109-Bireysel Eğitim~(2)

avatar
343 1

Varoluşun Ötesinde - 109-Bireysel Eğitim~(2)


Kaliam, Faro, Calvi ve Ovour'un ortak anrtemanları aslında tüm yeteneklerini sergileye bilecekleri bir savaştı.

Eğilerek tahta kılıcını Kaliam'ın sağ dizine vuran Ovour, onun en büyük zayıflığını yani iri cüssesinin hantallığından faydalanıyordu.

Sağ dizi ile daha da zayıf bir duruma düşen Kaliam ise sadece dayanıklı olduğu için ayakta kalmaya devam ediyordu, eğer aynı darbeyi Faro ve Calvi alsaydı durumları çok daha kötü olabilirdi.

Bu acıyla dişini sıkan Kaliam ise,"Bu kez nerde açık bıraktım?" Diye sordu.

"Aslında açık bıraktığın söylenemez ama sana yakın olunca tepkilerin yavaşladı ve bu fırsatı kullandım.

Maceralaradan maceraya koşan bir savaşçı günün birinde elinde kocaman bir ağaç olan devle savaşmaya başlamış ve dev koca ağacı kolayca savunduğu için savaşçı ona saldıramamış, bu yüzden koca ağacın en etkisiz olduğu yere yani devin bacakların yaklaşıp oraya saldırmış.

Senin durumunda o deve benzetilebilir, güçlüsün ama kullanamazsan bir işe yaramaz." Diyerekten sözlerini tamamladı.

"Pekala Ovour bu kez sıra bende." Calvi kılıcı ile ileri atıldı.

Ovour ise onu karşılamak için kılıcı ile her türlü hazırdı, çünkü saldırı stilini geliştirmenin en iyi yolunun savaşmaktan geçtiğini fark etmişti.

Kaliam, Faro ve Calvi'yi savaşırken gözlemiş ardından ise onlarla savaşınca da babasının bir zamanlar ona söyledikleri aklına gelmişti.

"Ovour insanlar alışkanlıkları olan varlıklardır ve bu alışkanlıklar birini tanımak için kullanılırken aynı zamanda da ölümlerine sebebiyet verebilir.

Sen kılıç kullanmaya yeni başladın fakat şimdiden bazı alışkanlıklar kazandın. Sağ tarafının ile saldırı yapacağın zaman göz bebeklerin oraya odaklanıyor, omzun kasılıyor, belin fazla eğiliyor, sağ dizin o yöne eğiliyor ve ayak uçlarında dışarı dönük oluyor. Bunları kolayca görebildiğinden sen saldırmadan kaybetmiş sayılırsın.

İşte sen fark etmesen bile bedeninin kazandığı alışkanlıklar bunlar ve tıpkı yemek yerken kaşığı görmeden ağzına götürmek gibi.

Sadece bunlarla sınırlı değil yapısına, davranışlarına ve kıyafetlerine bakarak bile rakibinin ne tür bir insan olduğunu anlayabilirsin. Özelikle de bir savaşcıyı ayakkabı seçimine göre yargılayabilirsin.

Eğer kendini hız ve çeviklik üzerine gelistirmişse ayak bileğini sıkmayacak, esnek yapılı ve tutuşu iyi olan bir ayakkabı tercih eder. Bu tercihi yapan insanlar ise esnek, hafif ve rahat kulanımı olan silahları tercih ederler.

Eğer kılıç ve kalkan kulanım biri ise sert tabanlı ve ayak bileğini saran ayakkabıları tercih eder, hırsızlar bile bu seçime dikkat eder ve bu nedenle esnek yapılı deri ayakkabılar giyerler, böylelikle hızlı ve sessiz hareket ederler.

Kısaca bedenimizin ve kişiliğimizin bu tür eğilimleri vardır. Saldırı, savunma, alttan, üsten, sağdan, soldan gerçekleşen her hareket için bedenimiz doğal tepkiler verir."

Ovour bu sözleri hatırladıktan sonra onların alışkanlıklarını fark etmeye çalıştı ve birkaç tane bulduktan sonra nasıl kazanacağını planlıyordu.

Bu sayede hem o kendini geliştiriyor hem de onlara zayıf yönlerini gösteriyordu.

Tabi Calvi'nin rahat tavırları sayesinde lafladığı birkaç kızı da anrtemanlarına davet ederek Ovour'un başına yeni dertler açmıştı.

Ve çok geçmeden 4 kişilik eğitim gurubu 6'ya ordan da 8'e yükselmişti.

"Sevgili liderim lütfen zayıf yönlerimi benimle paylaşın." Bu kişi henüz Ovour'la savaşmış olan Almira'ydı

Miğrerinin arasından kaçan birkaç tutam sitah saçı ve aynı renkte olan kaşı, kirpikleri ile ayrı bir gizemlilik yaratan parlak mor gözlere sahipti.

Güzel yüzünde kusur olabilecek tek şey sol dudağının üstünde ki siyah benekti, fakat onun da ayrı bir çekiciliği vardı. Ayrıca Ashley'e göre zırhı daha iyi dolduran kıvrımlı hatlar Ovour'un gözünden kaçmamıştı.

Dikkatini toplayan Ovour, onu son bir kere daha süzdükten sonra bir karara varmış oldu.

"Almira, daha önce ne tür silahlar kullanıyordun?"

"Sağ elimde kısa kılıç ve sol elinde ise hançer kullanıyordum."

"O halde..." Ovour bir başka açıklamada bulunmaya başladı, ama artık yorumlaya başlamıştı.

Onun saldırı stili rakibinin zayıf yönlerini hedef almasıydı ve daha fazla mücadele ile tecrübe kazanıyordu, tabi bu onun için iyi bir şeydi ama karşı tarafın bunu ondan taleb etmesi yorucu bir durumdu.

Çünkü göstermek yeterli olmadığı için Ovour bir yandan da anlatmak zorundaydı.

Tıpkı şimdi olduğu gibi.

"Gördüğüm kadarıyla saldırılarını çoğunlukla sağ bacağının üzerinden gerçekleştiriyorsun ve saldırı sırasında sol bacağın sabit kaldığı için açık vermiş oldun, ayrıca sağ bacağının hareketleri üst tarafın  ile orantısız hareket ettiği için    kolayca kazanmış oldum."

Ovour'un söylediklerini zihnine kazınan Almira son bir istekte daha bulundu.

"Ovour, acaba vücut hareketlerimi
doğru şekle sokmama yardım edermisin?" Diye sordu.

O ise ne tür bir cevap vereceğini düşünüyordu ve eğer kabul ederse Almira'nın vücuduna elleri ile müdahele etmesi gerekebilirdi, tabi bu durumu Ashley nasıl karşılardı?

İşte bu soru onu daha da düşündürüyordu.

Kararı ise...

"Üzgünüm Almira, zayıf yönlerini söyleyebilirim ama onları nasıl düzelteceğin konusunda yardımcı olamam." Dedi.

Gülümseyen yüzünde bir parça hayal kırıklığı belirmiş fakat anında kendi toparlayarak, "Tamam o halde sadece şansımı denemek istemiştim, yardımın için teşekürler."

Oldukça güzel bir şekilde ona gülümsüyordu ve o gizemli gözlere bakan Ovour'un elinden hiç birşey gelmiyordu.

Kulaklarına bir ses geldi, "Daha ne kadar bakmayı düşünüyorsun?" Bu sesin kime ait olduğunu biliyordu ve içinde tuhaf bir ürperti belirtmişti.

"Hahaa. . . ! Ashley gelmiş hoş gelmiş." Tabi bu sözler bile onun delici bakışlarını durduramamıştı.

"Beni takip et." O arkasını dönüp giderken Ovour da onu takip etmiş ve arkalarında düşünceli gözler bırakmışlardı.

Kimileri Ovour için üzülürken kimileri de Ashley için bir şeyler söylüyordu.

Onlar ise sürekli kamptan uzaklaşırken Ovour onu bir şekilde kızdırdığını düşünüyordu ve sonunda durmuşlardı.

"Ashley ben üzgünüm!"

"Hmpff... Üzülecek veya da beni üzecek bir şey yapmadın, tabi Almira denen o kızın isteğini kabul etseydin şimdi daha farklı bir konuşmanın içinde olurduk.

Şimdi sadece şansımızın yaver gitmesini umalım."

"Tuzaklar..." Onların bulunduğu yer sabah tuzak kurdukları yerdi.

Ashley ve Ovour tuzak kurdukları çam ağaçlarını kontrol etmeye başladılar.

Ve 6 çam ağacı ile 19 tuzağı kurduklarından daha hızlı bir şekilde kontrol etmelerinin sonucunda ise 4 tane beyaz keseli sıçan, 2 tane sincap ve 1 tane ince krmızı uzun bacakları, tombul gövdesi, uzun boyunlu, siyah gözleri ile uzun beyaz kagası olan ve gövdesi kahverengi tüy ile kaplıyken başı ise siyahtı.

Ovour'un dikkatini en çok bu kuş çekmişti.

"Yenir mi bu kuş?"

"Muhtemelen..."

Geri dönemden önce Ashley zarar görmüş tuzakları kaldırdı ve sağlam tuzaklarda ki kuru et parçalarını aldı, tabi bazı tuzaklar sağlam olsa bile kuru etler kayboluştu, fakat her şeye rağmen karlı çıkmışlardı.

Güneşin batmasına 3 - 4 saat kalmıştı ve bir an önce kamp alanına varıp yakaladıkları yaban hayvanlarını tenizkemeleri gerekiyordu.

Kamp alanına vardıktan sonra ise birkaç kişi ateşin başında yakaladıkları hayvanlar ile ilgileniyordu.

Görünüşe göre bu şekilde düşünen bir tek onlar değilmiş.

Ovour ile Ashley de onlara katılarak hayvanların potunu ve tüyünü yoldular, daha sonra ise Ashley onları küçük dilimler halinde kesti.

"Ovour, şimdi eti daha uzun saklamak için bir dizi işlemden geçecek ama önce kucak dolusu ince dal ile birkaç kayaya ihtiyacım var, sen onları topla bende ateşin yanına küçük bir çukur kazacagım." Henen ardından Ovour  taş ile dalları halederken Ashley de çukur kazmaya başladı.

Taşları küçük nehirden, kuru dalları ise ana çadırın yanından alan Ovour üzerine düşen görevi tamamlayıp geri döndü.

"Dalları yanıma bırak, taşları ise ateşe at." Dedi Ashley ve o da denileni yaptı.

Taşlar ateşte ısınırken Ashley'in kazığı çukurun boyu kol dirsegine ulaştı ve taşların iyice ısındığına emin olan Ashley eline aldığı dal parçası ile ilk olarak birkaç közü çukura attı, daha sonra ısınan taşlardan atıp üstüne kuru dalları yerleştirdi.

Dalın üzerine birkaç et parçası ve onun üzerine yine kuru dal yerleştirdi sonra ise tekrar sıcak taş, kuru dal, et parçaları ve yine üzerine kuru dal.

Katları bu şekilde yerleştirdikten sonra ise üst kısmı boşluk kalmayacak şekilde kuru dallar ile geçip üzerini toprak ile örttü.

"Böyle iyi olacak mı?"

"İyiden kastın tadı ise çok umutlanma derim, bu işlem sadece etin kullanım süresini bir miktar daha uzatacak."

"Peki ne kadar kalması gerek?"

"Bu işlem aslında çok değişkendir  ama 1 gün 1 gece kalması yeterli olacaktır.

Daha sonra ise ana çadıra geçip doğa enerjisi özümsemek için uygun bir yere oturdular.

Ama Ovour gözlerini bile kapatmadan Eğitmen Arser'in çağrısı üzerine ayağa kalktı ve vakit kaybetmeden yanına gitti.

"Ovour, bu gün seni yormuş olsalar gerek." Dedi ve Ovour onun demek istediğini anlamıştı.

Tıpkı Almira gibi Ovour'un tavsiyelerini alan herkes bir çözüm arayışı için ya Eğitmen Isabel'e yada Eğitmen Arser'in yanına geliyordu.

"Beni yormuş olsalar bile sizin kadar olamam eğitmenim."

"Neyse o konu bir yana şu anda doğru yoldasın, savaş stilinin gelişimi için gözleme ve tecrübelere
ihtiyacın var. Bende dahil olmak üzere herbirimiz senin için ayrı ayrı tecrübeler içeriyoruz.

Fakat herkese odaklanman seni çok zorlar bu yüzden kendine birini seç ve ona odaklan, bu daha etkili bir yoldur. Ayrıca baban da gençken bu şekilde eğitim yapardı."

"Babam mı? Onu tanıyor musunuz?" Diye sordu.

"Anneni kızdıracak kadar iyi tanıyorum ama şimdi bunun vakti değil, git ve kız arkadaşına katıl."

Ovour devamını da bilmek istese bile Eğitmen Arser'e karşı çıkamazdı, bu yüzden Ashley'in yanına oturup bir kez daha gözlerini kapadı.

Ve kaşla göz arasında 1 ay geçip gitti.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46886 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr