Ovour uzun bir süre düşündükten sonra Teno'yu nehir kanalında bırakıp Anne Mery'in Kızları'na doğru yola çıktı.
Nedeni ise Calsi'e bir söz vermişti, eğer Elgia hakkında bir şey öğrenirse ona da söyleyecekti. Ve şimdi bu sözü tutmak için Calsi'nin yanına gidiyordu.
Yol boyunca Elgia'nın ölümünü nasıl anlatacağını düşünürken o farkında olmasa bile şu an gelmek istediği yerin tam karşısındaydı. "Bu konu hakkında düşünürken çoktan geldiğimin farkında bile değilim."
Burnuna gelen koku istemese de Elgia'yı hatırlatıyordu ve onun cansız bedeni yine zihninde beliriyordu.
Bu durum ise onu olumsuz duyguların içine sürüklemekten başka bir işe yaramıyordu, Ovour'u fark eden kadınlar ise ona yaklaşmaya çalışsalar da Ovour'un istemsizce yaydığı olumsuz auradan etkilenip ondan uzaklaşıyorlardı.
Tüm bunlardan habersiz olan Ovour ise seslendiği tüm kadınların kendisinden uzaklaşması onu iyice öfkelenmesini sağlamıştı ve hızlıca bir kadının kolundan tutu, "Sen bana hemen Calsi'yi çağır." Dedi o fark etmese de sözlerinde büyük bir öfke ve nefret gizliydi.
Kadın ise bunu anlamış ve iyice korkmuştu, bağırmak istedi ama buna da cesaret de edemedi ve son çare olarak,"E..Efendim Calsi'nin bu günlük işi sona erdi, isterseniz ben veya başkası size hizmetlerimizi sunabilir." Ovour'un öfkelenmemesi için dua ediyordu.
Ovour her ne kadar duygularına hakim olamasa bile hala sağlam düşünebiliyordu. "Şimdi nerede? Beni oyalamadan hızlıca öyle?"
Kadın kesinlikle tehdit edildiğinini düşünüyordu ama Ovour ise normal tonda sorduğunu düşünüyor ve hızlı bir cevap istiyordu. "Efendim ana binanın arkasında bu binaya koridorla bağlı başka bir bina var şu anda orada olması lazım." Dedi ve öylece bekledi.
"Beni o binaya götür." Hızlıca söylemişti.
Kadın ise kesinlikle canının yanacağını düşünüyordu, çünkü vereceği cevabın Ovour'u kızdıracağını tahmin ediyordu. "Üzgünüm efendim ama o binaya Anne Mary'nin kızlarından başka kimse giremez." Dedi, korkusu yüzünden belli oluyordu. Ama beklemediği bir durumla karşılaştı.
Ovour cebinden 5 gümüş çıkarıp kadına fırlattı, kadının yüzünde ki korku yerini bir gülümseye bıraktı.
Çünkü kadın günlük birkaç kişiyle ilişkiye giriyordu bu yüzden aylık maşı en fazla 20 veya 25 gümüş kadardı. Ovour ise hiç düşünmeden kadına bir haftalık maşını fırlattı, "Calsi'yi bul ve Ovour geldi demen yeterli olacaktır." Dedi.
Kadın avucunun içindeki gümüşlerin verdiği mutlulukla, "Hemen efendim." Dedikten sonra hızlıca uzaklaştı.
Kısa bir bekleyişin ardından Calsi her zaman ki gibi mor ipek elbisesi ve tüm ihtişamıyla Ovour'a seslendi, "Ovour buradan ayrılalı daha 3 - 4 saat oldu neden geri geldin." Diye merakından sordu, ama yaklaşınca Ovour'da ki tuhaflığı hissetmişti."Ne oldu sana böyle?" Diye istemsizce bir soru yöneltti.
Ovour ise soruyu umursamadan, "Yalnız konuşa bileceğimiz bir yere geçelim." Diye cevap verdi.
"Benimle gel." Calsi Ovour'un cevabını bile beklemeden kolundan sürükleyip binanın üst katına yöneldiler, Ovour Calsi'nin odasına gideceğini düşünürken koridordan sola dönüp karşılarına çıkan ilk odaya girdiler.
Bu oda da diğer odalarla ilk bakışta aynı gözükse de tüm malzemeler diğer odalarda ki malzemelere göre eskiydi, "Burası onun odası değil." Dedi ama içinden söylemek isterken yanlışlıkla dışa vurdu.
"Sen gittikten sonra benim iş zamanım doldu ve odanın anahtarını başka bir kadına teslim ettim akşamları gelenlerle o ilgilenecek, sonuçta burası ünlü bir yer bu yüzden her birimizin çalışma saatleri düzenlidir. Bu oda ise tadilata girecek bizi kimse rahatsız edemez, şimdi seni dinliyorum." Dedikten sonra arkasındaki yatağa oturdu.
Calsi'nin gözleri Ovour'un üstündeydi ve bu durum onun cevap vermesini daha da zorlaştırıyordu.
O bile bu haldeyken Calsi ne hale gelecekti, aklında bu gibi düşünceler ile doluyken tek bir şey söyledi. "Elgia öldü." Ve sustu.
Calsi kötü bir haber alacağını Ovour'un halinden belliydi ve kendini buna hazırlamıştı ama bu düşündüğü kadar kolay olmamıştı, bir süre ağladıktan sonra yaşlı gözlerini silip, "Nasıl öldürüldü biliyor musun?" Diye sordu, sesinden bile acısı anlaşılıyordu.
Ovour ise tekrar Elgia'nın cansız bedenini hatırladı ama gördüklerini Calsi'e anlatmadı onun yerine, "Zehirlenmiş ve uykusunda ölmüştü, muhafızlar ölüm sebebini bu olduğunu söylemişti." Demekle yetindi.
Calsi arkadaşının acı çekmeden öldüğünü düşünerek sessizce ağladı, kısa bir süre sonra yaşlı gözleri ile Ovour'a baktı.
"Biliyor musun, bizim hayatımızda dostluk çok nadir rastlanır, hepimizin kendine ait acı ve üzücü hatıraları vardır. Elgia benim, ben de onun tek dostuydum." Elleri ile son göz yaşlarını sildi, zor olsa da gülümsemeye çalıştı.
"Seninle ilgili iki anısını anlatmıştı, bizler bu yaşantıda çok nadiren gerçekten mutlu oluruz. Elgia seninle tanıştığı için gerçekten mutlu olmuştu, hatta sana verdiği kırmızı kart bile belirli kişilere verilir. Ama o sana kartı buraya tekrar gelmen için vermişti, hatta senin bekaretini nasıl alacağını falan anlatıyordu. Ama sen gelmemiştin, bir kaç gün sonra ise onu hedefin yapmışsın. Elgia ise senin hedefin olmaktan mutlu olmuştu, yıllardır ilk defa birinin gözünde değer kazandığını hissetmişti ama yine her şeyi elinden aldı ve bu sefer kendi canını da alındı." Kendini tutmaya çalışsa da göz yaşları kızarmış yanaklarından aşağı süzülüyordu.
Ovour Elgia'nın bu şekilde hissettiğini hiç düşünmemişti, artık sadece kendine kızıyordu. Neden anlamamıştı? Neden gelmemişti? Ama tüm soruları kendi içinde cevapsız kalmıştı.
Ovour kendi içinde kendisiyle çatışırken Calsi bir konuda çoktan karar vermişti, en azından arkadaşının yapmak istediği bir şeyi yapacak ve böylece Elgia'nın gittiği yerde mutlu olacağını umuyordu.
Calsi yavaşça ayağa kalkıp Ovour'un karşısına geçti ve onun da dikkatini çekmişti, "Ovour, Elgia o kartı sana verdiği zaman hem seni bir daha görmek hemde geri geldiğin zaman bekaretini almak istemişti. Ama istekleri gerçek olmadan aramızdan ayrıldı ve ben onun son isteklerinden birini yerine getirmek istiyorum. En azından benim elimden gelen tek şey bu." Dedikten sonra Ovour'a yaklaştı ve üzerindeki mor ipek elbiseyi sağ omuzundan aşağı sıyırarak çıplak vücudunu Ovour'un önüne çıkardı.
"Sende istersen Elgia'nın tek dostu hatta tek ailesi olarak seninle birlikte olmak istiyorum." Yüzünde ki ifadeyle gerçekten ciddi olduğu anlaşılıyordu ve bunu Elgia için yapaya kararlıydı.
Ovour ise en başından beri bu konuşmanın nereye varacağını düşünüyordu ama aklında oluşan sonlardan hiç birisi Calsi'nin dediği şeyin yanından bile geçmiyordu. En önemlisi ise şimdi ne yapacağını bilmiyordu o hala öfke, kin ve nefret doluydu.
Calsi, Ovour'un kararsızlığını Elgia'nın ölümüne bağlıyordu ve, "Şimdi yapmak zorunda değilsin ama şu anki halinin biraz rahatlamaya ihtiyacı var, ama yinede tercih senin."
"Şey nasıl söylesem be..." Calsi Ovour'un sözünü keserek devam etti.
"Görünüşe göre henüz bunu yapmak için hazır değilsin, ama bir gün buralardan geçersen yanıma uğra." Dedikten sonra mor ipek elbisesini tekrar giydi ve "Ovour en azından bunu kabul et." Dedikten sonra onun küçük dudaklarına bir öpücük bıraktıktan sonra odadan çıktı.
Yalnız kalan Ovour istemsizce heyecanlanıp, terlediğini fark etti. Odada biraz oturup kendine geldikten sonra Royng Klanına doğru yola çıkmıştı.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..