Bölüm 168
Parça 1 Kazeru
Bir çağrı da bulundum.
Düşmanımın buzdan kılıcı kafama saplanmak üzereyken.
Biliyorum boş bir çağrıydı.
Her zaman yanımda biri vardı.
Kılıcım, Riraru ya da arkadaşlarım. Her zaman ben savaşırken yanımda biri vardı.
Kuleden çıktığımdan beri yalnız savaşmadım. Sanırım bu yüzden bu acınası duruma düştüm.
Son anımda bile utanmadan yardım istiyorum.
Bu benim sorunum ve bunu kendim çözmeliyim.
Güçlü sözlere ihtiyacım yok, güçlü bir kılıca ihtiyacım yok.
İhtiyacım olan tek şey tekrar ayağa kalkmak.
Parça 2 Eismann
'Hmmm'
Iskaladım gözlerim de bir problem olduğunu sanmıyorum ama nedense kafası yerine hemen yanına buzdan kılıcımı sapladım.
Bu sefer ıskalamayacağım.
'...'
Yine ıskaladım.
Büyü gücü yükseliyor.
Aşağıdan bana doğru yükselen alev beklediğimden daha güçlü olduğu için geri çekildim. Öncesinden çok daha güçlü bir alev genç adamı sarıyordu ve ona saplanan buzları eritiyordu. Genç adam zor da olsa ayağa kalktı. Yine de bunlar son çırpınışları. O yaralarla ve eksik bir kolla beni yenemez ki en iyi formunda bile olsa bana karşı kazanamaz. Aramız da yeteneğin kapatamayacağı kadar büyük bir tecrübe farkı var.
'Haha tecrübe farkı mı?'
Sesli mi konuştum? Hayır imkansız, o zaman aklımı mı okudu? Bu daha da imkansız ama az önce de illüzyona yakalandım ve saldırılarımı ıskaladım.
'Evet bir illüzyona yakalandın ve yine evet aklını okuyorum yine de buna uzun süre devam edemem.'
Genç adamın yeşil gözleri güçlü bir şekilde parlıyordu sanki içinde yeni bir alev yanmaya başladı. Bir şey farklı havası tamamen değişti. Belki de ölüme yaklaşmak içinde ki bir şeyi tetiklemiştir neyse fark etmez. Bu kadar oyalanma yeter. Etrafımda oluşturduğum sayısız buzdan oku onu delip geçmeleri için yönlendirdim. Etrafını saran alev görkemli bir şekilde ankaya dönüştü ve yaklaşan bütün buzdan oklarımı eritti. Alevi daha da güçlendi. Alevler yaralarından da çıkmaya başladı ve evet yanlış görmüyorum yaralarını iyileştiriyorlar. Daha önce alevle ilgili bir iyileşme büyüsü ne gördüm ne de duydum. İlginç. Bir dakika alev sayesinde gibi gözüküyor ama bu saf bir alev değil içinde bir şey var. Oldukça ilginç, ne olduğunu merak ediyorum. Hayır hayır sakinleşmeliyim bu huyum gerçekten baş belası bilmediğim bir şey gördüğüm de ya da duyduğum da hemen hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyorum. Tekrar odaklanıp karşımda ki bu canavarı öldürmeliyim.
Hmm. Yerden bir şey geliyor.
Gelmiyor.
Hey hey bu hissi biliyorum sanki beni içten ele geçiriyor gibi hissettiren bu his. Bu aptal tıpkı Aiko gibi davranıyor ve hissettiriyor. Gözlerimi yerden kaldırıp ona baktım ve o güçlü bir şekilde gülümsüyordu. Hareketlenip üzerime koşmaya başladı. Ama tuzaklarım hayır az önce yer altında hissettiğim şey onları etkisiz hale getirdi. Sağ elini bana savurmak için kaldırdı onu parçalayacağım. Sağ? Bir dakika zaten sağ elini daha önce parçaladım ve iyileşmemişti. Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken çoktan sol yumruğunu suratımın ortasına geçirdi ve geri doğru uçtum. Oluşturduğum buzla kendimi durdurdum ve ona baktım az önce ki sağ el bir illüzyondu. Onu takip edemiyorum. Yine yüzünde lanet bir gülümseme var. Tüylerimi ürpertiyor hiç kendi değil gibi sanki tamamen farklı biri gibi. Ne olduğunu bilmiyorum ama daha dikkatli olmalıyım. Peki basit bir büyü savaşına girersek ne yapacak? İki elimi de onu hedef alarak kaldırdım ve güçlü bir buz ışınıyla ona saldırdım. Buz ışınıma karşılık saf büyü gücüyle karşılık verdi. Büyülerimiz birbirine bağlanmışlardı ve biz destekledikçe çarpışmaya devam ediyorlardı. Tabii ki benim büyüm yavaş yavaş onun büyüsüne üstün gelip geri itiyordu ama gerçekten çabalıyor mu?
Bir şey planlıy---
'AAAAAAAAAAAA'
Vücudum bir çalıymış gibi yanmaya başladı. Alevden ankası yanıma kadar geldi ve bana saldırdı. Ben ise bunu ancak yandıktan sonra fark edebildim. İllüzyonistler gerçekten korkunç. Bağlantıyı koparıp kendimi buzla sardım ve anka geri çekildi ama işte tam bu an beni saran buz onun saf büyüsüyle parçalandı. Saf büyüsü ise bana vuracağı sırada kendimi büyüyle kapladım. Büyüsü bana vurdu ve beni geri savurdu ama anka kadar zarar verdiğini söyleyemem. Yine her şey onun istediği gibi gitti. İllüzyonları gösterişli değil sade ve düşük seviyeli ama onları kullanma tarzı tıpkı Aiko gibi. İşte bu da o basit büyüleri tehlikeli kılıyor. İllüzyondan nefret ediyorum. Belki de gerçekten ciddileşip bunu bitirmeliyim evet en iyisi bu olabilir ama bu genç adamın daha ne kadar ileri gidebileceğini görmek de fena olmayabilir. Tabi hayatta kalabilirse.
Neyse başlayalım.
'Saldır genç adam, hala yapabiliyorken.'
Hmmm etrafında bir sürü alev toplu oluşturuyor. İşte geliyorlar. Önümde beliren buzdan duvar alev toplarının çarpmasıyla parçalandı ama alev toplarını da durdurmayı başardı. Yine üzerime koşuyor. Gerçekten yakın dövüşü seviyor. Peki ona uyacağım. Büyüyle kaplı sol yumruğunu bana savurdu. Beklemediği bir çeviklikle kenara çekilip yerden yükselen buzdan dikenlerle ona saldırdım. Sol elini alevle kaplayıp buzdan dikenlere vurarak onları etkisiz hale getirdiği sırada üzerine gittim ve buzla kapladım sağ yumruğumu ona savurdum. Şaşırdı ama çevik bir hareketle sıyrıldı ve sağ yumruğunu bana savurdu. Yine bir illüzyon olduğunu bildiğim için gizlediği sol yumruğunu sağ elimle durdurdum. Sol elini dondurup parçalamak istedim ama birden sol eli kayboldu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken sol elini kafamın arkasına koydu ve bağırdı.
'GEBER!!!'
Ve büyük bir patlama büyüsünü kafamı tuttuğu kısma yaptı.
Parça 3 Kimse
Kazeru'nun yaptığı patlama büyüsü kendisine en ufak bir zarar vermemişti. Tozun ve dumanın içindeyken tek bir el hareketiyle görmesini zorlaştıran havayı dağıttı. Ve keskin gözleriyle parçalara ayrılması umduğu Eismann aramaya başladı. Çok sürmeden onu görebildi gri saçları buz mavisiydi ve etrafı buzumsusu bir büyüyle sarılıydı. Tek bakışta ne olduğunu anlamıştı. Tıp Melia'nın alev modu gibiydi. Eismann gözlerini Kazeru'nun gözlerine dikti ve girdiği moddan çıkıp normal haline döndü. İç çekip konuşmaya başladı.
'Bu hala bürünmeyi sevmiyorum gereğinden fazla büyü tüketiyor ama girmeseydim de gerçekten ölecektim. Tahmin ettiğimden daha güçlü olduğunu kabul ediyorum ama bugün öleceğin gerçeği değişmiyor.'
Sözlerinden sonra bir cevap beklemeden dört bir yandan Kazeru'ya buzlarla saldırmaya başladı. Kazeru beklemeden Limerior kullanıp kendini savunmaya aldı ve ardından ankayı kullanıp dört bir yanını bir alev denizine çevirdi. Küçük çaplıydı ama onu korumak için yeterliydi. Yaklaşan buzlar anında eriyordu. İçten içe Melia'ya teşekkür etti. Çünkü bu tarz bir şeyi daha önce görmemiş olsaydı yapmak aklına gelmezdi. Aslında düşündüğün de ışınlanmak dışında sahip olduğu bütün savaş kabiliyetlerini başkalarında görüp kendine uyarladı. Yani birçok hareketi başkalarından öğrendi. Gözlemlemek onun gerçek yeteneklerinden biri ve şu an Yeşil Karga gözlerini avına dikmişti. Saldırdığı esnada bile Eismann'nın her hareketini izlemek için elinden geleni yapıyordu. Eismann farklı bir saldırı düşünürken üzerine gelen buzdan oklarla irkildi. Şaşırmıştı ama çok beklemeden kendini savundu. Kazeru'nun etrafında ki alev denizi dağılmıştı. Çünkü çevresi artık buzla kaplıydı. Sadece kısa bir anlığına gördüğü Eismann'nin buz modunu taklit ediyordu. Saçları buz mavisiydi gözleri de öyle ve büyüsü eşsiz bir maviydi. Ama çok geçmeden bu moddan çıktı ve ilk kez sakin bir şekilde konuştu.
'Haklısın bu mod gereğinden fazla büyü tüketiyor.'
Eismann'nin tüyleri ürperdi. Bu ürpertiyle beraber gergin bir şekilde gülümsedi.
'Sen gerçekten de tehlikelisin. Sahip olduğun o lanet yetenek sayesinde her türlü büyüyü kullana biliyorsun. Belki de bu sayede onu serbest bırakacaksındır. Her neyse seni şu an ki halimle de öldürebilirim ama zaman alır bu yüzden hızlanalım.'
Kazeru onun yeniden buz formuna bürüneceğini düşünüyordu. Derin bir nefes alıp alev formuna geri döndü ve dikkatlice öldürmek istediği kişiyi izliyordu. Eismann sol elini aşağıdan yukarı doğru hızlıca savurdu ve yeri parçalayarak çıkan dikeni andıran uçlara sahip buzlar yerden yükseliyordu ve hepsinin hedefi Kazeru'ydu. Kazeru ankayla kendini savunmayı düşünüyordu ama bir şey fark etti. Buzlar farklıydı. Buzlar tamamen siyahtı. Kazeru kaçmak istedi ama fark etmediği şey buzlar her bir yerden yükseliyordu. Işınlanmak istiyordu ama o garip gri bariyer bunu engelliyordu. Buzlar ona iyice yaklaşmışken sol elini sıktı ve bütün büyüsünü sol eline yönlendirip yere doğru bütün gücüyle vurdu. Çok güçlü bir sesin ardından Kazeru üşümeye başladığını fark etti. Gözleri nedense kararmıştı ama kısa bir duraklamanın ardından gözlerini açtı. Görüşü net değildi ama yavaşça netleşmeye başladı. Görüşün de hemen ayağının önü vardı. Ayağının altında ki siyah buzların üzerine damlayan kanın sesiyle hislerini geri kazanmaya başladı ve irkildi. Geç de olsa anladığı şey göğüs kafesini delip geçen iğneyi andıran ama çok daha kalın olan siyah buzlardı. Kolunu ve bacaklarını delip geçmişti bu buzlar. Sıcak kanı buzlara dediği an donuyordu. İnanılmaz soğuktu ama Kazeru kafasını son gücüyle kaldırıp daha soğuk olan o gözlere baktı. Eismann yavaşça ona yaklaşıyordu elinden siyah buzdan bir hançer vardı..
Kazeru'nun sağ gözünden bir damla yaş aktı ve kalan son gücüyle son bir kez konuştu.
'Özür dilerim Me----'
Son sözünü söyleyemeden Eismann elinde ki siyah buzdan hançeri Kazeru'nun kafasına sapladı.
Eismann derin bir nefes aldı ve konuştu.
'Şimdi sırada ada var ve acele etmeliyim çünkü savaş çoktan başladı.'
Parça 4 Atılan İlk Kurşun
Yer Arnus yani insan ırkının başkenti.
İnsanlar gökyüzüne odaklanmıştı çünkü gökyüzünde bir şey vardı ama ne olduğunu anlayamıyorlardı. Kızıl renkte bir şeydi. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışırken kulakları sağır edecek şiddette bir ses bütün başkentte yankılandı ve kızıl renkte ki şey gökyüzünden aşağı hızla düşmeye başladı. Tıpkı bir meteoru andırıyordu. Mavi gökyüzü kızıla bürünmüştü sanki güneş gökten aşağı düşüyor gibiydi. Kızıl renk bütün başkenti sarıp sarmalıyordu. Bir anne bu şeyin ne olduğunu bilmese bile tehlikeli olduğunu anlamıştı düşünmeden yanında ki iki küçük çocuğuna sarıldı ve onları kollarının altına aldı. İnsanlar panikle bağırıyorlardı bazı büyücüler bu düşen şeyi durdurmak için bir şeyler deniyorlardı bunların arasında Melia'da vardı ama çabaları boşa çıkmıştı ve güneşi andıran küre yere değdi. Bunun sonuncunda tarih de ki en büyük katliam saniyeler içinde gerçekleşti. İnanılmaz büyüklükte ki bir patlama bütün başkenti parçalara ayırdı. Bazı insanları tozları bile kalmayacak şekilde öldürdü. Binaların içindekiler yıkıntıların altında kaldı. Çocuklarını korumaya çalışan anne ve çocukları bir iz bile bırakmadan yok oldular. Büyü birkaç saniye de neredeyse başkentte ki bütün hayatı sıfırladı. Yaşayanlar vardı ama onlar da yıkıntının altında kalmışlardı. Bazılarının çığlıkları başkentin yıkıntılarında yankılanıyordu. Başkentin ortasında kızıl bir ışık vardı. Işık yavaşça kayboldu ve tam orada Melia duruyordu. Kendini korumayı zor da olsa başarmıştı. Yavaşça kafasını çevirip etrafına baktı. Hayatta kalmayı başaran insanların çığlıkları kulaklarını tırmalıyordu. Hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladı. Bütün vücudu titriyordu. Ellerini yavaşça kaldırdı ve gökyüzüne baktı. Hala titremeye devam ediyordu ve çevrede ki bütün çığlıkları bastıracak bir çığlık attı.
'AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!!!!!!!!!!!'
Ve aylar sonra başlaması gereken savaş bugün başladı.
Büyük bir katliamla...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..