Bölüm 193
Kazeru'nun zihni karanlıktı daha önce de bu tarz durumlara düşmüştü ama bu farklıydı. Aiko'nun yardım eli zifiri karanlıkta ki tek parlaklıktı ya o eli kabul edecekti ya da kendini karanlığa bırakacaktı. Durumun en kötü yanı bu kez onu bu durumdan çekip çıkarabilecek biri olmamasıydı. Kılıcı hala onunla olsaydı bu durumu kolaylıkla sonlandırabilirdi. Kazeru elini uzatmayı denemeyi bırakıp geri çektiğinde elini saran zincirler gevşemeye başladı. Aiko'nun heyecanlı ifade yavaşça şaşkınlığı dönüşürken avcının siyah büyüsü giderek güçleniyordu. Zincirler tarafından sarılı yeşil kargada giderek bastırıldı ve yavaşça yok olmaya başladığında Kazeru bütün gücünü toplayıp ayağa kalktı. İnanılmaz zorlandığı her halinden belli oluyordu.
Karga yok olmuştu zincirler Kazeru'nun bütün vücudunu sarmıştı, Aiko bir şeyler söylüyordu ama Kazeru hiçbir şey duymuyordu. Sağ elini var gücüyle kaldırıp sıktı. Avcı gücü onu yutacaktı biliyordu bu yüzden kendini bırakamazdı, yeşil karga annesinin gücüydü ona güvenebilirdi ama asla gerçek gücünü ortaya çıkaramazdı, peki kendi gücüm nerede diye düşünmeye başladığında vücudu ısınmaya başladı ama kendini kaybetmek üzereydi.
Kendi suratına bir yumruk attığında birkaç adım yerinden oynadı ama düşmedi. Siyah zincirler alev almaya başlamıştı renkleri sıcaklıktan dolayı kızıla dönüşüyordu.
'WAAAAAAAAAAAAAAA'
Kazeru'nun bedeninden yükselen büyüsel alev bir anka şeklini alıp tüm zincirleri parçalayarak yükseldi. Kazeru'nun yeşil gözleri yerini kızıla bırakmıştı. Saçları alev alevdi.
Evet sorusunun cevabı ankaydı. Avcı büyüsü kızıl tarafından yutulup yok olmaya başladı.
'Bu vücut, bu hayat, bu güç hepsi hepsi bana ait. Ne sen ne de başka bir şeyin oyuncağı olmaya niyetim yok.'
Aiko gözlerini kısmıştı. Kötücül ve keskin bakışları Kazeru'nun üzerindeydi.
Kazeru siyah avcı kılıcını kınından çıkardı. Siyah büyü kılıçtan yükselirken anka kılıcın etrafını alevlerle sarıp siyah büyüyü bastırdı ve tüm alevini kılıca odakladı. Kılıç anka tarafından adeta yeniden dövülüyordu. Kısa bir süre sonra alevler söndüğünde siyah kılıç, kor alevini andırır bir hale bürünmüştü. Kızıldı, kıpkırmızıydı, simsiyahtı. Üçünü birden taşıyordu artık bu kılıç. Kazeru'nun büyüsü ve ankasıyla yeniden dövülmüştü.
Kazeru kılıcı Aiko'ya doğrultup konuşmaya devam etti.
'Üzgünüm cadı yardımlarına minnettarım ama ne benimle ne de bana yakın olanlarla oynamana izin vermeyeceğim kimse senin oyuncağın değil.'
Kazeru uzaklaşırken Aiko cevap verdi.
'Hiç kimseyi kurtaramayacaksın eylemlerinin ve kararlarının sonucu cesetlerle dolu bir dağ kadar sana eşlik edecek ve elinde hiçbir şey kalmadığında yanlış kararı verdiğini anlayacaksın.'
Kazeru cevap vermeden gözden kayboldu ve aynı an da Aiko'da kayboldu. Yıldırım moduna bürünmüş Kazeru siyah kılıcı kınına koyup kendi kılıcını çektiğinde etrafa yayılan büyüsel bir dalga onunda içinden geçti.
Yorgunluğu kayboluyordu ve hafifte olsa kalan yaraları iyileşiyordu.
'Vinilia'
Bütün kasabayı kapsayan bir büyü olduğu belliydi. Kazeru yıldırım modunda tüm kasabayı hızla dolaşarak kalan düşmanlardan kurtuldu. İlk dövüştüğü kişinin gücüne yakın biri yoktu. Uzaktan Melia'ların da iyi olduğu gördükten sonra aklına pusula geldiği için hızla geri döndü.
Ruhları hala görüp duyabiliyordu. Geri dönüp cesete yaklaşıp eğildi ve pusulayı öldürdüğü adamın cebinden alırken bir tane daha olduğunu fark edip onu da aldı.
'Hmmm'
'Işınlanma yeteneğiyle öleceğini düşünmemiştim.'
Kazeru kılıcını kaldırıp sesin sahibini aradı ama kimseyi göremiyordu.
'Gerçi kendisine ait olmayan bir gücü kullandığını düşünürsek iyi iş çıkardı bu bir yana o pusulaları ben almalıyım.'
Kazeru derin bir nefes alıp cevap verdi.
'Nasıl? Nasıl ışınlanabiliyor? O gri bariyer bunu engelliyor.'
'Neden cevap vereyim ki? Bariyerin amacı bu zaten. Bu bir yana pusulaları verebilir misin?'
'Neden vereyim ki? Benim amacım pusulaları tutmak. Bu bir yana kendini gösterebilir misin?'
'Kendini beğenmiş tavırların gerçekten sinir bozucu ama seninle oynayacak zamanım yok.'
Kazeru sakindi etrafı süzüyordu sadece gözleriyle değil sahip olduğu bütün duyuları kullanıyordu.
Anlık bir sessizliğin ardından Kazeru'nun arkasında beliren silüet hançerini savurup Kazeru'yu kesti ama bir illüzyonu kestiğini anlayabildiği sırada hemen arkasından gelen cızırtılara hızla kafasını çevirdiğinde yerden biraz yüksekte olan Kazeru'nun yukarıdan aşağı inen kılıcı ilk gözüne çarpan şeydi. Hemen ardından Kazeru'nun yüzüne düşen gölgenin de desteğiyle iyice belirgin olan parlayan mavi gözler korkunç bir hava katıyordu. Rakibi durumun ciddiyetini kavradığı an boşta ki sol eliyle Kazeru'ya doğru bir büyü patlaması gerçekleştirip kendini başka bir yöne savurdu. Kazeru'nun kılıcı büyü patlamasını yarıp yere çarptığı an bir yıldırım düşermişçesine anlık bir ses ve ışık etrafı sardı.
Oluşan toz duman hızla dağılırken Kazeru'nun silüeti dumanın içinde belirgin bir şekilde gözüküyordu.
Rakibi aralarında ki mesafeyi açıp konuşmaya başladı.
'O kadar hızlı giderken hem illüzyonu doğru an da kullanmak hem de nereye ışınlanacağımı bilmek ve bir de üzerine bitirici bir saldırı yapmak. Anlaşılan Merevir'de söylenenden daha fazla tehlikeli kişi var.'
Kazeru gülümseyerek bir iki adım atıp cevap verdi.
'Çok kısa sürede ikince kez ışınlanamadığını varsayıyorum.'
'Haha evet ama bu pek de mümkün olan bir durum değil bu tarz bir büyüde ustalaşsan bile ardı ardına birkaç saniye bekleyerek ışınlanmak bile büyük bir başarıdır.'
Kazeru kendini beğenmiş bir şekilde sırıtarak cevap verdi.
'Hmmmmm anlıyorum.'
Kazeru'nun yıldırım modu kaybolurken rakibi hançerini kaldırdı.
'Anlaşılan zamanın doldu.'
Sözlerinin ardından ışınlanıp Kazeru'nun sağından belirip hançerini savurdu Kazeru çevik bir hareketle bundan sıyrılıp güçlü bir tekmeyle rakibini savurdu.
Rakibi düştüğü yerden hızla kalkarak şaşkınca konuşmaya başladı.
'Bu kadar rahat bir şekilde saldırımı durdurman pek de normal değil. Sanki neler yapabileceğimi önceden biliyor gibisin. Hmm ismin ne demiştin?'
'Kazeru Yuuma'
'Hmmm verilen bilgi kağıtlarında böyle bir isim hatırlamıyorum. Ahhh keşke hepsini düzgünce okusaydım. Yine de o pusulaları istiyorum bu yüzden ciddi geleceğim.'
Kazeru kılıcını kaldırıp duruşunu aldığı sırada Melia'lar oraya gelmişti.
'Kazeru!'
Kazeru dikkatini dağıtmamak için ne onlara döndü ne de cevap verdi. En ufak hatasının sonuçları kötü olabilirdi. Rakibi gülümseyip gelenleri süzdü.
'Hmmm belki sen kaçabilirsin ama onl---'
Sözleri bitmeden kafasına yediği sert bir darbeyle bilincini kaybedip yere düştü herkes şaşkınca bakarken elinde ki koca taşı yere atan Alya Kazeru'ya bakıp gülümsedi.
'Beni fark etmek için fazla kördü.'
Sözleri durumu özetlemek için yeterli değildi ve Kazeru bunun farkındaydı. Tüm süre boyunca olay gerçekleşene kadar Kazeru bile Alya'yı fark edememişti ki buna Melia'da dahildi.
Alya'nın mor gözleri başarının getirdiği mutlulukla parlıyordu. Herkes bayılan düşmanın başına toplandı ve ne yapacaklarını tartışmaya başladılar. Kazeru onları bırakıp halkın durumuna bakmak için toplandıkları yere doğru yürümeye başladığı sırada Riraru gelip başına konduktan sonra yerine oturdu.
'Riraru tüm zaman boyunca ne yapıyordun?'
'İzliyordum. Eğer müdahale etmem gereken bir durum olsaydı ederdim ama gereken bir durum ya da hakkeden biri olmadığı için izlemekle yetindim.'
'Hmm'
Kazeru Riraru'yu dinlerken bir yandan da etrafında ki ruhlara bakıyordu. Düşmana ait ruhlar bile oradaydı. Kazeru bariyer korumasına bıraktığı küçük kızı da yanına alarak yoluna devam etti. Küçük kız Kazeru'nun elinden tutuyordu. Toplanmış halk Kazeru'yu görünce hareketlenmişti. Kazeru küçük kızla beraber yüksek bir yere çıkıp önünde ki insanları süzdü. Hepsi yorgun, bitkin ve çökmüştü neyse ki yaraları Vinilia tarafından iyileştirilmişti. Kazeru derin bir nefes alıp başını eğdi.
'Özür dilerim.'
Bir süre başını eğik tutup bekledikten sonra başını kaldırıp konuşmaya devam etti.
'Size güvende olduğunuzu söylememi bekliyor olabilirsiniz ama bunun güvencesini verebilecek kabiliyette biri değilim. Buraya bir saldırının olmasının en büyük nedeni muhtemelen benim, dolaylı ya da direk fark etmez tüm sorumluluk bana ait. Size şu an da verebileceğim tek güvence kanımın son damlasına kadar mücadele edeceğimdir. Korkuyorsunuz gözlerinizden belli ve bu konuda yalnız değilsiniz. Bende korkuyorum ama bu korku bize bir pranga olacak bir korku olmamalı. Bizi ileri itecek bize ihtiyacımız olan fırsatı yaratmakta yardım edecek bir korku olmalı. Günün sonunda yapacağım değil yaptım diyebilmemiz için buna ihtiyacımız var.'
Kazeru kılıcını kaldırıp sol elinin avucuna bir kesik atıp kanlı kılıcı göğe kaldırıp konuşmaya devam etti.
'Bu kılıç üzerine, kanım üzerine, etim üzerine ve ruhum üzerine yemin ediyorum ki elimden gelen her şeyi yapacağım. işte bu yüzden sizle benimle beraber yemin edin. Birbirinizi koruyacağınıza ve hep birlikte hayatta kalıp güzel günleri göreceğinize yemin edin!!!!'
Tüm halk hep bir ağızdan haykırdı.
'YEMİN EDERİZ!!!!'...
Devam Edecek
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..