalttı.
“O bitkiyi ne olursa olsun kullanma. Haplar için bu kadar mesafeden bir şey diyemem ama o bitki… Tam bir çöp.”
Alicia şaşkına döndü.
“Nasıl yani!?”
Julia onu uyardı.
“Sesini alçalt.”
Alicia hatalı olduğunu bildiğinden “Pardon.” dedi ve sorunu daha kısık bir tonda yeniledi.
“Nasıl? En kötü bitki bile biraz bile olsa mana verir. Neden kulllanmamalıyız?”
Lunette açıklamak için derince bir nefes alacakken Noah söze girdi.
“Bunun sebebi tıbbi etkilerinin neredeyse çoğunlukla gitmesi ve bu da yetmezmiş gibi safsızlıklarının hatsafhada olması. Bunları kullanmak demek kendi potansiyelinizi kasten kısıtlamakla eşdeğer. Buna o haplarda dahil.”
Sesinin tonunu herhangi bir şekilde alçaltma ihtiyacı dahi duymamıştı. Ne de olsa saklamaya çalıştıkları kişiler çaba dahi harcamadan dediklerini duyabilirler ve tabii ki doğal olarak işittiler ama görmezden geldiler.
Noah ise onları umursamadan grubunu topladı.
“Kesede sizin gelişiminizi etkileyecek ne varsa atın gitsin. Gerçekten iyi bir şeyler elde etmek için çaba sarf etmemiz gerekecek muhtemelen zaten.”
Grup kısa bir tereddüdün ardından onayladı. Kokusu oldukça çekici gelmişti oysa…
Noah ise onları teselli ederken içten içe tarikatın sorumsuz davranışları hiçbir şekilde hoşuna gitmediğinden buradaki yönetimi komple değiştirmesi gerektiğine karar verdi. Burayı zaten onun elinde olarak görüyordu.
Bu düşünceler eşliğinde Noah dışında herkese "gelişim kaynaklarını" dağıttılar. Söz verildiği gibi o almadı. Bu yüzden kesesinin içinde sözde gelişim kaynakları olacak o çöpler yerine sadece tarikatın müridi olduğunu simgeleyen dış saha jetonu vardı.
Daha sonrasındaysa yaşlı adam onları yönlendirirken konuşmaya başladı.
"Pekala, şuradan ilerlerseniz Görev Salonuna gidersiniz. Buradan dümdüz ilerleyinceyse iç sahaya çıkarsınız. Fakat iç saha müridi olmadığınız sürece orası yasak bölge. Buradan da kalacağınız yere geçiyoruz."
Yaşlı adam onları oldukça büyük ve gösterişli bir binaya götürürken bilmeleri gereken bir takım bilgileri açıkladı.
"Öncelikle bilmeniz gereken şey birinin pozisyonunu nasıl bileceginiz. Dış saha müritlerinin siyah, iç saha müridinin kuru kan, çekirdek müritlerin ise taze kan rengi cübbeleri vardır. Yaşlılarsa basitçe Mercan kızılı cübbe giyerler. Ayrıca göğüslerinin tam ora noktasında bir kılıç arması bulunmakta. Her kılıç onun pozisyonunu belirler. Bir kılıç dış sahayla, iki kılıç iç sahayla, üç kılıç çekirdek arması. "
Diğerleri zihinlerine harfi harfine kazıyorlardı. Noah ise dikkatsizce dinliyordu. O kadar çok tarikat yok etmişti ki genel işlenişe zaten hakimdi.
Yine de yaşlı adam kısa bir duraksamayla açıklamaya devam etti.
"Pozisyonlar böyleydi. Şimdi diğer bilmeniz gerekenlere geçelim. Verilen jetonunuzu asla kaybetmeyin. Onlar sizin buranın müridi olduğunuzun kanıtıdır. Bunun dışında elinizdeki jetonla birlikte görev salonuna gidip görev alabilirsiniz. Alacağınız görevlere bağlı ödüller sizi bekliyor…"
Konuşmasına devam ederken bir adam sordu.
"Efendim nasıl iç saha olabiliriz?"
Sorusunu duyan adam gülümsedi.
"İç saha olmak mı? Gözün yeni gelmene rağmen yükseklerde. İç sahaya girmek için yapmanız gereken Bilge alemine ulaşmak ve kendi aleminizle eş değer bir canavarı öldürebilmek."
Bunu duyan adam solgunlaştı. Bilge alemine ulaşıp ulaşamayacağı kesin bile değildi. Bu onun için oldukça kötüydü.
Noah’ın grubu dışındaki gruplarda aynı şekilde solgunlaştı. Tek sakin kalan Noah’ın grubundakilerdi. Bilge alemine ulaşmaları zaman alacak olsa da ulaşacaklarına dair güvenleri tamdı.
Noah da bu solgunlaşan grupları görünce kıkırdama isteğini zor tuttu. Buradaki insanlar ciddi anlamda zayıftı.
Noah’ın unuttuğu şeyse buranın sadece sıradan bir tarikattan ibaret olmasıydı. Burada altın çocuk olmak yüksek seviyeli tarikatlara göre çok daha kolaydı.
Her neyse yaşanılan kısa garip anın ardından, yaşlı adam açıklaması gereken hemen hemen her şeyi açıkladığını düşünüp sessizleşti ve sessizce yürümeye devam ettiler.
Yürürlerken sohbet muhabbet devam ediyordu. Fakat Noah her zamanki gibi sessizdi. Arada konuşuyordu sadece. Bunun sebebiyse zihninde bir takım planlar kurması ve aynı anda sistemle konuşmasıydı.
‘Sistem, statümü göster.’
[Noah, Heron…]
[Irk: İnsan - Vampir - Kabus(Asil)]
[Soy: Düşük Sınıf Vampir, Kabus Asili]
[Ölümlü Diyar: Temel Oluşturma - Altıncı Kademe]
[Özel Yetenekler: Doğaüstü Sakinlik, Özümse(Kullanım Dışı]
[Karizma: 30]
[Beceriler: Vampir Gözleri, Kabus Gözleri, İsimlendirilmemiş Yetenek]
[Köleler: Julia, Elisa]
[Kölelerin bilgileri de gösterilsin mi?]
[E/H]
Önüne gelen paneli bir süre inceledikten sonra sistemi yanıtlama fırsatı bulabildi.
‘Tabii ki hayır. Şu an onlara bakamam. Pekala… Karizma yirmi beş değil miydi en son? Nasıl otuza yükseldi? Ve de bana isimlendirilmemiş yeteneği açıkla.’
Sistemden direkt bir yanıt geldi.
[İsimlendirilmemiş yetenek, gözlerinizde oluşan tuhaf bir fenomen. İşlev olarak vampir veya kabus gözlerini kullandığınızda bu tuhaf gözler uyanmaktadır. Tabii şu an kabus soyunuz çok baskıcı olduğundan tam kapasite çalışması mümkün değildir.]
Sisteme yanıt vermeden önce iyice bir düşündü. Sonraysa ‘Pekala! Bununla ilgili bir kaç tahminim var… Fakat bu sonranın işi. Neyse onu Avcının Gözleri diye isimlendir.’ diye emretti.
Sistem hemen robotlaşmış sesiyle yanıt verdi.
[Kullanıcının isteği yerine getiriliyor… Getirildi!]
[Avcının Gözleri]
[Nadir]
[İki soyun birleşiminden oluştuğu tahmin edilen ilginç bir fenomen. Detayları bilinmiyor.]
[Not: Kullanıcı vampir soyunu güçlendirmesi tavsiye edilir.]
Noah, önüne gelen açıklamayı okurken sırıttı.
‘Bu iyi. Unutmadan, sistem. Kan mızrağı ve de kan kanatları büyülerini de beceri olarak eklemeni istiyorum.’
Cevabın olumlu olacağını düşünerek bekledi. Fakat gelen cevap… İşte o beklenmedikti.
[İstek reddedildi!]
Aldığı cevapla şaşkına döndü. O sıradaysa onun ani tavır değişimleri doğal olarak dikkat çekti. Onun grubundakiler bazen böyle değişimlere alışsa da diğerleri ona deli gibi bakıyordu.
Tabii Noah şu an bunu umursayacak durumda değildi. En son yapacağı şey başkalarını umursamak olurdu. En azından şu anki durumda.
Şaşkınlıkla sordu.
‘Sebebi açıkla. Hemen!’
Gelen yanıtsa oldukça sertti.
[Miras usulsüz yollarla elde edildi. Bu sebepten ötürü kullanıcının işlevleri kısıtlanmış bulunmakta.]
Noah derince bir nefes alırken lanet etti. Sistem bazen çok can sıkıcı olabiliyordu. Yine de yaptığı seçimden en ufak bir şekilde pişman değildi.
Daha sonrasında ise sistemle irtibatı kesti ve önündeki harabe benzeri çevreyle yüz yüze geldi.
***
Merhaba! Öncelikle özrümü dilemek isterim sizlerden... Bir süredir bölüm gelmiyordu. Bunun bir çok sebebi var. Sıcaklardan yazma isteğimin kaçmasından tutun, aile içi sorunlara kadar. Hatta hasta dahi oldum. Bunu yazarken sağ gözümle burun deliklerim yanıyor. Garip şeyler... Neyse işin özü kendimi iyi hissedene kadar bölüm gelmeyebilir. Görüşürüz! <3
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..